Bir önceki sohbetimizin devamı olarak haftanın ilk gününde sizinleyiz.. Yazı başlığımız yerini koruyor.. çünkü bu ifade, çağımızın allamesi Üstad Bediüzzaman Sad-i Nursi Hazretlerine aittir.. Lemalar isimli kitabının, 17. Lemasının içinde bu ifadeyi Avrupayı tanımlarken kullanıyor.. Avrupayı da iki kategoride değerlendiriyor.. Birincisi, Avrupanın teknolojisi.. İkincisi, Avrupanın yaşam ve medeniyet anlayışı Teknolojisine, insanlara yarar ve menfaat getiren yararlı bir ruh tanımında bulunuyor İnsanlık hakikatine hizmet eden Avrupanın, bu yöndeki şahsiyet-i maneviyesini de övüyor..
***
Ve Üstad diyor ki İsevlik din-i hakiksinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nfi sanatları, adalete ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eder.. İşte, ben bu birinci Avrupaya hitap etmiyorum.
***
Üstad, Felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, her şey doğaya bağlıdır, doğa kanunu diye karanlık bir medeniyetin toplumlara, insanlara getirdiği ve çok pahalıya sattığı sefhet ve dallet yollarını anlatırken bozulmuş İkinci Avrupaya şöyle hitap ediyor
-O zaman, o seyahat-i ruhiyede, medeniyetin güzellikleri ve fennin ve teknolojinin yararından başka mlyni ve muzır felsefeyi ve muzır ve sefih medeniyeti elinde tutan Avrupanın şahs-ı mnevsine karşı demiştim:
***
Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakm ve dalletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dv edersin ki, Beşerin saadeti bu ikisiyledir. Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!
***
Ey küfür ve küfrnı dağıtıp neşreden bedbaht ruh! Acaba, hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibetzede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın, cismiyle zhir bir surette, aldatıcı bir ziynet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi? Ona mesut denilebilir mi?
***
y, görmüyor musun ki, bir adamın cüz bir emirden meyus olması ve vehm bir emelden ümidi kesilmesi ve ehemmiyetsiz bir işten inkisar-ı hayale uğraması sebebiyle, tatlı hayaller ona acılaşıyor, şirin vaziyetler onu tazip ediyor, dünya ona dar geliyor, zindan oluyor.
***
Hlbuki senin şemetinle kalbinin en derin köşelerinde ve ruhunun t esasında dallet darbesini yiyen ve o dallet cihetiyle bütün emelleri inkıtaa uğrayan ve bütün elemleri ondan neşet eden bir biçare insana hangi saadeti temin ediyorsun? Acaba, zil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azap çeken bir insana mesut denilebilir mi?
***
İşte, sen biçare beşeri böyle baştan çıkardın; YALANCI BİR CENNET İçİNDE CEHENNEM BİR AZAP çEKTİRİYORSUN.
***
Evet, sevgili dostlar!
Tarihten ders çıkarmak lazım.. Bugün değil, asırlardır İslam Dünyasına bela kesilen, özellikle Türkiyemizi ağına alan kirli ideoloji ve anlayışlara, ne yazık ki siyaset dı verilmiştir? Nam-ı diğeri, Politika Ne yazık ki öyle.? İşte hali alem orta yerde.. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin özetle buraya aktardığım beyanları ve yazıya başlık olarak kullandığımız ifadesi bir bütünlük içerisinde, bugünkü medeniyet adı verilen yaşam halimizi ortaya koymaktadır Ey küfür ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht ruh!
***
İslam Dünyası, özellikle Osmanlı İmparatorluğunun içteki hain ve devşirmelerin, masonik zihniyetin biat edicileri tarafından yıkıma uğratılması, Türkiye Hilafet-i İslamiyenin dağılışıyla, benlik kaybına uğradı Tüm değerlerinden, inanç ve kültüründen, medeniyetinden uzaklaştıBatı dünyasının küfür ve küfranını beşeriyete neşreden o bedbaht ruh söz sahibi oldu.. Ve İslam dünyasının en ulvi alanlarına girerek zehir akıttı, akıtmaya ve dolaşmaya da devam ediyor Her girdiği alanı; et yiyen virüs gibi, çürüterek öldürüyor
***
Yüz yıldan beridir Türkiyede çağdaşlık, medeniyet, insanlığa hizmet kavramlarını kullanan bir ideoloji var.? Ki bu ideolojiyi işleten de müesses bir nizam var.. Ne yazık ki tam tersi istikamette küfür ve küfranı dağıtıyor, neşrediyor ve bedbaht ruhlarla, ülkeyi ve milleti karşı karşıya bırakıyor.
***
Görevimiz ve üstlendiğimiz misyon gereği, burada bir çok memleket meselesini kaleme alıyoruz Olumlu veya olumsuz yaşanan, yaşatılan meseleler kadar, olabilecekler ya da önlem noktasında önerilerimiz oluyor.. Ve bunu da yasalar çerçevesinde, gücümüzün yettiği kadar, icra etmeye çalışıyoruz Gayemiz ve temel ilkemiz de toplumumuzu yasalar çerçevesinde uyarmaktır.. Doğru yolu bulmada, rehber olabilmektir
***
Bu uyarıyı yaparken, aynı zamanda mevcut müesses nizamı savunan, gölgesine sığınan, kurtuluş çaresini onda bulan yanlış siyaset yoluna giren ruhlara da hitap ediyoruz ve diyoruz ki; doğru yolu seçin!
Şu mevcut 1982 Anayasasının 58. Maddesine bir bakarsak.. Neyi içeriyor, vurguladığı hakikat nedir, kendi özüyle örtüşen ya da örtüşmeyen yönü nedir?
***
58. madde aynen şöyle;
Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.
Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.
***
Devlet gençliğin korunmasıyla ödevlidir. Gençler Türk toplumunda önemli bir yer işgal etmişlerdir ve etmeye devam etmektedirler. Gençlerin yetiştirilmeleri ve gelişmeleri için gerekli eğitimi sağlamak ödevi 42. Maddede düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasında bu eğitimin ve yetiştirmenin istikametini tespit etmiştir, gençlerin eğitim dışı tehlikeler olan alkolizme, keyif verici zehirlere, kumara, suçluluğa karşı korunmaları da devlete yüklenmiştir.
* * *
Denir ya, buyurun buradan yakın! 58. Maddenin içeriği, sahadaki uygulama, devletin ortaya koyduğu politika ve diğer yasalarda yer alan mevzuatlara bakıldığında, hele ki günlük yaşamdaki hal-i durum tümüyle çelişkiler yumağını ortaya koymaktadır.. Neden derseniz? Şöyle ki; Cehaletten, rezaletten, fuhuşattan, sarhoşluktan gençliği uzak tutun deniliyor.. Ve bunun için de; Devletin tüm imknlarını harcayarak, topluma faydalı birer evlat yetiştirin uyarısında bulunuyor
***
Peki, mevcut iktidarda bulunan AK Parti dahil olmak üzere, 1.5 asırdan bu yana mevcut müesses nizam dahil, gelen-giden iktidarlar, muhalefet partileri, seçilmişler noktasında hangisi bu minvalde bir adım atmış veya atılması yönünde öncülük yapmıştır.. Hangi iktidar alkole karşı, fuhuşa karşı, cehalete karşı önlemler alıp, yasaklar getirmiştir.. Hayır.. Bilakis, çağdaşlık ve özgürlük adı altında; toplumu dejenere eden, ahlaki erozyona uğratan, aile kurumunu çökerten iş ve işlemlere tabiri caizse icazet vermiştir
***
Sesleniyorum, müesses nizamın savunucularına ve siyasal iktidar ile muhalefetine, meclisteki 600 milletvekiline! Hanginiz veya sizden kim; devlet bütçesinden büyük para ayırıp da imanlı, Allahtan korkan bir gençlik, topluma yarar getiren bir evlat yetiştirme çabasını göstermiştir? Ne mümkün biriniz çıkıp, işte benim eserim diyebilmeniz.. Hiç mümkün değildir. Mevcut siyaset diliniz, ne yazık ki aldatıcı bir dil olup, geleceğini sağlam bir siyasi koltuğa bağlamak üzere envai türlü, topluma gerçek dışı şeyleri aktarıyor Sadece maddeye tapan bir siyaset ikmal ediliyor Batı dünyasından ve Amerikadan himmet bekliyorlar..
***
Var mı, Anayasanın 58. Maddesinin ruhuna uygun olarak hareket eden? Şöyle çevreye bir bakarsak, karşımıza kocaman bir Hİç çıkıyor Netice itibariyle, faydalı, yararlı bir gençliğin yetiştirilebilmesi için yazımıza başlık olarak kullandığımız o bedbaht ruhu, tez elden toplumun içinden arındırıp söküp atmak gerekiyor Bu da Kuran ilmiyle, İslam terbiyesiyle mümkündür? Aba ecdatlarının geçmişteki kahramanlıklarını örnek alan bir eğitimle, ancak sağlanabilinir
***
Sevgili okurlar
Yaşadığımız hal, bizi yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin l-i İmrn suresinin 85. Ayetine götürüyor..
Ayetin meali şöyle..
Kim İslmdan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
Yani, İslama yüzünü çeviren, her kim olursa olsun ahirette büyük hüsrandan, zarardan, pişmanlıktan kendini kurtaramayacaktır.
Hsılı kelam
Yegne kurtuluş çaresi inandığımız ve bağlı bulunduğumuz İslamdır.. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimdir.. Hz. Muhammed (S.A.V)in gerçek yoludur
Bu paralelde yürüyemeyen bir siyaset, bir devlet, bir toplum, peşinen pusulasını şaşırmıştır.. Kıblesini değiştirmiş bir halde, yok olmaya mahkmdur
Zira Üstad Bediüzzaman yine diyor ki;
Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video