BU MİLLET UYANMIŞTIR, SAHTE LAİKÇİ ULUSALCILARIN TUZAĞINA KENDİNİ DÜŞÜRMEZ! (III)
Eklenme: 1/5/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 33. Muhtarlar Toplantısında yapmış olduğu tarihi konuşmasında çok önemli saptamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanının konuşmaları arasında en önemli dikkat çeken tespitleri şunlardı;

“Defalarca maruz kaldığımız bu imtihanın, günümüzdeki versiyonu farklı terör örgütlerinin aynı amaç için kullandığı, asimetrik bir saldırı şeklinde karşımıza çıkmıştır.

Bu saldırılarla başa çıkabilecek güce ve kararlılığa sahibiz.

Bu saldırıların asıl amacı bizim duygularımızı aklımızın önüne geçirmektir, bizi birbirimize düşürmektir.

Toplumumuz içinde var olan o fay hatlarını kırma amacı güdenler her fırsatı değerlendirmekten çekinmiyor.

İşte bu oyuna gelmeyeceğiz”

Evet.

Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın dikkatini terör odaklarının çeşitliliğine çekmiştir.

Çünkü, bu odaklar asimetrik saldırılarla karşımıza çıkmaktadır..

Aslında bize göre Sayın Erdoğan’ın bu başlıklar altında muhtarlarla yapmış olduğu konuşma, elbette ki kelimesi kelimesine tarihi asaletini ve ciddiyetini muhafaza etmektedir.

Hiç kuşkusuz ki, Sayın Erdoğan’ın her zaman olduğu gibi dünkü dile getirmiş olduğu tespitlere de katılmamak mümkün değil.

Ancak ne var ki bilimsel olarak, yakın tarihin deneyimlerine dayanarak söylemesi gereken tarihi gerçek şu olmalıdır.

Bilindiği gibi yıllardan beri, yani yakın tarihimiz boyunca değişik isimlerle, değişik versiyonlarla karşımıza çıkan terör odaklarının kökeni bugüne özgü değil.

90 yıldan beri içimizdeki piyon, ajan, kimlikleri belirsiz, hatta soyu sopu dahi karışık taşeron anlayışların temsilcileri tarafından dışarıdan içimize ithal edilmiş yıkıcı hain planlara dayanmaktadır..

Eğer devlet, ülke ve millet varlığı bir insan vücuduna benzetilirse ki benzetilmesi de gerekir.

Hastalanan bir vücut ve hatta o gizli mikroba karşı direncini kaybeden o hasta vücut, sonuç itibariyle tedavisi mümkün olmayınca mefta olur.

O vücuttaki ruh uçar gider, vücut ise cansız kalır.

İşte bu noktada devlet vücudunun içine bilinmeyen gizli, parazit ve bakteriyel mikroplar sokulmuşsa ve o bakteriyel nereden kaynaklanmışsa ve nasıl ithal edilmişse…

Ki bunu incelemeden, bunun tedavisine gidilmeden milletin bütçesinden alınan devlet vergilerini ne kadar kullanırsanız kullanın, hiçbir zaman önünü kesemezsiniz, tedaviyi doğru yapamazsınız.

Zira bu bir külli kaidedir ve tarihi gerçeklerdir.

Bugün yıllardan beri Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi terör odaklarının asimetrik saldırıları, milletin içinden çıkmış rasgele bir kirli hareket değildir.

Yakın tarihimiz boyunca milletiyle ters düşen ve caydırıcılığını kaybeden müeyyidelerimizin etkisizliğiyle beraber, mevcut anayasanın ve o anayasadan mütevellit olan yasalar zincirinin uygulanması, ne yazık ki bu millete ciddi bir şey vermemiştir.

Başta CHP kökenli bir Milli Eğitim politikası, gençliği adeta terörize etmiştir.

Yıllardan beri PKK ve DHKP-C gibi etkinliğini gösteren bu iki terör odaklarıyla başa çıkamayan devlet politikası, sonuç itibariyle bu kez FETÖ ve DEAŞ’ı da üretmiştir..

Önce en etkin terör unsuru DHKP-C, yani bu terör kaynağı ulusalcılık, askeri darbeci vesayetlerin oluşturduğu güçlü ve hain bir terör oluşumuydu.

Bunun arkasında duran ve bunun hakiki mucidi ve temel kaynak unsuru CHP’nin politikasıdır.

Malumunuz üzre, altı oklu CHP’nin kuruluş şekli İttihat Terakki Cemiyetine dayanmaktadır…

Bir uzantısıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ülke insanının iki yakasını bir araya getirmesini istemeyen kanlı, darbeci CHP ne yazık ki TSK’ne kadar sızabilmiş ve günü gelmiş, darbeci ırkçı Ergenekon generallerini de kullanabilmiştir.

Şimdi AK Parti hükümetine karşı ve Erdoğan’ın varlığını içine sindiremeyen aynı anlayışın uzantısı devam ede gelmektedir.

Terör odaklarını uzaktan arayıp peşine düşmek bize göre yanlıştır.

Devletin içinde aranırsa çok kolayca bulunabilir.

Bu silahlı saldırıları gerçekleştiren maşalar, birer tane bakteriyel mikrop ise fakat onu besleyen kaynak, CHP’nin devletin bünyesinde yer alma gerçeğidir.

Özetlemek gerekirse, bize göre her şeyin başı CHP’nin inkârcı asimilasyon politikasıdır ve ülkenin, milletin inancına ve muhafazakârlığına saldırısıdır…

Elbette ki, muhafazakâr iktidarları, inançlı ve başarılı bir Cumhurbaşkanını hazmedemezler.

Cumhurbaşkanının tespitlerine katılmamak mümkün değil.

Ama her şeyden evvel uzaktan arayıp teröristi yakalamakla bu iş bitmez.

Devlet, politikasını ciddiye alarak tüm faaliyetlerini, aktifliğini vesayetçi, darbeci, Kemalist, laikçi, Atatürkçü olarak geçinen CHP’nin varlığı üzerine odaklaması gerekir.

Aksi takdirde devlet, milli bütçeden ne kadar harcama gerçekleştirirse gerçekleştirsin, bize göre boşuna bir çabadır.

Zira “Denenmiş denenmez” örneğiyle yola çıkarsak…

95 yıldan beri gelen giden hükümetler hep bunu denemişlerdir ve bir arpa boyu kadar da yol katedememişlerdir.

Kayseri’de TSK’nın 14 tane mensubunu şehit düşüren terör nereden geliyorsa gelsin, devletin bünyesindeki vesayetçi, Kemalist, Ergenekoncu, ırkçı bir politikanın sonucudur.

Keza Beşiktaş’ta.

Keza Rus Büyükelçisi Karlov’un vurulması.

Keza Ortaköy’deki Reina’da meydana gelen katliam saldırısı.

Ve daha nasıl sayarsanız sayın, saymakla buraya sığdıramayız "ırkçı şövenist terör" olaylarını.

Ama Taksim Gezi Parkı olaylarından tutun da 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimden, bugüne kadar…

Daha öncesine de gidersek;

27 Mayıs’lardan tut, 28 Şubat ve 12 Eylül’lere kadar…

Terör “minareyi çalarken kılıfı önceden hazırlanmış” bir kirli girişimdir.

Her ne kadar FETÖ terörünün varlığı devleştirilerek ortaya konuluyor ise de bize göre yalnız oraya odaklanmak yanlıştır.

Bu girişimin temel kaynağı CHP’nin Kemalist, laikçi, ulusalcı, cumhuriyetçi geçinen kasıtlı batıl ve hurafe bir anlayışının sonucudur.

Sayın Cumhurbaşkanının ve o paralelde yine kendisi tarafından kurulan AK Partinin varlığı yine bize göre çok önem taşıyan ilahi bir nimettir.

Halkıyla 24 saat iç içe olan AK Parti, Bakanından tut, Başbakanına kadar, Cumhurbaşkanına kadar, halkın dertleriyle dertlenen müspet bir anlayışa sahip demokratik bir kuruluş iken…

CHP ve onun yanındaki haşiyeleri, yani HDP, STK’lar ve medyanın bazı kalemşorları ne yazık ki bu memleketin gelişmesini içlerine sindiremiyorlar, kaldıramıyorlar, onun için enva-i türlü oyun üstüne oyun sahneliyorlar.

Ama bu da bir gerçektir ki onlar ne yaparlarsa yapsınlar, onların mekir ve hileleri kursaklarında kalacaktır.

Bize göre Erdoğan, son yüz yılın siyasi müceddididir.

Yani yenileyicisidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hadis-i şeriflerinde belirttiği gibi; “Her yüz yılın başında bir müceddit çıkacak ve bozulmuş dengeleri ıslah edecek ve dengeleri yerine koyacaktır”

İster siyasi olsun, ister sosyal olsun, ne olursa olsun, illa ki bir müceddit, bir müslih, bir yenileyici ümmetin içinden çıkıp milleti yönetecektir.

Bize göre günümüzün siyasi müceddidi de Sayın Erdoğan’dır.

Ve inşallah milletin duasıyla ayaktadır ve uzun ömürle milletin başında kalacaktır.

En derin saygı ve sevgilerimle.