AĞIR ŞARTLAR İÇERİSİNDE SEÇİM ATMOSFERİ!
Eklenme: 8/26/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.
Ülkemiz; doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle yeni bir seçim atmosferi içerisine girerken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olağanüstü haller yaşanmakta.
Düşünün, Diyarbakır’ın Silvan ilçesi başlı başına bir devlet sorunu durumuna girdi.
Diyarbakır’da esnaf, tüccar, iş çevreleri tümüyle iş yeri kapatma zorunluluğuyla karşı karşıya.
7 Haziran’dan sonra, AK Parti hükümeti gerçekten deyim yerindeyse bunalım içerisinde yürüyor.
Muhalefet, o biçim.
TBMM; iktidarıyla, muhalefetiyle neredeyse ülke yararına çalışmama ittifakı içerisine girdi.
Bu yöre halkı çok büyük tedirginlikler içerisinde, günlük siyasal ve sosyal şartları anormal bir biçimde yaşanmaktadır.
Biz burada felaket tellallığı yapmıyoruz.
“Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle sizlere birkaç örnek vereyim, hem de tüyler ürpertici örnekler.
AK Parti, bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 senelik başbakanlık döneminde halka kazandırdığı huzur, refah ve mutluluk…
Nerede ise tümünün üzerine kara şal çekildi.
Bütün o güzellikler ve iyilikler bir çırpıda toz duman oldu, yok olup uçtu, durumuna girdi.
Dünkü o güçlü hükümet, iktidar ne yazık ki 7 Haziran seçimlerinden sonra 180 derece dönüş yaptı ve ibre aşağıya doğru neredeyse sıfıra kadar indi.
Halk, AK Partinin ülkeyi bu hale düşüreceğini hiç düşünmüyordu.
Gerçekten çok yazık oldu.
Kurucularından tut, MKYK üyelerine kadar, Bakanlar Kurulu üyelerine kadar ve hatta Genel Kurul’daki çalışma stiline kadar, AK Parti, halkın bir ümidiydi.
Ama ne yazık ki yine bu yöremizin bazı siyaset yalakaları ne idüğü belirsiz dönmeler, partiyi ters yüz etmeye çalıştılar.
Bu kirli çalışmada da başarılı oldular.
Barış sürecinden tut, devletle İmralı arasındaki görüşmeler tersyüz edildi ve fiyasko ile neticelendi.
Ama tüm bunlara rağmen, durum gerçekten hiç de iç açıcı değildi.
Bugün hem ekonomiksel, hem ahlaki, hem sosyal çalışma dengeleri oldukça anormalleşiyor.
Hükümet, tüm çabalara rağmen, olayları önleyemiyor.
Devletin derin yapısı tarafından çok büyük bir kışkırtma var.
Halkı birbirine düşürme kışkırtması ve terörün oldukça palazlanmasına yönelik bir çalışma stili, oldukça acayiptir.
Kirli ittifakın hedefi de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
Dün Diyarbakır’dan Ankara’ya giderken, oturduğum koltukta yalnızdım.
Yanımdaki koltuk ise boştu.
Uçak epeyi bir mesafe kat ettikten sonra, yani Malatya ile Kayseri arasında baktım ki uçağın arka koltuklarından bir genç geldi yanıma oturdu.
Selam verdi, ben de tabii meşguldüm selamını aldım ama hal hatırını soramadım.
Çünkü tanımıyordum.
Ama o genç beni televizyondaki Analiz programından ve gazetedeki “Günün Yorumu” köşemden dolayı tanımış olacak ki ta arka koltuklardan kalkıp yanıma geldi.
İkide bir benimle konuşmak istiyordu, fakat ben meşguldüm.
Nihayetinde okumayı bitirdim, hal hatırını sordum.
“Mehmet Ali Bey sizi tanıyorum, sizi izliyorum” dedi.
“Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde oturuyorum, ziraatçıyım.
Yalnız, bölge çok zor baskılar altında. Biz birkaç kez size e-mail gönderdik, yazmanız ülkeye büyük hizmettir ve halkın ızdırabını dile getirmenizde çok büyük bir sevap vardır.
Ben size güvendiğim için oradan kalkıp yanınıza gelip oturdum. Size bazı gerçekleri söylüyorum, lütfen yazın ve kamuoyuna bildirin.
3 gün evvel Kulp’tan Diyarbakır’a gelirken, Lice’nin fis köyü ile Kocaköy arasındaki yol kapalıydı.
Vatandaşlar 6 saat aç ve susuz, Allah’ın sıcağında beklemek zorunda kaldılar.
Büyük operasyon var” dedi.
Peki, bu operasyon devlet tarafından mı yapılıyor, yoksa PKK tarafından mı yapılıyor” diye sordum.
“Hayır, orada devlet yok sadece PKK var ve PKK halka çok zulmediyor.
Neden mi?
Lice ile Kocaköy arasında Fis köyünün yakınlarında 6 saat yol kapalıydı, bekleyen bunca insan Allah’ın yaz sıcağında pişiyordu.
Vatandaşlar tam 6 saat bekletildi, hem de susuz ve aç.
Hamile kadınlar vardı, altı aylık veya bir yaşında bebekler vardı.
PKK militanı tarafından halka bildiri okunuyordu, ama doğru dürüst metni de okuyamıyordu.
Ne jandarma ne de polis.
Bize epeyi propaganda yaptılar, sonunda serbest bıraktılar.
Ama büyük tehditlerle beraber…
Kulp ile Muş arası özel bir firmaya ait iki tane elektrik santrali patlatıldı, havaya uçuruldu.
Köylü vatandaş, 2 bin 3 bin baş hayvanları otlatmak üzere yaylaya çıkıyor, bu sefer devlet gelip ‘burayı boşaltın, burası özel olağanüstü bölgedir, burayı terk etmeniz lazım’ diyor.
Bunca koyunu nasıl ve nerede besleyeceğim, endişesiyle vatandaş ne yapacağını bilmiyor.
Bu yörede bazı devlet ihaleleri yapılıyor.
Nerede ise 0 tenzilatla ihale ediliyor ve direk adrese teslim.
Bunlar bizim tespitlerimizdir.
İktidara çok yakın olan bir şahsiyet, gâh Kulpluyum diyor, gâh Sasonluyum, gâh Silvanlıyım diyor ve Silvan dâhil olmak üzere bölgedeki anormal hal yaşayan kargaşa, kendisinin yanlış hareketleri yüzünden oluyor.
O kişi de zirvedeki yetkili sıfatlar tarafından korunuyor.
Ve iktidar bünyesindeki yapılan yanlış uygulamalar ve yanlış yönlendirmelerin baş sorumlusu bu insan olduğu halde, hala da devlet büyükleri tarafından himaye ediliyor.
Biz bunları söylerken, siz medya olarak bunları ağzımızdan yazmanız gerekiyor, ama siz de görevinizi yapmıyorsunuz, yazmıyorsunuz” diyerek bana da eleştiri getiren bu gencin ifadelerine baktığımda, içtenlikle bunları söylerken, gerçekten çok üzüntülü ve ümitsizdi.
Hep bana;
“Peki, bu halk ne olacak, bu bölge böyle devletsiz mi kalacak?” diye soruyordu.
En derin saygı ve sevgilerimle.