CHP’Lİ BİRGÜL HANIM NE DİYOR?!
Eklenme: 1/30/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

CHP’li Birgül Ayman Güler’in ırkçılığı, ülkede yeni bir gündem yarattı.

Bu kadının TBMM’de yaptığı konuşma, bana göre bireysel bir konuşma değil.

Arkasında bir organizenin oluşumu söz konusudur.

Birgül Ayman Güler, o kadar bilgiden yoksun ki ulus kelimesi ile millet kelimesi arasındaki mana eşitliğini fark edemiyor.

TBMM kürsüsünde pervasızca 75 milyon insanın karşısına çıkıp, el kol sallayarak meydan okuyormuş gibi davranması, arkasındaki bir organizenin kışkırtması olsa gerek.

Gerçekten de Ayman hanımın bu aymazlığı durup dururken kendisinden oluşa gelmiş bir tutum değildir.

Kesinlikle arkasında CHP’nin tarihi ırkçılığı var!

***

Doğrusu,

1930’lu yıllarda varlık gösteren Mahmud Eshad anlayışının bir yansımasıdır.

İnönü’nün, 1925’le 1938 yılları arasındaki Doğu ve Güneydoğu insanına yapmış olduğu faşizan baskı ve katliamların bir ölçüde göstergesidir.

Ve aynı zihniyetin devamıdır.

Ama her şeye rağmen olayın gerçek yüzüne bakılırsa, herkes tarafından bu kadına karşı yapılan eleştiri yerine takdir edilmesi gerekir.

Neden mi?

Cumhuriyeti kuranlar tarafından kurulan CHP hiçbir zaman gerçek kimliğini ortaya koymamıştır.

Politik munafıklığı içini gizlemiş ise de acımasız uygulamalarıyla bu milleti inim inim inletmiştir.

Faşist, ırkçı ve inkârcı anlayışla, İslam ve inanç düşmanlığı yaparken tüm bunları dobra dobra ortaya çıkıp kimliğini göstermeden yapmıştır.

Gâh ulusalcılık adına, gâh lâikçilik adına, gâh Atatürkçülük adına, gâh cumhuriyetçilik adına, gâh sosyal demokrasi adına, gibi değişik kavramları kullanarak içini hep gizli ve saklı tutmuştur.

***

İzmir Milletvekili, ulusalcı geçinen Birgül Ayman Güler tarafından CHP’nin gerçek kimliği dünyaya yansıtılmış durumda.

Aslında bana göre Güler’in bu aymazlığı CHP için bir tahrip kalıbı durumundadır.

Öylesine bir tahrip kalıbıdır ki CHP’nin temeline sokulmuş, günü gelmiş bu patlamayı yapmış ve CHP’nin siyaset beynini dağıtmış durumda.

Aslında bu millet Türk’üyle, Kürt’üyle tüm inanan kesim, Birgül hanımı aymazlığı nedeniyle ödüllendirmesi gerekir.

Bu millet yıllar yılı CHP’yi iktidara getirmek istemediği halde illa meclise giriyor ve kendi batıl inancı paralelinde her tarafı karıştırıyor, alt üst ediyor; ama yine de söz sahibi oluyor.

Öyle ümit ediyoruz ki;

Bundan sonra CHP etkinliğini ve gücünü dağıtmıştır ve söz sahibi olamaz mecliste.

Zira faşizan ırkçı, inkârcı, ulusçu, Kemalizm’iyle kendi gerçek kimliğini ortaya koymuştur ve tüm bu rezilliklerini deşifre etmiştir.

Yıllardan beri Türkiye Cumhuriyeti; ülkesiyle, devletiyle, milletiyle bir türlü kendini kavram kargaşalığından kurtaramamıştır.

Kullanılan kelimelerin telaffuzu değişik ise de mana aynıdır ama tahrifat yaparak, dil değiştirerek her kelimenin altından bilinmeyen cehaletin çeşitlerini çıkarıyorlar.

Ulus eşittir millet, millet eşittir din, din eşittir ülke, ister Türk olsun, ister Kürt olsun, ister Laz olsun, ister Çerkez olsun, ister Arap olsun…

Bu bütünlük dil, din, ırk ayrılmadan ülkenin ittifak halinde vazgeçilmez yüce bir değeridir.

Eğer kadın, Türk ulusu, Kürt milletiyle bir olamaz dediği zaman kendi mutlak bir cehaletinin ifadesini anlatmıştır.

Bu tür böylesine diplomalı cahiller, Türkiye’de çoğunlukta olduğu halde ne çare ki, devlet de bunlara bir türlü teşhis koyamıyor veya koymak istemiyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Osmanlının yıkılıp, dağılışından sonra müstevli, haçlı İngilizlerin İstanbul’u işgal ettikten sonra kendi anlayışı doğrultusunda birçok yönüyle “veledi gayri meşruları” yaratmıştır.

Piyon olarak dost görünüp, düşmanca bu ülkeyi yönetmeye kalkışmıştır.

Ama Allah’a yüz bin şükürler olsun ki, bu milletin bin senelik gibi uzun ömürlü bir tarihe sahip olup, aynı kültürle, aynı inançla, aynı kitapla iç içe oluşa gelmiş olduğu için hiçbir zaman bu tarihini kaybetmemiştir, kültürünü de kaybetmemiştir.

Ve bünyesini her daim sağlam tutmuştur.

Dil ve ırk ne kadar değişik olursa olsun, bir Allah’a, bir Peygambere, bir Kitaba mensubiyetini hiçbir zaman yitirmemiştir ve yitirmeye de niyeti yoktur.

Sefil, rezil haçlıların ve Siyonistlerin İslam ülkeleri üzerine oynamış, CHP gibi partileri kurdurtmuş ve bu partilerin bünyesinde ne idügü belirsiz ajanları koymuş ve böylece bu milletin başına bela getirmiştir.

Çağdaş Medeniyetçilik adı altında medeniyetçilik, ulusalcılık, çağdaşlık, sosyal demokratlık gibi yanlış yamalak kavramları kendine rozet olarak takmış ise de bir şey ifade etmemiştir.

Bu millet artık bunlara inanmıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Üstat Bediüzzaman Hazretlerinin çok önemli bazı tespitlerini burada siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyorum.

Bunları birer vecize olarak yazmadan geçemiyoruz.

“Hutbe-i Şamiye”nin bir bölümünde can alıcı, çok çarpıcı tespitleri yazmış o büyük insan!

Biz de bunlardan ders-i ibret alarak milletçe kendimize çekidüzen verelim.

Bakınız, Üstat aynen şöyle diyor;

“Vaktaki medeniyet, medeniyeti gayri meşrua vesaiti tedafu (caydırıcı savunma) için meşru saymış ise de (yalakalık yapıp, meşru olmayan her şeyi meşru gösterme) bu işi yapmak için de geçit veriyor.

O halde İslam dini bütün şeriatların tespit edip, emrettikleri dini cihada nasıl müsaade etmeyecek ve teşvikte bulunmayacak, elbette dünyada rezillikler ne ise, bulundukça faziletin ona karşı cihat etmesi zaruridir”

Demek ki İslam anlayışına göre Müslüman bir ülkede, inanan bir toplumda batıla karşı böylesine aymazlıklara karşı cihadın açılması olmazsa olmazdır, vazgeçilmez bir gerçektir.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bir İslam ülkesi olarak Türkiye; milliyetçilik birlikteliğiyle ister Türk, ister Kürt, ister Alevi, ister Çerkez, her ne olursa olsun, bu mimsiz medeniyet sistemine karşı dini birlikteliğini muhafaza etmediği müddetçe hiçbir zaman payidar olamaz.

Bakınız, Üstat Bediüzzaman ne diyor;

“Ben bu ittihadın efradındanım (bireylerindenim).

Ve bu ittihadın tezahürüne teşebbüs edenlerdenim.

Yoksa sebebi İftirak (bölünme sebebi) olan fırkalardan değilim (bölücülerden değilim)”

Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;

“El hâsıl. Ben Sultan Selim’e biat etmişim, onun ittihadı İslam’daki fikrini kabul ettim.

Zira o Kürtleri ikaz etti, onlar da ona biat ettiler.

Şimdiki Kürtler, o zamandaki Kürtlerin ta kendileridir”

***

Üstattan sorarlar, istibdat nedir, meşrutiyet nedir?

Yani bugünkü kültürle bunu anlatmaya çalışırsak; zulüm nedir, insan temel hak ve hukukları nedir?

Üstat Bediüzzaman şöyle cevap veriyor, diyor ki;

“İstibdat tahakkümdür (zorbalıktır), muamele-i keyfiyedir (keyfi uygulama), kuvvete istinad ile cebirdir (güçlünün yanında yer alıp, zor kullanmak), re’yyi vahiddir (bir kişinin isteği).

Bu durumda yeri gelince faşizan tutumlar, zalimce kullanıldığında zemininden, yörüngesinden kaydırılırsa, başka yerlere oturtturulursa zulmün temeli oradan fışkırır ve gerçekleşir.

Bu ırkçılığa dayalı yanlış uygulamalar insaniyetin yok edici unsurlarıdır.

Toplumu sefalet derelerinin esfeli-safiline tekerlendirmektir”

Âlemi İslamiye’yi zillet ve sefalete düşürttüren, garaz ve husumeti uyandıran, İslamiyet’i zehirlendiren, hatta her şeye sirayet ile zehrini atan o derece ihtilafatı İslam arasına sokan bu zalim bölücü teröristlerin yaptığı elle tutulur, gözle görülür gibi değildir.

Bakınız, Yavuz Sultan Selim ne diyor;

“İftirak û tefrika endişesi koşe-i kabrimde

Hatta be karar eyler beni

İttihatken sevleti a’dayi def’e çaremiz

İttihat etmezse millet dağidar eyler beni”

* * *

İşte aymazların ırkçılığı, faşizan tutumu, bize tarihi gerçekleri okutuyor.

Bakalım neler olacak?

Allah encamımızı hayreyleye.