AK PARTİ BÜNYESİNDE YENİÇERİ OCAKLARI MI?! (II)
Eklenme: 7/12/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

“AK PARTİ BÜNYESİNDE YENİÇERİ OCAKLARI MI?” başlığıyla başlamış olduğumuz dünkü sohbetimizin devamı olarak bugün de ülkemizde, coğrafyamızda, hatta yakın komşularımızda olup bitenleri irdeleyerek siz değerli okurlarımızla paylaşmayı sürdüreceğiz.

Yazımızın ana gayesi de bundan ibarettir.

Eğer sürç-ü lisan veyahut yanlış bir ifademiz söz konusu olursa bizi aynı adresimizden makul bir üslupla uyarabilirsiniz.

Bu durumda bilakis müteşekkir oluruz.

Mühim olan iyi niyetle olsun.

Ama kem gözle, inat ve kin gözüyle gerçekleri kamuoyundan saklamak için bizi susturmaya yönelik bazı girişimlere de elbette ki rıza göstermeyiz ve izin de vermeyiz.

Her şey dostluk ve kardeşlik çerçevesinde olmalıdır.

Bizim yıllardan beri bu sütünlarda yazmış olduğumuz meseleleri, konuları, millet ve devletimizin sağlıklı projeleri çerçevesinde barışla, halkla pekiştirmeye yönelik, ele almaktayız.

Bu minvalde konuları dile getiriyoruz.

Yazdıklarımız, özellikle kamuoyunu aydınlatma paralelindedir.

Şimdiye kadar tarih boyunca, özellikle yakın tarihimizde, halktan kasıtlı olarak saklanmak istenen gerçekleri deşifre etmek ve halka götürmek bizim temel görevlerimizden birisidir.

Anlayışımız bu yöndedir.

Yoksa herhangi birilerine çamur atma veya kin besleme, nefret etmeye yönelik bir gayemiz söz konusu değildir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu köşede bu satırları yazarken, her zaman konu ettiğimiz meselelerin başında gelen ana gerçek; milletlerin geleceğini temin etmek için, toplumsal kalkınmaya yönelik geleceğini tesisi için, ilerlemek için, yeryüzünde veya kendi ülkelerinde söz sahibi olabilmek için, daha doğrusu geleceğin temini; geçmişten ibret almak, geçmişi iyi okumak, ders almak ve yeni gelişen, oluşan nesillere, körpe damağlı gençliğe o gerçekleri götürmekle mümkün olabilir.

Dün de bu köşede bahse konu ettiğimiz meselelerin başında Osmanlının geçmişe yönelik 150 senelik bir süreçte olup bitenleri dile getirmekti.

Yani Sultan II. Mahmud’dan sonraki değişik isimler adı altında, özellikle “Tanzimat Fermanı” olarak halka yutturulmaya çalışılan bir slogan, netice itibariyle 600 senelik bir devletin yıkılışına-izmihlaline-yok olmasına neden olmuştur.

Bunun temel sebebi ve ana unsuru da yıllar öncesinden devletin bünyesine yerleştirilmiş ve dışarıdan ithal edilmiş veya içimizdeki Hıristiyanların küçük yaştaki çocuklarının yetiştirilmesiyle, büyüdükten sonra değişik devlet işlerinde iş yapma rolünü üstlenmeleri neticesinde oluşan ihanet şebekeleridir...

Ajan, piyon, münafığından tutun da, ırkçı, kavmiyetçi, Turan’cısına kadar…

Oluşmuş da oluşmuş.

Ve bunların bünyesinde, küfür emperyalizminin temel taşı olan masonik kafalar yetiştirilmiş ve böylece devlet yok olup gitmiştir.

O uzantılar ne yazık ki bugün hala da Türkiye’de varlık göstermektedir.

Hep ifade ederiz, hangi hükümet gelirse gelsin, hangi iktidar giderse gitsin, illa ki kendini Osmanlının son dönemini kirleten anlayıştan kurtaramıyor..

Pek tabi ki, zaman zaman bazı muhafazakâr geçinen hükümetler iktidara gelmişse de, lanetli bir anlayışa sahip CHP gibi bir zihniyete karşı sus-pus kalmış ve yenik düşmüştür.

Sonuç itibariyle, ülke bugün bu hale gelmiş, terörle boğuşmaktan kendini bir türlü kurtaramıyor.

Anlatmak istediğimiz konular hep bu yönde.

* * *

Evet.

Bir Osmanlı İmparatorluğu ki 600 küsur yıl gibi Avrupa’nın en ücra köşesine kadar İslam’ın sesini yükselterek, götüren bir devlet gücüne sahipti..

Elbette ki korku ve stres içinde bırakılan Avrupa’nın karşısında ciddi bir İslam devleti olan Osmanlı İmparatorluğu vardı.

O devletin uzun süreli yaşama şansının elde edilmesi, İslam akidesinin hâkimiyetine ve iman kardeşliğinin pekiştirilmesine dairdi…

Bu anlayışla, yola çıkmış olup, kendine uzun ömür biçebilmişti.

İslam birliğini, iman kardeşliğini, devlet bünyesinde büyütmüştü..

Ama ne vakit ki “Yeniçeri Ocakları”nın varlığı devletin içine girip, söz sahibi olunca, çöküş başladı.

Hatta bazı sultanların muhafız alayları dahi onlardan seçilmişti…

Özellikle Sultan II. Mahmud’un saltanat tahtına oturuşundan sonra her ne kadar devlet birazcık uyanmış, onları saf dışı etmişse de devletin bünyesine yerleşmiş nice mason kafalı cüce Mustafa Paşalar ve ta Sultan Abdülhamit’in Yıldız Sarayına kadar giren Emanuel Karasu’lara kadar…

Ermeni Aram’lardan, Bogos Nubarlara ve Doktor Hertz’lere kadar…

Pek tabi ki, onların birer hayranı durumunda olan içimizdeki Turancılık ve Türk kavmiyetçiliği, imansız ve İslam’sız bir vatan kurtarma anlayışıyla yola çıkan bir Turancılık zihniyeti var olunca devlet artık kendini tutamamıştır ve yok olmaya yüz tutmuştur.

Bizim hep anlatmaya çalışmak istediğimiz ana gerçekte işte budur..

15 yıllık bir süreç içerisinde AK Parti, muhafazakâr, inanmış, İslam akidesi paralelinde yola çıkmış, gerçek imanlı bir toplumun oylarıyla buraya gelmiş.

Ama ne yazık ki özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki maklute denilen karışık ve bunak anlayışa sahip bazı devşirmelerin parti bünyesine yerleştirilip, ancak “iş düşürme, ihale satma, para kazanma” ve gizliden gizliye PKK mahfelerinde oturup işbirliği yapanlar, gözden kaçmamaktadır.

AK Partinin buna çok dikkat etmesi gerekir.

Dün de bunu vurgulamıştık…

* * *

Evet.

Bölgede terör odakları, oldukça hızlanıyor.

Pervasızca gruplaşıyor.

Hatta acımasızca suikastlar yapılıyor.

Tanışık Köyü ve Mardin-Diyarbakır yolu üzerindeki Cevizlik Jandarma Karakolu'na bomba yüklü kamyonla yapılan saldırı..

Dünkü Diyarbakır Seyrantepe semtinde, Polis’e yapılan silahlı saldırı…

Tüm bunlar, bizim her söylediğimizi birebir kanıtlamaktadır.

Dahasını burada sizinle paylaşmak gerekiyorsa, PKK artık bu bölgede bildikleri yakınlarına zimmetlemek kaydıyla silah dağıtmaktadır.

Yani diğer bir deyimle halkı silahlandırıyor.

Halka, köylere traktörler dolu silahlar dağıtılıyor iddiası da boşuna değildir.

Hem de bazı köy muhtarları ve ileri gelenlerin aracılığıyla…

Basın olarak edindiğimiz istihbarı bilgiler bu yöndedir.

Nitekim geçmişe yönelik iki yıllık “Barış Süreci” esnasında da silahların deposu haline gelen Diyarbakır’ın Sur ilçesinde olmadı mı bu?

Resmi ağızlar dahi Diyarbakır’ın Sur ilçesinde önemli bazı depolanmış silahlara rastlandıklarını açıklamıştı..

Sur’da 6 ay gibi bir süreç devlet güçleriyle savaşan PKK’ya, bunca silahlar nereden gelmişti?

Herkesin aklına gelen soru buydu.

Keza Silvan.

Keza Şırnak, Van, Silopi, Cizre, İdil…

Hepsi bunlardan ibaret değil midir?

Bu gerçekleri yazmakta bizim gayemiz; ülkemizin, coğrafyamızın, insanımızın, devletimizin birbiriyle pekiştirilerek iman ve İslam nokta-i nazarında bir araya gelmektir ve birbirimize sarılmaktır.

Aksi takdirde bazı siyaset erbaplarının siyasi geleceğini garantiye bağlamak üzere vurdumduymazlığına yönelik, bu coğrafyanın ve tüm ülkenin geleceğinin ne yazık ki çok büyük badire ve tehlikelerle karşı karşıya olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

İktidar partisi olan AK Partinin, öncelikle kendi içini otokontrol altına alıp, bağırsaklarını temizlemesi gerekir.

Aksi halde parti bünyesine yerleştirilmiş ne idüğü belirsiz devşirmelerin, hatta diyebiliriz ki 1915’lerdeki devşirmelerin intikam anlayışıyla, pozisyon değiştirerek, başka nurani kıyafetlere bürünüp, aldatmaca siyasetlerle bu memleket bir yere gidemeyeceği gibi, iktidar da geleceğini tehlikelerden kurtaramaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.