Evet, sevgili okurlar.
Dünkü Diyarbakır Söz Gazetesinin MANŞETTEN köşesinde yazılan TÜRKİYEDE HUKUK VE ADALET SENDROMU başlıklı yazıyı okuduk, inceledik ve içinde ders-i ibret alınması gereken çok önemli konuları not aldık..
Gerçekten bir ülkenin uzun ömürlü yaşama şansını elde edebilmesi için, mutlaka insan temel hak ve özgürlüğüne bağlı kalması lazım, hukukun üstünlüğüne de inanması gerekir.
Ama hangi hukukun üstünlüğü?
Tabi ki birilerinin rantına dayalı gerçekleştirilmek istenen hukuk sistemleri değil
İlahi adalete dayalı hukuk ve adalet sistemiyle olmalı ki, ancak mülkün temeli adalet olabilir.
Hukukun üstünlüğü kavramı elbette ki birçok anlamlı ve önemli manaları da taşımaktadır
Rasgele çağdışı mimsiz medeniyetlerin insanlara dayattığı, beşeri münasebetler içerisinde tanzim edilmiş birtakım keyfiliğe dayalı yasalardan ibaret olmaması gerekir.
Aslında geçmişe yönelik gelip geçen tüm medeniyetlere bakıldığında, uzun ömürlü yaşayan kavimler, milletler, mutlaka insanların tanzim etmiş olduğu yasalarla değil, ilahi gerçeklere dayalı medeniyetlerin varlığıyla var olabilmişlerdir
Huzur içerisinde yaşayabilmişlerdir..
Hakkaniyetle hukukun gerçek anlamlarıyla kendilerini donatabilmiş kavimler hep; güven ve istikrar içerisinde yaşamışlardır.
Ama kendi medeniyetlerine Hukuk adını takarak, oysaki sadece kandırmaca dayatmalarıyla ağır vergilerle, yanlış hukuk sistemleriyle, dayatma mezalimi altında toplumları adeta esir tutarak, baskıcı anayasa ve yasalarla yönetmeye çalışmış kavimler, netice itibariyle dağılmışlar ve sıfıra inmişlerdir
Tüm güçlü varlıklarıyla beraber yok olmaya mahkm olmuşlardır.
Bunun da en bariz delili Doğu Roma İmparatorluğunun akıbetidir
Bu imparatorluğun yer yüzünden, yok olup gitme halidir.
Kültürümüze mal olmuş bir atasözümüz var.
Bizans oyunu...
Malumunuz üzre, Bizans oyunu denince, birilerinin ezilmesiyle birilerinin beslenmesi ve hileli yasaların dayatmasıyla kanunların uygulanmış olması akla gelir
Ki tarih boyu, hileli düzenlerin işleyiş biçimine boşuna söylenilmemiş; bunlar Bizans Oyunları
Ne yazık ki muasır medeniyet olarak algılanan mevcut beşeri münasebetlerin varlığı da bugün nerdeyse oraya dayanmaktadır.
Halkın, toplumların hak etmediği hukuk dışı uygulamaların dayatılması
Ve buna da hukukun üstünlüğü denilmesi
Adeta hukukun üstüne hukuksuzluk şalı çekilmektedir
Biraz da makyajlanarak, halkın arasına sunulmuş olması
Günümüzdeki hal bizi Roma İmparatorluğunun dayatmasına kadar götürüyor.
O Bizansın kendi milletine dayattığı zoraki Engizisyon mahkemeleri gibi kilisenin batıl hurafeleri ile inim inim inleyen bir Roma halkı, netice itibariyle kendi çağındaki yaşanan hukuk dışı haksızlıklar ve sömürücü düzenlere de o dönemde hukukun üstünlüğü denilmişti.
Hlbuki mevcut ortadaki hal, dayatmacı Engizisyon mahkemelerinin getirisiydi
Malum, hurafelerle dopdolu batıl Katolik Kilisesine bağlı mahkemelere Engizisyon deniliyor.
Günümüzde de gerek Türkiyede ve gerek kendine çağdaş muasır medeniyet adını takan batı dünyasında, gerek ABDde olsun veyahut herhangi bir ilerlemiş medeniyet olarak kendine taktığı taktikler olsun
çağımızdaki insan temel hak ve özgürlüğüne uymayan hukuk dışı yargılama sistemleri vardır.
Ve nerdeyse Engizisyon mahkemeleriyle paralellik arz ediyor.
Hatta geride bırakıyor
* * *
Dünkü Söz Gazetesinin MANŞETTEN köşesindeki TÜRKİYEDE HUKUK VE ADALET SENDROMU başlıklı yazıyı okuduğunuz zaman
Gerçekten mevcut düzeni sarsan, uygulamasıyla, yasalaşmasıyla kendini ele veren mevcut; Türk Hukuk Sistemidir.
Özellikle bünyesinde var olan; İş ve İşçi yasalarıdır.
Ve yine bunun gölgesinde vücut bulan rantın varlığı
Birilerinin ezilmesiyle beslenen birileri ne hazindir ki; hukuk sistemiyle ayaktalar
Demokratik hukukun üstünlüğüne inanan AK Parti ve Adalet Bakanlığı bu çarpık duruma, acaba ne zaman el atacak?
Vaziyeti ne zaman bertaraf edecek mi?
Rantiyeci sektör şaibesinden uzak bir adalet sistemini ne zaman, hayata geçirecek?
Yeni bir hukuk sistemine ne zaman imza atacak?
Bu beklentiyi ve bu isteği, buradan tüm kamuoyu adına Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yüksek hukuk anlayışına sunmak istiyoruz.
***
Gerçekten Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, konuştuğu her platformda ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlunun tutarsızlığını ve gerçek bir siyasetçi olarak değil de sadece göstermelik bir politikacı olarak nitelendirdiği efsanevi CHPnin uygulamasını tüm kamuoyuna zaten deşifre ediyor.
Şu halde tüm bunlara rağmen ne oluyor ki 1970li yıllarda Kılıçdaroğlunun SSK Genel Müdürü olduğu sırada ideolojik bir İş Kanunu, sadece sözde işçiyi koruma adı altında tek tarafı yontulmuş bir yasayla uzun bir vadede Türkiye yönetilmektedir
Ki hala da yönetilmeye devam ediliyor?
Bu yasalarda Türk hukuk sisteminin üç sacayağından birisi olan savunma erki, özellikle Avukatlık sistemi bazı kesimlerce suistimal edilmektedir
Kesinlikle yağmacılık ve sebebsiz zenginleşme sistemine dönüştürmüşlerdir
Yani yargının kapısına ilk atılan adımdan cezaevine kadar ya da beraat edilene kadar, nerdeyse Avukatlık sistemi lehine çalışan ranta dayalı işlemler, insanları sömürmektedir
İnsanların sülük gibi kanını emen bir Avukatlık sisteminin varlığı, ne yazık ki söz konusu olmaktadır
Oysaki hukukun üstünlüğü ve savunma erki adil olmalıdır
Ama ne var ki, kötü ve sömürücü bir anlayışın varlığıyla işlem görmektedir
Nitekim mevcut görünmekte olan hukuk dışı uygulamalar zaten her şeyi ele veriyor.
Hele hele Diyarbakırımızda, yıllardan beri devlet düşmanı olan, bir terör örgütü paralelinde Hukukun üstünlüğü adı altında PKKnın savunuculuğunu yapan; nice baro yönetimleri ve hukukcuları görüyoruz.
Baro Başkanlığının bir dönem CHP İstanbul milletvekili meşhur Sezgin Tanrıkulunun mahiyetine verilmesi
Uzun bir süre Baro Başkanlığı yaparak PKKyı savunan bu şahıs, ne yazık ki bugün kendi partisi tarafından CIA ajanı olarak nitelendirilmektedir
Türk askeri işgalcidir diyen bu adamın, ABDden ödül almış olduğunu da unutmamak lazım
Özellikle aynı Baroda sadece İş Mahkemeleriyle uğraşan ve İş Mahkemelerini takip eden bir grup avukatların var olması da ayrı bir vakıa
İş Hukukunu ve İşçi Hukukunu savunuyor adı altında hem işçiyi, hem de işverenleri birbirine düşürerek rant temini için ellerinden gelen her türlü hukuk dışı uygulamaları yapmaktan geri kalmıyorlar.
Nitekim aynı grubun çeşitli dosyalardan kazanmış olduğu paranın kaçta kaçı kayıt dışı olduğu da gözardı edilmemelidir
Vergi kaçırma halleri..
Ki şaibeler içerisindedirler.
Elbette ki, bu hakikatları ifade ederken, baronun çok değerli üyelerini tenzih ediyoruz.
çok sağlam, dürüst, hukukun üstünlüğüne inanan Avukatlarımızın varlığı da inkr edilmez.
Dünkü MANŞETTEN köşesinde yer alan TÜRKİYEDE HUKUK VE ADALET SENDROMU başlıklı yazı, kamuoyuna daha çok şeyleri öğretmiş ve anlatlıştır
En derin saygı ve sevgilerimle.