ALTI OKLU REJİM TARİH OLUYOR!
Eklenme: 10/3/2011 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar. "Artık yepyeni bir Türkiye" diyoruz. Kansız, kedersiz, işkencesiz, baskısız, saldırısız bir Türkiye Zira yepyeni bir anayasa söz konusudur. Halkın anayasası! Darbeci cuntanın, vesayetleri dışında bir anayasa.. Kemalizmin, laikliğin tersyüz edilen şekli, cumhursuz cumhuriyetin varlığına artık paydos diyeceğiz. Artık hesap soran ve sorgulayan devlet değil, halkına hesap vermek mecburiyetini hisseden bir devlet varlığı söz konusu olacak. Yıllardan beri meşhur altı oklu CHP rejimi ümit ediyoruz ki artık tarih olacak. Onun için sevinçliyiz. Bu altı oklu rejimin kurucusu ve koruyucusu hala da kimliği ve inancı bilinmeyen, meçhul bir kimliğe sahip İsmet İnönünün, imanımızın altı şartına karşı bir alternatif olarak Anadolu insanına yutturduğu altı oklu rejime artık paydos denilmelidir. Zira bu altı oklu rejim Türkiye insanına yıllar yılı kan kusturmuştur.

* * *

Dininden, dilinden, inancından, tarihinden, kültüründen, ekonomisinden teknolojisine kadar, her şey ama her şeyi yok etmiş, baskıcı bir rejimin, bir ideolojinin, bir partinin vesayetinde değil, artık yeni altı ilkeli bir anayasa ile Türkiye tanışacaktır. İki gün önce 24. Dönem Büyük Millet Meclisinin açılışında Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gülün yaptığı konuşma gerçekten tarihi bir konuşma ve devlet adamına yakışır tarzda ümit veren bir konuşmaydı. Sayın Gül, yeni anayasa için Meclise altı temel ilke önerdi. Bu altı ilkenin başını çeken en önemli kavram şu ifadeden ibaret oldu; "Anayasa; ideolojilerin değil, milletin mührünü taşımalı. "Altı oklu rejime alternatif olarak belirtilen altı ilke şöyle; 1-Yeni anayasa hiçbir özel fikrin, partinin, ideolojinin ve herhangi bir doktorinin damgasını taşımamalı, olması gereken tek mühür ve tek imza milletimizin olacaktır. 2-Anayasa esnek ve özgürlükçü bir cevher ve karaktere sahip olmalı, esneklik; kuralsızlık, temel ilke ve hassasiyetlerin aşındırılması değildir. 3-Sadece temel ilkeleri belirleyen, detayları kanunlara bırakan ve ilerlemeye izin veren bir anayasa olmalı. En önemli ölçü evrensel standartlar olmalıdır. 4-Hak ve hürriyetler; eşit vatandaşlık temelinde güçlendirilip, teminat altına alınmalı, farklı siyasi çizgileri zapt altına alma anlayışından kaçınılmalı. 5-Yeni anayasa hesap soran değil, hesap veren devlet anlayışını yansıtmalı. Devlet; kendi milletinin hizmetinde olduğunu unutulmamalı. 6-Vesayeti örtülü bir şekilde başka organlar aracılığıyla sağlamak yerine açık şekilde halkı, tedavi eden bir anlayış hâkim olmalı."

* * *

Evet, sevgili dostlar. Yeni dönemin açılışını yapan Cumhurbaşkanı Sayın Gülün konuşması; ferahlatıcı, umut verici, sevinç veren bir konuşma. Yıllardan beri "böl-parçala-yut" gizli ve piyon bir ideolojinin hegemonyasından kurtulmak isteyen halk artık uyanmıştır, uyanmalıdır, meşru zeminde hakkını arayarak dirilişe ve direnişe geçmelidir. Yakın tarihimize baktığımızda, özellikle yöremiz olan Güneydoğu Anadolu (eski deyimiyle Kürdistan) bölgesine yapılan mezalimin arkasında duran şer güçlerin artık önü kesilecektir. Akşam bir ideolojiye hizmet eden, sabah başka bir derede yürüyen birçok okumuş diplomalı cahilleri gördük. Artık bunların kandırmaca hallerine de halkça göz yumulmamalıdır. İrdelenmelidir ve peşini bırakmamalıdır. Diyarbakır Barosu eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu; Yıllar yılı PKKya avukatlık yapan ve acımasız bir şekilde devleti ve hükümetleri eleştiren, hatta yargıya "faşist yargı" diyen bu insan bakınız, bugün Cumhuriyet Halk Partiye İstanbul Milletvekili olarak totodan çıktı. Ve bugün o altı oklu rejim partisinin Genel Başkan Yardımcılığın yapmakta. Demezler mi, yahu bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Demek, anlaşılan odur ki, kök olarak aynı anlayış bir yerlerde birleşiyor. Zahiri halde kavgalı ve ayrı bir görüntü veriliyorsa da; ama kesinlikle hiç de öyle değildir. Temelde aynı ideoloji, aynı fikir! Yalnız rant söz konusu olduğu takdirde hemen kılık-kıyafet değiştirilip, başka vaziyet alınır. Öbür taraftan yıllar yılı PKKya Abdullah Öcalana kalmadık, acımasız lafları söyleyen ve hatta kitabında Abdullah Öcalanı bir MİT ajanı olarak yazan, devlet adamı olarak açıklayan dostumuz Altan Tan (!) bugün PKKnın arka bahçesi durumunda olan bir siyasi partiden milletvekili olarak seçilip Meclistedir. İşte altı oklu rejimin, vesayetli bir anayasanın varlığıyla tüm işler alt üst oluyor.

* * *

Bakınız, bu altı oklu rejim sayesinde yıllar yılı olaylar tersyüz edilmiştir. Kimlikler gizlenmiş, karakterler bir yerlerin arkasına sığınmış ise de; ama gün gelmiş tüm gerçekler ortaya çıkmıştır. Yıllardan beri yazıyoruz, TSK bünyesinde acımasız, baskıcı generallerin varlığını.. Faşizan tutumlarıyla milletin inancıyla ters düşmüş ve işleri güçleri İslam dinini kötüleyip, Marksist, Leninist, enternasyonal bir sosyalizm şebekeleri durumuna gelmiştir. Kemalizm gölgesine saklanmış, Atatürkçülük zırhına bürünmüş, bu millete çok büyük olumsuzluklar yaşatmıştır. Maddi ve manevi zarar söz konusudur. Bir önceki günkü yazılı medyanın bazı sürmanşetlerine baktığımızda, özellikle Bugün gazetesinin mavi zemin üzerine sarı büyük puntoyla yazılan haberde şöyle deniliyor. Gerçekten çok ibret verici.. "İŞTE ÖLDÜREN İTİRAFLAR" "Gerçekler halktan gizleniyor, iki buçuk çapulcuyu on binlere çıkardılar, çıkarım Genelkurmay Başkanı emir verdi derim" ESRARENGİZ OPERASYONLARIN KİLİT İSMİ "JİTEMin kurucularından Binbaşı Ahmet Cem Ersever, bölücü terörle ilgili esrarengiz operasyonların içinde, 1993e kadar yer aldı. Mart 1993te amirleriyle ters düşüp JİTEMdeki görevinden ve ordudan istifa etti. Gerçekleri açıklamaya başlayınca askeri yargıda açılan davayla gözdağı verildi" Ve eninde sonunda kendisi de JİTEMin bünyesinde oluşan faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Bakınız, devlet çarkı nasıl işlemiş, altı oklu rejimin sayesinde. Sürmanşetinden sonra aynı gazetenin manşetine bakıldığında şöyle yazıyor; "BİR SÜRÜ PİSLİK HEPSİNİ AÇIKLARIM" "Erseverin Albay Kurtuluş Ö. ve Celal isimli muvazzaf subay ile yaptığı telefon görüşmelerinde dehşet veren ifadeler kullanılıyor. Ersever: Ben de dedim, bir sürü pislik açıklarım. Kurtuluş Ö. Evet. Ersever: Generallere şunlara bunlara Hepsini dedim sayar dökerim onları. Kurtuluş Ö. Evet. Ersever: Ben bu mücadeleyi yürüteceğim. Kurtuluş Ö: Kendine dikkat et anacığım"

* * *

Aynı gazetenin Pazar günü yayınlanan sürmanşetine baktığımızda sivil görünümlü iki fotoğraf yan yana. Cem Ersever ve Mustafa Deniz yan yana ama ikisinin de katilleri bir devlet sırrı. Sürmanşet şöyle; "ÇOCUKLARIMIZ ÖLMEYE DEVAM MI EDECEK?" Başlıklı sürmanşette kullanılan resmin üzerine sarı harflerle yazı şöyle devam ediyor; "Amirleriyle ters düştüğü için JİTEMden ve ordudan istifa eden Cem Ersever, öldürülmeden önceki şok ses kayıtlarında kendi ifadesiyle bir sürü pisliğe ışık tutuyor. Yine yalan söylüyorlar Ersever: Herifler, her zamanki yalanlarını söylüyor. Sana Ayın 20sinde bunlar başlayacak diye demedim mi? (X) Şahıs: Başladılar zaten. Ersever: Devlet bilmiyor muydu ayın 20sinde PKKnın eyleme geçeceğini? Abdullah Öcalan telsizden direk emir vermedi mi herkese? Tedbir alsalardı. Herkes biliyordu bunu"

* * *

Bir de yeni anayasa yapılırken, "Atatürk Milliyetçiliği" kavramının ne kadar tehlikeli bir kavram olduğu hissiyle yola çıkılsın ve yeni bir kavramla değiştirilmeli. Bir de "laiklik" kavramına da gerçek ve açıklayıcı bir kavram getirilsin, yoksa rasgele "laiklik" kavramının yanlış tefsiri birçok yönüyle tehlike yaratabilir düşüncesindeyiz. En derin saygılarımla.