Türkiyede engelli çocuklara yönelik tutumları belirlemek için hazırlanan araştırma, ailelerin, çocuklarının gelişimlerinin olumsuz etkilenmediği durumlarda engelli çocuklarla sosyal ilişkiyi kabul edilebilir bulduğunu ortaya çıkardı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve UNICEF ortaklığında, engelli çocukların ve ailelerinin toplumla arasındaki sosyal mesafeyi azaltmak amacıyla yürütülmekte olan Bir Sen Daha Var projesi çerçevesinde, Türkiyede Engeli Olan çocuklara Yönelik Bilgi, Tutum ve Davranış Raporu hazırlandı.
Türkiyede insanların engeli olan bireylere yönelik bilgi ve tutumlarını ölçmek, kişilerin engeli olan bireylere karşı tutumlarını etkileyen demografik faktörlerin ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla hazırlanan rapor, 2 bin 865 kişiyle düzenlen anket sonuçlarını ve değerlendirmeleri içeriyor.
Katılımcıların, Engelli denince aklınıza gelen tanım nedir? sorusuna karşılık yaptıkları tanımlarda çoğunlukla bedensel engelliler üzerinde yoğunlaştıkları görüldü.
Engelli bir çocukla karşılaştıklarında hissettikleri sorulan katılımcıların yüzde 60ı üzüldüğünü, yüzde 25i acıdığını, diğer bir kısmı ise kendini düşünerek haline şükrettiğini ifade etti.
Engeli olan çocukların sosyal yaşamda dışlandıklarını düşünenler yüzde 38, tüm alanlarda dışlandığını ifade edenler ise yüzde 24 olarak belirlendi.
Katılımcıların büyük bir çoğunluğu, sosyal hizmetlere erişim konusunda ise eğitimin en sorunlu alan olduğunu kaydetti.
ENGELLİ BİRİSİYLE EVLİ OLMASINI KABUL EDENLERİN ORANI DÜŞÜK
Raporda, ankette verilen cevapların toplumun, engeli olan çocuklarla sosyal ilişkiyi, kendilerinin ya da ailelerinin zarar görmediği, çocuklarının gelişimlerinin olumsuz etkilenmediği ve kendilerini herhangi bir sorumluluk altına sokmayan durumlarda kabul edilebilir bulduğunu ortaya çıkardığı belirtildi.
Katılımcılar, tüm engel gruplarında, engeli olan çocuklarla kendi çocukları arasında belli bir mesafeye kadar ilişki kurulmasını uygun bulduklarını ifade etti. çocuğunun engelli birisiyle iyi arkadaş veya sözlü/nişanlı/evli olmasını uygun bulanların oranının ise düşük olduğu görüldü.
Engeli olmayan çocuklar için sosyal, bağımsız, güçlü karakterli, cesur, iyimser, eşit fırsatlara sahip gibi daha çok olumlu sıfatlar kullanan katılımcılar, engeli olan çocuklar için ise daha çok güvensiz, üzgün, mutsuz gibi olumsuz sıfatlar kullandı.
-OKULLARIN ENGELLİLERE GÖRE DÜZENLENMESİ DEVLETİN GÖREVİ
Farklı engel gruplarındaki çocuklara uygun eğitim ortamlarına ilişkin de görüşleri sorulan katılımcılar, kendilerinin veya çocuklarının zarar görebilecekleri, eğitimlerinin sekteye uğrayabileceği durumlarda belirli engel gruplarındaki çocukların kendileri için özel olarak düzenlenmiş, aynı engeli olan çocukların gittikleri sınıflarda eğitim almasının uygun olduğunu ifade etti.
Katılımcılardan engelli yakını olanlar ise engeli olan çocukların, olmayan yaşıtlarıyla aynı sınıfta eğitim görmesini uygun bulduklarını kaydetti.
Ankete katılanların yüzde 90ı okulların engeli olan çocukların ihtiyaçlarına göre düzenlenmesinin toplumun ve devletin görevi olduğunu ifade etti. Engelli çocukların iş bulma şansının diğerlerinden daha düşük olduğunu düşünenler de yüzde 74 olarak tespit edildi.
Katılımcıların yüzde 85i engeli olan çocukların haklarını koruyan ayrı bir kanuna ihtiyaç duyulduğunu belirtirken, yüzde 55i söz konusu çocukların daha iyi yaşam şartlarına kavuşması ve sosyal hayata katılmasında en önemli engelin devletin ilgisizliği olduğunu öne sürdü.
Katılımcıların yüzde 60ı, engeli olan çocuklarla ilgili yapılması gereken çalışmaların başında eğitime erken yaşta başlanması geldiğine dikkati çekerken, katılımcıların yarısı devlet okullarının, özel eğitim merkezlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının bu alanda işbirliği yapması gerektiğini belirtti.