ADAMINA GÖRE ADALET DÜŞÜNÜLEMEZ AMMA?!! (3)
Eklenme: 1/13/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

JİTEM bahçesinde toplu mezar olarak tespit edilen insanların kafatası ilk olarak altı iken dün sekize çıktı.

Tarihi İçkalede yürütülen restorasyon çalışmalarında dün de belirttiğimiz gibi yakın geçmişe ait insan kafatasları çıktı.

Görünen odur ki bu kazı devam ederse daha çok insan iskeleti çıkacak.

Basın dün de yazdı resimleriyle, görüntüleriyle Diyarbakırda JİTEM merkezi olarak bilinen eski cezaevinde önceki gün çıkan altı, dün sekize çıktı bugün belli değil; ama eştikce çıkacak gibi görünüyor.

Bu meydana gelişen olayları bugün yalnız değil, yaklaşık yirmi yıldan beri biz yazıyoruz, kamuoyunu aydınlatıyoruz ve iddia ediyoruz; bu büyük fitnenin ana kaynağı altı oklu sistemin ta kendisidir.

CHP lideri ne kadar çığlık atıyorsa atsın, ne kadar kendini sureti haktan gösteriyorsa göstersin; ama heyhat kesinlikle bu tarihi tespitlerimize cevap veremiyor.

Hani demişler ya;

"İnsan kendini net görmek istiyorsa, aynanın karşısına geçmesi gerek."

***

Evet, tarihi efsanevi altı ok rejim iddia ediyoruz ki milli değildir.

Zoraki ithal edilmiş, ülkemizi bir kavga, terör ve kan merkezi durumuna getirmek için bizlere ve ülkemize yutturulan bir dayatma unsurudur.

Ama birileri de bundan besleniyor.

Gerçekten böyle bir sistem, böyle bir rejim olmamış olsaydı, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere daha niceleri gibi insanlar bırakın bir partinin lideri olarak kamuoyuna karşı abuk sabuk konuşmayı ve devletin hkimlerinin çalışma azmini kırmaya yetkili olarak çıkıp konuşan birisi olsun..

Inanın, arayıp kendine özel iş bulma kabiliyeti dahi haiz olmayan insanlar olarak görünecektir.

Ama ne yapacaksın, bu altı oklu sistemin sayesinde konuşma fırsatı buluyorlar.

Bize göre ülkemizin başına bela edilen böylesine bozguncu fitne unsurları ve bunların fitneleri yüzünden akıtılan kan ve gözyaşlarından beslenen, bu tür Marksist, küfürbaz, sosyalist, Bolşevik dayatmaların varlığı bugüne özgü değil.

İnsanlık tarihinin derinliğine inildiği zaman adeta eski çağlardaki firavunların, nemrutların insanların başına bela ettikleri totaliter rejimlerin birer uzantısı olakrak karşımıza çıkıyor.

Ki hakikatte de öyledir.

O nedenle;

Bu ana muhalefet partinin ve onun birer yedekleri durumunda olan BDP ve MHPnin bunca attıkları çığlıklar boşuna değildir.

Mutlaka yeni darbeleri, yeni andıçları ihdas etmek ve bunların gölgesinde kendilerine ömür biçmek için böylesine dayatmalar kendilerinin birer besleme kaynağıdır diye düşünüyoruz.

* * *

Böylesine terslikleri görünce şahsen olup-biten hadiseler bana, firavunun tarihi İsrailoğullarına karşı yaptığı mezalimi hatırlatıyor..

Ve kendime kendime soruyorum acaba, mezalimin birer uzantısı mıdır, şuan ki yaşadıklarımız?..

Evet,

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin El-Araf suresinin 127. Ayetinin mealini sizinle paylaşmak istiyorum.

Ayetin yüce meali aynen şöyledir;

Firavun kavminin ileri gelenleri şöyle dedi:

Musayı ve kavmini fesatçılık etmeleri için mi bırakacaksın?

Onların erkek çocuklarını öldürüp kadınları sağ bırakacağız.

Şüphesiz ki biz onların tepesindeyiz ve kahredici güce sahibiz.

Firavunu putlaştırıp batıl bir tanrı olarak gören ve inanan o günkü beyinsiz ve cahil topluluklar firavunun getirmiş olduğu batıl putçuluğa dayalı sistemin varlığı kendilerini idame ediyorlardı.

Zira gerçek inançtan yoksun maceraperest, saldırgan, yamyam bir kavimle beslenen o diktatör ve onun getirdiği rejim ancak bu şekilde kendine hayat biçiyordu.

Onlar firavuna diyorlardı ki,

Sakın Musaya ve Musanın kavmine, milletine özgürce yaşamayı, özgürce düşünmeyi, özgürce inanmayı, özgürce ibadet yapmayı yasakla, mani ol. Musayı ve ona inananları sen eğer serbest bırakırsan senin hegemonya ve saltanatınıi senden alırlar ve ülkeye birer fesat ve bozguncu unsurları olarak yerleşip çoğalırlar

Oysaki en büyük fesat ve bozguncu unsurları onların ta kendileri iken, hedef şaşırtarak kamuoyunun dikkatini başka yönlere çekmek için böylesine düşünüyorlardı.

Biz seni ilah olarak tanıyor ve sana tapıyoruz, onlar ise sana karşı dirilip direniş gösteriyorlar.

Senin bu saltanatını eninde sonunda senden alırlarsa bize de hakkı hayat kalmaz diye firavunu daha fazlasıyla şımartıp masum bir toplumun üzerine yürütüyorlardı.

Aslında firavun Allahı inkr edip, kendisini gerçek bir ilah olarak ilan etme aptallığına inanmıyordu; ama o cahil, kültürsüz ve inat bir toplumun varlığından beslenmek için kendini şekli olarak onların tanrısı diye gösteriyordu.

İnanın,

Bu tür karanlık odaklar ve buna alet olan insanlar Firavunun çağlarına ilişkin değil, günümüzde de aynısı ve aynı yalaka insanların varlığı söz konusudur.

çok eskiye dayalı insanlığın beslendiği cehaletin birer karanlık olaylarıdır.

* * *

Bir önceki günkü yazılı medyanın sürmanşetten verdikleri haber..

12 Eylül darbesini gerçekleştirmek için önceden hazırladıkları tezgh ve sahneye koydukları oyun ve bu oyunun birinci derecede aktörü Kenan Evrendi.

Aynı altı oklu rejimin kuruluşunun birer uzantısı ve daha fazlasıyla ülke üzerine faşizanca, jakobenlik uygulamalarını ve ülkeyi hep askeri vesayetin altında tutmaları için gözleri dönmüş, ne yaptıklarının farkında olmayan beyin yorgunları işte geç de olsa, 30 sene sonra da olsa hak ettikleri şamarı yiyorlar..

Bunların gerçekleştirilmesi de ancak bu rejimin hayatiyetiyle söz konusudur.

Kenan Evrenin ömrünün son dönemlerini yaşadığını görüyoruz.

Zaten fotoğrafındaki görüntü bize her şeyi anlatmaktadır.

İnanın, Evrenin fotoğraftaki görüntüsü, yüzünün buruşukluğu, nursuz ve meymenetsiz yüz hali bana Kuran-ı Kerimin Er-Rahman suresinin 41. Ayetini hatırlattı.

Ayetin meali şöyle;

Günahkrlar, simalarından tanınacak, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanacaklar.

Bu ayetin yüce meali doğrultusunda bir de El-İnsan suresinin 10. Ayetteki geçen AB'U SEN KANTERİRA kavramına bizi götürüyor.

Tarihi insanların maddi ve manevi katil ve kanlarına girenlerin hayatlarını inançsızlıklarla sürdürenlerin gerçek yüz hatlarını ve portrelerini çizen bu ayetler bize her şeyi anlatmaktadır.

Evet, bu yaşta medyaya görüntü veren Kenan Evrenin fiziksel yüz boyutlarında kesinlikle nuraniyet ve aydınlık eseri yoktur, yüz buruşuk ve nursuzdur.

Kendi geleceklerini rejim ve askeri vesayetlerine uzun ömür biçmek için böyle iğrençliklere giren Ergenekoncu generallerin aldıkları ilham ve ektikleri zehirli tohumun tümünü kaynak olarak Kemal Kılıçdaroğlunun partisinden ve altı okun rejiminden aldıklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Kemal Kılıçdaroğlu ve onun gibi düşünenlerinin attıkları çığlıklar zaten ortada.

İktidar partisinin de önemli bazı simaları da bize göre yavaş yavaş korkaklığa ve pısırıklığa yönelik bazı yanlış ifadelerini medyaya yansıtmaya başladılar.

***

Örneğin; hukukçu olarak bilinen ve hukuk dalındaki uzmanlığını ve hassasiyetini hiç kimseye bırakmayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç medya karşısına çıkıp yargılananları değil, yargıç ve savcıları suçlarcasına yüksek sesle konuşuyordu ve diyordu ki; Dünyanın hiçbir hukuk literatüründe halkın oylarıyla seçilen insanları tutuklu olarak cezaevine sokmazlar, bu halkı hiçe saymak demektir

Oysaki olayın gerçek yüzünü görmeyen veya görmezlikten gelen Sayın Arınç, bir Mustafa Balbay ile Mehmet Haberalın Balyoz gibi darbe girişimlerinin başını çeken ve askerleri darbe yapmak için yapmadıkları şey yok.

Sanki yargı bunları tutukladığı ve cezaevinde tuttuğu içinı zevk alıyor diye görüntü vermesinij doğrusu kendisine yakıştıramadım.

Zira AK Partiye oy veren inanan kesim Allahın emri olarak şuna inanıyor; siz eğer inanmış kimliklere sahip iseniz, üzülmeyin, gevşemeyin, korkmayın siz üstün kimliklere sahipsiniz.

Yani Kemal Kılıçdaroğlunun ve diğer muhalefetin çığlıklarına karşı bakıyoruz ki, AK Parti de ipleri gevşek tutulmaya başlandı.

Doğrusu AK Partinin gittikçe bunlara karşı gevşemeye yüz tutması, inananları ve canı gönülden onlara oy veren halk kitlesi hayal kırıklığına uğramak üzere.

Halk bir dereden yürüyor, bozuk sistem, putçu ve haçlı zihniyeti elinde tutanlar başka bir dereden yürüyorlar.

Uzun süredir bunca jakobence, faşizan dikta unsurunu bünyesinde koruyanlar hala da bu mezalime doymadılar.

Kan ve gözyaşlarından beslenmeyi ihmal etmiyorlar ve hep demagojilerle akı kara, karayı da ak olarak göstermekle, yanıltıcı senaryolarla işini iş etmeye devam ediyorlar.

***

Doğrusu dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de iki gün önceki Başbakanın görüşlerine katılarak Başbuğun özel mahkemelerde değil, yüce divanda yargılanmasını işaret etti.

Ve tutuklu değil tutuksuz yargılanması gerektiğini söyledi...

Oysaki eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğun 2005 yılında Genelkurmay ikinci başkanı olduğu dönemde subaylara tavsiye ettiği internet siteleri arasında bulunan tekadam.8k.comun yayınını halen sürdürdüğü ortadadır.

çağımızın büyük İslam allamesi olan Üstat Bediüzzaman Hazretleri ile Mehmed Zahit Kotku Hocayı da hedef alan sitede Kuran kursları, medreseler ve İmam Hatipliler de alınan eğitimin çağdışı olduğu ve gençlerin muhakkak buralardan uzaklaşıp kurtulmaları gerektiği savunuluyor

Tüm bunlar cumhuriyet döneminde altı oklu rejimin vesayetiyle tüm ülke insanlarına karşı beslenen bu kin, nefret ucubeleri milletin hiçbir zaman duygularından silip unutmayacağını herkes tarafından bilinmelidir ve sorumlular ona göre kendine çekidüzen vermelidirler.

En derin saygılarımla.

Hayırlı Cumalar...