CÜZZAMLI TÜRKAN SAYLAN’IN YARDIMSEVERLİK ŞOVU!
Eklenme: 4/23/2009 12:00:00 AM

Evet sevgili dostlar! Her zaman olduğu gibi, ülkemizin hali pür melali  hep böyle.. Şovmenliklerle, aldatmacalarla, kandırmacalarla geçiştirilmektedir. Bir türlü önümüzü göremiyoruz. Ülke olarak, toplum olarak hep böyle meçhul karanlık mevzuular ve belirsizliklerle karşı karşıyayız. Her zaman bu köşeden sizlerle yaptığımız sohbetlerimizin ana hatları ve kilit noktalarını elimizden geldiği kadar tüm çıplaklığıyla paylaşıyoruz. Ama demişler ya, "Ne yapalım elden ancak bu kadar gelir?" Hali alem meydanda! Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğanın da dediği gibi, "Bırakınız bu ülkede akla kara birbirinden ayrılsın." Ama ne var ki; akla-karayı birbirinden ayırt edemeyen bir ülke durumundayız. Maalesef hainle-mayını birbirinden ayırt edemiyoruz. Oysa ki hainin planından mayın oluşuyor. Ve her tarafı darmadağın ediyor. İlla ki fiziksel, elle tutulur, gözle görülür patlayıcı mayın söz konusu değil. Onu da kast etmiyorum. Hainlerin, şovmenlerin, entrikalı oyunların toplumda yarattıkları tahribat ve bozgunculuk, bildiğimiz yeraltına gizlenen mayınlardan bin kat daha tehlikelidir. Ve tahribatı yüksektir. Zira, kimin kim olduğunu ve yaptıklarının ne yönde insanlara tehlike getirdiğini bilemiyorsunuz. Belirsizlik içerisinde.. Ansızın o hainin-mayını gibi faka basar, tuzağına düşersiniz. Nitekim Türkiyemiz bugün değil, yaklaşık yüz yıldan beri bu hali yaşamaktadır. Sistem girift, "taffun etmiş" kokuşmuş ve her zaman için neştere muhtaç haldeyiz. Çünkü büyük yaralarla karşı karşıyayız. Dedim ya! Öyle bir hal almışız ki, hainlerin mayın tarlalarına girmekten kendimizi koruyamıyoruz. Tüm samimiyetimle ifade edeyim ki; insanlık tarihi boyunca ancak böylesine ya rastlanır, ya rastlanmaz. Zira bugünkü Türkiyenin Bizans oyunlarıyla karşı karşıya olduğunu ve ne tür hilebazların hileli tuzaklarına düşmüş olduğunu kimse fark edemiyor.. Fark etse dahi içinden çıkılamaz bir durum. Eğer bir toplum gerçek manada kimliği meçhul insanlarla kalkıp oturuyorsa.. Ve o kimliği meçhul insanlar devletin önemli kurumlarını işgal etmiş durumdaysa.. Ve her alanda sözleri geçerliyse.. Hele hele dışa bağımlı, kökü siyonist emperyalizme dayalı bir medyayla gününü gün ediyorsa vay o toplumun haline İzin verirseniz bundan dört bin sene evvel Arap Yarımadasında, yani bugünkü Filistin dediğimiz coğrafyaya sizi götürmek istiyorum. İnandığımız kitap yüce Kuran-ı Kerimin Nemil Suresinin 48. Ayetinde geçen bir tarihi vakayı buraya nakletmek istiyorum. Evet, bu mübarek ayet-i kerimenin orjinal metni şöyledir: "Ve kâne fil medineti Tisatu Rahtin yufsidune fil ardi" Ayet-i celilenin türkçe meali şöyledir: "Bulundukları şehirde fesad ve bozgunculuk çıkaran dokuz çeşit insanlar vardı. İşleri güçleri toplumun günlük yaşam seyrini bozuyorlardı, fesat çıkarıyorlardı, terör yaratıyorlardı. Toplumu insanlık dışı ahlak çöküntüleriyle karşı karşıya bırakıyorlardı. Kirli organizasyonlarla toplumun altını üstünü getirmişlerdi. Böylece onların içinden çıkan Peygamber, onlarla başa çıkamıyordu. Nihayet Hz. Salihi devesiyle beraber öldürdüler. Hz. Lut da onların içinden kaçarak ülkeyi terk etmişti. Kendilerine gelemeyen o toplum, yani o fesat çıkaran bozguncu gruplardan kendini sadeleştiremeyen toplum, tüm varlıklarıyla birlikte ansızın bir felaketle karşı karşıya kaldı ve yok olup gittiler." Şimdi bu olay dört bin sene gibi uzun bir geçmişe yöneliktir. Ama, ne çare ki insanlık genlerinde yatan ve bir türlü kendini değiştiremeyen karakter maalesef beşeriyet tarihi boyunca hep asırlar sonrasında da olsa zaman zaman kendini gösteriyor. Tıpkı günümüzde yaşanmakta olan durumlar gibi Eğer bir ülkede terör varsa, Eğer bir ülkede açlık ve sefalet varsa, Eğer bir ülkede işsizlik, aşsızlık varsa, Ülke kendini kan ve gözyaşlarından kurtaramıyorsa, tek kelimeyle diyebiliriz ki ülke anarşi ve bozgunculuklarla kalkıp oturuyorsa, o ülkenin geleceği maalesef parlak görünmüyor. Ve olamaz da Zira başta söylediğim gibi ülkede karanlık tablolar sergileniyor ve karanlık güçler sahnede oynuyor. Siyonist ve haçlı emperyalizme bir nevi kölelik görevini üstlenen ve aynı zamanda söz sahibi olan dönmeler mevcuttur. Bu dönme gruplarının veya bireylerinin mevcudiyetiyle beraber renk değiştirmek suretiyle çok değişik makyajlarla kendilerini hep "sütten çıkmış ak kaşık" gibi gösterme becerisi içerisindeler. Ne yazık ki halk da bunlara kanıyor.. Hatta  kimi zaman acıyor. İnanın geçmişte yaşanan tarihi vakalar bugün de her an için yaşama beklentisi kaçınılmazdır. Zaten belirtiler ortada ve çeşitli belalar baş göstermektedir. Evet! Konumuza dönelim. "Cüzzamlı Türkan Saylanın Şovmenliği" demiştik. Daha önceden de yazmıştık. Türkan Saylan, gayri müslim ne idüğü belli olmayan bir dönmedir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini kurmuştur ve başına geçmiştir. O paralelde Çağdaş Eğitim Vakfını kendine bağlamıştır. Yıllar yılı Atatürkçülük, laikçilik, cumhuriyetçilik gibi kelimelerin sonuna "ci" ekleriyle kendi gerçek yüzünü deşifre etmeyen, bu kavramların arkasına sığınarak gizliden gizliye "saman altından su yürütürcesine" misyonerlik görevini sürdürmüştür. Ve halen de sürdürmektedir Demişler ya, "Aklına yanayım" Biz de burada bir türlü içinden çıkamaz bir haldeyiz. Bu cüzzamlı kadın hakkında basında geçen haberlere göre, MİT ile Genelkurmayın istihbarat birimleri tarafından "Misyonerlik" faaliyeti göstermekte olduğu tespit edildiği söyleniyor. Buna dayanılarak evi basıldı ve evinde arama yapıldı. Büyük miktarda "Evrak-i müsbite" ve çok kıymetli tarihi belgeler ele geçirildi. Hem de torbalar ve koliler dolusu Bir de madalyonun ters yüzüne bakıldığında, Genelkurmayca kendisine geçmiş olsun diye gönderilen bir Tümgeneral, evinin yanında bulunmuş ve medyaya poz vermiştir. Bu ne demektir? Bu demektir ki, "Tüm gösterdiğin aktif faaliyetleri destekliyoruz ve senin yanındayız(!)" Peki sormazlar mı acaba? Bu devlet hep bu tür çelişkilerle mi karşı karşıya bırakılacak? Sen kalk bir yandan hakkında "Misyonerlik" faaliyeti gösteriyor diye istihbari bilgiler topla ve gerekeni yap. Öbür taraftan da elçi gönder "Yanındayız, seni destekliyoruz" de. Bu ne turşu, bu ne lahana, bu ne perhiz. İşte ülkemizin hali pür melali bu Cüzzamlı Türkan Saylanın, kendisini acındırarak masumane bir tablo sergilemesi bir yana, bir de bozguncu Ergenekon aktifliği bir yana İşte devlet ve iktidarlar nereden yürüyorlar bilemiyoruz Sevgili okurlar! Şimdi sizi çok çarpıcı, çok dikkat çekici bir haberle baş başa bırakıyorum. 21 Nisan 2009 saat 16.41de 'Haber7.com' internet sitesinde "PKK ve Hizbullahta Jandarma Silahı" başlıklı şöyle bir haber.. "Türkiyenin puslu yıllarına ait tüyler ürperten olay, 2000 yılında Hizbullahın askeri kanat sorumlusu Abdullah Gülün Cizredeki evine düzenlenen operasyonla başladı. Evde Bixi, Diktiriyof, Kanas ve Kaleşnikof marka 99 adet uzun namlulu silah bulundu.

SİLAHLAR ASKERİN Ergenekonun kurduğu iddia edilen Hizbullaha yönelik 2001deki bir başka operasyonda da, 4 Bixi, 43 Kaleşnikof, 13 RPG-7 roketatar ve 4 lav silahı daha ele geçirildi. Ancak incelemede ilk şok yaşandı. Silahlar jandarma envanterine kayıtlıydı.

PKK KULLANMIŞ İkinci şok ise kriminal incelemede ortaya çıktı. Silahla sabıkalıydı. Kayıtlara PKK saldırısı olarak geçen köy baskınları, araç tarama gibi katliamlarda kulanılmıştı. Dönemin Şırnak Alay Komutanı ise Levent Ersözdü. Silahlar teslim edildi ve konu kapatıldı.

GÖREV YAPANLAR ERGENEKON TUTUKLUSU Ergenekonun kilit sanıklarıdan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile birlikte davanın diğer sanıkları Arif Doğan, Atilla Uğur ve Cemal Temizöz de aynı dönem bölgede görev yapmıştı. Ergenekonun gizli bir tanığı da, Albay Temizözün emriyle Hizbullaha silah götürdüklerini ifade etmişti. Ergenekon iddianamesi ile gündeme gelen "naylon terör örgütü" kavramını destekleyen en önemli belge ortaya çıktı. Şırnakın Cizre ilçesinde Hizbullaha yönelik bir operasyonda ele geçirilen silahların kriminal raporları şok gerçekleri ortaya çıkardı. Rapora göre Hizbullah deposunda çıkan silahlar Jandarmaya kayıtlı ve daha önce de PKK'nın eylemlerinde kullanılmış." Bakınız sevgili okurlar! İşte yazımın başında sizlerle paylaştığım ana konu ülkede belirsizlikler sozkonusuydu Kimin eli kimin cebinde, ne tür makyajlarla, şov oyunlarla nice dönmeler bu ülkede cirit atıyorlar. Halkı nasıl birbirine düşürüyorlar? Bu yörede yaşayan masum, aşsız, işsiz, güçsüz perişan insanlar nasıl birbirine kırdırılıyor? Ve ortada cirit atan siyonizme bağlı bir derin devlet anlayışı Ve bu kirli ve karanlık derin devletin  marifetleri ortada.(!?) Devamı yarın