AÇ KALMAK VAR, BOYUN EĞMEK YOK
Eklenme: 2/26/2010 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzere, dün akşam mübarek Mevlüd Kandiliydi.

Bu anılan gecenin derin ve kapsamlı manası odur ki;

Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) dünyaya gelmiş ve yeryüzünü şereflendirmiş bir gece olmasıdır.

Evet, dünyayı küfrün, ahlaksızlığın, şirkin, putperestliğin, şımarıklığın, edepsizliğin bataklığından çıkararak..

İmanın ve İslamın üstünlüğünü sahili selamete getirmiş, nurlandırmış olma hasebi ile 'idrak' ettiğimiz gece onurlu ve şerefli bir gecedir.

Daha doğrusu insanlığı insanlara köle olmaktan kurtarıp Allahın ubudiyetine ve kulluk şerefine ulaştırmış bir Peygamber olması münasebetiyle Kuranda da "siracen münira" deniliyor.  

Yani yeryüzünü aydınlatan bir güneş manasını taşımaktadır.

Nasıl ki güneş 24 saat yeryüzünü aydınlatıyor..

***

O büyük İslam önderi de aynı şekilde insanlık için aydınlatıcı bir kainat güneşidir.

Resulullah efendimizin niteliklerini naati şeriflerini burada uzun uzadıya anlatamayız.

Zira buna ne bize ayrılan köşe yetebilir. Ne de yer yüzündeki beyaz sayfalar..

Ancak kaziyeyi özetlemek suretiyle bu gecenin kutsiyetini ve bereketini ifade etmek..

Uğurlu, nurani bir gece olma hasebi ile kısa da olsa önemine binaen birkaç satırla bahsetmek..

Asıl olan gerçek şudur ki, Resulullah Efendimizin yüce naat ve methiyelerini ancak seneden seneye böylesine mevlüd ve regaip gecelerinde anarak yetinmekle bir yere varamayız.

İslam dünyası zaten bu tür oyalamalarla kendini bu hale düşürmüştür.

Hz. Muhammed (s.a.v.)in ümmetinden istediği bu tür gecelerde mevlüthanların ve diyanetin mevlüt ve ilahileri okuyarak cemaatleri kendine yönlendirmek değil..

***

Onun getirmiş olduğu yüce dinin ana konuları ve şer-i hükümlerinin ihya edilmesidir.

Mülk-i İslamiyenin Müslümanların ve inanan kavimlerinin gayret ve şehametleriyle koruma altına almasıdır.

İslamın usul ve esaslarından olan "ahkâmı fıkhiyeden (fıkhın ve şeriatın hükümlerinden)" bir tanesinin yok edilmesi Kuranın ahkam ayetlerinden bir tanesinin hükmüne inanmaması ve uygulamaması o toplumun sonunun gelmesi demektir.  

Zira orta yerde Resulullahın getirmiş olduğu bir kitap vardır.

O kitabın içinde geçen birçok ayetlerin İslam füruatından daha fazlasıyla usulüne yönelik olma gerçeğidir.

Bunlardan bir tanesi, bir İslam ülkesinde yasaklanıp uygulanmadığı takdirde değil ki seneden seneye mevlüd ve diğer geceleri ihya etmesi ve hafızların ezberden güzel sesleriyle Asrı şerifleri okuması hiç bir önem teşkil etmez.

Bırak bunu bilakis her gece bir ümmet için mevlüd geceleri, regaip kandilleri olsa tüm ümmet vakitlerini gece nafile namazlarıyla geçirse, gündüzleri de oruçla geçirirse ama dinin gerçek esaslarını, usul ve ahkâmından bir tanesini yaşayamazsa yaptığı nafile ibadetlerin hiçbirinin zerre kadar kıymeti harbiyesi yoktur.

Mühim olan ümmetin yekvücut olarak İslamın ana ruhunu, ana prensiplerini kendine ilke edinerek sımsıkı sarılmasıdır ve koruma altına almasıdır.

Aksi takdirde böyle sıradan teferruatlarla kendimizi oyalamakla, avutmakla hiçbir yere varamayız.

***

Bakınız sevgili okurlar.

Geçmişe yönelik tarihi gerçeklerden ders almak gerekir.

Gün gelmiş İslamın ana realitesi için büyük İslam düşünürleri seve seve boynunu darağacının ilmiklerine vermişlerdir.

İslamın tek bir hükmünün yok edilmesine müsamaha göstermemişler.

Gerektiği yerde Şehadet şerbetini içmişler ve ruhlarını Rahmana teslim etmişlerdir.

Ama zalimlerin mezalimi altında kalmamışlar.

Zerre kadar dinin ana realitesinden tek bir hükmünün uygulanmamasına müsamaha göstermemişlerdir.

***

Bakınız!

Üstat Bediüzzaman Hazretleri bu Hadis-i Şerifi şöyle naklediyor:

"Ümmetimin fesada, bozgunculuğa uğradığı sırada benim sünneti seniyeme yani getirmiş olduğum Kuran hükümlerine temessük edip ona sımsıkı sarılırsa 100 şehidin sevabına nail olur."

Günümüzde İslam dünyasının önde gelen alimlerinden Şeyh Yusuf-ul Kardavinin geçen Cumadaki irat ettiği bir hutbesinde şöyle İslam dünyasına sesleniyor ve diyor ki:

"Ey Arap Müslüman ve dünyanın hür insanları Mescidi Aksaya açılan bütün kapıları kapatan, orda namaz kılanları tutuklayıp saldıran İsraile karşı önümüzdeki Cuma günü Aksa günü ilan etmeye ve o gün bütün protesto yollarını kullanmaya çalışın" diye çağrıda bulundu.

Muhterem Kardavi verdiği konferanta tüm İslam dünyasının İmam ve Hatiplerini önümüzdeki Cuma günü ümitleri yüksek tutmaya ve Aksayı kurtarma ruhunu yaşatmaya çalıştı..

Aynı şekilde halkları Aksa ve Kudüse yardım etmek için toplanmaya ve barışçıl gösterilerle protestolar düzenlemeye çağırdı.

***

Yusuf-ul Kardavi Kudüste olup bitenlere karşı gaflette olanları uyandırmak için ikaz edici bir dizi haykırışta bulundu.

Halkımızın protesto seslerinin düşmanın duymayacağı ve onu korkutmayacak kadar kısık olduğuna da dikkat çekiyordu.

Demek anlaşılan odur ki günümüzde İslam dünyasının büyük bir fıtrat ve gevşeme içerisinde kıvranmaktadır.

Adeta nemelazımcılık hükümranlığına boyun eğmiş durumdadır.

Gayrete bir türlü gelmiyor.

Kendini ancak ve ancak evliyaların, yatırların, mezarlıklarına gidip Mevlüd ve aşırları okumakla eğlendiriyor ve kendini farkında olmadan kandırıyor...

İslamın ana hükmünü yaşamıyorsan ve yaşatmıyorsan diğer nafile işlerle uğraşmak hiçbir zaman kurtarıcı olamaz.

Gayretullah da bunu kabul etmez.

***

Evet, sevgili okurlar.

Yıllar yılı İslam ülkelerinin anavatanı durumunda olan Türkiye ve Anadolu toprakları 1000 seneden beri Kuran bayraktarlığı ile tanınmış ve tüm dünyaya sembol olmuştur.

Ama ne var ki 100 yıldan beridir yani  Osmanlının son devrinde devleti eline geçirip cihanşümul İslam Hilafetini yıkıp Osmanlıyı darmadağın eden bir fesat unsuru durumunda olan İttihat ve Terraki Cemiyeti'yle 'bu sembol' dağıldı..

O günden bugüne gelen uzantısı da Ergenekondur.. Ve Jön Türkçülerin bu topraklar üzerindeki hükümranlığıdır,

Zaten tahribat son haddine ulaşmıştır.

Günü gelmiş kurtarıcılık adına laikçilik gölgesinde cumhuriyetin niteliklerini koruması adına camileri yıkmıştır.

Medreseleri yakmışlardır.

Ezanı susturmuşlardır.

Gençliği dininden, Kuranından uzaklaştırarak inkarcı materyalist bir eğitime tabi tutarak adeta Gemi azıya vurmuş değişik yöntemlerle bu ülkeye terör getirmişlerdir.

Terörün değişik versiyonları bu memlekette gövde göstererek, oluk oluk insanların kanı dökmüştür.

Anadolu insanının ekonomisine el koymuşlardır, ahlakını erozyona uğratmışlardır.

***

Filistindeki Mescidi Aksayı ele geçiren Yahudilerin mezalimi yeryüzünde ayyuka çıkmış ve üç beş tane Filistinli, Gazzeli Müslümanlar hariç diğer İslam dünyası maalesef adeta süt dökmüş kedi gibi arkasına dönüp bakmaktan başka bir şey yapmıyor.

Günü gelir regaip kandillerini, mevlüd kandillerini ve yatırların mezarlıklarını ziyaret etmekten de kimseye sıra vermiyor.

Bu neye benziyor sevgili okurlar biliyor musunuz?

Akşamdan sabah ezanına kadar nafile namazını kılar; ama sabah ezanı okunduğunda sabah namazını kılmadan yatan Müslümanlara benzer.

Veyahut da Kurban bayramlarında hali vakti yerinde olup da kurban keserken koyun ve öküz değil, horoz kesmekle yetinmeye benzer.

İşte bunlar kandırmacadır, aldatmacadır, insanı cehaletin çukuruna düşürmektir.

***

Bakınız sevgili okurlar.

Kardavinin diğer bir çağrısına götürelim sizi.

Geçenlerde bir konferansında bütün dünyaya mesaj gönderen şöyle sesleniyordu:

"Arap liderler ölse bile halklar ölmeyecektir. İslam topluluğu ölmeyecektir. Ümmet Filistini ve halkını savunmak için şehit olma iştiyakıyla yaşıyor ve gönülden yanıyor.

Bu ümmetin fertleri her zaman tarih boyu böyle hak dava uğruna böyle direnmiş; ama neticeyi almak için de sabretmiş ve bu yüce İslam dini için Aç kalmak var, boyun eğmek yok sloganıyla kendine bayrak etmiştir ve omuzlarında taşımıştır."

Kardavi devamla şöyle diyor:

"Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara seslenmek için Dünya Gazeteciler Cemiyetine geldik. Bu çığlığı atıyoruz. Çünkü Filistin davası sadece Arap Müslümanların davası değil, hatta Filistinlilerin de davası değil, Filistin davası kendisine özgürlüğü yakıştıran insan şeref ve haysiyetiyle yaşamak isteyen tüm özgür insanların davası olmalıdır."

***

Evet, sevgili can dostlarım.

Biz de burada muhterem üstat Kardavi gibi diyoruz ki, ey Türkiyem yıllar yılı senin sırtından beslenen, senin vergilerinin bütçesinden güç alan, kuvvet kuran; ama sana rağmen seni yönetenlerin önüne geç, artık yeter de, kendi benliğine dön.

Ülkene sahip çık, kökeni İsraile Siyonist ve Haçlı emperyalizmine dayalı Marksist dinsiz, imansız güçlere yeter de artık.

Meşru zeminde, yasalar çerçevesinde hakkını ara ve milli iradene sahip çık.

Tek kelime ile milli iradene sahip çık, gaflete dalma, hac farizasını geride bırak, ümre sünnetini ifa etme gibi gafletlere düşme.

Gece nafilesini kılıyorum diye 5 vakit farzını ihmal etme.

Yani bugünkü yaşam tarzımız, bu anlattıklarıma benzer.

Bu stratejiyle bu ülkede yer edinemeyiz..

Ve söz sahibi de olamayız.

En derin saygı ve sevgilerimle.