AK PARTİ SİYASİ BİR POTANSİYELDİR!!
Eklenme: 8/25/2014 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar.

Bilindiği gibi 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri neticesinde Cumhur, yine AK Parti içinden seçilmiş Erdoğan’ı tercih etti.

Nihayet, 12 yıldan beri zafer üstüne zafer kazanan AK Parti’den daha fazlasıyla, Erdoğan kazanmıştır.

Erdoğan’ın bundan sonra yapabileceği iş ve gerçekten yürüdüğü hedef; artık Cumhurbaşkanı olmaktan daha fazlasıyla, Türkiye’yi parlamenter sisteminden yarı Başkanlık veyahut Başkanlık sistemine götürmesidir.

Ve öyle umulur ki kesinlikle bunu başaracaktır.

Zira önceden AK Parti Genel Başkanı iken sonradan Başbakan oldu ve bugün de Cumhurbaşkanı.

İleriye doğru attığı her adım, daima başarılı adım olmuştur ve kazanmıştır.

Türkiye’deki çoğulcu parlamenter sistemi, artık kamuoyu nezdinde bu yanlış muhalefet nezdinde, fonksiyonunu nerede ise yitirmiş durumda.

Her kafadan bir ses çıkıyor, ne yaptıklarının farkında değiller.

TBMM’nde yaptıkları her şeyin millete iyi örnek olması gerekirken, ne yazık ki yaptıkları kavgalar nedeniyle kötü örnek olmuşlardır.

Ve bugüne kadar yaptıkları, millet için yarar sağlamamıştır.

Eğer gerçekten samimi bir muhalefetin varlığı söz konusu olmuş olsaydı, meclisteki büyük potansiyel, yani 550 milletvekili bir araya gelip, yıllardan beri Türkiye’nin gelişmesine, ilerlemesini engelleyen bir anayasanın değiştirilmesine yönelik adım atacaklardı.

AK Parti iktidarı defalarca buna teşebbüs ettiyse de başaramadı.

Zira muhalefet engel olduğu gibi onların da sayı itibariyle anayasayı değiştirecek gücü yoktu.

Demek anlaşılan budur ki çoğulcu parlamenter sistemi millete yarar yerine zarar getirdi.

Arada görünen gerçek budur ki rekabet var, “istemezük”çüler, “istiyoruz” diyenlerden daha çok.

Kavgalarıyla, küfürbazlığıyla kötü örnek olmaktan başka bir şey değildir.

Sistem, gerçekten ucubeli bir sistemdir.

Bir an evvel, Türkiye’yi bu sistemden kurtarmak gerekir.

Yoksa hal böyle iken Türkiye, ne kadar milli birlikteliğini kullanırsa kullansın, iktidar partisi ne kadar halkın büyük potansiyelle teveccühünü kazanıp, zafer kazanırsa kazansın, eğer anayasa değiştirilmesi gibi bir teşebbüsü yoksa o da nihayetinde milleti hayal kırıklığına uğratabilir.

Bu itibarla 12 yıldan beri bu halk, iktidar partisinden daha fazlasıyla Erdoğan’ın ve ekibinin ciddiyetine güvenerek, oy vermiştir.

Hiçbir muhalefete yüz vermemiştir.

Daima sandıklarda çıkan oylar, muhalefeti hayal kırıklığına uğratmıştır amma “Dostlar alışverişte görsün” misali utanma belasına dahi olsa muhalefetin başındaki liderler, kendilerine bunu bir türlü yediremiyorlar.

Hep sahte kahraman gibi kendilerini gösteriyorlarsa da, yorulmuş beyinler olduğundan bir yere varamazlar.

Halk da bu inançta olduğu için artık onlara yüz vermiyor.

Ama AK Parti iktidarı ve başında lider olarak şimdiye kadar görünen her ne kadar Erdoğan ise, tek başına bunu başaramamıştır.

Gerçekten her ne kadar halkın teveccühü Erdoğan’ın ciddiyetine yönelik ise de Erdoğan’ın etrafındaki lider kadro bir ekiptir, bu ekip güç birliği yaparak, kafa kafaya vererek, halktan almış oldukları yetkiyi bugüne kadar kötüye kullanmamışlar ve Türkiye’yi bir yerlere getirmişlerdir.

Bu ekibin başında her ne kadar Erdoğan görünüyor ise de ki öyledir.

Ama Gül de hiç de ondan geri değildir.

Keza Sayın Arınç da öyledir.

Yalnız, unutmayalım ki siyasi düşünce ve dış politikada başarı gösteren Ahmet Davutoğlu da bu ekibin bir ferdidir.

Bana göre bu ekibi başarıya ulaştıran, dış siyasette en büyük rol oynayan da Davutoğlu’dur.

Davutoğlu, milletvekili olmadan önce partinin ilk kuruluşunda Erdoğan’ın başdanışmanlığıyla, Erdoğan’ı yanlış yönlendirmediğinden, taşıdığı kişisel kariyerin ağırlığıyla Erdoğan’ı da halka karşı gerçek bir lider durumuna getirmiştir.

Zira tarih boyu devlet büyüklerini büyüten de küçülten de etrafındaki danışmanlar olmuştur.

Sayın Ahmet Davutoğlu’nun bu danışmanlığını ve düşünce gücünü hep bilimsel olarak ortaya koymuş ve bu sayede kendisi sadece danışmanlıkta değil, milletvekili olarak seçilmiş, Bakan olmuş ve dış politikanın başarısını dosta-düşmana göstermiştir.

Kısacası AK Parti’yi 12 seneden beri halkın teveccühüne mazhar kılan, yalnız bireylere dayalı değil, lider kadrodaki birleşen ekiptir.

Ve bu ekip elbette ki parti içinde intihap edilmiş (seçilmiş) bir ekiptir.

Bu ekibin içinde gerek Erdoğan olsun, gerek Davutoğlu olsun, bunların siyasi teamülü Türkiye’yi buraya getirirken, onların içinden de seçilmiş en seçkin insan da Davutoğlu’dur.

***

İnanıyorum ki Ahmet Davutoğlu, keskin kabiliyetiyle partiyi artık Yüzde 50’lere değil, yüzde 55 ve 60’lara götürecek şansa sahiptir.

Zira Davutoğlu, gençliğinden bu yana sosyal hayatında olsun, öğrencilik hayatında olsun, ailevi işlerinde olsun, tıpkı Erdoğan gibi zerre kadar misyonundan taviz vermemiş, doğru yönü gösteren pusulasını eğri tutmamıştır.

Bu itibarla, yolun açık olsun diyoruz, Allah yardımcın olsun.

Amma tüm her şeye rağmen her zaman dostça söylediğimiz gibi, devlet büyükleri bir yere tırmandıkları zaman etrafını daima çıkar grupları, kişisel rant peşine giren insanlar, pozisyondan pozisyona, kılıktan kılığa girerek, her şeye bir kılıf uydurarak, bir yerlere gelmek için yanlış yönlere yönlendirmeye çalışıyorlar.

Ümit ederiz ki Sayın Davutoğlu bunun üstesinden de gelecektir.

Allah ede kurmak istediği Bakanlar Kurulu’nda partinin içinden en seçkin, en değerli, gerçek manada muhafazakâr, şaibelerden uzak, pırıl pırıl insanları seçecek ve Bakanlar Kurulunu oluşturacaktır.

Bu ümitle ve bu inançla her attığı adım, milletin teveccühüne mazhar olacak ve her gün biraz daha bu halkın kalbinde taht kuracaktır.

Biz bunları söylerken, yanlış anlaşılmasın.

Geçmişe yönelik herhangi bir imada bulunmuyoruz.

Söylediklerimizin mefhumu muhalifi de olabilir ama Sayın Erdoğan çok iyi bir inanca sahip olmakla beraber, ne yazık ki özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki bazı şaibeli çevrelerden kendini ve partisini uzak tutamadı.

Bu tür insanlar, o bölgede kendi yakın çevrelerinden oy alamadıkları halde, hep zeytinyağı gibi daima su üstüne çıktılar ve bir yerlere geldiler.

Hep okyanus değil, takyonos oldular.

Yani taşıyamadığı ruhun gerçek yüzünü gösteremediler, takiyecilikle, hükümetin ve iktidarın kilit yerlerini işgal edebildiler.

En derin saygı ve sevgilerimle.