“EY KÜFÜR VE KÜFRÂNI DAĞITIP NEŞREDEN BEDBAHT RUH..!?”
Eklenme: 11/4/2022 12:00:00 AM

Yazı başlığımız, anlamlı ve derin öneme sahip.. Özellikle inanç noktasında, önem arz edici bir hassasiyeti haykırıyor.. Muhtevasında, İman ile Küfür söz konusudur.. Ki, yeryüzü var olduğu gün itibariyle, sürekli çarpışan, birbirine karşı mücadele veren bu iki kavram toplumlar için, hayati bir iksirdir.. İman iksiri, toplumu yüceltir, küfür iksiri ise toplumu bedbaht hale getirir

***

İşte bugün; İman ile Küfrün açılımını yapmak istiyorum! İman yüce bir mertebedir Her kişinin, kalbinde ve ruhunda yer edinmez!.. Onun içindir ki, Ahsen-i takvim vasfını taşıyan insana yüceliği ve değer üstünlüğünü veren; inancıdır.. Bu sayede, mertebesi ulvidir.. Ancak iman ve inançtan yoksun olan kişi için de, küfür galebe çalar, devrin karanlık çukuruna mahkm eder

***

Bir kere küfür batağına düşmeye gör insanı! Eğer ki, imanın hakikat ipine sarılmazsa, çırpına çırpına, mevzu olur.. Düştüğü batağın dibine çöker.. Kurtuluşu yoktur.. Kendi ve yaşam alanı, zifiri karanlık tünelden öteye gitmez

***

İşte bundan dolayıdır ki, Üstad Bediüzzaman Hazretleri, şu uyarıyı yapıyor İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakik imanı elde eden adam, kinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hdistın tazyikatından kurtulabilir.

İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet ciz bir canavar hayvan eder

***

Üstadın bu seçkin tespitleri bilimseldir, ilmi gerçeklere dayanmaktadır Yani, rastgele söylenmiş sözler değil Nitekim üstadın bu söylediklerini kanıtlayan, yüce kitabımız Kuran-ı Kerim vardır.. Tin suresinin 4. Ve 5. Ayeti bize bu gerçekleri haykırıyor

4-Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.

5- Sonra onu, aşağıların aşağısına (cehennemin en derin çukuruna) indirdik.

* * *

Sevgili dostlar..

Ülkemizin son bir asrına baktığımızda, hukuk devleti olma vasfını kendisine libas olarak giydirmişse de özünde yaşamış değil.. Irak kalmıştır.. Uçurumlar vardır Oysaki Anayasanın dibacesine baktığımızda, Hukuk Devleti olma vasfından söz ediliyor İşte, Anayasanın 4. maddesi; bu vasfı vurguluyor Cumhuriyet, Demokrasi ve Hukukun Üstünlüğü

Günümüz dahil olmak üzere, bir asırdır müesses nizamın işleyişinde bu önemli üç kavram hep balon misali misyon üstlenmiştir.. İçi boşaltılmış.. Basmakalıp, kşileleşmiş, üretimsiz ve verimsiz bir kimlikle; sadece kğıt üzerinde var olduğu ifade edilmiştir

***

Aksi takdirde; ülke ve toplum bir bütünlük içerisinde sürekli kaotik bir atmosferde, buhranlı bir havayı solar mıydı?!.. Ahlaki çöküntülerle yüz yüze gelir miydi? İnkra, asimilasyona mahkm edilerek, kendi öz değerlerine yabancı edilir miydi? Uyuşturucu, fahuş, hırsızlık, rüşvet, suiistimaller zinciri, toplumu kemirgen misali içten içe yıkar mıydı?!

***

Terör, şiddet, insanlık dışı hadiseler, cinayetler, infazlar, aile içi bölünmüşlük, sevginin, saygının, hürmetin, adabın yerle yeksan edildiği, gençliğin her yönüyle zehirlendiği bir yaşam söz konusu olabilir miydi! İşte Polis, asker ve diğer devlet birimleri suç ve suçlularla mücadele ettiğini söyleyip duruyor, ama gel gör ki cezaevleri tıklım tıklım.. çünkü suç ve suçlulara karşı caydırıcı bir yaptırım olmadığı gibi, ıslah da söz konusu değil Yazı girişinde aktardım, Küfür ve İman çatışmasında, yer küresi özellikle ülkemiz de dhil olmak üzere, İslam dünyası zafiyet içerisindedir Ve küfür galebe çalmaktadır

***

Dedik ya; bir Ahsen-i takvim var, bir de esfelis-safilin var.

Ahsen-i takvimle tanışan devletlerin ve toplumların bünyesinde yaşaması gereken temel unsur; hukukun üstünlüğüdür Ki bu hukuki üstünlükteki temel icraat, iyiliği yaşatmak, kötülüğü de def etmektir Bu da imanın ve inancın varlığından geliyor. Bu yönetimsel anlayış, hukuk devleti için olmazla olmazdır Eğer ki bu yaşanmıyor ve vaki değilse; o ülke ve o toplum istediği kadar ben hukuk devletiyim desin, hiçbir anlam ifade etmez.. Kimseyi de inandıramaz Lakin ülkenin ve milletin yaşadıkları onu deşifre eder, külliyen yalan diye

***

Netice itibariyle, Salih bir amelle, iman nokta-i nazarında hukukun üstünlüğü vasfını bünyesinde taşıyan ve yaşatan hiçbir millet ve devlet, zeval görmez.. Varlığı payidardır Aksi istikamet, yalandan, hileden, makyajdan ibaret söylem ve eylemler küfrü büyütür, batıla ve batıya biat edici noktada, benlik kaybı yaşar.. Özetle; dirliğin de birliğin de yüceliğin de düsturu İlimdir, Bilimdir, İmandır, İslam gerçekleridir?

* * *

Bakınız, dün Bitlisin Güroymak ilçesindeydim Daha doğrusu bir davete icabet etmek üzere, orada bulunuyordum.. Şeyh Masum Medresesinde, icazet töreni nedeniyle.. 18 ila 25 yaş arasında, 40 Medrese öğrencisinin icazet merasimine katılım gösterdim.. Gördüklerim, müşahede ettiğim manzaranın manevi atmosferi doğrusu beni, apayrı bir dünyaya götürdü Genç yaşta ilmi tedrisatı tamamlayıp, manevi hayata atılan gençler.. Ahlaki zirveyle bütünleşen bir neslin, görüntüsü; tarif edilemez bir duygu oluşturdu bende

***

Tabi, icazet törenine yalnız değildimDiyanet İşleri Başkan yardımcısı, Bitlis Müftülüğü, Diyarbakır ve Siirt başta olmak üzere çevre illerden gelen kalabalık bir insan potansiyeli vardı.. Maneviyat coşkusu hkimdi. Bu manzara bana, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Mesnevi-i Nuriye isimli kitabındaki bir tespitini hatırlattı Üstad Bediüzzaman, yüz on sene evvel Avrupa medeniyeti ile İslam medeniyetini mukayese ederken şöyle bir tespitte bulunmuştu

Eğer siz İslamın yüceliğini, ahlak üstünlüğünü arayıp görmek istiyorsanız. Gelin manen beraber gidelim Bitlisin Norşin köyündeki Şeyh Abdurrahman-i Tağinin medreselerine gidelim. Orada adeta insanlık elbisesini giymiş birer melaike ruhunu taşıyan insanlarla karşılaşırsınız. Manen ve ruhen Fransanın başkenti Parise gidelim. Batı dünyasının yetiştirdiği insanları göreceksiniz.

Yani Avrupa medeniyetiyle yaşayan insanlar, orada bulunan insanlar, adeta insanlık iskeleti olarak görünen birer ifritleri göreceksiniz. İşte İslam medeniyetiyle küfür medeniyeti arasındaki fark bu.

***

Güroymak ilçesi.. Nam-ı diğer Norşin Burada, Hazret ailesinin yıllardan beri topluma, ülkeye, devlete ne kadar yararlı insanlar yetiştirmiş olduğunu herkesin görmesini isterim.. Kısacası devlet. Hele hele hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasiye benimseyen bir devlet olma vasfını taşıma şansının yakalanması için inançlı, gerçek İslam medeniyetiyle donatılmış gençliğin yetiştirilmesine önem verilmesi gerektiğini buradan haykırıyorum.

***

Aksi takdirde inkr ve asiliğe teşvik edici bu Milli Eğitim sisteminde yetişen gençlik Salih bir amel peşinde olmaz.. Devletin, milletin, ülkenin başına asilikleriyle bela olur.. Facialara, musibetlere neden olur.. Ki hal-i lem orta yerde Zira Allahın günü yok ki, bir kaç genç intihar etmesin Aile dramları yaşanmasın.. Aile içi şiddette, eşler birbirini öldürmesin Boşanmalar yaşanmasın Uyuşturucuya müptela olmuş gençler, parklarda, kaldırımlarda çırpına çırpına yaşamını yitirmesin.. Ve daha neler neler

***

Bakınız, hukukun üstünlüğüne sözde inanan devletimizin çok önemli bazı kurum ve kuruluşlarına manen gidelim.

Seyredelim. Ruhumuzu orada yaşatalım. Veyahut fiilen de gidelim. Ne kadar kirli şaibelerle yüz yüze geleceğimizi görürsünüz ki duyuyorsunuz da Fiilen de çok namuslu, şerefli bürokratların inanıyoruz ki bu kirlenmeye karşı çok büyük mücadele verdikleri halde, şifa sağlayıcı olunmuyor..

Hani diyorlar ya; Mal bozuksa, mal müdürü ne yapsın?

İşte bu hakikatle yola çıkarsak, bu türlü şaibelerle devletimizin, ülkemizin manasız, inançsız bir potansiyelle karşı karşıya bırakıldığı için çok zor bir hayat şekliyle karşı karşıya kalmakta olduğumuzu görüyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video