BÜYÜK TÜRKİYE VE BÜYÜK MİTİNG!
Eklenme: 6/17/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bu köşedeki üç günlük yazı serimizin başlığı olarak kullandığımız “BU OYUN ESKİ OYUN” ifademiz tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan tarihi gerçeklerin bir ifadesidir.

Eskiye dayalı…

Yani yaklaşık yüz yıldan bugüne kadar, Osmanlının son döneminden başlamak üzere günümüze dek olup bitenlerin tümü İslam ülkeleri üzerine oynanan dış mihrakların "kurguladığı" tezgâhlarıdır.

Bu tezgâhlı oyunların senaristleri dıştan daha fazla içteki dahili jurnalciler, marjinal şebekeler, mezhepçiliğe dayalı kışkırtmacılardır.

Sahneye konulan senaryoların baş senaristleri de CHP’dir ve onu yöneten başta liderler kadrosudur …

Bunlar hakikatten deyim yerindeyse şeytana pabucunu ters giydiren ne idügü belirsiz varlıklardır.

***

Zaten dün de, evvelki gün de Başbakanın anlattıkları bu söylediklerimizin bir nevi kanıtlayıcı delilleridir.

Başbakan Tayyip Erdoğan Gezi Parkı eylemlerinin mezhep çatışmasına kılıf yapmak istendiğini söylemesi de bundandır..

“Amaçları mezhep çatışması çıkarmaktır” diyen Başbakan yerden göğe kadar haklıdır ve tespitleri de yerli yerindedir.

Tabi ki mühim olan bu teşhis edilen illetin tedavisinin icra edilmesidir…

Aktif bir biçimde harekete geçerek bu belanın, bu fitnenin, bu bozgunculuğun önüne geçmektir ve bir daha da sesleri çıkmamak kaydıyla.

Zira bunlar Türkiye’nin tüm imkânlarıyla beslenen kanı bozuk sülükler gibidir.

Nasıl ki sülük kanı emer, kendini şişirtir ondan sonra kusarak dışarıya atar.

Bu anlayış da hep böyle yapmıştır.

Nitekim Milletin başına 28 Şubat 1997’de getirilenler, olup-bitenler ortada.

Bu işi tezgâhlayan; ya dışarıdan gelen bozuk bir kanla Türkiye’de beslenen Ergenekon anlayış veya da Türkiye’nin içinde Ergenekon mezhepçi ve şarapçı generallerin satılmışlığı olabilir.

28 Şubat’ta meydana gelen olaylar tüm çıplaklığıyla her şeyi ortaya koyarken elbette ki 12 Eylül’ün devamıdır.

* * *

Sevgili okurlar!

İnanın, bizim burada yazdığımız her şey kelimesi kelimesine yakın tarihimizde olup bitenlerin tarihi vesikalarına dayanmaktadır.

Yazdıklarımızın ve söylediklerimizin ispatı da, bugün yaşadığımız haldir.

Geçmişten ders-i ibretle!…

Bu olaylar yalnız AK Parti’ye yönelik veyahut Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kişiliğine yönelik değildir..

Bu hareketler Türkiye’nin inandığı bel bağladığı tarihine, kültürüne, inancına, dinine ve Kur’anına yöneliktir..

Ve bunu da yapan İngiliz ajanlarının ta kendileridir.

Ama bu ajanlar da yine bu ülkenin içinde, yine bu devletin milletin bütçesiyle beslenen kanı bozuk varlıklardır.

Ülkede ne yapıldıysa 1917’de 1919’da önce Mısır’da yapılmış, daha sonra Türkiye’ye sirayet etmiştir.

***

İnanın, sevgili okurlar.

Burada tüm olayların gerçek yüzünü ortaya koyarsak yer yerinden oynar.

Evet, Bediüzzamanların, Şeyh Sait’lerin, Mehmet Akif’lerin, son devrin Şeyh-ül İslamlarından Mustafa Sabri Efendilerin başına gelenler ne ise bugün de milli iradeyi elinde tutan AK Parti’nin ve onun liderinin taşıdığı inanç ve İslam misyonun başına genlerlerle aynıdır.

Ortalığa dehşet saçan bir azınlığın büyük bir fitnesidir..

Aynı zamanda çoğunluğa galebe çalma hareketidir.

Merak eden herkes, bu yazımın paralelinde son devrin Şeyh’ül İslam’larından Mustafa Sabri Efendinin “Mevkif-ül akli ve’l ilmi ve’l âlimi” isimli kitabın 4. cildinin 281. sayfasını irdeleyip okumalıdır.

***

Bu Arapça yayımlanan bir eser fakat çok dikkat çekici.

Onun bir paragrafını ancak Arapça olarak sizinle burada paylaşabiliriz.

Hedef Türkiye’ye mezhepçiliğin özellikle Aleviliğin, Rafızîliğin, bozguncu dayatmasıdır.

Ve bu hareket kesinlikle kendi başına olan bir hareket değildir.

O günkü Lozan Anlaşmasını imzalayanlar, İngilizlerle işbirliği yapan anlayış ne ise bugün aynı anlayışın aynı o paralelde ondan ders alan ve himmet bekleyen Türkiye’nin içinde hatta deyim yerindeyse TBMM içerisinde bulunan muhalefetin ajanlık ve piyonluk yapan bazı anlayışlarıdır, özellikle ana muhalefet partinin bizatihi kendisidir.

* * *

Bakınız, Mustafa Sabri Efendi diyor ki;

“Cumhuriyetin kuruluşundan sonra üzerinde dikkatle durup incelenmesi gereken tek bir nokta var.

Kemalizm’e dayalı kurulan o günün hükümeti Müslüman Türk milletine karşı beslediği kin ve hareket İstanbul’a gelip, yerleşen yabancı İtilaf Devletlerinin yaptıklarından daha kötüdür ve daha şiddetlidir”

O gün ne ise bugün de aynı o günkü akıbetin bir uzantısı olması gerekir.

Evet, başta geçmişlere yönelik meydana gelen Maraş olayları, Çorum olayları, Sivas olayları bunun birer kanıtlayıcı olgusudur.

Sivas olaylarından sonra birkaç gün içerisinde intikam mahiyetinde gerçekleştirilen Başbağlar köyünün intikama dayalı yapılan katliamı kesinlikle o yörenin Alevi geçinen Rafızî intikamcılarının bir tasarrufu olması gerek.

***

Ama ne çare ki heyhat!

Gelen giden hükümetlerin hiçbirisi bununla ilgilenememiş ve elini kolunu sallayan o katliamın failerine dokunulmamış, ne çare ki faili meçhul bir cinayet kategorisine sokulmuştur.

Bilinmelidir ki;

1923’te Lozan anlaşmasından sonra Doğu ve Güneydoğu’ya karşı yalnız yapılan bir hareket değildi bu olup-bitenler, Türkiye geneline sirayet eden bir kirli girişimdi.

Ama ne çare ki Diyarbakır’da patlak verdi..

Ve bir çırpıda 47 kişi 25 Şubat günü sabah ezanından evvel Dağkapı Meydanında idam edildi.

Bu manzara artık gün yüzüne çıkmıştır.

Bu hastalık kesinlikle teşhis edilmiştir.

Bu bulaşıcı siyasi illetin varlığı ve gittikçe milletin gövdesine yayılıp, istila etmesi artık “Demokrasinin gereğidir” ve “Demokraside çareler tükenmez” diye algılandırmak, milleti kandırmaktan, oyalamaktan başka bir şey değildir.

* * *

Bakınız, dünkü Yeni Şafak gazetesinin manşetine..

"KOD ADI İSTANBUL İSYANI"..

Büyük puntoyla 6 tane küfür ve haçlı kafalarının Taksim olayını nasıl gerçekleştirdiğini, nasıl alttan parmak vurarak olayı hareketlendirip, karıştırdıklarını, resimlerle göstermektedir.

Evet, manşet aynen şöyle;

“KOD ADI İSTANBUL İSYANI”

Şöyle devam ediyor;

“Gezi olaylarının dış bağlantıları araştırılırken Washington’daki en etkin İsrail Kuruluşu American Enterprise Institute’nin, ABD’li ‘NeoCon’larla Şubat ayında olası bir “İstanbul İsyanı”nı masaya yatırdığı ortaya çıktı. 6 Türk’ün de yer aldığı simülasyonda Taksim Meydanı’nı Tahrirleştirme senaryoları tartışıldı.

Amerika İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC)’nin finanse ettiği American Enterprise Institute, AK Parti’nin son 10 yılını konuşmak için toplantı düzenledi.

Ortadoğu’daki gelişmeler Mısır ve Türkiye bağlamında ele alındı”

***

Dünkü Bugün Gazetesinin “İHANET ŞEBEKESİNİ MİLLETE TANITACAĞIZ” manşetinin ne kadar kapsamlı olduğunu detayıyla değil özetle burada sizinle paylaşmak istiyorum.

Başbakan Erdoğan Taksim Gezi Parkı olaylarıyla başlayan tartışmalara Ankara’nın Sincan Meydanında düzenlediği mitingle cevap verdi.

Ve;

“Olayın aslı Gezi Parkı mı?

Bunların hepsinin belgelerini sizlere açıklayacağız.

Bu iş dışarıda ve içeride koordineli olarak yürüyen bir süreçtir.

Hepsi belgeleriyle elimizde, bu ihanet şebekesini milletimize tanıtacağız” diyor Başbakan  Edoğan..

Doğrusu bildiğimiz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bunların hepsini önümüzdeki günlerde ortaya dökecektir.

Ama halkın beklentileri özellikle yeni sivil bir anayasa çerçevesinde yerel seçimlerin yapılacağı günün ertesi hemen Anamuhalefet partisi CHP için iyi bir şey düşünmeleri gerekir.

Bildiklerimiz bundan ibarettir.

En derin saygılarımla.