Bu yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor
Prof. Dr. Koçak, Artık bu tür yapılar kendi ekonomik ömürlerini tamamladılar. Kendi kendinin yüklerini taşıyamıyorlar. O nedenle çok hasar görmeye başladılar. Artık ekonomik ömrünü tamamladığı için bu yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor. dedi.
Avrupada bu tür binaların, yönetmelik değişimlerinde mutlaka yönetmeliğe göre yeniden revize edildiğini ve kontrollerinin yapıldığını kaydeden Koçak, Türkiyede 1975 yılındaki deprem yönetmeliğinden sonra 4 kez yönetmeliğin değiştiğini ancak binaların tespitinin yapılmadığını söyledi.
Koçak, 1999 depreminden hemen sonra da inceleme ve planlama yapılması gerektiğinin söylendiğini ama yapılmadığını kaydederek, Şimdi diyoruz ki bu 1999 öncesi yapılmış yapılar, özellikle 30 senenin üzerindeki binalar acilen boşaltılmalı yıkılmalı veya güçlendirilerek yeniden işletmeye açılmalı. Ama mutlaka bunların incelenmesi, tespit edilmesi ve riskli binaların ortaya çıkartılması gerekiyor ifadelerini kullandı.
Yapacağımız şey bina tespitlerini yapmak
Prof. Dr. Koçak, yerel yönetimlerin bu işleri daha dikkatli yapmaları gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti.
Birincisi eldeki mevcut yapı stoklarını, hangi bina riskli çok iyi bilmeleri lazım. Sonra Bakanlıkla beraber oturacaklar, Bu riskli binaları nasıl rehabilite edeceğiz? Gerekirse üniversiteler gerekirse meslek odaları, bütün bunlar içine katılacak ve denilecek ki bir yöntem geliştirelim bunlara. Bu binaları nasıl düzenli hale çevireceğiz, can kayıplarını nasıl önleyeceğiz? Bizim ana hedefimiz can kayıplarını önlemek olmalı. Bunun için de yapacağımız şey bina tespitlerini yapmak, envanterlerini ortaya çıkartmak, yöntemi belirlemek.
Bu tür binalarımız maalesef 50 bin civarı var
Prof. Dr. Koçak, İstanbuldaki riskli bina sayısına ilişkin, Bakanlık, İstanbuldaki riskli binaların 600 bin civarında olduğu söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 300 bin olarak açıkladı. Bunun 50 bini kesin bu haldedir. çok net söyleyebilirim. çünkü 40 senenin üzerindeki binalar bunlar. Burası da öyle, 1980 yapımı. 1995te 2-3 katını kaçak yapmış üzerine. Bu tür binalarımız maalesef 50 bin civarı var. Yani her ilçede en az 1000 binamız vardır böyle açıklamasında bulundu.
Vatandaşlara ev alırken, kiralarken iskanı var mı yok mu, mühendislik hizmeti olup olmadığına bakmaları yönünde uyarıda bulunan Kocak, şunları söyledi:
İlgili belediyeye gitsinler, Burayı kiralıyorum, depreme dayanıklı mı, DASKı var mı? desinler. Bina satın alırken 2000 öncesiyse kesinlikle çok iyi araştırma, çok iyi tespitler yapmadan satın almasınlar. 2000 sonrası alınan binayı da mühendislik hizmeti yaptırarak, kontrol ettirsinler. İncelemeden sonra ancak binalarını satın alsınlar. Yoksa binanın ucuzluğu, konumu vesaire hiçbir şeyin önemi yok. Bağlı bulunduğu zemin, binanın kalitesi, mühendislik hizmeti, iyi bir yapı denetim gelip kontrollerini yapmış mı, hepsini sorgulayarak ancak binayı satın alsınlar.
2000 öncesi kötü kalitede binalar yapıldı
İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Yıldırım, 1999dan önce beton kalitesi ve demir kullanımı hesap edilmeden, mühendislik hizmeti almadan kalfayla bilinçsizce bina inşa edildiğini, günümüzdeki gibi bu denli sıkı kontrol ve denetimin olmadığını, bunun acısının da depremde yaşandığını anlattı.
Yıldırım, deprem sonrasında tam dört dörtlük yapılmasa da denetimlerin geldiğini ve mühendislik hizmetiyle binaların yapılmaya başlandığını belirtti.
Bilinçsiz bina yaparsan eninde sonunda ya depremde ya kendi kendine yıkılacaktır
Prof. Dr. Yıldırım, binaların durduk yere değil iki nedenle yıkılabileceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
Birincisi, binanın içinde kolondu, duvardı birtakım şeylerde oynama yaparsanız mühendise göstermeden, bunu düşünmüyorum. Bu binalarda ikinciyi düşünmek lazım. 1, 2 ya da 3 kat bina yaptı, elle beton döktü, kullandığı çimento, malzemeler... Deneyler yapıldığında da betonları göreceğiz, daha açık net konuşacağız. Şimdi hemen karot alalım. Yani karot sağlam çıktı. O zemine göre temel yapıldı mı acaba? Beton kalitesi iyi çıktı diye bina iyi anlamına gelmez. Durup durduğu yerde yıkılıyorsa beton kalitesi iyi değildi, demirlerde paslandı. Demirler paslanınca betonu kabartma yaptı. Bir gün dayanamayacak güce gelir ve üzerine kendini taşıyamayacak haldeki yere de birkaç kat koyarsanız, yaptığınız gün yıkılmaz ama günler ilerledikçe korozyon, pas ilerliyor, beton açılmalar oluyor ve kendini taşıyamayacak hale geliyor. Artık dayanacak gücü kalmayan, eşik değere geldiğinde o bina yıkılmaya gider. Hiçbir hesabı kitabı, malzeme kalitesi iyi olmayan binanın üstüne ağırlık koyması ve gün gelince harekete geçmesi olayı bu büyük olasılıkla. Özeti şu, bilinçsiz bina yaparsan, üstüne bina koysan da koymasan da eninde sonunda ya depremde ya kendi kendine yıkılacaktır.
İstanbulda kendiliğinden çökme tehlikesi bulunan binalarla ilgili net bir rakam verilemeyeceğini, bu dereceye gelen binaları zaten depremin yıktığını dile getiren Yıldırım, çok sayıda olduğunu, kendi kendine yıkılacağını tahmin etmiyorum. Belki yüzde 5i çıkar ama net konuşmamak lazım. Ama depremde yıkılması muhtemel bina çok ifadelerini kullandı.