DARBECİLER CEZAEVİNE MARŞ MARŞ!?
Eklenme: 8/20/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu köşede siz değerli okurlarımızla yaptığımız sohbetler ve tespitlerimiz rastgele anlamsız havadan cıvadan bahsetmiyoruz.

Ülkenin ve milletin kanayan hadiselerin, bam teline dokunuyoruz...

Araştırıyoruz, inceliyoruz, doğruluğuna inandığımızda da, kamuoyunun önüne koyup, haykırıyoruz!..

Dün olduğu gibi bugünde; temel ilkemiz hakikatlerin arkasında, olmak, küfrün ve zulmün de karşısında durmaktır...

***

Söze dünkü, görsel ve yazılı medyanın sürmanşetlerine ve ana manşetlerine, bakarak başlayalım...

İri puntolu, haber başlıklarının ekseriyeti; 28 Şubata dair!...

O dönemde, olup bitenler ve sonrasında İyi çocuktur diyen darbeci generaller!...

Ve bunların, gencecik subay, astsubay, yedek subay, teğmenleri vs. kendi kirli emellerine alet etmek üzere, nasıl yola çıktıklarını, bilmeyen yok!...

Himayelerindeki askerleri, kendi lehlerine sanki köleleriymiş gibi kullandılar.

Post modern batı çalışma grubu vs. vs.

Nihayet 28 Şubat davasında Yargıtayın müebbet hapis cezalarını onadığı çevik Bir, çetin Doğan ve Erol Özkasnakın da aralarında bulunduğu 14 cuntacı için zindan süreci resmen başladı.

Bu şekilde haber olarak yazılan ve insanları meraka sürükleyen bu tür konular elbette ki önemlidir ve bize göre manşetlere ve sürmanşetlere taşımak da gazeteciliğin en başta gelen görevlerinden birisidir.

Zira 28 Şubat, toplumun, ülkenin varlığını, birliğini, bütünlüğünü zedelemek için yapılan büyük bir fitne unsuru olduğu tartışılmaz bir gerçektir...

Dışarıdan kumanda edilerek Türkiyenin başına bir darbe halini yaşattı, 28 şubat akımı!...

Devletin Başbakanı merhum Erbakan ile yardımcısı Sayın Tansu çiller Hanımefendi hedef alındı...

Hakaretlerle, sövmelerle, küçük düşürmelerle, devletin yetkisini ellerinden aldılar...

Gasp yaptılar...

Milli iradenin temsilcilerini prangalı halde; evlerine gönderdiler.

Tabi Türkiyenin başına ondan sonra ne geleceğini açıkça söylememiş olsalar da Görünen köy kılavuz istemez misali her şey açıktı.

Mesela; bu darbeci paşaların çoğunun gerçek kimliklerine bakıldığında, dış mihraklara bağlı ve Türk kanını taşımadıkları görülmektedir..

Ama her nedense; kilit noktalara gelmişlerdir..

Her zaman söylediğimiz gibi; Zibi müteğannim.

Yani kendini kuzu postuna büründüren saldırgan kurtlar.!

Bunlar işte böylesi zihniyet ve karaktere sahiptirler...

Tek hedefleri vardı...

İslamiyeti ortadan kaldırmak...

İnanan Müslümanların genç kızlarını, kadınlarını İslam dışı bir ahlakla donatmak...

Türkiye insanının aile mefhumunu ortadan kaldırmak...

Bu rotada, faaliyet gösteren birer hıyanet şebekeleriydi bunlar!.

Biz o gün de tıpkı bugün gibi; haykırmış, yazmış, sesimizin çıktığı kadar, sizin zihniyetiniz ve anlayışınız İslamı yok etmek üzere kurgulanmıştır demiştik..

Zira, o evreyi yaşayan, bilen biriyiz..

O maskeli yüzleri, tanıyorduk ve biliyorduk.

Bu memlekette kimin nerelerden yürüyerek geldiklerini bilmemek safdilliktir.

Biz de onun için tespitlerimiz doğrultusunda 28 Şubat hıyanet erbaplarının Türkiyeyi nerelere sürüklemek istediklerini ve başta Yaşar Büyükanıt dhil olmak üzere İlker Başbuğlara kadar

Hepsi Siyonist İsraille işbirliği içinde oldukları gibi, onların nam-ı hesabına, bu ülkeyi ve bu ülke insanını dinden uzaklaştırmayla meşgullerdi...

Yeniden dinsizlik potansiyelinin çoğalması için, var güçleriyle çalışıyorlardı...

Öyle pervasız ve şuursuzca hareket ediliyordu ki; Yüce İslam dininin ruhuna hakaret ederek irtica yaftasını yapıştırmaya çalışıyorlardı.

Devran döndü...

Şimdi, Müslümanlara karşı kazmak istedikleri çukura kendileri düştü.

Tabi tarih bunu kaydetmiştir.

Sille-i hudanın sesi yoktur

Bir vurdu mu çaresi yoktur

Hep ifade etmişimdir...

Eğer ki, memleket zalim, despot, jakoben anlayışlara karşı sustuğu müddetçe, onun iştihasını artırır, şehvani arzularını güçlendirir ve daha bir saldırgan hale gelir!?..

Yıllardan beri de yazıyoruz, çiziyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üniformasını, mücahitlik ruhunu, yükseklerden indirip kendi kirli emellerine alet edip ABDye köle olanlar, ne bu vatanın ordusuna mensup olabilirler?..

Ne milletine ve ne de Türkiyenin kimliğini taşıyabilirler...

Şükürler olsun ki, emelleri kursaklarında kaldı..

Başaramadılar.

çünkü; batıla odaklı köle bir kültürün, medeniyetin ve inancın, boyunduruğu altında bulunuyorlardı.

Evet, Türkiye, artık sağlam zemin üzerine oturmuştur.

İslam binalarını temel faktör olarak inşa edip millete sunmanın zamanı gelmiştir, hatta geçmek üzeredir.

Yüce İslam dini kutsal mezheplere, inançlara sahip bir din olarak bilinmektedir.

Zira yüce kitabımız bunu emrediyor.

Dinler arasındaki en yüce din Allah nezdinde İslam dinidir.

İslam dininin gerekleri neyse milletçe el ele verip, onu yerine getirmek lazım..

Bu yapılmadığı takdirde ülke her zaman için biraz daha kötüleyerek geriye gitme hali kaçınılmaz hale gelir!...

Şunu da hatırlatalım...

Dünkü yazımızın son bölümünde belirtmiştik...

Asya zemininde İslamın nuru parlaya parlaya gelecek, tüm insanlığa Kuran nuru doğrultusunda eğitimler verilecektir...

Küfrün, edepsizliğin, dinsizliğin mumları yatsıya kadar yanmışsa da fakat heyhat, illa ki o küfrün mezalimi dağılacaktır.

İşte Afganistandaki Talibanın ABDye karşı yaptığı gibi

Nihayet ABD, Afganistanı bıraktı gitti.

Ki 10 sene orada kalmasına rağmen.

Demokrasileri de sıfıra indi, itibarları da sıfıra indi.

çapulcu, vurguncu, hırsız bir hale düştü ve dünyaya bu şekilde nam verdi.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar...