Alınan ilke kararına tepki gösteren Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, bu ilke kararıyla kurulun kendisini koruma bölge kurullarının üstünde görerek by-pass etmeyi yasal hale getirdiğini savundu.
Kurulun aldığı bu ilke kararı ile Türkiye’nin kültürel ve tarihsel mirasa değer vermediğini bir kez daha kanıtlamış olduğuna vurgu yapan Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, açıklamada şunları dile getirdi: Şimdiye kadar devlet kültürel ve doğal sit alanların statüsünün bir alt yapı projesi veya başka nedenden dolayı kaldırılması (yani değiştirilmesi, zarar verilmesi, yok edilmesi) koruma bölge kurulları yetkisinde iken bu yetki tamamen Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından üyeleri belirlenen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na verildi.
KORUMA KURULU KARARI
Bu kurulun içinde çok az sayıda bilim insanının bulunduğunu daha çok bürokrat ve teknokratlardan, üye bulunduğuna dikkat çeken yaşatma girişimi, bunların tek derdinin yatırımların engelsiz yapılması ve çıkarları olduğunu ileri sürdü.
Alınan kararın yasal dayanağının 2006 yılından beri hazırlandığını belirten yaşatma girişimi, İlke kararı ile koruma bölge kurulları Hasankeyf ve Allianoi gibi olağanüstü sit alanlarının değiştirilmemesi için koruma kararı alırlarsa bile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu bunu es geçip Ilısu Barajı’nın tam faaliyete geçip Hasankeyf’i su altında bırakmasına izin verebilecek. dedi.
HASANKEYF’İN KAYBI
Böyle bir şey olursa bunun devletin kültür politikasına kara bir leke olarak geçeceğini ileri süren yaşatma girişimi açıklamada şu ifadelere yer verdi: Merkezi hükümete ve belli şirketlerin dışında kimseye yararı olmayan baraj projelerinin topluma kültürel, sosyal, ekolojik ve siyasal olarak hiç bir yararı yok. Anadolu ve Yukarı Mezopotamya büyük kültürel mirasa sahiptir. Dünyada bu düzeyde bir zengin mirası bulmak kolay değildir, ilk yerleşim yerleri ve insan uygarlıkları temellerini burada geliştirdi. Bu mirası koruyup sosyal ve ekolojik temelde bir kalkınma hedeflenmelidir. Ülkemizin her bölgesinden hızla devam eden kültürel ve doğal kıyıma karşı siyaseten ve hukuken durmaya devam edeceğiz. Alınan bu son ilke kararına karşı da baraj mağduru kuruluş ve hareketlerle değerlendirip ne tür bir duruş sergileyeceğimizi önümüzdeki günlerde belirleyeceğiz.