BAŞBAKANIN BÜYÜK HAYKIRIŞI!
Eklenme: 9/6/2012 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün Başbakanın, AK Parti Genişletilmiş İstişare Toplantısında yaptığı konuşma gerçekten doyurucu, tarihi nitelik taşıyan ciddi bir konuşmaydı.

Ülke çapında yaşatılan PKK terör ihanetinin karşısında üzülen ve ümitsizleşen halk büyük öfkeyle teröre lanet yağdırırken, Sayın Başbakan Erdoğanın da dün,Türkiye ve dünya kamuoyuna yaptığı çağrı ve sesleniş yerle göğüyle beraber kinatı çınlattı.

Yerden göklere kadar yükseliş yapan bu sesleniş, herkesi memnun etti ve ümitlendirdi.

İşte yeri-göğü çınlatan bu sesleniş, bir öfke seslenişinden öte çok büyük bir uyarı olmalıdır.

* * *

Yıllardan beri Türkiyede, özellikle Güneydoğuda dökülen bunca masum insanın kanı yetmiyormuş gibi bir de kulağımızın dibinde Suriyede yapılan mezalim, hançer gibi..

Zalim ve deccal Esedin acımasızca masum Müslüman insanlara karşı yaptığı katliam kesinlikle PKK terörüne eşdeğerdir diyen Başbakanın bu sözleri ruhi derinliklerinden çıkan haklı bir sesleniştir.

O nedenle diyorum ki; herkes ama herkes Başbakanın bu sesine kulak vermelidir.

çünkü Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gelip giden hiçbir Başbakan, özellikle 3040 yıldan beri Türkiyeyi karanlıklara götüren terör döneminin hiçbir başbakanı böylesi samimi konuşmalar yapmamıştır.

Böylesine ciddi bir mücadele verildiğine de rastlanmamıştır.

İnanın, Başbakanın konuşması esnasında ağzından çıkanlar kelimesi kelimesine ve o haykırış şekline, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki boşuna değildir..

Bu ses milletin sesidir, beklentisidir ve arzusudur.

Öyle inanıyoruz ki;

Başbakanın şimdiye kadar böylesine ciddi konuşmalar yapmaması parti bünyesindeki bazı çıkarcı, Statükocu, kendi menfaatini ön planda tutan insanların yanıltmaları neden olmuştur.

Mühim olan, yükselen bu ciddi ve samimi sesin gerçek anlamı PKK terör örgütüne yönelik olmaktan daha fazla içimizdeki resmileşen özellikle TBMMne gidip, üyelik sıfatını taşıyan gerek ana muhalefet partisi lideri olsun, gerek BDPliler olsun, bunların birer fitne unsuru durumunda olmasının tespit edilmesinin örneğidir.

* * *

Başbakanın dünkü dile getirdiği tespitleri bırakın bizler ve ahaliyi, yerle gök buna şahit olup, onaylamaktadır.

CHPnin, Rafız bir mezhebe mensup Erzincan eski Başsavcısının şimdi Denizli Milletvekili olan meşhur İlhan Cihanerin Hataya yerleşen Suriyeli mülteciler için, Hataylılara seslenmesi..

Ve; Bunlara ev vermeyin, barınak vermeyin, bunlar geri dönsün açıklamaları, yenilir-yutulur değil.

Tam bir provokatif söylem!

çağın Firavunu, her gün biraz daha nemrutlaşan ve CHPnin de aynı anlayışı taşıyan bir örgüt olması hasebiyle ne kadar acımasız ve hıyanetlikler içerisinde olduğu hakikatı her gün biraz daha kendini açığa vuruyor.

Apaydın kampına yönelik attıkları naralar ve o insanlara karşı takındıkları tavır, Suriyedeki Beşar Esedi aratmıyor.

Sanki TBMMde Esedin bir nevi temsilcilik bürosu açılmış.

Ve bu eksende faaliyet yürütülüyor.

O nedenle;

Başbakanın bu tespitleri doğrultusunda CHPnin lideri Kılıçdaroğlu olsun, dağdaki eşkıyalarla karşılaşıp el sıkan meşhur BDPnin eş başkanı Selahattin Demirtaş olsun veya ulusalcı medyanın satılmış kalemleri olsun, her kim olursa olsun, Başbakanın dünkü konuşmaları paralelinde kendilerini artık halkın pençesinden kurtaramayacak durumda olduklarını anlamalıdırlar.

***

Sormazlar mı, beyler Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Bir yandan kendinizi demokratik usuller içinde biçimlendirerek, halkı kandırıp, meşru zeminde halktan oy alıp meclise giriyorsunuz?

Öbür yandan adeta ırkçı, mezhepçi, Marksist anlayışın paralelinde halka karşı tavır alıyorsunuz?

Ramazan demeden, bayram demeden, seyran demeden, bebek katillerinin yanında yer alıp, savunucusu durumuna giriyorsunuz?

İnanın, gerek iktidar partisi olsun, gerek muhalefetteki MHP olsun, başta ana muhalefet partisi lideri olmak üzere bunlara bir meşruiyet hakkını tanırlarsa, bilsinler ki, halk nezdinde itibarları sıfırlanır.

Başbakanın dünkü konuşması paralelinde milletin hissiyat ve arzularına tercüman olmazlarsa, TBMM bunlar hakkında gerekeni yapmazsa o zaman Başbakanın bu konuşmaları da fiyasko olur..

Böyle bir hal-i vaziyet karşısında halk büsbütün ümitsizleşir..

Bir daha da AK Partiye de, MHPye de ne de TBMMne güven teşkil etmez!

İtibar da etmez!.

***

Şunu umit ediyorum;

Dünkü konuşmayla Başbakan artık kimin ne renkte olduğunu, velev partisinden dahi olsa birçok şahsiyetlerin gerçek kimliklerine muttali olmuştur.

Zaten bu vaziyeti gördüğü içindir ki partinin bünyesini temizliyor.

Kirli zihniyete sahip olanlardan arındırmak için de, gayret sarfetmektedir.

Süleyman Soylunun partiye katılması..

Numan Kurtulmuşun katılma aşamasında olması..

Tüm bunlar; yeniliğin ve temizliğin birer göstergesi olsa gerek.

Bu seyir ikmal olduğu müddetçe işte o zaman AK Parti, gerçek bir AK Parti olur.

Alnı açık başı dik bir mertlikle; tüm fitne unsurlarına karşı mücadele edebilir..

* * *

Gelelim;

4+4+4 Eğitim politikasına!

Milli Eğitim Bakanlığının son eğitim politikası Türkiye açısından bir milattır.

Büyük ve tarihi bir aşamadır, ciddi bir çalışmadır.

Ne var ki;

Yine fitne, fesat ve şer yapıya sahip zihniyet, karşı tavır içerisindeler.

Gayeleri; Milli Eğitim camiasını yeni bir kaosa sokmaktır.

Ama boşunadır diyorum!

AK Parti iktidarının bu tür yenileme ve ciddi bir tecdit girişimi inşallah Türkiye için ileriye yönelik uzun mesafeli bir kazanç olur.

Genişler ve süreklilik kazanır.

Zira bir toplumun varlığı için, bir ülkenin bütünlüğü için, bir devletin bekası için eğitim ve öğretimin milletin kültürü paralelinde olmalıdır.

İnancı paralelinde olmadıkça o millet hiçbir yere varamaz.

O ülke bütünleşemez, o devlet bekasını koruyamaz.

***

Yıllardan beri altı oklu CHP rejiminin gölgesinde yaşaya gelen bu milli eğitim politikasının sonucu değil midir ki, bu eğitim fabrikasından çıkan okumuşların kaçta kaçı yararlı bir gençlik potansiyeli olabilmiştir?

Bize göre hiç.

Gece hayatını sokaklarda dolaşarak geçiren, tavuk kesercesine insanları acımasızca öldüren, kan döken herhalde dağdaki çoban değildir, tarladaki çift süren çiftçi değildir, alın teriyle kazanıp ticaret yapan iş çevrelerinin çocukları değildir..

Demek ki; olsa olsa BDP anlayışını taşıyan, CHPnin inkrcı, Marksist anlayışını taşıyan rejimin mahsulüdür.

Bu nedenle yine de Allaha şükür bu millet böyle bir Başbakanı içinden çıkarıp, devletin başına getirmiştir.

Bunun şansını yaşıyorsa, o da Allahın bir lütfü olmalıdır.

* * *

Burada bunları dile getirirken, kesinlikle herhangi bir siyasi düşünce içerisinde olmadığım gibi, hiçbir partiylende bağlantım yoktur.

İktidar partisiyle de yoktur.

Samimiyetimle ifade edeyim ki Başbakanla uzaktan yakından hiçbir yakınlığım da söz konusu değil, olmamıştır da.

Ama bir vicdan muhasebesi paralelinde objektif düşünen bir vatandaş olarak bunu kaleme alma zorunluluğunu hissediyorum.

Zira ülke yanıyor, halk kan ağlıyor.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

İki komşu ülkemiz olan Irak ve Suriyenin halini görüyorsunuz.

Bu her iki ülke komşumuz olduğu kadar, tarihi İslam kardeşliği noktasında bağımız da vardır.

Bundan yüz sene evvel cihanşümul bir devletin himayesindeydiler.

Birer parçalarıydı.

Ama ne çare ki dağılan kocaman o Hilafet-i İslamiye sonucunda bu ülkelere yerleşip, bu ülkeleri istila edip birer sömürge haline getiren haçlı emperyalistler ve Siyonist Yahudi keferelerinin ittifakıyla, Türkiyede olduğu gibi bu ülkelere de değişik isimler altında küfrünü, ilhadını gizleyerek, Marksist, Leninist, Komünist piyonlar devletlerin başına getirildi.

Başta ırkçılık anlayışının hkimiyetiyle İslamiyeti yok etmeye çalıştılar.

Bu her iki ülkeye yerleşen baasçılık rejimi, 5060 sene içerisinde milletin ve ülkenin altını üstüne getirdiler.

Bu her iki ülkedeki baasçılık anlayışı Türkiyedeki tarihi altı oklu CHP ile aynı paralellik içinde olup, ırkçı, bölücü, Turancı, Ergenekoncu olmaktan daha öte Laiklik, Atatürkçülük, Kemalizm gibi birer fitne unsurlarını bu Müslüman camianın başına bela ettiler.

***

Hala da Türkiye başta olmak üzere, Suriye ve Irak gibi diğer Ortadoğu İslam ülkeleri, bir türlü bu sömürücü zorba, komünist fitnelerden kendilerini kurtaramıyorlar.

En acı tarafı da, ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu gibi şovmen insanlar kendilerini sureti haktan göstererek, ülkelerini nice meçhullere doğru sürüklemektedirler.

En derin saygılarımla.