Kaza, akşam saatlerinde Dörtyol Mevkii Şehit Asteğmen Mehmet Bozkuş Köprüsü altında meydana geldi. Orhan Özçelik yönetimindeki 64 H 0011 plakalı belediye denetimli halk otobüsü, bisikletle İsmetpaşa Caddesinden Orhan Deniz Bulvarına geçmekte olan Yaşar Gülbahara çarparak altına aldı. Kazada Gülbahar ağır yaralanırken, kazayı görenler durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından Gülbahar ambulansla Medical Park Uşak Hastanesine kaldırıldı. Burada tedaviye alınan Gülbahar, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Midibüs sürücüsü Orhan Özçelik polis tarafından gözaltına alındı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Uşak ve çevresinin MÖ 4000 yılından itibaren yerleşime açıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle bronz çağında yerleşimin daha yaygınlaştığı görülmektedir.
MÖ.2000 de Anadoluda ilk siyasi birliği kuran Hititlerin 1000 de ise Frizlerin batı sınırını oluşturan Uşak ve çevresi bu kültürlerden ziyade İon Kültürünün etkisi altında kalmıştır.
MÖ. 7. Yüzyılda Kral Gygesin Lidya İmparatorluğunu ele geçirmesi ile topraklarının büyük kısmı Lidyada kalan Uşak. MÖ. 620de tamamen Lidyanın egemenliğine girmiştir. Dünyada ilk kez parayı basan ve kullanan, döneminin en zengin krallığı olan Lidyanın hkimiyeti MÖ. 546 yılına kadar devam etmektedir. Bu süre içerisinde Efesten başlayan kral yolu yapılmıŞ ve yol Gediz (Hermos) nehrini takip ederek Uşak ili sınırları içerisinde Güre köyü, UŞak-Keromon-Agora kentlerine uğrayarak devam etmiŞtir.
MÖ. 546da Lidyanın son kralı Kroisos ile Pers Kralı Kyros arasındaki savaşta Lidyanın tarihten silinmesi sonucu bölge İrandan gelen Perslerin hakimiyetine girmiştir. Pers egemenliği MÖ. 334 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Makedonya lı Büyük İskender in Anadolu seferi sonucu bölge tüm Anadolu gibi Büyük İskender in hakimiyetine girmiş, İskender in ölümünden sonra ise bölge, Büyük İskender in generallerinden Antigon un payına verilmiştir. Daha sonra bir süre Bergama krallığına bağlanan Uşak ve çevresi MÖ. 189 yılında Roma Konsülü Montius un himayesine, başka bir ifadeyle Roma hakimiyetine geçmiş, Kavimler Göçünden sonra Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması neticesinde Doğu Roma sınırları içinde kalan Uşak, MS. 12, Yüzyıla kadar Bizans hakimiyetinde kalmıştır. 1071den sonra yöre, zaman zaman Selçuklular ile Bizanslılar arasında el değiştirmiş, 1176 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan ile Bizans İmparatoru Manüel Komnenos arasında yapılan Miryakefalon (Kumdanlı) Savaşı sonucunda Selçuklulara geçmiştir.
Sultan II.Kılıçarslan yeni bir fetih hareketine girişerek 1182de Uluborlu, daha sonra Kütahya civarını fethetti. Uşak yöresinin de bu sefer sırasında Selçuklu hakimiyetine geçtiği muhakkaktır. çünkü; Selçuklu sınırları Denizliye kadar yaklaşmıştı. Bu arada Sultan ll. Kılıçarslan 1185 tarihinde ülkeyi 11 oğlu arasında paylaştırdı. Bu taksimat sonunda Kütahya-Usak-Uluborlu bölgesi Gıyaseddin Keyhüsrev e verildi. Bu taksimattan sonra kardeşler arasında hakimiyet mücadelesi haşladı. l. Gıyaseddin Keyhüsrev 1192 tarihinde devletin başına geçmeyi başardıysa da diğer kardeşlerini bertaraf edemedi ve 1196 da II. Süleyman Şah tarafından sürgüne gönderildi. Kardeşler arasındaki bu taht mücadelesinden yararlanan Bizans Kütahya-Uşak civarını geri aldı. Bizans Hakimiyeti 1233 tarihine kadar sürdü. B u tarihten itibaren Uşak civarı artık tamamen Türk hakimiyetine geçti.
Uşak, Anadolu Selçukluları döneminde bu devletin bir anlamda sınır şehri olmuştu. Sultan Alaaddin Kevkubad zamanında, Kütahya ve Uşak civarının kesin olarak Türk hkimiyetine girmesini takip eden yıllarda, bölgeye kesif bir Türkmen yerleşmesi olmuştur. Bundan sonra Uşak ve çevresini Germiyanoğulları Beyliği nin hakimiyetinde görüyoruz, XIII. Yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde olarak Malatya taraflarında meskun bulunan Germiyan Asiretinin, muhtemelen 1241de Baba İshak isyanının bastırılmasından sonra II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında veya bir müddet sonra Kütahya-Uşak bölgesine yerleştirildikleri anlaşılmaktadır. çünkü Cimri (Alaaddin Siyavuş) hadisesinde Germiyanlıların faal bir rol oynamaları bu aşiretin Cimri hdisesinin ortaya çıkısından (1277) önce Kütahya- Uşak yöresine yerleştiklerini göstermektedir. Bu hdise sırasında Sahip Ata Oğulları emrinde görülen Germiyanlılar, bundan sonra artık Batı Anadoluda en kuvvetli beylik haline gelmiştir.
Beylikler döneminde Germiyanoğulları na tabi olan Uşak ve çevresi, 1391 de Yıldırım Bayezid in Germiyanoğulları hakimiyetine son vermesi ile Osmanlılara dahil olmuş, Fetret Devrinde beylikler tekrar canlanmış, 1429 yılında Germiyanoğulları nın son hükümdarı II. Yakup Bey in vasiyeti ile Osmanlı Devletine kalmıştır. Uşak, Osmanlı hakimiyetine girdikten bir süre sonra yapılan idari taksimata göre Anadolu Eyaletine bağlı Kütahya Sancağının bir kazasıdır. Her ne kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivindeki 16.yüzyıla ait 48 numaralı Kütahya Sancağı Tapu Tahrir Defterinde Uşak nahiye olarak geçmekte ise de Mustafa çetin Varlıkın 16.Yüzyılda Kütahya Sancağı (1980) isimli kitabında, 1513 tarihinde Uşak Kütahya Sancağının kazaları arasında gösterilmektedir. Uşak bu statüsünü 1530 tarihinde de muhafaza etmektedir.16.yüzyılda detaylı şekilde bilgi bulabildiğimiz Uşak kazası hakkında daha sonraki yıllarda belgelere dayalı fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. 17.yüzyıla ait bilgiler çoğunlukla seyahatnamelerde mevcuttur. Bu yüzyılda yaşayan Katip çelebinin (1605-1658) Cıhannüma adlı eserinde ; Uşak, Kütahyadan doğuya bir merhale Murat Dağı yakınında, bir dere içinde kaleli bir kasaba, 150 adet köyü bulunan mamur bir kazadır. Kasabası geniş bir ovanın doğusuna düşüp köyleri o ovada bulunmaktadır. Seccade ve halısı meşhurdur. diye bahsedilmektedir.
Uşak hakkında aynı yüzyılda yazılmış bir diğer kaynak da Evliya çelebinin Seyahatname adlı eseridir. Bu eser Katip çelebinin Cihannümasından daha sonraki yıllarda yazılmıştır. Verilen bilgiler kesin olmamakla birlikle Katip çelebinin anlattıklarını teyit eder niteliktedir.
Seyahatnameye göre Uşak; Kütahya Sancağı dahilinde bulunan bir kaza olup, Gevher Sultan Hassıdır. Şehir, doğuda Banaz, kıble tarafında Honaz, güneyde Komar, batıda Kule, kuzeyde Gediz olmak üzere beş kapısı olan bir kale ile çevrilidir. Eserde kalenin özellikleri ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Buna göre; kalenin müstahkem olmadığı, beş arşın yükseklikte , şeklinin kare olduğu, Buğday Pazarı kapısında hendek bulunduğu ve 1598 tarihinde Uşak halkının Celali İsyanlarından dolayı bu kaleyi tuğla ve taşlarla tamir ettikleri anlatılmakladır.
Uşak. Osmanlı yönetimi altında l7 ve 18. yüzyıllarda münferit olaylar hariç uzun süre barış içinde yaşamıştır. 19. yüzyılda siyasa! açıdan sakin bir dönem geçiren Uşak canlı bir ticaret şehri haline gelmiştir. Özellikle halı ve kilimleri İzmir yoluyla İngiltere ve Fransaya kadar ulaşmıştır. Alaşehir-Afyon Demiryolunun 1869 yılında tamamlanmasıyla İzmir Metropolü ile Uşak arasında ulaşım kolaylaşmış ve ticari hayat daha da canlanmıştır. 19.yüzyılın ikinci yarısındaki Uşak hakkında La Turquie dAsie adlı eserinde bilgi veren Vital Cuinet, evlerin büyük çoğunluğunun pişmemiş tuğladan yapıldığını, 1890 da ise hem daha sağlam hem de daha zarif olan ahşap evlerin tercih edildiğini belirtmekledir.
İzmirin işgalinden sonra Batı Anadoluda Gediz ve Menderes vadilerinde ilerlemeyi planlayan Yunan kuvvetleri; 25 Mayısta Manisayı, 29 Mayısta ise Turgutluyu işgal etti. Bu işgaller karşısında Alaşehirde Kuvayı Milliye teşkilatı kuruldu. Akabinde Uşakta da kıpırdanmalar başladı. İzmirin işgali sırasında 17. Kolordudan ayrılarak Uşaka gelen Selanikli Kaymakam Fuat Bey, Yüzbaşı Hakkı Bey, ve Sökeli Hilmi Bey burada gizli bir cemiyet kurdular. Ödemişin 1 Haziranda istilaya uğraması üzerine Uşaka gelen Alaşehir Mevkii Kumandanı Süleyman Sururi Beyin Teşkilatı Mahsusa ile bir irtibatı vardı. Sururi Beyin etkisiyle bu cemiyetin adı Müdafaa-i Hukuk Heyeti Milliyesi şeklinde değiştirilerek Karakol Cemiyeti ile bağlantısı sağlandı. Kuvayı Milliyeye karşı olan kaymakam ve belediye reisinin bütün baskılarına rağmen Uşakta milli hareket sindirilemedi.
Gizli cemiyetin çalışmaları neticesinde Salihli Cephesinden ayrılan bir bölük Eşmeden takviye alarak 17 Temmuz 1919 günü Uşaka girdi ve şehre hakim oldu. Ardından Gediz ve Simavda Kuvayı Milliye teşkilatı kuruldu.Kuvayı Milliyecilerin Uşakta hakimiyeti ele geçirmesi, İstanbul ve İşgal kuvvetlerine Kuvayı Milliyeciler hrıstiyan nüfusa saldırdı şeklinde aksetti. Düşman kuvvetleri İstanbul Hükümetine baskı yaparak Uşakta asayişin sağlanmasını istedi. Hükümet, Afyonda bulunan l 500 kişilik 23. Fırkayı Uşaka göndermek istedi. General Milne. fırkanın Kuvayı Mılliyeye katılabileceğin i düşünerek bunu kabul etmedi.
Eski bir ittihatçı olan İbrahim Tahlakılıc (Dalkılıç) gizli bir cemiyet olan Müdafaa-ı Hukuk Heyet- Mılliyesi cemiyetinin içinde yer almadı. Hatta bu cemiyetin zarar vermesinden endişe duyarak 30 Temmuz 1919 da Redd-i İlhak cemiyetini kurdu. İbrahim Beyin başkanı olduğu bu cemiyet milli kuvvetlerin halka zarar vermelerini önlediği gibi Uşakta Kuvayı Milliye hareketini yaygınlaştırdı.İzmirin işgalinin ardından Uşakta bu gelişmeler yaşanırken, bütün Batı Anadoluyu kapsayacak bir üst kongre niteliğinde Alaşehir Kongresi 15-16 Ağustos tarihinde toplandı. Kongreye; Balıkesir, Manisa-Alaşehir, Sındırgı, Buldan, Gördes, Uşak, Ödemiş, Bozdağ, İnegöl, Denizli-Nazilli, Akhisar ve Ayvalıktan temsilciler katıldı. Kongrede Hacım Muhittin çarıklı başkan, Uşak temsilcisi İbrahim Bey ise Başkan yardımcısı seçildiler. II. ve III. Balıkesir kongrelerinin ardından Ekim Ayı içerisinde Uşakta bir kongre toplandığına dair bilgiler bulunmakla birlikte oldukça sınırlıdır. Alaşehir Kongresinde kurulması kararlaştırılan Alaşehir Heyet-i Merkeziyesi 14 Eylül 1919 da ilk toplantısını yaptı. Daha sonra, Heyet-i Merkeziye Talimatnamesi nin 8. Maddesi olan Heyet-i Merkeziye, karargahını kendisi için muafık göreceği mahalle nakil edebilir hükmüne istinaden merkezini Uşaka nakletti. Heyet-i Merkeziye Uşakta ilk toplantısını İbrahim Beyin başkanlığında gerçekleştirdi. Sivas Kongresinde bütün cemiyetlerin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında toplanması karan alınmasına rağmen, Uşakta Heyet- i Merkeziye Hareket- i Milliye Redd-i İlhak Cemiyeti Heyeti-i Merkeziyesi adını korudu. Bu isimden daha önce Uşakta kurulan Redd-i İlhak Cemiyeti ile Heyet-i Merkeziyenin bütünleştiği anlaşılmaktadır. Uşak Heyet-i Merkeziyesinin görevi sadece cepheye asker göndermek değildi. Cephe gerisinde de ihtiyaçları gidermek için büyük gayretler sarf ediyordu.
Sivas Kongresinin toplanmasından sonra Yunan kuvvetlerinin harekete geçmesiyle İzmit, Eskişehir ve Konya livaları en hassas bölgeler haline geldi. İstanbul Hükümeti bu bölgelerde Kuvayı Milliye teşkilatının kurulmasını önlemeye calıştı. Heyet-i Temsiliye ise İstanbul Hükümetini istifaya zorlayarak bu bölgelerde gücünü arttırmak istiyordu. Bu karmaşa içinde Garbi Anadolu Umum Kuvayı Milliye Kumandanlığına Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Eskişehir Mıntıka Kumandanlığına Atıf Bey, 23. Fırka Kumandanlığına Ömer Lütfi Bey getirildiler. Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa, Batı Cephesinde yaptığı yeni düzenleme ile 23. Fırkayı Konyada bulunan 12. Kolorduya bağladı. Heyet-i Temsiliye yaptığı çalışmalar neticesinde 23. Fırkayı kendi denetimi altına aldı.
23. Fırkanın 68. Alayı bir taburu eksik olarak Uşaka yerleşti. 8 Ocak 1920 tarihinde 23 Fırkanın kumandanlığına Aşir Bey tayin edildi. Fırkanın içinde milis tümeni de vardı. İbrahim Beyin isteğiyle kurulmuş olan Uşak Hücum Taburu Ocak 1920 tarihinde milis tümeninin içinde yer aldı.
Yunanlılar silah zoruyla Sevr Antlaşmasını Osmanlı Devletine kabul ettirebilmek için 22 Haziran 1920 tarihinde taarruza başladılar. Yunan kuvvetlerinin bir kolu Bursa tarafına, bir kolu da İzmirin doğusuna doğru harekete geçti. 29 Ağustosta Uşakı işgal etti. Yunanlılar Uşaka girdikleri zaman eşraftan ve köylülerden pek çoğunun evlerini yağmaladılar. Ayrıca işgal sırasında Yunan askerleri pek çok kişiyi öldürdü. Bu katliamda ne suç tespiti yapıldı ne de mahkeme kararı alındı. Yunanlılar işgalden sonra şehre yerleşmek için bazı evlere el koydular. Uşakta yerli halkı sindirmek gayesiyle nüfuzlu kişileri, Atina ve Yunan adalarındaki esir kamplarına sürdüler. Sürgüne gönderilen 300 kadar vatandaşımız 10-12 ay sürgünde kaldılar. Bunlar Kuvayı Milliyeye katıldıklarından dolayı sudan bahanelerle suçlandılar. 29 Ağustos 1920 de işgal edilen Uşak, iki yıl iki gün süren Yunan işgalinden 1 Eylül 1922 günü kurtuldu.
Milli mücadele yıllarında Uşak, maddi ve manevi bakımdan zarara uğramasına rağmen, Cumhuriyet Türkiyesinde ilk girişimlerle sanayi hamlesini başlatmıştır.
Osmanlı devrinde Hüdavendigar Vilayetinin Kütahya Sancağına bağlı bir kaza olan Uşak, 20 Nisan 1924 tarihli 491 Sayılı Teşkilat-i Esasiye Kanunu ile yapılan idari düzenlemede yine Kütahya Vilayetinin bir kazası olarak kaldı. Türkiye Cumhuriyetinin yeni idari yapısı içinde Banaz, Sivaslı, Karahallı ve Ulubey Nahiyeleri, Uşak Kazasına bağlandı. 9 Temmuz 1953 tarih ve 6129 Sayılı kanunla vilayet haline getirilen Uşaka . Manisa ilinden Eşme ilçesi bağlandı. Nahiyeler ilçe statüsüne getirildi