BEDİÜZZAMAN DİYORKİ (3)
Eklenme: 4/2/2010 12:00:00 AM

"Zulüm, başına Adalet külahını (şapkasını) geçirmiş Hıyanet hamiyet livasını giymiş.. (hainlik koruma giysisini giymiş) Cihada beğ-i ismi takılmış. (zorbalık ismi takılmış) Esarete hürriyet namı verilmiş; Azdad suretlerini mübadele etmiş. (Zıtlara değişik yerler verilmiş) Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır. Aç canavara karşı tahabbub (saygılı olmak), merhametini değil bilakis iştahını açar. Hem de diş ve tırnağının kirasını da bedel olarak ister. Zaman gösterdi ki; cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil. Devletler, milletlerin savaşması beşeriyetin muharebesine dönüştürülmüştür. Zira beşeriyet esir olmak istemediği gibi ecir (kiralık) de olmak istemez. Onun için beşeriyetin yegâne kurtuluşu insan şeref haysiyetine yakışır hürriyettir. Hukukun üstünlüğü paralelinde var olabilmektir. Yani İnsani özgürlüktür. Haydutlaşmaya götüren sınırsız hürriyet elbette ki hürriyet değildir. Sivrisineğin gözünü yaratan, güneş sistemini dahi yine o yaratmıştır. Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir. Karıncayı emirsiz (yöneticisiz).. Arıyı yahsupsuz (öndersiz) bırakmayan kudreti ezeliye elbette beni beşeri insanoğlunu da Nebisiz Peygambersiz bırakmamıştır. O büyük üstat Bediüzzaman Hazretleri bilime dayalı böylece tespitlerini yaparken İslam dünyasının özellikle Türkiyenin bugüne dek başına gelebilecek büyük badireleri de tespit etmiş ve o günden bize bildirmiştir. O tespitlerini daha bir güzel dille bizlere anlatmaya çalışmıştır. Dersi ibret olsun diye.. Bize anlatmaya çalışırken 14. Şua isimli eserinde tespitini şöyle dile getirmiştir: "Bir tek gayem vardır o da mezara yaklaştığım bu zamanda İslam memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşların seslerini işitiyoruz. Bu ses tüm lem-i İslamın iman esaslarını zedeliyor.  Halkı bilhassa gençleri imansız bırakarak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahelem ile inşallah Allahın huzuruna gitmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki Bolşevikler olsun. Bu iman düşmanlarına karşı mücahade eden dindar kuvvetlerle elele vermek benim için mukaddes bir gayedir, beni serbest bırakınız. El birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına, kurtuluşuna ve memleketin imanına Allahın birliğine hizmet edeyim." Evet, sevgili can dostlarım. Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin görüş ve tespitlerine hayran kalmamak, katılmamak mümkün değildir. Canı gönülden bu tespitlere katılıyor ve hayran kalıyoruz. İşte üstadın seksen-doksan yıl önceki tespitleri günümüzü kelimesi kelimesine, harfi harfine yansıtmaktadır. Yazımın başında ifade etmek istediğim üstadın o veciz kelimelerinden birisi "Zulme, Adalet külahını giydirmek" hukuksuzluğa antidemokratik mezalime, küfrün ceberuti zorbalığına, hukuk ve adalet makyajını vererek kelime cambazlığıyla güzel ifadeler edip millete antidemokratik jakoben ahlaksızlığını yutturmaya çalışan zihniyet işte bu zihniyettir. "Hıyanet hamiyet livasını giymiş" vecizesinin manası devleti ve ülkeyi hain planlarla ele geçirip yıllardan beri terör odaklarına yem yapanlar.. Dost görünüp düşman muamelesi yapanlardır. İşte bu ifadesiyle bunları deşifre etmektedir. Zira devletimizin tüm imkân ve nimetlerinden faydalanarak bütçesini inanan cemaatlerin vergileriyle güçlendirip ama yanlış mecralara götüren hıyanet erbapları ne hazindir ki kendine kurtarıcılık ve kahramanlık süsünü vermişlerdir. Hala da vermeye devam ediyorlar. Yıllardan beri devlete zerre kadar faydaları olmayan tam tersine zarar veren ve ülkeyi karanlığa itenler maalesef yılların askeri vesayetinde palazlayan zihniyetler hala günümüzde dahi devletin önemli kurumlarını içten tahrip edip eline geçirmiş durumda. Onun için bugünkü iktidarın milli iradeyi temsilen yıllardan beri askeri vesayeti altında hazırlanıp millete yutturulan ve tümüyle insan temel hak ve özgürlüklerinden yoksun ihtilal bir anayasanın değiştirilmesine çalışan hükümete iftira edip "yargıyı ele geçirmek istiyor" diyorlar. Bunu diyen de ilginçtir ki muhalefet partilerinin bünyesinde veya medya mensuplarından öte devletin kilit noktasında bulunan önemli bazı bürokratlardır. İşte bunun içindir ki üstat yüz sene evvel bu tespitlerini yazmıştır ve dile getirmiştir. Allah ebediyen razı olsun. Evet, sevgili Söz okurları. Yıllardan beri sizlerle hasbi hal ederek paylaşmak istediğim birçok memleket meselelerini  bu köşeye taşımışızdır. Allah izin verirse yılmadan fütursuz bir biçimde memleketin çok önemli meselelerini aynı hızla bu köşede sizinle paylaşmaya devam edeceğiz. Diyarbakır Söz Gazetesinin dünkü nüshasında 1. sayfasının sağında ufak bir çerçeveye sığdırılmış şu haberi okudum: "JİTEME AĞIR CEZA" Haberi tekrarlaya tekrarlaya pür dikkatle okudum. Yine de aynı haberi burada özetleyerek sizinle paylaşmak istiyorum. "Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında beş kez görevsizlik kararı verilen 11 sanıklı JİTEM davasının dosyası yeniden Ağır Ceza Mahkemesine düştü. Genelkurmay başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının varlığını inkar ettiği JİTEM ile ilgili yargılama önümüzdeki günlerde Ağır Ceza Mahkemesinde başlayacak." Haber şöyle devam ediyor. "JİTEM davası Diyarbakır, Mardin, Batman ve Şırnakta çeşitli tarihlerde adam öldürme, kundaklama ve bombalama eylemlerini içeren aralarında JİTEM üyeleri Mahmut Yıldırım ve Abdülkadir Ayganın da bulunduğu 11 sanıklı JİTEM davası 11 yıldır görevsizlik sebebiyle mahkemeler arasında dolaşıyor. Dava Diyarbakırdaki adi suçlara bakan Ağır Ceza Mahkemesi ile Askeri Mahkeme arasında beş kez gidip geldi. JİTEM davası son olarak görevsizlik kararını veren 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Özet Yetkili Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin sanıklar kişileri adalete teslim etmek yerine faili meçhul biçimde öldürmeyi, yöntem olarak benimsemiş, silahlı örgüt şeklinde tanımladığı dosyanın 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar verildi." İşte sevgili dostlar. Bu haber gerçekten çok ilginçtir ve önemlidir. Umuyoruz ki geçmişe yönelik birçok önemli olaylara ışık tutacak, vicdanlı çok değerli Hâkim ve Savcılarımız yalnız olayın kıyısından köşesinden tutma değil tam detayına inerek ince eleyip sık dokuyarak birçok olaylara ışık tutacaktır. Doğrusu bu haber beni yaklaşık 6 yıldan beri Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının tozlu raflarında muattal kalan ve aynı dosya tıpkı anılan dosya dört defa Cumhuriyet Başsavcılığı ile Askeri Cumhuriyet Başsavcılığı arasında sirküle edilmiştir. Bu dosya yani 2006/19198 sayılı hazırlık dosyası.., Bu dosyanın konusu da 1998/153 esas sayılı dosyanın konumudur. Ama heyhat ne çare ki yazımın başında da dile getirmek istediğim gibi zulme adalet külahını giydirmek, hıyanete de hamiyet livasını giydirmeye benzer gibi geliyor bize.   Zira dosya zülfüyâre dokunur diye saklı tutulmakta olup hiç işlem görmemektedir. Bize göre bu dosyamız da anılan JİTEM dosyasının bir devamıdır. En derin saygılarımla.

NOT: Dünkü yazımda; 'Alem-i İslam' cümlesi yerine dizgi hatası sonucu 'Lem-i İslam' diye yazılmıştır. Düzeltir. Özür dileriz.