Konyanın çavuşçu Gölünde azalan su seviyesi 15 Ekimde böyle görüntülenmişti.
Yeni bir araştırmaya göre 1980lerden bu yana dünya çapında kuraklıktan etkilenen arazilerin büyüklüğü üç katına çıktı.
Lancet Countdown on Health and Climate Change adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, yeryüzündeki karasal alanların yüzde 48i geçen yıl en az bir ay boyunca aşırı kuraklıktan etkilendi. 1980lerde bu oran yüzde 15ti.
2023te dünyanın yaklaşık yüzde 30u en az üç ay boyunca aşırı kuraklık yaşadı. 1980lerde bu ortalama yüzde beşti.
Araştırma, kuraklıkla ilgili en güncel küresel verileri bir araya getiriyor ve iklim değişikliğinin katkısıyla etkilerinin ne kadar hızlandığını ortaya koyuyor.
Aşırı kuraklık eşiğinin aşılması için bir bölgede altı ay boyunca çok az yağış görülmesi, bitki ve topraktan yüksek buharlaşma olması ya da bunların her ikisinin birden yaşanması gerekiyor.
Suya ve hijyene erişim, gıda güvenliği ve halk sağlığı konularında acil riskler getiren kuraklık, enerji tedariği, ulaşım ağları ve ekonomiyi etkileyebiliyor.
Hava olaylarından insanların arazi kullanımına farklı faktörler su miktarını etkiliyor. Bu nedenle kuraklıklar tekil incelendiğinde karmaşık sebepleri olduğu görülüyor.
Ancak iklim değişikliği küresel yağış rejimlerini değiştirerek bazı bölgeleri kuraklığa daha meyilli hale getiriyor.
Özellikle Güney Amerika, Orta Doğu ve Afrika Boynuzunda ağır bir kuraklık artışı gözlemlendi.
Güney Amerikadaki Amazon ormanlarında kuraklık hava durumu rejimini değiştirebilecek boyutlara ulaştı.
Burada yağmur bulutlarının oluşmasında rol oynayan ağaçlar öldüğü için, hassas bir dengede süregelen yağış döngüleri bozuluyor ve yeni kuraklıklar meydana geliyor.
Kuraklık ve seller neden aynı anda artıyor?
Karaların büyük bölümünde kuraklık yaşanırken aşırı yağışlar da arttı.
1961-1990 dönemiyle kıyaslandığında son 10 yılda dünyanın yüzde 61inde aşırı yağışlar gözlemlendi.
Kuraklıklar, seller ve küresel ısınma arasında karmaşık bir ilişki var.
Sıcak hava topraktan suyun buharlaşmasını artırıyor, bu da yağışsız dönemleri daha da kurak hale getiriyor.
Ancak iklim değişikliği yağış rejimlerini değiştiriyor.
Okyanuslar ısındıkça daha fazla su buharlaşıyor. Isınan havanın nem tutma kapasitesi artıyor. Bu nem karalara doğru hareket ettiğinde veya fırtınaya dönüştüğünde daha şiddetli yağışlar görülüyor.
Virüsler daha önce görülmeyen yerlere yayıldı
Lancet Countdown araştırması iklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerinin rekor seviyeye ulaştığını ortaya koydu.
1990larla kıyaslandığında kuraklık geçen yıl 151 milyon kişiyi daha yetersiz beslenmeye yol açan gıda güvensizliğine sürükledi.
Araştırmaya göre 65 yaş üzerindekilerde sıcaklıkla bağlantılı ölümler 1990lara göre yüzde 167 arttı.
Diğer taraftan artan sıcaklıklar ve daha fazla yağış sivrisineklerle bulaşan virüslerin yayılması için elverişli bir ortam hazırladı.
Dang humması vakaları bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaşırken sıtma ve Batı Nil virüsü daha önce hiç görülmeyen yerlere yayıldı.
Toz fırtınalarının sayısındaki artış milyonlarca kişinin tehlikeli hava kirliliğine maruz kalmasına yol açtı.
Lancet Countdownın yöneticisi Marina Romanello, İklim hızla değişiyor. Alışık olmadığımız koşullara dönüşüyor ve sistemlerimizi buna uyumlu hale getirmedik diyor.