BU SEVGİ SELİ VE BU İHTİŞAM NEYE…?
Eklenme: 4/20/2010 12:00:00 AM

Bilindiği üzere bir önceki gün; Diyarbakırda çok ihtişamlı bir miting icra edildi.. Kutlu Doğum haftasını kutlamak üzere İstasyon meydanında bu miting yapıldı.. Akın eden insan seli 'mahşeri' bir görüntü verdi. Gerek Diyarbakırdan ve gerek bölgeden gelen bu ihtişam sevgiye dayalı insan potansiyeli yüz binleri aşmış durumdaydı. Bu büyük görüntü inanıyoruz ki hep tarihi günler olarak anılacaktır. Verilen bu mesajın anlamı büyük. Yani yakın tarihimiz boyunca halkın inancına, kültürüne, tarihine, gelenek ve göreneklerine.. Hatta ibadet, dua ve ezanlarına kadar.. Birer İlim ve irfan yuvaları durumunda olan medrese ve Kur'an kurslarına karşı acımasız baskıcı sistemlere verilen bir cevaptır.. Uyarıdır ve bir halkın gerçek bir dava etrafında birleşmesidir.. Anlayacağınız milletin gerçek sesidir. Artık millet uyanıyor ve uyarıyor. Yıllardan beri bu ülkede ve birçok İslam ülkesinde hatta Ortadoğudaki bazı devletçiklerin içinde bulunan tabular artık yıkılmaktadır. Putlaştırılmış tabuların bertarafıdır. Halkın demokratik açılıma yönelik bir ittihadıdır, bütünlüğüdür ve birlikteliğidir. Demek halkça, milletçe, ümmetçe istenen gerçek ve verilen mesaj artık yeter, bizim özgürlüğümüze müdahale edilmesin. Düşünce ve inanç özgürlüğümüze pranga vurulmasın.. Despotik manzaralar artık son bulsun çığlığıdır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Kutlu Doğum haftasını fırsat bilerek bunca insanların hürriyeti toplayabilme şansının yakalaması bize göre bu da bir Lütfi İlahidir. Ve bu yeryüzünde insanlığın artık bir inanç doğrultusunda birleşerek, mozaikleşerek Hz. Muhammedin intisabına layık olabilmenin halet-i ruhiyesidir. Yıllardan beri bu toplumun elinden gasp edilip zorla alınan hak ve hukukunun iade çabasıdır. Devlet birçok yönüyle yanlış eller vasıtasıyla bu milletin birlikteliğini zedelemiştir. Coğrafyası bölünme noktasına getirilmek istenmiş olduğu halde bu millet bunu yutmamıştır. Uyanık kalmış ve yanlış yönlendirmelere hain planlı oyunlara gelmemiştir.. Bir Ümmeti Muhammedi olarak Türküyle Kürdüyle, Doğulusuyla Batılısıyla mozaikleşerek bütünleşmiş bir güç olarak dimdik ayakta kalmıştır ve kalmaya devam edecektir. Geçmişe yönelik dış mihraklara bağlı bazı skolaristik Laikçilik, Cumhuriyetçilik gibi yaftalarla milleti yenememişlerdir. Değişik platformlarda devletin bazı kurum ve kuruluşları ele geçirilmek istenmiş ise de millet bunu hazmedememiş ve bir araya gelmiş tüm bu olumsuzlukların üstesinden gelmiştir. Yargının terazisi hep yamuk olarak hukuk dışı yamukluk içinde eğri büğrü gören bu halk büyük oy potansiyeli ile yeni hükümetleri iktidara getirmek istemiş.. Mücadele vermiş ama ne var ki isteği 'düzeye' getirememiş.. Ki halen eğilen bükülen yargının terazisi bir türlü düzeltilememiştir. Onun için hep vurguladığım gibi; Yargısı "adil" olmayan bir toplumun payidarlığı mümkün değildir. Sonuç itibariyle; Hak'tır, Hukuktur, Adalettir ve İnançın "küdretidir" toplumları yek vücut eden. İşte Diyarbakırdaki o miting; Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Acemiyle bir millet olduğunu gösterdi. Kırılmayan ve çatlamayan mozağin haykırışıydı. Geçenlerde yine aynı konuya değinmiş isem de hatırlama babında yine burada Yavuz Sultan Selimin şu şiirini sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın o mübarek Osmanlı Sultanı şöyle sesleniyor: İhtilaf-u tefrika endişesi Koşe-i kabrinde be karar eyler beni (Kararsızlık) İttihat-iken savleti adayı defe çaremiz İttihat etmezse millet dağıdar eyler beni.. Bu minval üzerine biz de siz değerli okurlarımızla paylaşmak üzere hep tarihin gerçek yüzünü aktarıyoruz.. Bakınız Ustad Beddi-üzzaman'ın dediği gibi; "31 Mart Hadisesi denilen o saika ve müthiş fırtına esbabı adide tahtında öyle bir istidadı tabiiyi müheyya etmiş idi ki neticesi hercu merc olduğu halde min indillah ehli kıyamın lisanıyla daima mucizesini gösteren ismi şeriat değildi. O fırtınayı gayet hafif geçirdikten Nisanın nısfından sonraki gibi umum cerideleri gazeteleri indellah mahkûm ediyor." Anlaşılan odur ki; Tarihi ihtilalcıların, darbe ve cunta çetelerinin devletin ve milletin başına 'kurtarıcılık' adına ördükleri çorap, hep geri tepmiştir. Ve onların çarkı daima 'inanç ve ibadet' özgürlüğü karşısında tar-ü mar olmuştur. Ters tepmiştir. Tıpkı 31 Mart hadisesindeki İttihatcıların 'yaptıkları ve uğradıkları' gibi.. Daha doğrusu, 28 Şubat'cıların veya 27 Nisan'cıların, hatta 12 Eylülcülerin 'şu anki' hali durumu gibi.. En derin saygılarımla..