BATI HEGEMONYASI TÜRKİYE’Yİ DURDURAMADI!?
Eklenme: 9/21/2020 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü yazımızın ana stratejisi, temel dayanak noktası Batı medeniyetinin çöküşüyle Türkiyenin uyanışı ile ilgilidir.

Ama öncelikle, Cumhurbaşkanı Erdoğanın, Doğu Akdenizdeki gelişmelerle ilgili açıklamalarına bir bakalım.. Malum, uzun bir süredir, diş politikanın gündemi..

Ki, Batının da, Türkiyeye karşı nasıl bir hasımane içerisinde olduğunu bir kez daha gösteren bir gelişme!

İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğanın Sabah Gazetesinin manşetine yansıyan; Asırlık Uyanışımı Önlemeye çalışıyorlar başlıklı takdire yaşan o açıklaması!

Ne diyor Erdoğan?

Suriyeden Libyaya, Doğu Akdenize kadar verdiğimiz mücadelenin başarıya ulaşması, hayati bir öneme sahip.

Biz şimdiden 2053, 2071 Türkiyesini inşa etmenin hazırlıklarına başladık.

Ülkemizin her adımını engellemeye gayretlerinin gerisini de işte bu yürüyüşü rayından çıkarma niyeti var.

Türkiyeyi yeniden kendi iç meseleleriyle boğuşan bir ülke haline getirerek asırlık uyanışımızı engellemeye çalışıyorlar.

Milletimiz bu oyunu görerek, her saldırıda istikbaline sahip çıkma iradesini ortaya koydu.

***

Yeni Şafak Gazetesinde ise benzer bir manşetGazete, Cumhurbaşkanı Erdoğanın açıklamasından bir cümleyi başlığa çıkarmış..

Dünya 5ten büyüktür.. Ve artık Türkiye ekseni vardır. Dünyanın en güçlü sesi artık konuşacak?

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğanın bu açıklamalarından anlaşılıyor ki, emperyalist hıyanet şebekelerinin çalışma şekli, yüz elli seneden günümüze dek nasıl devam etmişse, bugün de aynı strateji içerisinde devam etmektedir

Elbette ki bir devlet büyüğü olarak Erdoğanın ortaya koymuş olduğu teşhis yerli yerindedir.

Denir ya elin gavuruna, gereken cevapları ve dersi veriyor..

***

Bakınız, deneyimli kalem sahibi Yusuf Kaplan hoca, bu minvalde dün bir yazı kaleme almış

Borrellin uyarısı: Batı hegemonyasının çöküşü ve Batılıların korkusu başlıklı yazısının içeriği doğrusu çok dikkatimizi çekti.

Neden mi?

çünkü, çok önemli tespitleri var

Tespitlerin muhtevası, Türkiyenin ve tüm İslam dünyasının geleceğini adeta müjdeliyor.

Şöyle ki;

Tarihin kırılma anlarından birinde yaşıyoruz; yaklaşık yarım asırdan fazla süren bir kırılma momenti, bir tarih dönemin veya Batı hegemonyasının bitiş nı bu. Bütün kırılma nları, yeniden-kurulma zamanlarıdır aynı zamanda.

İslm dünyasında postkolonyal süreçte Batılıların güdümünde, Batıcıların gönüllü acentalığıyla uygulanan (özellikle Arap milliyetçiliği ve Kemalist ulusçuluk) gibi Batıcı projelerin çökmesi, aksine, İslm söylemlerin Fastan Malezyaya kadar İslm dünyasının en güçlü entelektüel, sosyal ve siyas aktörleri katına yükselmeleri, Batılıları ve acentalarını ürküttü; bu, Batılı emperyalistlerin derhal Soğuk Savaşı sona erdirmelerine, terörle mücadele olarak adlandırılan postmodern, sinsi bir stratejiyle İslm dünyasının yeniden İslm bir yörünge etrafında buluşmalarına içerden ve dışardan geliştirilen stratejilerle darbe vurmalarına yol açtı.

***

İslmla postmodern savaş süreci olarak adlandırdığım bu süreç, veklet savaşlarıyla yürütülüyor ve belli bir başarı kazandı ama sonuçta Irak, Suriye, Afganistan işgal edilse de, Mısırda darbe yapılsa da, Türkiyede darbe girişimi denense de, sonuçta, hem Türkiyenin darbe girişimini destansı bir mücadeleyle püskürtmesiyle hem de savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirmesiyle beklenen başarıyı elde edemedi: Türkiyeyi durduramadı.

Batı hegemonyası, bir kaos sürecinden geçiyor, büyük bir kırılma yaşıyor. Borrell ve benzeri Batılı devlet adamları, stratejistler, Batı hegemonyasının çöküşünün nasıl önlenebileceği ve yeniden kurulabileceği sorunu üzerinde kafa yoruyorlar. Kapitalizm çine yerleşerek hegemonyasını sürdürecek gibi ama Batı hegemonyasının sonunu da getirebilir bu süreç.

* * *

Sevgili okurlar

Kaplanın bu tespitlerine katılmamak mümkün değil.

Ve biz şimdiden siz değerli okurlarımızın tanıklığıyla, bunu burada müjdeliyoruz.

Türkiye, bundan elli sene evvelki Türkiye değil.

Yüz sene evvelki Türkiye de değil.

Yüz elli sene evvelki Türkiye hiç değil.

çünkü, geçmiş yüz elli sene içerisinde Türkiyede yaşananların yüzde 70i, hatta yüzde 80ini diyebiliriz ki siyasi alanda hiçbirisi milli olamamıştır.

Milli değerleri kapsamamıştır ve değer de verilmemiştir.

Zira, milli kültürümüzü, tarihimizi kalkınma adı altında sürekli yozlaştırma planları ortaya konulmuş, buna dair yola çıkılmıştır.

***

Geride bıraktığımız tarih safhasında hep bin yıllık kültürümüze el atılmıştır

Özellikle, Osmanlının son dönemlerinde, yani 1800lü yıllardan başlamak üzere..

Ki bugün dahi, hep devletin bünyesine sızdırılmış devşirme anlayışların hkimiyeti söz konusu olmuştur.

Haçlı Emperyalistler..

Fransa kökenli gizli Siyonistler..

İçteki satılmış piyonlar

Birer üçlü çete olarak, devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz ederek, sızmışlardır

Hakimiyet, onların elinde olmuştur..

1800li yıllardan tutun da, 1923lere kadar

Hatta diyebiliriz ki, 1950lere kadar, Türkiyenin yönetiminde, sisteminde hükümran olmuşlardır!.

Nitekim, kirli hegemonyanın dayatmaları, tek parti şeflik ve dipçik döneminde bu millete yaşatılmıştır.

Tarih bize bu geçmiş sürece yönelik gerçeği okutuyor.

O tarihte, Arap dünyasının kavmiyetçilik ve ırkçılık anlayışının varlık nedeni, bugün görüyoruz ki yüce İslam dinine karşı konulan gizli ittifakın ön planlarıymış

İşte Birleşik Arap Emirliklerinin ajan piyonlarının hali bize bu gerçeği anlattığı gibi, tescillendiriyor..

Keza görünen odur ki Türkiyemizde de neredeyse yüz yıldan beri Kemalizm ve sekülarizm adı altında aynı minval üzere stratejiler ortaya konulmaktadır

Ki, Türkiye insanımızın milli varlığı ve bütünlüğünün sürekli tehdit ve tehlikelerin cenderesinde olması, buna delalettir

Kültür emperyalizminden tutun da ahlaki çöküntülere kadar!

***

Sosyal hayattaki dağınıklık..

Fuhuş, uyuşturucu, fakr-ü zaruret!..

Hele ki, aile bölünmüşlüğü

Saygı, sevgi, aile birliği ve dirliği denir ya hak getire..

Erkek ayrı bir yolda, kadın ayrı bir yolda!

çocuklar sokakta

Kadın sığınma evlerinde gencecik bayanların, varlığı..

Yetiştirme yurtlarındaki, çocuk sayısı!

Şiddet..

Cinayet..

Suç oranları inanılmaz bir boyutta..

Cezaevleri tıklım tıklım.. Yaşamın her alanı bir mafya sektörü

Sonuç itibariyle, bu milletin, Türkiyenin, bu ümmetin bu hale düşmesi sıradan bir hadise değildir!

***

Bakınız sevgili dostlar...

Cumhurbaşkanımızın çok güzel tespitlerine ve yerinde müdahalelerine rağmen bir türlü, yaşanan bir travmatik halimiz, önlenemiyor..

çözüme dair, adımlar şifa bulucu olmuyor

Vaziyet, hükmen bize şunu anlatıyor.

Ne yazık ki, Türkiye hala batı emperyalizminin, gizli Siyonist teşkilatının bize enjekte ettiği kültürlerin boyunduruğu altında bulunuyoruz..

Ne ülke ve ne de millet olarak; kendimizi bu zehirden ve bağımlılıktan arındırabilmiş değiliz!

Toplumun yüksek kesimi, onların ahlakını ve kültürünü, örf adet ve geleneklerini yaşamaktadır

Millet ve ülke olarak; milli bir şahlanış, diriliş içerisinde olmamız lazım..

Yani, özümüzü yakalamalıyız..

***

Hiç kuşkusuz ki, AK Parti iktidarı döneminde Türkiye çok ciddi merhaleler katetti..

Özellikle de, gelişme ve kalkınma adına

Köprüler, tüneller, yollar yapılıyor..

Hastaneler.. Okullar.. Havaalanları.. Barajlar Yeraltı ve yer üstü zenginliklerin, ortaya çıkarılması

Teknoloji..

Sanayi..

Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğanın liderliğinde, son 15-18 yıl içerisinde aldığı yol tarihseldir.. Cumhuriyet tarihinden, AK Parti iktidarın ilk gününe kadar; bugün yapılanlar yapılmamıştır..

Bugün misli misli yapılmıştır

En önemlisi de, Türkiye bir asra yakın Batıya, Emperyalizme, Siyonizme el pençe duruşu artık yok..

Emir almıyor

Figüran değil..

Bilakis, emir veren, başrolde oynayan, bir ülke konumuna geldi..

Buda, Cumhurbaşkanı Erdoğanın yüzü suyu hürmetinedir?

Onun için yazımıza başlık olarak, BATI HEGEMONYASI TÜRKİYEYİ DURDURAMADI!? diyoruz

Allah Cumhurbaşkanımıza sağlık verirse, daha da büyütecektir ülkemiz

***

Tabi şunu da, buradan not düşerek aktarmak istiyorum..

Denir ya, dost acı söyler..

Buradan ilgili ve yetkililere, seslenerek diyorum ki..

Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki il ve ilçelerimizde mutlaka ve mutlaka iyi, sağlıklı, şaibesiz, sürgüne tabi tutulmayan yöneticilerin gönderilmesi şart ve elzemdir.

Özellikle Diyarbakırımızda siyaset alanında kişisel rantını düşünen ve devlet imknlarını kendi kişisel rantları doğrultusunda kullananlara artık yeter denmelidir

AK Partinin ve Cumhurbaşkanımızın misyonunu sahada icra edemeyen, etmekte imtina eden siyasilerin bilinmesini istiyoruz..

AK Partinin, bölgede istediği oyu, başarıyı elde edemeyişinin temelinde; siyasi yönde dost görünen iç düşmanlardır

AK Partinin içerisindeki, AKPlilerdir bunlar..

Onun için diyoruz ki, Cumhurbaşkanımız ve Bakanlıklarımız kişisel ranta dayalı bölgemizdeki siyasetçileri, mercek altına almaları gerekir.

Tabi ki, bürokrasiyi de!..

Yani seçilmiş ve atanmışlar, ehil ve liyakat ölçeğinde, görevlendirilmelidir..

Rant ve çıkar düşkünü birilerinin nam-ı hesabına makamlar, kurumlar, görevliler faaliyet göstermesin!

Halkı, milli değerleri önemseyenler yetkilendirilmeli!..

En derin saygı ve sevgilerimle.