CUMHURBAŞKANINDAN KARARLILIK MESAJI!
Eklenme: 3/18/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan her zaman olduğu gibi dün yine kararlılık göstererek "Devlet Övünç Madalyası ve Beratı Tevcih Töreni"nde çok güzel teselli ve ümit verici açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında "Bizi üzen, bu süreçte bizim verdiğimiz şehitlerimizdir… Geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana 300’ün üzerinde asker ve polisimizi şehit verdik. Ama ne kazandık biliyor musunuz, bu toprakların vatanımız olduğunu dosta düşmana bir kez daha göstermiş olduk?" ifadelerini kullandı.

Keza Cumhurbaşkanı’nın gösterdiği kararlılık paralelinde Başbakan Sayın Davutoğlu da Çankaya köşkünde şehit yakınlarıyla düzenlenen programda şöyle konuştu;

"Sistematik bir terör saldırılarıyla karşı karşıyayız. 1 Kasım'da Türkiye, kaosa değil istikrara oy verince kiralık katiller harekete geçti. İstiyorlar ki kardeşliğimiz gölgelensin."

***

Bakınız sevgili okurlar.

İki büyük devlet adamımız tarafından her zaman halkın seviyesine inerek, halkın nabzını tutarak, tüm bu terör kirlenmelerine rağmen teselli ve ümit verici konuşmaları gerçekten Türkiye için büyük bir ümit kaynağıdır ve gurur verici bir devlet büyüklüğüdür.

Ülkemizin böylesine inançlı, milli iradeye saygılı, milletin din ve İnancı paralelinde hareket etmeleri; tüm konuşmalarının başında Allahın adını anarak, dualar eşliğinde yaptıkları konuşmalar, bize göre Türkiye için büyük bir şanstır, büyük bir kazanımdır.

Böylesine namaz kılan, yüzleri kıbleye dönen, iki büyük devlet adamımızın var olması elbetti ki bir şans eseridir

Yüce Allah, hıyanet erbaplarının bu her iki büyük devlet adamlarımıza karşı besledikleri kin, ihanet ve hazırlamak istedikleri tuzak ile komplo teorilerinden muhafaza eylesin-korusun.

Bu iki büyük devlet adamımıza Allah uzun ömür versin ve milletimizin başından eksik etmesin diye dua ediyoruz.

***

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar…

Cumhurun arkasında bulunmayan bir Cumhuriyet’in yönetim sürecinde hiçbir devlet büyüğü ister Cumhurbaşkanlarımız olsun, ister Başbakanlarımız olsun, hiçbir devlet adamının; bırakın namaz kılmayı, Allah’a inanmayı, tam tersine Allah lafzını bile ağızlarına almayanlarla bu millet karşılaştı.

Onlarla hayatlarını sürdürdü. Bu uzun süreç içerisinde Türkiye’ye için hiçbir kazanımları söz konusu olmadı.

Ancak Allahsız, inançsız bir yönetim ve otorite şekliyle toplumu dininden uzaklaştırdılar.

Bir türlü Kuran’ına yaklaştırılmadı. Cami, cemaat ve medreseler kapatıldı. Bu nedenle halk 90 yıl içerisinde hep terörle, kavgayla, kanla ve ekonomiksel sıkıntılarla tanıştı.

Tabii böylesi uzun süreçte bir ülkenin yaşaması, elbette ki iç ve dış düşmanların hoşuna gidiyordu.

Nasılsa sömürü düzeni vardı. Emperyalist Haçlı ve Siyonist dünyanın işine böyle geliyordu.

Ne vakit ki Ak Parti’nin kuruluşu gerçekleşti, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin idaresini eline aldı, işte zaman ülke yeniden kendine geldi.

Halk yepyeni bir Türkiye’yle tanıştı. Bunu istemeyen ister dış mihraklar olsun, ister içerdeki piyonlar olsun, elbette ki şaşkına döndüler.

Neye uğradıklarını bilemediler. Bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan onlar için en büyük sorun. Zira onların emellerini kursaklarında bırakan Sayın Erdoğan ve Erdoğan’ın yeni bir Türkiye’si oldu…

***

Evet, sevgili okurlar.

Yeni Türkiye’nin tüm bu ümit verici gelişmelerine rağmen terör uyumuyor. Keza terörü destekleyen paralelci akımda uyumuyor ve rahat durmuyorlar.

Ama büyük kararlılık gösteren Cumhurbaşkanı ve Başbakan inşallah tüm bunları bastırırlar ve çökertirler.

Ne var ki bunu da söylemeden geçmek istemiyoruz.

Bölgemiz de yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasında; özellikle Diyarbakır’da terör gibi tehlikeli bazı olumsuzlukların varlığı da söz konusu.

İnşallah Cumhurbaşkanı ve Başbakan bunları da fark eder. Terörün üstesinden geldikleri gibi bunlarında üstesinden geleceklerdir.

Halk bu beklentilerin içerisindedir.

Halk, iktidar ve devletin arasını bozmaya neden olabilen bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki bürokratların ve yapılan çok büyük yanlışlıkların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, adam kayırmanın ve çifte standart uygulamaların de üzerine gidilmesini istiyor…

Özellikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde oluşa gelen yanlışlıklar, usulsüzlükler ve yolsuzluklar yüzünden halk çok huzursuz...

Bu huzursuzluklar Ak Parti’nin 7 Hazirandaki seçimlerinde kendini gösterdi. Ve Ak Parti oy kaybına uğradı. İşte bunun da baş müsebbip’i eski bakan Mehdi Eker ve etrafında bulunan bazı vesayetçi devşirmelerdir.

Bunlar her dönemde yüksek seviyede iktidarın nimetlerinden faydalanarak, yalakalık yaparak işini becerebiliyorlarsa da ama gel gör ki, "AK Partiye ve Bölge Halkına" en büyük ihaneti yapmış ve mağdur etmiştir.

Keza yine bu yanlış yönlendirmeler ve hatıra binaen adamları kayırarak ihale düşüren veya resmi dairelere ehliyetsiz insanların atamalarını sağlayan bu paralelci güruh, ne yazık ki halen de işbaşındadır.

***

Keza İçişleri Bakanlığı’nın bünyesindeki bazı valilik ve kaymakamlıkların bünyesinde oluşan olumsuzluklar, vurdumduymazlıklar ne yazık ki aynı paralelliği arz ediyor.

Acı veren durum o'dur ki, bu güzel yeni Türkiye’nin oluşumundan halkı soğutmaya neden olurlarken, bilerek bölgede teröre prim sağlamış oluyorlar...

Biz buradan bu söylediklerimizi bir bir sıralarsak, sayfalar yetmez. Köşemiz buna müsait olmadığı için ancak bu olumsuzluklardan bir tanesini bugün kupürü ile beraber siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.

İlginç ve ilginç olduğu kadar düşündürücü büyük bir skandal.

Yolsuzluk, usulsüzlük ve adam kayırmanın nasıl "kılıfına" uydurularak aklanılmaya çalışılan çarpık uygulama, Diyarbakır Yenişehir kaymakamlığı ve İlçe Gıda Tarım ve Hayvanlık Şube Müdürlüğü bünyesinde meydana geliyor.

Adam kayırıcı, tarafgir ve yalanlarla dopdolu bir raporun tanzim edilişi.

***

Vakayı hatırlatayım öncelikle.

Hatırlarsanız, Yenişehir ilçesi Sarı Yatak Mahallesiyle ilgili, Söz Gazetesi "sahte muhtarlık" manşetiyle bir haber yayınlamıştı…

2010 yılında, İl İdare Kurulu'nun "uygun değil" ret diye cevap verdiği, ama siyasilerin "işbirliğiyle", dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın "bakanlık" oluruyla, Sarıyatak "statü" olarak, muhtarlık olmuştu…

Söz skandal "siyasi" nüfuzun yansıra, Muhtar ve muhtar heyetinin de, "aile fertlerinden" oluştuğunu "nüfus" kayıtlarında tespit ederek, "Muhtarlığın" yasaya göre, "düşmesi" gerektiğini gündeme getirmişti.

Diyarbakır valiliği idari incelemede, "skandal muhtarlıkla" ilgili iddiaların gerçek olduğunu tespit etmişti.

Nitekim Valilik, gereğinin yapılması için Yüksek Seçim Kuruluna.

Ve Diyarbakır cumhuriyet başsavcılığına, "raporları" gönderip, idari ve adli "işlem" yapılmasını istedi.

Ancak ne gariptir ki, "hala da" bir ayak direnci, "dosyaları" hasıraltı etme, gayreti söz konusu.

Çünkü "ne muhtarlık mührü alındı, ne de köy-mahalleden çıkarıldı, mezra statüsüne geri döndüremedi?"

***

Şimdi gelelim… Sarıyatak'la alakalı, size aktardığımız kupürün, skandal boyutuna.

Köy Muhtarı Mehmet Ali Ateş…

Köy merasını "keyfi kullandığı" ve göçerler tarafından hayvanları için kullanması adına "kiraya" vererek, haksız kazanç sağladığı yönündeki, "şikâyet!"…

İl Valiliği ve Diyarbakır Cumhuriyet başsavcılığı Yenişehir İlçe Kaymakamlığı Hukuk İşlerinden "inceleme" yapılarak, rapor düzenlenmesini istiyor..

İlçe Kaymakamı Dr. Mehmet Özel…

Soruşturma için; Yenişehir ilçesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Şube Müdürü Abbas Ateş’i görevlendiriyor.

Ateş… Sözde yürüttüğü soruşturma sonucunda rapor düzenleyip, Kaymakama sunuyor.

Hazırlanan raporun özetinde ise inanılmaz "gaf, çarpıtmalar ve çelişkilerle" dolu raporunda, "Muhtar Mehmet Ali Ataş'ı" aklayarak, "soruşturma izni verilmemesini" istiyor…

***

Rapordan bir bölüm… Aklamayı ve paklamayı aleni gösteren bölümde şöyle diyor…

"9 göçer meranın kendilerine kiraya verilmesi konusunda gerekli müracaatta bulunmuş olmalarına karşı, dilekçede kullanılan YANLIŞ İFADE nedeniyle, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından "MERA KİLANMASINA" ilişkin gerekli işlem yapılmamış."

—Yapılan incelemede, göçerler ile kiralama yapılan arazilerin Muhtar Mehmet Ali Ataş, Mehmet Şah Ataş, Tarık Ataş ve Mahmut Taş adına kayıtlığı olduğu bir başka deyişle özel şahıs arazileri olduğu belirlenmiştir…

—Yapılan bu sözleşmelerde şahıs arazileri dışında köy mera alanlarının bazı kısımlarının Sarıyatak Mahalle Muhtarı Mehmet Ali Ataş'ın BİLGİSİ DIŞINDA göçeler tarafından kullandıklarının tespiti.

---Bu nedenle, TCK’nun 257. maddesine göre, görevinin gereklerine aykırı hareket etme fili oluşmadığı anlaşıldığından, Sarıyatak Mahalle Muhtarı Mehmet Ali Ataş ile İhtiyar Heyeti üyeleri Mahmut Ataş, Zülfi Ataş, Mehmet Ataş, Enver Ataş, Yılmaz Ataş, Orhan Ataş ve Serdar Ataş hakkında, 4483 sayılı Kanunun 6 maddesi uyarınca "Soruşturma izni verilmemesine" karar verildi.

***

Evet, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Abbas Ateş'in Mera kullanımından, "Muhtar'ın haberi yoktur?" savı.

Ve buna, Kaymakam Özel'in "imza" atarak, onay vermesi…

Doğrusu; "der demez" bu nasıl işbirliği, bu nasıl "haberi yok" kararı.

Bir muhtar "kendi köyündeki meradan, haberi nasıl olamaz?…" Hele ki, kendi arazisini (Ki şahıslara ait kıraç arazili tapu kayıtları yok iken?) kiraya verdiği ifadesine yer verilirken…

Ne yaman bir çelişki… Kendi köyünde "olup-bitenden" behaberdar denilmesi..

***

İşin takibindeyiz. Bakalım bu işin altında nasıl bir "çapanoğlu" ittifakı çıkacak.

Öyle görünüyor ki. Kolektif bir "işbirliği" ve kollama ila rantlama söz konusu.

Çünkü biliniyor ki.

BİRİNCİSİ; Muhtarlık mührü iptal edilecek.

İKİNCİSİ, Muhtarın son 6 yıllık tüm işlemleri fesh edilecek.

ÜÇÜNCÜSÜ, Muhtar "sahte evrak" düzenleme suçundan, yargılanacak.

DÖRDÜNCÜSÜ, arazi toplulaştırmasındaki büyük vurgunun "iç yüzü" gün yüzüne çıkacak?

İşte bu hakikatler silsilesi, bakınız "nasıl bir raporla" üstü örtülüyor.

Aslında en büyük terör, "devleti ve mazlum insanları" sömüren böylesi, "bürokrasi" anlayışıdır.

Hayırlı cumalar.