Türkiyede 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950de iktidara gelen Demokrat Parti (DP), 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi.
Ocak 1946da kurulan DP, 7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950deki seçimlerde yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile Meclise girdi, CHP ise 69 sandalye kazanabildi. Böylece 27 yıllık tek parti dönemi sona ererken, DP serbest seçimle iktidarı kazanan ilk siyasi parti oldu.
İlk DP iktidarında Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Refik Koraltan TBMM Başkanı oldu. Birinci Adnan Menderes hükümeti 22 Mayıs 1950 tarihinde göreve başladı.
Siyaseten güçlü şekilde icraatlara başlayan DP Hükümeti, Haziran 1950de darbe hazırlığı yapıldığı gerekçesiyle TSKnın komuta kademesini emekliye sevk etti. Bu kişiler arasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, kuvvet komutanları ile 15 general ve 150 albay yer aldı.
Milli irade kavramının odağa alındığı DP döneminde tarımda kullanılan traktör sayısı arttı. Mahsul artışı halkı memnun ederken, DP iktidarı sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma konularında önemli adımlar attı.
DP-CHP arasında siyasi çekişmeler yoğun şekilde devam ederken DPnin CHPnin taşınır-taşınmaz mallarının Hazineye devri için yaptığı düzenleme, 1953te Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe girdi. Bu adımla iki parti arasındaki uçurum derinleşmeye başladı.
Takvimler 2 Mayıs 1954ü gösterdiğinde halk yeniden sandık başına gitti. DP rekor kırarak oyların yüzde 57sini aldı ve 502 milletvekili çıkardı. CHP ise sadece 31 milletvekiliyle temsil hakkı kazandı. Bu tarihi yenilginin ardından itirazlar yüksek sesle dile getirilmese de oklar İsmet İnönüye çevrildi. İnönü de muhalefetin dozunu artırdı.
Krizler başladı
Seçim sonuçları ile gücüne güç katan DP, eş zamanlı olarak ekonomik krizin sinyallerini de almaya başladı.
DP ile TSK arasında gerilimler yaşansa da Başbakan Menderes bunları çözmek için çalıştı ancak ordu içindeki rahatsızlık arttı.
Parti içi anlaşmazlıklar sonucunda DPden ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisini kurdu. Bu sırada ülkedeki ekonomik kriz, halkta da büyük rahatsızlık yarattı.
Selanikte Atatürkün doğduğu evin yanındaki Türk Konsolosluğu bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı dedikodusunun yayılmasından sonra Ankara, İstanbul ve İzmirde halk 6-7 Eylül 1955te sokağa döküldü. Azınlık mensuplarının dükkanlarına, dini yapılara ve mezarlıklara saldırılar oldu. Bunun sonucunda birçok azınlık mensubu Türkiyeyi terk etti.
Ordunun darbe hazırlığı Menderese de ulaştı
DPnin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu cunta, süreç içinde giderek varlığını hissettirmeye başladı.
Ordunun darbe hazırlığı içinde olduğu bilgisi Menderese de ulaştı.
DP iktidarına darbe düzenlemek amacıyla bir araya gelen cuntanın girişimi, Binbaşı Samet Kuşçunun ihbarı ile akamete uğrarken bu olay tarihe 9 subay olayı olarak geçti.
Cumhurbaşkanı Bayar, olayın vahametini anlayarak Milli Savunma Bakanı Şemi Erginin istifasını sağladı. Yerine Adnan Menderesle akrabalık bağı olmayan yakın arkadaşı Ethem Menderes getirildi.
Menderesin uçağının düşmesi krizleri öteledi
Siyaseten gerilimler sürerken yaşanan bir kaza, tüm krizlerin bir süreliğine askıya alınmasına yol açtı. Şubat 1959da Kıbrıs Anlaşmasını imzalamak üzere Londraya giden Menderesi ve heyetini taşıyan uçak, Gatwick Havalimanına inişe geçtiği sırada düştü.
Menderes kazadan sağ kurtulurken ülkeye dönüşünde siyasilerin ve halkın coşkulu karşılamasıyla moral buldu.
İnönünün Büyük Taarruz gezileri
Bu gelişmeler yaşanırken CHP Genel Başkanı İnönü, Nisan 1959da Büyük Taarruz adı verilen bir geziye çıktı. 48 milletvekili, partililer ve gazetecilerden oluşan grubun ilk durağı Uşak oldu. Heyet burada hükümet tarafından organize edildiği öne sürülen bir grup gösterici tarafından protesto edildi ve İnönü bir göstericinin attığı taşla yaralandı.
İnönü, İstanbula dönüşünde de arabasıyla şehre girerken bir grubun saldırısına uğradı. İddiaya göre olaya polis ve asker müdahale etmedi.
Üniversite öğrencilerinin gösterileri;
Bu olayların ardından üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı.
İstanbul Beyazıt Meydanında öğrenci eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksizin polis kurşunuyla hayatını kaybettiği yönündeki haberler dolayısıyla olaylar şiddetlendi.
İstanbul ve Ankarada sıkıyönetim ilan edilirken, Ankarada 5 Mayıs 1960ta bir öğrenci grubu, 555K yani 5inci ayın 5inde saat 5te Kızılayda koduyla gösteri düzenledi.
Menderes, eylemcilere hitap etmeye çalıştı ancak başaramadı. Öğrencilerin arasına girerek konuşmak isteyince, bir öğrenci Menderesin boğazını sıktı. Menderes Ne istiyorsun diye sorduğu gençten Hürriyet istiyorum cevabını aldı. Menderes, tarihe geçen Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var? ifadelerini ise burada kullandı.
21 Mayısta da Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtına kadar sessiz yürüyüş yaptı.
Ankara Radyosundan okunan bildiriyle ihtilal duyuruldu
Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, DPnin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü gerekçelerini ileri sürerek, 27 Mayıs sabaha karşı yönetime el koydu.
Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle ihtilal duyuruldu.
Bildiride, şöyle denildi:
Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata, Silahlı Kuvvetlerimiz partileri, içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.
Anayasa ve TBMM feshedildi
Darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu.
Milli Birlik Komitesi, Anayasa ve TBMMyi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DPli milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.
Kütahyada Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankaraya götürülen Menderes, daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıadada hapsedildi.
Yassıada yargılamaları, 14 Ekim 1960ta başlayıp 15 Eylül 1961de karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288i için idam istendi.
Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkanın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi.
Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.
Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanının da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları hapis cezaları alırken, bazıları da beraat etti.
Birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayarın cezası, yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi.
Zorlu ve Polatkan, 16 Eylül 1961de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adasında 17 Eylül 1961de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21de idam edildi.
Yassıada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası yapıldı
TBMM tarafından 11 Nisan 1990da kabul edilen kanunla Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Menderes, Polatkan ve Zorlunun naaşları, 17 Eylül 1990da İmralıdan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesinde yaptırılan anıt mezara taşındı.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkanın idamına karar verildiği Marmaradaki Yassıada ise darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.