ÇÜRÜK SİYASET VE YANLIŞ POLİTİKA ÜLKEYİ ÇÖKERTİR! (V)
Eklenme: 4/15/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.
Dün bu köşedeki sohbetimizde devletlerin ciddi siyasetiyle, ülkelerin bütünlüğünün, milli birlik ve beraberliğinin pekiştirilmesinin sağlanması; otoritelerin, iktidarların, ciddi manada milli iradenin kontrolünde olması gerektiğini vurgulayarak tavsiyede bulunmuştuk.
Milli irade demek; toplumun, ümmetin sesi demektir.
Mana değerinin yüceliklere taşınması demektir.
Ve ayrıca Hûd suresinin 112 ve 113. ayet-i Celilelerinin yüce mealinden de örnekler getirmeye çalışmıştık.
Aynı yazı, e-mail ve telefon yoluyla bizi arayan okurlarımız haricinde sadece internet üzerinden 14460 defa tıklanmış ve okunmuş.
Elbette yazılan herşey gerçeklere, hayatın olağan akışlarına uygun olunca, zaman zaman zülfüyâra dokunulsa dahi toplum bunda bir beis görmüyor.
Nitekim hukukun üstünlüğüne inanarak, yürüyen devlet adamlarının da görüşlerinin bu yönde olduğuna inanıyoruz.
Çünkü kızmazlar.
Söylenen ve yazılan kelimesi kelimesine hak olunca, uyarı babında kabullenirler, teşekkür ederler.
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
300 yıldan beri İslam dünyasına karşı hain ve sinsi oluşumların varlığı, bugün Türkiye’mize karşı da içten ve dıştan, devam etmektedir.
Hiç kimsenin bundan kuşkusu olmasın.
Hedefleri;
İslam dünyası içerisinde sağlam kalan Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını ortadan kaldırmak…
Ülkeyi bölük pörçük hale getirmek…
Ve İslam dünyasını daha fazlasıyla başıboş bırakmak…
Devleti elinde tutan, siyaset yapan iyi devlet adamlarını yıpratmak…
Ve hatta gerekirse değişik nice darbelerle ortadan kaldırıp planlarını daha rahat gerçekleştirmek için önemli, önemli olduğu kadar da sinsi planları yapmaktan da geri kalmazlar.
* * *
Özellikle Osmanlının son padişahı olan Sultan Abdülhamit Han’ın ortadan kaldırılıp, Yahudi Selanik dönmelerinin devleti ittihat ve terakkiperver cemiyetinin eline geçirmesiyle birlikte Türkiye’de gizli şer güçlere yol açılmış ve imkân tanınmıştır.
Nitekim bugün Türkiye’nin çektiği sıkıntı, Abdülhamit’in tahttan inmesi ile başlamıştır ve mevcut sıkıntılar o günlerin uzantısıdır.
Ondan sonra bir daha iki yakasını bir araya getiremeyen devlet, millet ve hatta tüm İslam dünyası oldukça gerilemiş ve yıpranmıştır.
Devlet çözülmeye başlamış.
Hilafet-i İslamiye de yıkılmıştır.
Neden mi?
Zira üç beş tane Masonik kafanın bilerek veya bilmeyerek devlet otoritesinin içine sızdırılmasıyla olmuştur.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francesco’nun, 1915 olaylarının 100. yıldönümü sebebiyle Vatikan'da düzenlediği ayinde, "20. yüzyılın ilk soykırımı Ermenilere yapılmıştır" demesi, ittihat ve terakkiperver hainlerinin yaptıkları yanlış ve çürük politika yüzündendir.
İşte geçmişe yönelik atılan yanlış adımlar, yüzyıl sonra da olsa o fatura yine nesl-i atiye çıkıyor.
Sultan Abdülhamit Han’ın; İstanbul’dan Şam’a, Şam’dan da Medine-i Münevvere’ye kadar uzanan Devlet Demiryolları projesi…
Özellikle kendi bütçesinden, kendi mal varlığından, o dönemin Osmanlı lirasıyla 50 bin altın ve devletin de 100 bin altın vermesi ve İslam dünyasının diğer ülkelerine de seslenerek, bu projenin gerçekleştirilmesi…
Bırakın dışarıdaki hain düşmanların ihanetini.
İçimizdeki nice Yahudi Selanik dönmelerinin varlığı bunu kabullenememiş ve bu projenin hayata geçirilmemesi için, oldukça çaba sarf etmiştir.
Hatta 1908’deki başlayan bu proje çok kısa bir süreç içerisinde bitirilmiş.
Ancak ne var ki Abdülhamit’in de Osmanlının da varlığı son bulmuştur.
Demek ki devletin güçlü, dirayetli, sağlam, inanan kadroların varlığı iç ve dıştaki ihanet şebekelerini rahatsız ediyor.
Evet.
13 seneden beri Türkiye’nin dev adımlarla ilerlemesi, baş döndürücü yatırımların gerçekleşmesi…
Elbette ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Abdullah Gül, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Bülent Arınç gibi sağlam, metanetli, ihlâslı siyasiler sayesinde olmuştur.
Amma velâkin diyoruz ki;
Eşyanın tabiatı gereği nasıl ki ağacın kurdu içten ağacı çürütürse, yine ağacın devrilmesine de o içteki tahribat yapan gizli kurtların varlığı neden olur.
Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı ve dev yatırımların gerçekleştirilip hayatiyet kazandırılması, unutmayalım ki sağlam zemine dayanmış, ihlâslı bir siyaset sayesinde olmuştur.
İşte burada temennimiz ve tavsiyemiz odur ki iktidar partisi olan AK Parti yeniden özüne dönüp, iç donatılarını kontrol altına alıp, ittihat terakki cemiyetinin hain dönmelerinin varlığı gibi olmasınlar.
Partinin otokontrol yaparak, önemli bakanlıklar bünyesinde yapılan bazı yanlışlıklar ve ranta dayalı kirlenmelere dikkat etmeleri, bizim tavsiyemiz olduğu gibi, tüm kamuoyunun da temenni ve tavsiyesidir.
Hani demişler ya; “Görünen köy kılavuz istemez”
Allah korusun.
Mevcut iktidarda bulunan değerli yönetim kadrosu eğer hafif bir ihmalle yanlış insanları partinin içine alarak, devletin önemli ve kilit noktalarını ellerine verirlerse…
Tıpkı Osmanlının son dönemi gibi ülke çok büyük tehlikeli badirelerden kendini kurtaramaz.
Israrla üzerinde durulan nokta da budur.
Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de nice dönmeler, rantiyeci gizli bakteriler, iktidarın bünyesine sızmayı başarabilir.
Nitekim görünen manzara bu yöndedir.
Dünkü yazımın başından sonuna kadar, kelimesi kelimesine gerek açık ve gerek işarı yollarla anlatmaya çalıştığım husus da bundan ibarettir.
Kimse yanlış anlamasın.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Daha önce İl Müftülüğü’nce “Kutlu Doğum Haftası” dolayısıyla hazırlanan etkinlikler, dün de Yenişehir İlçesi Müftüsü Sayın Alettin Bozkurt ve ekibi tarafından gerçekleştirildi.
Şahsen ben de oraya davetliydim.
İzlediğim manzara çok güzeldi.
İç açıcıydı.
Başta hafızlar tarafından kıraat edilen aşr-ı şerifi okuyan hafızı tebrik ediyorum, çok güzel bir Kur’an kıraati gerçekleştirdi.
Sonra konuşan İlçe Müftüsü Alettin hocanın konuşması ve özellikle Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sayın Hasan Tanrıverdi Hocanın da konuşması, gerçekten şayan-ı dikkatti.
Diğer hocaların olduğu gibi Hasan hocanın da konuşması bilimseldi ve tarihi gerçeklere dayalıydı.
Allah böylesine ilim erbaplarının varlığını eksiltmesin.
Gerek üç dört gün önceki İl Müftülüğünce tertip edilen “Kutlu Doğum Haftası” etkinliği ve gerekse dün Yenişehir İlçe Müftülüğü tarafından gerçekleşen etkinlikten dolayı Diyanet Teşkilatımızı tebrik ediyor ve kutluyoruz.
Böylesine güzel etkinliklerin yapılmasını, değerli din adamlarımızdan, Diyanet Teşkilatımızdan her zaman bekliyoruz.
Halk gerçekten böylesine güzel etkinliklere, şiddetle muhtaçtır, oldukça da beklenti içerisindedir.
Yapılması gereken de budur.
Din ulemalarının bildikleri İslami gerçekleri, ketmedip susmaları da o toplum için en büyük badiredir.
Bir toplum için, bir ümmet için ulema kesimlerinin böyle güzel etkinliklerinin yapılmaması ve susmaları, gelecek neslimizin varlığı için çok tehlikelidir.
Burada gerek Diyanet Teşkilatımız olsun ve gerekse ona bağlı değerli din ulemaları olsun veyahut diğer ulema kesimlerinin varlığı olsun, böyle geri planda durup da risaleti tebliğ etmeme füturluğu içinde kalmamalarını temenni ediyoruz, istirham ediyoruz.
Zira yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, o büyük İslam önderi Hz. Resulullah (s.a.v)’a tebliğ emrini gerçekleştirdiği gibi, müştereken ve müteselsilen kıyamete dek aynı emir, İslam ümmetinin ulema kesimlerine de yöneliktir.
Onlar hiçbir zaman kendilerini bu emrin dışında tutamazlar.
En derin saygı ve sevgilerimle.