“İT ÜRÜR, KERVAN YÜRÜR”
Eklenme: 5/13/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü köşe sohbetimize başlık olarak koyduğumuz ifadeler çok çarpıcı, anlamlı ve kapsamlıdır.

Kelimeler ve cümleler itibariyle, başlık olarak kullandığımız her ifadenin, ülkemizin beynini okuyor, kalbini okuyor ve güncel olup bitenleri değerlendiriyor olması, hem bizi, hem de siz değerli okurlarımızı tabiatıyla memnun ediyor.

Ne mutlu bizlere ki Türkiye’de olup bitenlerin güncelliğini koruyan gündemleri yakalıyor ve kamuoyuna yansıtma imkanı bulabiliyoruz..

Elbette ki bu minvalde, bizim için gazetecilik görevinin canla başla yerine getirilmesidir.

Bakınız, sevgili okurlar.

Yaklaşık iki hafta önce sekiz kez kullandığımız “İSTİBDAT, TAHAKKÜM EŞİTTİR CEHALET” başlıklı yazımız, siz değerli okurlarımızın potansiyeliyle 33 binlere yükseldi.

Demek anlaşılan budur ki;

“İstibdat (zulüm), Tahakküm (devlet eliyle zorbalık) ve eşittir cehalet, yani siyasetin bünyesinde yaşana gelen zifiri cehalet karanlığı ne yazık ki bugün rejimin bünyesinde mevcuttur”

Sistem uygulamasıyla beraber tahakkümdür ve cehaletin zifiri karanlığıdır.

Neden mi?

Zira görünen odur ki cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek yabancı kaynaklı, yani emperyalist haçlılar ile Siyonist İsrail’in 110 yıl önce içimizdeki ucuz iradeli, ne idüğü belirsiz, “nesebi, hasebi, kanı” herhangi Türklükle, Kürtlükle, İslam’la alakası olmayan kirli bir kan, ne yazık ki devleti bölük pörçük ettiler ve İngilizlerin kumanda dayatmasıyla bir cumhuriyet kurdurttular.

Ve kurulan bu cumhuriyete fazilet dedirttiler.

Gerçekten cumhuriyet kavramının mana değeri elbette ki milli irade demektir ve milletin fazileti demektir.

Ama bir şartla.

Cumhurun arkasında yürüyen bir cumhuriyet; gerçekten mutluluk getirir, fazilet getirir, ciddiyet getirir, bereket getirir ve uğur getirir.

Ama heyhat!

İngilizlerin direktifi altında, cumhurun arkasında bulunmadığı bir cumhuriyet ne yazık ki fazilet yerine gaflet, dalalet, terör, kavga ve milletin ana sermayesi olan İslam, iman ve Kur’an hakikatlerini ortadan kaldırma gafletiyle bu memleket bu duruma kadar geldi.

Evet, yüzyıldan beri bu memleket terörle kucak kacağa yaşıyor..

Onun için, bu “İstibdat, Tahakküm eşittir Cehalet” başlığından sonra bir süreç “Bölgede terör tüm hızıyla devam ediyor” başlığını kullanmak zorunda kaldık.

Zira gerçekten, ülke terörün pençesinden bir türlü kendini kurtaramıyor.

Demokratik, milli egemenlik ve hukukun üstünlüğü adı altında anayasada yer alan bu kavramlar ne yazık ki tümüyle soyutlanmış, mana değerinden yoksun olarak kullanıla gelmiş ve ülke doğusuyla, batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, körpe damağlı gencecik evlatların “ister asker olsun, ister polis olsun” şehit cenazelerinin merasimiyle kalkıp oturuyoruz.

İki günden beri kullandığımız “BİR DEVLETTE ADALET YOKSA O DEVLET ÇÖKMEYE MAHKÛMDUR” başlığı ise bizi teyit ediyor, söylediklerimizi kanıtlıyor ve ülkedeki olup bitenleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Gerçekten “görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak, cumhuriyetin kuruluş amacını hedefleyen altı oklu CHP bu işin başucundadır.

Ülkeyi 40 yıllık bir süreç içerisinde dipçik ve şeflik zorbalığıyla yöneten zevatın ne kadar ülkeye zarar vermiş olduğunu ve nasıl birer fitne unsuru yarattığını, yaşananlar karşısında zaten kendini ele veriyor.

Vicdan ve iz’an sahibi olan herkes bunun bilincindedir..

Ki dün, yani 1923’ler, 1924’ler, hatta 1950’lere kadar ülkede olup bitenler ne ise bugün aynısı devam etmektedir.

Ne hazindir ki o günün uzantıları, demokratik ve hukukun üstünlüğü adı altında TBMM’ne hem de milli irade süsü verilerek taşınmışlardı…

O uzantının bugünkü baş temsilcisi CHP’dir ve onun lideri durumundaki Kemal Kılıçdaroğlu’dur..?

Bir de onun haşiyesi ve eki durumunda olan HDP ve ona bağlı medya unsurları…

Yazar-çizerler, aynı biçimde TBMM’nde kirli bir şekilde cirit attığı gibi ülke çapında da medya unsurları paralelinde aynı o kirliliğe devam ediyor.

Bunların hedefleri; AK Partinin iktidardan düşürülmesidir..

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığından indirilmesidir..

Tıpkı Yahudi ve Hıristiyan dönmelerinin Osmanlı bünyesine gizliden gizliye yerleşen devşirmelerin, Sultan Abdülhamit’i tahttan indirme politikaları gibi…

Rahat cirit attılar, hilafet-i İslamiye’yi dağıttılar ve İslam dünyasını başsız bıraktılar.

Devletçikler haline getirilen İslam dünyası bugün Haço ve Maço’ların hegemonyası altında piyon ajanlar tarafından yönetiliyor olmasının, o günkü kirli politikaların uzantısı olduğunu “Sağır Sultan” dahi biliyor.

Fazla uzatmaya gerek duymuyoruz.

* * *

Evet, gerçekten CHP’nin ve liderinin bulunduğu pozisyon, insanlara geçmişe yönelik olup biten kirlenmeleri ve mezalimleri hatırlatmaması mümkün değil.

Bakınız, TBMM’nde çoğunluğu temsil eden AK Partin iktidarının, çalışmalarını ve ülkeyi sahil-i selamete taşıma girişimlerini engellemek için, elinden geleni ardına koymayan Kılıçdaroğlu, dün şöyle zırvaladı.

Dedi ki;

“Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz”

Evet, sevgili okurlar.

Kılıçdaroğlu’nun bu ifadesi, ülke için bir tehdittir ve aynı zamanda anayasa ihlalidir ve darbe çağrısıdır.

Ama ne yazık ki yetkililerden herhangi bir ses çıkmıyor, hükmen herkes Kılıçdaroğlu’nun bu sözüne karşı bir şey olmaz gibi davranılıyor.

Bu tehdit; yalnız AK Parti’ye yönelik değil…

Cumhurbaşkanlığı makamına yöneliktir..

Direk olarak, Cumhurbaşkanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan’a yöneliktir..

Ülkenin bölünmesine, parçalanmasına meydan hazırlama zırvalamasıdır.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözü, 1957 ve 1958’lerdeki üniversite öğrencilerini sokaklara döktüren İsmet İnönü’nün Menderes’e karşı “Ben de seni kurtaramam” ifadesinin ta kendisidir ve onun uzantısıdır.

Kılıçdaroğlu, her ne kadar böyle kan dökme, döktürme tehdidi savuruyor ise de bilmiş olmalıdır ki bugünkü Türkiye 1957’li yılların Türkiye’si değildir.

Bugünkü Türkiye, yeni bir Türkiye’dir ve bu Türkiye’nin başında bir Cumhurbaşkanı var ki onun adı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

İlmiyle, imanıyla, dehasıyla, zekâsıyla dopdolu bir insan olma şekli, Türkiye için bir umut kaynağıdır ve Türkiye’nin gelişmesi için, büyümesi için temel dayanak noktasıdır.

Böylesine bir Türkiye’de yaşayan bizler için ve tüm halkımız için Kılıçdaroğlu’na şu mesajı göndermemiz lazım.

Hani milli kültürümüze eskiden beri mal olmuş bir slogan var…

Deniliyor ki; “İT ÜRÜR, KERVAN YÜRÜR”

Yeni bir Türkiye’de yürüyen bir milli kervan dev adımlarla ilerliyor, yürüyor, ama arkasından ne kadar sağından solundan koşarak havlayan ve ürüyen ne kadar it olursa olsun, kervan artık bildiğini okur.

Bize göre Kılıçdaroğlu’nun dünkü anlayışı ile bugünkü anlayışı aynı paralelliği arz etmektedir..

Ama şunu iyi bilmeli, yeni Türkiye’de başı dik, alnı açık, kalbi temiz büyük bir halk potansiyeli var.

Bu potansiyel de, Cumhurbaşkanını yalnız bırakmaz.

İster kan mı dökülür, ister can mı verilir, ister ne olursa olsun…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçeneği onun elindedir.

Ama, dediğim gibi Türkiye artık kirlenmeyi, boş havlamayı dinlemez, itler ne kadar ürürse ürüsün, o yoluna devam edecektir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…