“TÜRKİYE MÜSLÜMAN’DIR VE MÜSLÜMAN KALACAKTIR?”…
Eklenme: 10/10/2022 12:00:00 AM

Yazıya başlık olarak kullandığımız ifade, tarihi bir öneme sahip olduğu gibi, değer ölçüsü yüksektir.. çünkü bu ifade, merhum şehit Başbakan Adnan Menderese aittir.. Türkiyenin siyasi tarihindeki ilk demokrasi şehidi olan Menderes, bu tarihi vecize niteliğindeki ifadeyi, 1955te Konyada katıldığı bir etkinlikte haykırıyor.. Ne hazindir ki vesayetçi anlayış Menderese, Türkiye Müslümandır ve Müslüman Kalacaktır sözüyle hasım kesilerek, nihayetinde 60 darbesiyle onu ve iki Bakanını idam etti.

***

Bu köşeden hep ifade ediyorum, Türkiyenin ve Türkiye insanının tek hasmı vardır; o da müesses nizamdır, laiklik adı altında, İslama ve Müslümanların yaşamına karşı hasım kesilen anlayıştır.. Aslına bakılırsa tüm sorunların baş müsebbibi mevcut sistemdir, Sekülarizmdir ve Kemalizm anlayışıdır. Bugün değil, 1.5 asırdır bu topraklarda batılın ve batının adına vesayet üretmektedir.. Siyonizmin ve emperyalizmin lojistik desteğiyle, içimizdeki devşirmelerin yarattığı tahribat, Türkiye insanı açısından sömürgeci devletlerle yapılan savaşlarda verilen kayıplardan daha ağır olmuştur

***

Harf devriminden tutun da şapka kanununa kadar, 1923te imzalanan zafer diye yutturulan hezimetli Lozan anlaşması ve tek parti şeflik dönemi, bir bütünlük içerisinde, bin yıllık bir devlet anlayışı, toplumsal inanç, kimlik ve medeniyet, çağdaşlık adı altında, batıla ve batıya kurban edildi.. Az sonra, merhum Menderesin vecize ifadesinin detayını, tarihsel geçmişini ve bedeline odaklı analizim olacak.. Ama önce, bir önceki yazımla alakalı bir hatırlatmada bulunmak istiyorum..

***

O yazımda, mevcut siyasilerimize iktidar ve muhalefet noktasında, eleştirilerimiz oldu, özellikle toplumun beklentileri açısından.. Ki eleştirilerimize de devam edeceğiz.. çünkü ahalinin talepleri, istek ve beklentileri özellikle, inanç ve yaşam noktasında yüksektir Özü itibariyle istenilen samimiyet ve ihlaslı bir birliğin, dirliğin, kardeşliğin olmasıdır

***

Siyaset çift dilini terk etmeli. Hizipleştiren, kutuplaştıran, şiddeti ve şirretliği körükleyen düşüncelerden, siyasi ve ideolojik akımlardan vazgeçin.. Vatanın bölünmez bütünlüğünde hem fikir olun. İttifak içerisinde olun.. Birbirinizi kırmadan, incitmeden, kavga etmeden, sövüp saymadan, sağduyulu olun.. Kini, nefreti, öfkeyi, buğzu, haset, riyakarlık ve birbirinize iftiraları terk edip, tozlu raflara bırakın. Ülke için, millet için, devlet için ne gibi güzel işler varsa, onu yapın.. Halk için hangi siyaset yararlıysa, o rotada yürüyün

***

Ey muhalefet, Cumhurbaşkanına karşı yürütülen hasımane tutumu terk et.. Ağza alınmayacak kirli salya akıntıları var ki akla ziyan.. Şeref, namus ve haysiyet zedeleyici hal ve hareketler terk edilsin.. Elbette ki, devletin başı olma vasfıyla Cumhurbaşkanı da, aynı hassasiyet ölçüleriyle, hareket etmelidir.. Batı ve batıla endeksli olmamak kaydıyla, ne ABDden ne de başka bir dünya ülkesinden, ülke idaresi için beklentiler içerisine girilmeden, milli ve yerli projeler kim ve kimden gelirse gelsin, hiçbir siyasi ayırım yapılmadan desteklenmeli, sahiplenilmelidir Ki toplum da açık çek vererek, her daim destekler, desteklemektedir de!?

***

Amma velkin, projeler, planlar, direktif ve talimatlar ABD veyahut diğer haçlı emperyalist ülkelerden hangisinden gelirse gelsin, patent kime ait olursa olsun, kamu vicdanı ne bunları kabul eder, ne güvenir ve ne de hiçbir siyasi parti, lider, ideoloji sineye çekebilir? Bizim bu söylediklerimizi, yazdıklarımızı kanıtlayan İngilterenin son Başbakanının LIZ TRUSS Ben Devlet siyasetimi İsrailden yana tutarım, Siyonizm yanlısıyım ve Siyonistim diyerek açık ve net olarak tavrını ortaya koyan bir devletin Başbakanına rağmen, nasıl olur da İngilizlerle müttefik oluruz, ABne girmeyi bekliyoruz? Kabul edilmemesi gerektiği gibi karşı da durulmalı çünkü Türkiye hep böylesi siyasi olaylarla sınanmıştır.. Onun içindir ki, CHPye hiçbir zaman bu halk, iktidar olma şansını vermemiş, imkan tanımamıştır Vereceğe de pek benzemiyor.

***

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün itibariyle ABDye gitti.. 8 ila 13 Ekimde orada siyasi faaliyetlerde bulunacak

Der demez insan soruyor, hayrola ne bu ziyaret??

Hele ki seçim sath-ı mailinde bir ana muhalefet partisinin lideri olarak, ABDye gitmenizin alamet-i farikası nedir?!

Hayra alametse ne l Eğer hayra alamet değilse, illaki işin içinde oyun var, hile var, tezgh var.

***

Hiç kuşkusuz ki, bu hile ve mekir de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğana yönelik, kirli plan ve projedir Hem dış mihraklardan, hem de iç mihraklardaki piyon kesimlerden gelebilecek kalleşlikler içeriyor.. Yaşanan ve yaşatılan hallere bakıldığında, halkın dediği şu;

Lütfen siyaset dünyası artık yalan söylemesin.

Kimse kimseyi kandırmasın.

Yalan dolanla yapılan siyaset, kesinlikle milletin aleyhinedir.

Ülkenin bütünlüğünü zedelemeye yöneliktir.

Hile ve mekirlerle doludur.

Bu hal iyi hal içermez

Ve 2023 seçimlerini milli ve yerli olmaktan çıkarır

Özetle, siyasetin dış orijinli anlayışın vesayetinden kendini arındırıp, milli ve yerli olması gerekir.. Ki seçimlere; milli bir ruh hakim olsun

Hem siyasi partilerin çalışma programları da bu ruha odaklı olması lazım

Buna da milli irade denir.

***

Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız gibi dış mihraklardan alınan talimatlarla siyaset olmaz, politika olur, o politika da çift yüzlülük içerir.. İhanetleri bünyesinde, barındırır..

Halkın karşısına çıkan çift yüzlü siyasetin neticesi de olmaz, sonuç da alamaz

***

Şu hakikate dikkat çekmeden geçmek istemiyorum

Objektif tarih, hiçbir zaman yalan söylemez. Göz gördüğüne ilişkin yalan söylemez.. Neyi görürse onu ifade eder.. Tıpkı fotoğraf makinesi gibi neyi görürse onu çekip kaydeder..

Hiç unutulmasın ki Türkiyedeki siyaset dünyası da bırakın çarşıda, pazarda, şehirlerde okumuş akademisyenlerin kontrolünde olmasını, o zaten vardır.

Ama köydeki, dağdaki, namus dairesinde hayvanları güden bir çoban dahi bugün bu siyaseti artık kontrol ediyor, gözden geçiriyor, takip ediyor, olup-biteni görüyor..

Kim ne derse, onu vicdan terazisine koyuyor, ona göre işlemde bulunuyor..

Onun için, siyaset madrabazlığında yapılan oyunlar, hile ve mekirler hiçbir zaman bu toplum nezdinde, sonuç vermemiştir.

Geçici olarak sonuç verse de sonuçsuz kalmıştır, çözüm üretici olamamıştır Geçmişten ibret almak lazım

* * *

Gelirsek yazı başlığımıza

Merhum Menderes, 1955te Konyada katıldığı bir etkinlikle, CHPnin inatlaşmasına karşı haykırarak, BU MEMLEKET MÜSLÜMANDIR VE MÜSLÜMAN KALACAKTIR ifadesini kullanmıştı

Bu tarihi konuşma, doğru söyleyen tarih sayfasında kayıtlı

Ki Merhum Menderesin huzur-i ilahideki amel defterine de kaydedilmiştir.

İslamiyete sahip çıkma ruhunu taşıyan devletin bir Başbakanı olan Menderes, partisinin içinde bulunan masonik kafalar tarafından çembere alınmıştı 33 derece bir mason kafaya sahip olan dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, halkın salt çoğunlukla seçtiği Menderese diş biliyordu

Ki İslami kimliğinden dolayı Menderes, İnönünün hışmına, garezine ve kinine hep maruz kaldı

Ama tüm bunlara rağmen, inandığı davada zerre-i miskal taviz vermeden İslamın bayrağını dalgalandırmıştır

Ki katıldığı her toplantıda, bu vecize sözü tekrar ettirmiştir

TÜRKİYE MÜSLÜMANDIR, MÜSLÜMAN KALACAKTIR

Menderes bu davasında şehit edildi.. Yanında iki bakanı.. Ki bugün, Türkiyenin siyasi tarihinde demokrasinin ilk şehitleri olarak anılıyorlar..

Ruhları şad olsun..

Menderesin ifade ettiği gibi gerçekten Türkiye Müslümandır ve Müslüman kalacaktır.

Ama mevcut siyasetin basmakalıplığıyla değil, tam sağlam bir kalıpla gelecektir.

Öyle ümit ediyoruz ki yüzde 99u Müslüman olan bu milletin şiarı ve şuuru İslamın bütünlüğünden yana olacaktır

İslamın ve Kuranın ana çizgileri, ana hatları, bu topluma tanıtılmaya devam edilecektir.

Toplumun gençliğinin ruhi derinliklerine, İslam enjekte edilecektir ve yeniden büyük bir filizlenme olacaktır.

CHPnin küfrüne, yalanına, inkrına, inadına rağmen

* * *

Sevgili okurlar.

CHP son günlerde, seçim sath-ı mailinde çıkıp seçim propagandası olarak bir yandan Helalleşelim diyor?

Hakkınızı bize helal edin, CHP olarak tek parti şeflik ve dipçik partisi olarak nam vermişiz, siz de bize kin kusuyorsunuz, bizi affedin demiyor, diyor ki gelin helalleşelim.

Bu da yetmiyormuş gibi son günlerde seçim yatırımı olsun diye Biz kadınların başörtüsünü meclise götürelim, yasaya bağlayalım gibi yaftalar atıyor.

Oysaki zaten AK Parti, bu kanunu çıkarmıştır ve zaten herkes kim ne giyerse giyebilir, kim açık saçık dolaşıyorsa dolaşıyor, buna da demokrasi deniyor zaten!.

Bu da milliyetçi, muhafazakr, inanmış bir parti olan AK Partinin projesidir.

Ki bize göre bu da çok büyük yanlışlıklarla doludur.

Zira Cumhurbaşkanımız diyor ki;

Samimiyseniz, gelin bu teklifinizi yasalarla değil, anayasa değişikliğine götürelim.

Onlar da tabi samimi olmadıkları için zigzag çiziyorlar.

Halbuki tüm partiler samimi olduğu zaman, yalnızca başörtüsünü meclise götürmek, yasalaştırmak değil, daha birçok sorunlar var

Gelin el birliğiyle bu sorunları da çözelim, anayasa değişikliğiyle bu millete rahat bir nefes aldırtalım demeleri gerekir..

Faizinden tutun da fuhuşuna kadar, uyuşturucusuna kadar, günlük hayat akışları içerisinde bocalanıp duran milletin, birçok yasadışı uygulamalara maruz kalmasına kadar, her gün yapılan suçların haddi hesabı yok.

Bu suçları işleyen suçluların gittikçe çoğalmakta olduğunu Hindistandaki Sağır Sultan dahi biliyor.

Ama her nedense, siyasilerimiz görmezlikten geliyor.

İllaki milleti oyalamak için, kandırmaca bazı öneriler ileri sürülüyor..

Görünen köy kılavuz istemez misali yola çıkarsak, samimiyet bunu ister.

Bu yüce İslam dinine sahip çıkılıyorsa, yalnız kadının başörtüsü değil, kadının haysiyet şerefine uygun bir yasa getirilip giyiminden tut tüm günlük yaşam tarzına kadar, aile barışına kadar; huzurlu olması lazım

Öylesine yasaları gerçekleştirelim ki bunlar artık bir hukuk unsuru olarak anayasaya girsin.

Yasalar ise bugün var yarın yok, değiştirilebilir.

Ama anayasa teminatı altına alındığı zaman millet rahat bir nefes alabilir.

Elbette ki kadının açılıp saçılması, gençlerin şehvetlerinin aşırı derecede tahrik edilmesine neden olan bir fitne unsuru haline getirilmesi de ayrı bir muamma olduğu gibi kimin suçudur?

Hangi rejim buna göz yumuyor?

İslamda var mı böyle bir şey?

Madem ki İslamiyetten dem vuruyoruz, İslam buna kırmızı bir çizgi koymuştur, bu çizgiyi aşmamak kaydıyla İslamiyeti yaşayacaktır.

Eğer bu çizgiyi aşarsa, o kadının tavır ve hareketlerinin affedilecek bir yanı yoktur.

Hele hele Milli Eğitimdeki derslerin içeriği, talim, terbiye müfredatı

Hele hele Allahtan uzak bir öğretim sistemi!

Hele hele ailesinden, benliğinden uzak bir gençliği yetiştirme müfredatı.

Evet, benim sorunum yalnız kadının başörtüsüyle bitmez, benim sorunlarım çoktur, onları İslam terazisiyle tartın sonra bana gelin diyen millete, siyasiler kulak vermelidirler.. Aksi takdirde; halk onları görmez!

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video