“YOLSUZLUKLAR KONUSUNDA KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMAYACAĞIMIZI BURADAN TEKRAR İLAN ETMEK İSTİYORUM”
Eklenme: 9/3/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar..

Yazı başlığından da anlaşıldığı gibi, bugünkü sohbetimiz, yolsuzluk ve usulsüzlüklere dair olacaktır..

Diyarbakırımızda vücut bulan bu minvaldeki çarpıklıkları, kirli ve sinsi ilişkiler ağına dair, bazı gerçeklere dikkat çekeceğim!...

Doğrusu bu bugünkü yazım;

Diyarbakırımıza dün teşrif eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varanka bir açık mektup mahiyetini taşımaktadır...

Sayın Varankı yakından tanıyan biriyim...

İyi bir devlet adamı...

Hassasiyetleri yüksektir...

İnançlı, mütedeyyin, dürüst, haramı haram, helalı helal bilen bir ailenin evladı..

Muhterem babasıyla hasb-i halim olmuştur!...

Kısacası Varank ailesi; helal lokmayla aile kazancını salamış, büyümüş, gelişmiş bir aile!...

Öyle biliyoruz..

Ve ahali de bu yönde, ifade etmektedir...

***

Sayın Varankın Diyarbakıra teşrifleri, Diyarbakırımız adına sevindirici, mutlu ve umut verici olmuştur.

çünkü gelişlerinin sebeb-i mucibesi, Diyarbakıra yatırım yapmak, istihdam alanlarını oluşturmak, yeni projelerle kentin gelişmesini sağlamaktır...

Gerek yem fabrikasının, temelini atması..

Gerekse Karacadağ Kalkınma ajansındaki projelerin tanıtımı..

Ve gerekse Zerzevandaki Gökyüzü Gözlem Etkinliğine katılması!...

Bu bizlere, Diyarbakırlılara ve hatta tüm Türkiyeye onur verici bir hareket, adım ve hamlelerdir..

Ki Diyarbakır halkı da, devletinden, özellikle de AK Parti iktidarından, iş, aş beklemektedir!...

Bunun olması da, tesadüf değildir!..

***

Dedik ya, bugünkü yazımız sayın Varanka bir nevi açık mektup mahiyeti taşımaktadır...

Ki, dünkü yazımda demiştim..

Sayın Varankın dün, OSBde OSB Yöneti ile diğer yetkililerle yapacağı toplantı da, hiçte hakikatler kendisine aktarılmayacak..

Bilekiz toplantıda, ilgililer, pembe tablo çizecekler..

OSBde hiç bir sorun yokmuş!?.

Var olan rant teminine yönelik kendi çıkar hesapları paralelinde, raporlar tanzim edecekler...

Bunu ifade ederken, şöyle de mesaj vermiştim...

Amma velkin, Organize Sanayi Bölgesindeki olup bitenler olumsuzlukları, dile getireceğim...

***

İşte bu hakikatler ölçeğinde, bazı gerçekleri kamuoyuyla paylaşmak üzere Sayın Bakanımızın yüksek bilgilerine de arz etmek istiyorum.

Gerçekten her şey güllük gülistanlık olarak gösterilen ve Bakan Beyin huzuruna sunulan raporların, gösterilen tabloların kaçta kaçının doğru olduğuna kuşkuyla bakmak durumundayız...

Zira tümü olmasa bile özellikle Büyük Organize Sanayi Bölgesi dhil olmak üzere diğer Organize Sanayi Bölgelerinin de müteşebbis heyetlerinin Sayın Bakana vermiş oldukları rapor, istek ve arzularının gerçekten Diyarbakır halkı adına gösterilen tablolar olsa gurur duyarız.

Ama heyhat!

Devletin vermiş olduğu teşviklere rağmen, verilen hibelere rağmen, acaba kaçta kaçı, gerçek yatırıma dönüştü?..

Müteşebbis heyetindeki hangi üyelere, rant temini olarak, geri döndü?

Bildiklerimiz, gördüklerimiz, yaşadıklarımız OSBde hiçte, iyi işlere meyil verilmediği!..

Velhasıl, diyoruz ki;

Evet, Sayın Bakan!

Organize Sanayi Bölge Müdürlüğünü yıllardan beri işgal edip on binlerce dekar araziye el koyan, gelen giden müteşebbis heyetleri ve ne yazık ki başlarında bazı devlet valileri olmak üzere bakanlığın teşvik mahiyetinde bilabedel yatırımcılara sunulmak üzere gerçekleştirilmek istenmişse de oysaki o arazinin bir metrekaresi dahi bedava olarak hiçbir yatırımcıya verilmemiştir.

Büyük çapta dönümü en azından 25-30 bin lira karşılığında satılmak üzere girişimcilere tahsis edilmiştir..

Lakin, Diyarbakır OSBdeki bazı arazilerin ana kaynağı ve gerçek maliki, OSBnin değil...

O bölgede yaşayan, köylülerin merasıdır...

Mera yasaları açıktır..

Köylünün merasına hiçbir suretle dokunulmaması gerekmesine rağmen iktidar partisi ve Bakanlığınızın şefkat ve merhamet gözüyle olaylara bakılmış, o mera kanunu değiştirilerek hazine malıymış gibi gösterilmiştir.

Önce hazineye devredilmiş, yani meradan hazineye tebdil edilmiş.

Arazinin vasfı değiştirilmiş.

Ki bildiğimiz kadarıyla bu da yasalara aykırıdır.

Ama her nedense her şey olup bittiye getirilmiş durumda.

Bakanlık teşvik verdiği halde ve o arazi bakanlığın arazisi olduğu halde, bilabedel olmasına rağmen, yukarıda belirttiğimiz gibi bedelli olarak satılmaktadır.

Ve hem de çok büyük disiplinize içerisinde bu uygulamalar gerçekleştiriliyor.

Ne yazık ki bütünüyle hem yasadışıdır, hem de resmi evrakta tahrifat ve tağyirat yapılarak, yanlışı gerçek olarak gösterdiklerini birçok yönüyle görüyoruz.

Kamuoyu da bunu çok iyi biliyor.

Zira bu araziler mera vasfından hazine vasfına dönüştürülürken, çevre ve Şehircilik Bakanlığı henüz tapusunu OSBlere vermeden evvel tapulu malmış gibi vatandaşa satılmış..

Yüksek bedeli alınmış...

Harcı, vergisi, şusu, busu da, alınarak..

Ama gel gör ki, yatırımcı tapumu verin dediğinde, tapu yok...

Bekle ki bekle misali yatırımcı bekliyor.

Bir türlü tapu gelmiyor.

Zira tapu yok ki.

Kağıt üzerinde hayali bir tahsis satışı yapılmış...

Buna dair bir örnek istiyorsanız, hemen vereyim!...

14 ve 15 nolu parseller.

Yaytaş Köyünden Varhanlar ailesine ait olup yıllar yılı o ailenin tapulu arazisi OSBnin tapusu gibi gösterilmiş, girişimcilere kağıt üzerinde tahsis satışı yapılmış.

Tahsis satışı yapılanlardan biri de Bazalt Fabrikası işi yapan bir şirkete ait olmakla beraber, 3 yıldan beri bunun mücadelesini veriyorlar.

Ama netice alamıyorlar.

Sonuç itibariyle iş yargıda şu anda.

Bunun gibi daha kimler yok ki?

Evet, yıllardan beri oraya çöreklenmiş M.Ö. isimli bir müdür var.

Ne yazık ki başta müteşebbis heyetinin başkanı durumunda olan gelip giden Valiler dahil olmak üzere diğer başkanları da her nedense halk diliyle diyoruz tabiri caizse herkesi kafaya alabiliyor ve işini yürütüyor.

Yaptığı işlerin yüzde 50-60ı kesinlikle ispat edebiliriz ki yasadışıdır.

Ama ne yazık ki bazı valileri ve bakanlığı kendi emellerine alet ederek, saltanatını sürdürüyor. vatandaşı ve yatırımcıları da mağdur ediyor.

Yani köylüyü mağdur ediyor.

Yıllar yılı köylünün arazisine el konulmuş.

Ondan sonra da bir de bu yetmiyormuş gibi o araziyi başkasına kağıt üzerinde hayali olarak satıyor, parasını alıyor ve vatandaş bir türlü tapusunu alamıyor.

Kaş yapayım derken göz çıkarılıyor örneğiyle yola çıkarsak, yapılan işlemlerin tümü olmasa bile yüzde 50-60ı hatta daha fazlası yasadışı bir uygulamadır.

Keyfiliğe ve ranta dayalı bir teşebbüstür.

Bunun vebali çok büyüktür.

Hem devleti, hem devletin valilerini, hem bakanlığı, hem de bakanlığın bütçesini bir yandan rahatlıkla kullanabiliyor, öbür yandan da vatandaşı mağdur ediyorlar.

Arazi ve mülk sahibi, git derdini marka paşa anlat misali!.

Ama müteşebbis heyetin önemli zevatı da nerdeyse gel keyfim, git keyfim misaliyle vatandaşı teşvikli yatırımcılık adı altında nice rezaletlere varılan işleri yapıyorlar.

Ve her şey orta yerde

Bu itibarla bu yazımızı yazarken, ilave olarak olayın diğer bir yönü de bu yasadışı uyduruk uygulamalar paralelinde Diyarbakırımızda yıllardan beri türemiş bir arazi mafyasının varlığı söz konusu.

Devlet bir yandan hazine malını ihaleye çıkarıp satışını yaparak hazineye parayı atarken, diğer yandan bakıyorsun ki birileri ortaya çıkıyor, ihaleye girip araziye teklif veren ve hatta teminatları bile yatıran insanlar bir korku imparatorluğu tarafından tehdit ediyor.

Zuladan kişisel rant temin ediliyor veya rant temin etmese dahi silah kullanıyor, alan vatandaşları büyük baskı altına alıyor.

Hem de büyük bir organize tarafından yapılıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımızın muhtevasını ilgilendiren ve kapsamına giren Karar Gazetesinin yazarlarından Elif çakırın, geçmişe yönelik Cumhurbaşkanımızın bazı düşüncelerini kaleme almış.

Biz de Sayın Cumhurbaşkanımızın o dönemdeki düşünce ve tespitlerine katılarak Sayın Elif çakırın dünkü yazısından bir iki paragrafını okurlarımızla paylaşmak üzere kaleme aldık.

Zaman zaman bazı tarihi gerçekleri kamuoyuyla paylaşmakta fayda olduğu düşüncesiyle bugün bunları buraya aldık.

Zaten bugünkü başlığımızdan da anlaşıldığı gibi, Cumhurbaşkanının 7 yıl önce kelimesi kelimesine kullandığı ifadelerini yazımıza ilave ettik.

Hem de Elif çakırın kaleminden.

Sayın Erdoğan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin ardından partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle demişti: Siyaset tarihi, demokrasi tarihi bu ihaneti, alçaklığı, insanlık dışı saldırıları asla unutmayacaktır. Millet sabırla 30 Martı bekledi, sandığı bekledi. 30 Mart seçimlerinden zaferle çıktık, bu zaferde emeği, desteği, duası olan herkese, her kesime teşekkür ediyorum. 30 Mart seçimleri Türkiyenin istiklal ve istikbal mücadelesini zafere taşımıştır. Milletimiz bize yürü, biz sizin arkanızdayız, yürüyeceksin, millet arkandan yürüyecek dedi. Biz milletimizin sandık yoluyla verdiği mesajı çok iyi anladık. Halkımız bize paralel yapıyla mücadele talimatı verdi. Bize yapılan saldırıları unutmayacağız ama hukuktan ve demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Altını çiziyorum, kendi paralel yargıları önünde değil, milletin yargısının önünde hesap verecekler.

Yolsuzluklar konusunda kimsenin gözünün yaşına bakmayacağımızı buradan tekrar ilan etmek istiyorum. Biz yola çıkarken ne dedik? 3Y ile mücadele dedik, yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk. Bu mücadeleyi bugüne kadar başarıyla verdik, süreç içinde varsa onların da üzerine gideriz. Yetimin hakkına el uzatana müsamaha etmeyiz, o eli kırmakta asla tereddüt etmeyiz. Bu konuda kimsenin endişesi olmasın. (8 Nisan 2014)

Evet, sevgili dostlar.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğanın 7 yıl önceki bu tespitlerine rağmen bugün Türkiye ne yazık ki bir türlü içinden çıkılamayacak bir muammayı yaşıyor.

Özellikle bölgemizde, coğrafyamızda, Diyarbakırımızda başını almış gidiyor; nice yolsuzluklar, nice rüşvet planları, nice adam kayırmalar, yeni türeyen arazi mafyaları

AK Parti döneminde böylesine çürümüşlüğün nedenleri bir türlü çözülemeyecek duruma girdi.

Hiçbir zaman Türkiye böylesine olumsuzluklara ve yolsuzluklara hamile olmamıştır.

Ne yazık ki bugünkü hal-i pür melali ortadadır.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar...