BU EZANLAR Kİ ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ!? (II)
Eklenme: 3/13/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi “Zafer ve Kahramanlıklarla” kazanılan Kurtuluş Savaşı, tabıatiyle milletçe kazanılmış milli bir gururumuzdur…

Milli bir İstiklal ve İstikbalimiz için kahramanca çarpışan aba ecdadımız, haçlıların ve Siyonistlerin zorbaca ülkemizi istila ve işgal etme hengâmında tarihi bir mücadele sergileyerek, zafer elde etmişlerdir…

Milletçe o saldırgan düşmanlar, vatan sathından kovulmuştur…

Mağlup edilmiştir, yenik düşürülmüştür ve denize döktürülmüştür.

Doğusuyla, Batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, bir millet olarak, bir bayrak olarak, bir vatan olarak, yekvucüt mücadele edilmiştir.

Hepsinden daha fazlasıyla bir Allah’a, bir Peygamber’e ve bir kıbleye inanan bir milletin haykırışı neticesinde ülkemiz haçlıların çukurundan kurtulmuş ve o bataklık kurutulmuştur.

Zira o imanlı ecdat, o kahraman asker, o mücahit halk, küfrün, haçlının, Siyonistlerin hiçbir zaman İslam’a ve Müslümanlara dost olamayacağını bizden çok daha iyi gördükleri için, ileri görüşe sahip insanlar oldukları için; hemen savaşı tercih etmişlerdir...

Ve ülkemizi haçlıların kirlenmesinden kurtarmışlardır…

Pek tabi ki, vatan sath-ı mailinde ayaklanan, inanan bir kahraman milletin oluşturduğu ordusuyla bu zafer gerçekleştirildi.

Bu zafer bir-iki kişinin başarısıyla kazanılmamıştır.

Yekvücut olarak TSK ordusu olarak bilinen insanlarla kazanılmıştır.

***

12 Mart 1921’de milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy tarihi bir gerçekle "İstiklal manzumesini" kaleme almıştır ve TBMM’nde kabul edilmiştir.

Ondandır ki buna “İstiklal Marşı” deniliyor, “Milli marş” deniliyor.

İşte o marşın başucunda bulunan bazı mısraları cuma günü sizinle paylaşmıştık, bugün de paylaşıyoruz.

Zira Akif’in söylemleri “İstiklal Marşı” olarak algılanıyor.

Ama ne yazık ki tüm bunlar her nedense hiçe sayılıyor?

1923’te arkasında cumhurun bulunmadığı bir cumhuriyet kuruldu...

Ve bu cumhuriyetten sonra savaşan, omuz omuza veren o Anadolu’daki kahraman ecdadımız ve mücahitlerimiz, tamamıyla o yüce fedakârlıklarına rağmen hep geri "plana" atıldı….

Nerdeyse; "suçlu" olarak, gösterildi…

Haçlıların vesayeti ve hegemonyası altında oluşturulan bir Anayasayla; "kendi milletini" hasım olarak görmeye başladı…

Ki o anayasanın dibacesine hak, hukuk, adalet vs. gibi kavramlar konulduysa da, ama ne yazık ki hiçbir zaman, milli olunamadı…

Ve uygulamalar; "tam aksine", andidemokratik bir şekilde, icra edilmeye başlandı.

Öyle ki, Ezan-ı Muhammedi’nin mucizeli cümleleri değiştirilmeye niyet edildi?

Ki kafaya takmışlardı?

Nihayet 1932’de; "kafaya taktıklarını" gerçekleştirdiler…

Ezan-ı Muhammedi orjinalliğinden çıkarılarak, Türkçeleştirildi.

Dikkatinizi çekmek üzere bunları yazıyoruz.

***

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bize bu haçlıların gerçek kimliklerini tanıtırken, ne yazık ki biz kendi kendimize bir türlü gelemiyoruz…

Kur’anı başka mecralara çekip, kupkuru bir kitapmış gibi gösterilmemesi gerektiğini, aklımıza getirmiyoruz…

Ki O yüce kitap her satırında bizi uyarıyor.

“Tevbe” suresinin 7, 8 ve 9. Ayeti, bakınız bizlere neleri buyuruyor;

“7-Mescid-i Haram yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında, o (sözünden dönen) müşriklerin Allah katında ve Resul'ünün yanında nasıl (geçerli) bir sözleşmeleri olabilir? Şu halde o (anlaşmalı olanlar), size karşı (doğru) bir tutum takındıkça, siz de onlara karşı doğru bir tutum takının. Şüphesiz ki Allah, kendisine karşı sorumluluk bilinciyle yaşayanları sever.

8- (Başka) nasıl olabilirdi ki? Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü taşıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar. Onların çoğunun karakteri bozuktur.

9- Basit bir kazanç uğruna Allah'ın ayetlerini gözden çıkardılar ve halkı O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yaptıkları şeyler ne kötüdür.”

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bu üç ayet için, Kur’anın tümüne bedel denilse, inanın ki yerinde bir ifade diyebiliriz…

Ne yazık ki, olup-bitenler karşısında ders-i ibret almadığımız için, o yüce ilahi mesaj paralelinde hareket etmiyoruz...

Kendi kişisel ve siyasal bir geleceğimizi teminen Kur’an çizgisinden çıkıp, o batı emperyalizminin felsefesiyle yola çıkınca başımızı bir türlü gailelerden kurtaramıyoruz…

Sözün kısası, bugünkü sohbetimizin ana çizgisi;

Batı dünyası, nerdeyse bize dirsek çevirdi.

Bizi hiçe saymışlar ve bundan sonra da sayacak gibi görünmüyorlar…

Bakınız, Hollanda nerdeyse Almanya’nın bir mahallesi durumuna girmiş.

Sözde “Medeniyet ve Demokrasi” havariliğinde kimseye köşeyi kaptırmıyor.

Köşenin başucunda oturuyor ve dünyayı yönetmeye çalışıyor.

Ama her şeyden evvel, ne olursa olsun, adamlar haçlıdırlır, o zihniyete sahiptirler ve haçlılıklarını gerçekleştiriyorlar.

Faşizan, ırkçı ve laikçi bir tutumla, "bize karşı" hasımlık üretiyorlar…

Düşünün sevgili okurlar…

Bir bayan bakan…

Ki diplomaktik dokunulmazlığı olmasına rağmen, Almanya ve Hollanda ona karşı hazımsızlık içerisinde bulunuyor..

İzin vermiyor, yasaklama getiriyor?..

Oysa ki..

Bir Türk bakanın gidip, yabancı ülkelerde bulunan, gurbet diyarındaki vatandaşlarıyla mülakat yapıp, onlara yönelik seçim propgandasında bulunması kadar; doğal bir şey olabilir mi?

Ama Hollanda ırkıçı ve faşizan tutumuyla buna karşı çıkıyor..

Önceki gün Ali ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yapılanlar, uluslararası bir skandal..

Hiç bir şekilde; "hukuki" bir gerekçe olmamasına rağmen...

Hollanda polisi insanlık dışı mümalede bulunuyor…

Köpeklerle, Türk vatandaşlarına saldırılıyor..

İnsanlar yara-bere içerisinde bırakılıyor..

İşte haçlı anlayış bu…

***

Son versiyon İsrail…

Diyor ki, Ezan-ı Muhammedi bu ülkede okutulamaz.

Velhasıl…

Zira haçlı olmaları hasebiyle mutlak bir küfürdür.

Bu nedenle diyoruz ki;

Eğer o yüce Kur’an-ı Kerim, bize bu dersleri hatırlatıyorsa, o zaman ders-i ibret almamız gerekir.

Aklımızı başımıza almalıyız.

* * *

Bakınız, sevgili can dostlar.

Yüce Kitab-ı Mübin her şeyin başında sayıldığı gibi, Allahû Teâlâ’nın gayreti de çok geniştir.

Zalimlere dokunmuyorsa, mühlet veriyor demektir.

Bu zulüm Gayretullaha dokunduğu zaman öylesine bir vurur ki, kasıp kavurur ve yok eder…

Dünya tarihi buna şahittir.

Hollanda gibi sözüm ona “Demokrasi ve Medeniyet”i kimseye kaptırmayan ülke, meğerki Müslümanlara tuzak üstüne tuzak kuruyor.

Ama bu tuzaklar, eninde sonunda onlara geri dönecektir…

Onlar ne kadar tuzak kurarsa kursunlar, Allah da o tuzağın mislini onlara karşı kat be kat artırır.

En derin saygı ve sevgilerimle.