45 X 6 MİLYAR = 270 MİLYAR İNSANIN ÖLÜMÜ!
Eklenme: 5/7/2009 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar! Mardin ili Mazıdağı ilçesi 30 hanelik Bilge köyünde meydana gelen katliam faciası çağdaş dünyayı (!) dehşete düşürdü. Gerek İslam dünyası, gerek Hristiyanlık ve Yahudilik dünyası olsun, Budist olsun, Komünist olsun, Faşist olsun, Bolşevik olsun, her ne olursa olsun herkese ama herkese bir ders-i ibrettir. Yeryüzünde insanlar arasında tarih boyu savaşlar, cinayetler, insanların birbirini öldürme gibi tarihi yaşam faktörü kaçınılmamıştır. Hep oluşagelmiştir. Bu beni beşer cinsi yani insanoğlu, insanlık nasibini kendi insani ve vicdani cevherinden, karakterinden alamamışsa illa ki bu tür olumsuzluklar, fitne ve fesat, bozgunculuk bünyesinde saklıdır. Bu insanlık alemi, Allahın büyük elçilerini dahi öldürmüşler, katletmişler, hapse sokmuşlar, işkence ve çile çektirmişlerdir. Ki; bu büyük elçilere Peygamber adı verilmiştir. Kendilerinin islahı ve doğru yola sürüklenmesi için görevlendirilen bu seçkin insanları bünyesinde barındırmak istemeyen bu gaddar yaratık insanoğlu elbette ki tarih boyunca kendini bu tür insanlık dışı alçalışlardan alıkoyamamıştır. İnsanlık tarihi boyunca bu süre gelmiştir ve kıyamete dek devam edecektir. Amma velakin bu Bilge köyündeki aynı soyismi taşıyan, birbirinin yakın akrabaları olduğu halde, acımasızca çocuk, kadın, yaşlı ve genç demeden bir ailenin kökünü kazıp yok etme vahşetine girişmek insanlık dışı apayrı bir haldir. Buna muasir medeniyet dünyası çare bulamıyor ve önleyemiyor. Akan kanı da durduramıyor. Zira artık bu kesintisiz bir kan davası durumuna girmiş durumda. Sistemin bu yasalarıyla sözde medeni dünyanın temel insan hak ve özgürlüğüne uygun, çağdaş bir hukuk literatörü uygulamasıyla bir türlü bu tür katliamlar, soykırımlar, acımasız, insanlık dışı cinayetler bu haliyle önlenememiştir ve bundan sonra da önleyemez? Neden mi? Zira, yer yüzünde uygulanmakta olan ceza kanunlarının hiçbirisi kılpayı kadar bir caydırıcılık unsurunu taşımamaktadır. İnsan Temel Hak ve Özgürlüklerine 'dayanmamaktadır', ve demokrasiyle bağdaşmamaktadır. Olsa olsa şeklidir. Gerçeğe dayalı değildir. Onun için; 'insanlık' bugün birbirini 'boğazlıyor'!.. Dünya alem buna şahittir ki, Türkiyemizde ve diğer medeni batı dünyasında, Amerika'da bile insanların uygulamaya soktuğu hukuk kuralları nizamı olmadığı için, suç ve suçlu oranları giderek artmaktadır. Hiç de insanlığa şakışır, caydırıcılık vasfını taşımamaktadır. Ama madalyonun diğer yüzüne bakıldığımızda karşımıza kocaman bir hukuklar mansumesi çıkmaktadır. İnsanın tam temel hak ve özgürlüğüne uygun vasıflar içeren yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'dir.. Ve onun getirmiş olduğu gerçek hukuk kurallarıdır. Buna da 'İslam Hukuku' denir. Bugün yer yüzünde 'uygulanmakta' olan Roma hukuku, İslam Hukuku karşısında 'cılız' kalmaktadır. Roma hukuku 'artık' çağımızın gerçeklerine ve gereksinimlerine cevap verememektedir. Eğer insanoğlu 'Kuran-ı Kerimin' hukuk literatürüne uygun adımlar atarsa hiçbir zaman bu tür badire ve tehlikelerle karşı karşıya gelmez. Ve insanlık için 'hukuki nimazı' işletir. Ne acı yaşanır, ne de dramlar. Ama ne çare ki; rantiyeci ve çıkar peşinde koşan insanlık alemi, bugün yeryüzünde bu gerçeği görmezlikten gelip sırt çevirmiştir. Ne çare ki çağdaş dünyamızın birçok ülkelerinde emperyalist sömürgecilik düşüncesi ön planda tutulmaktadır. İnsanların kanından ve ezilmişliklerinden faydalanan unsurlar hegemonyası var olduğu müddetçe insanlık kendini bu tür acımasız vahşetlerden kurtaramaz. Ancak insan mütekamil bir insan vasfına ulaşabilmezi için, öncelikle kendi ruhi karekterinde 'Allah Korkusunu' taşıması gerekir. Yani Allah'a gerçek manada 'kulluk' görevini yerine getirmelidir. Yarınlarını düşünerek "Ne oldum" düşüncesiyle değil, "Ne olacağım?" düşüncesini ön planda tutması gerekir. O zaman normal bilinen bir medeni dünya üzerinde insanlık gerçeğine haiz olabilir. Aksi taktirde bu anılan vasıfları bünyesinde, ruhi derinliklerinde taşımadığı müddetçe, kendini "İnsan-ül gab" olma karakterinden kurtaramaz. Yani ormanda yaşayan insan türüne benzeyen maymun karakterinden kendini kurtaramaz. Saldırgan ve acımasız olur. Ne yaptığının farkında olmayan bir yaratık durumuna gelir. Evet sevgili okurlar! Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız "45 x 6 milyar = 270 milyar insann ölümü demek" ifadesi çok önem taşıyan bir tespitimizdir. Bunu yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Maide Suresinin 32. Ayet-i celilenin mealinden istihraç etmiş durumdayız. Bu yüce ayet-i kerime mealen aynen şöyle buyuruyor: "Bir nefsi, bir insanı haksız yerde öldürmek veya yeryüzünde acımasızca fesad çıkarmak, insanlık arasında fitne-fesat unsurlarını yaratmak sanki tüm insanları öldürmüş gibidir.. Bir kimse, bir nefsi ihya ederse, yani insanlık şeref ve haysiyetine yakışır bir biçimde yardımcı olursa, hayatını kurtarırsa, sanki tüm insanların hayatını kurtarmış gibidir." Bu ayet-i celilenin yüce mealinden anlaşılan şudur ki; bir nefsin katli, sanki yeryüzündeki tüm insanlığı katletmiş gibi ağır bir vebal taşımaktadır. Bu durumda, Bilge köyündeki katledilen 45 masum insanı, bugünkü dünya insan nüfusu olan 6 milyarla çarpılırsa, yani 6 x 45 = 270 sonucuna varılır. Demek oluyor ki, bu 45 kişinin öldürülmesi, 270 milyar insanın öldürülmesi gibi ağır bir vebale tekabül eder. İşte bu demektir ki; bu katillerin öldürmüş olduğu 45 insanın kanlarına karşı yer yüzünde ödettirebilecek caydırıcı bir ceza sözkonusu değildir. Ancak ve ancak yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin gösterdiği plan ve proje doğrultusunda hareket edilirse, işte o zaman hak yerini bulur ve katillere gereken ders-i ibret gösterilir. Yoksa, sen al bunu götür, çağdaş Deccaliyetin bir cehennemi durumunda olan cezaevlerinde besle, sonra zaman aşamasında affa uğrat, ondan sonra da altta kalanın boynu çıksın misali her şey olup bitmekle hukuk icra edilemez. Ve gereken caydırıcılık da söz konusu olamaz. Ve tabi ki, demokrasiden, hukuktan, insan haklarından, adaletin tarafsızlığından ve sosyal devlet olma vasfından 'söz edilemez'!.. Edilse bile; 'şeklidir'!. En derin saygılarımla..