DEDAŞ’TA NELER OLUYOR!!!?
Eklenme: 10/27/2010 12:00:00 AM

Değerli okurlar.

Malumunuz üzre iki gün önce "Diyarbakır DEDAŞ kimlerin hegemonyasında" ifadesini yazıma başlık olarak kullanmış ve yıllardan beri DEDAŞta olup biten usulsüzlükleri özetleyerek siz değerli SÖZ okurlarıyla paylaşmıştım.

Bugün yine o paralelde ve daha çarpıcı ifadelerle Diyarbakırımıza, bölgemize velhasıl elektrik kullanan tüm halkımıza DEDAŞın keyfiyet içeren, skandal olarak bilinen birçok ayıbını dile getireceğiz.

Öyle inanıyorum ki bundan böyle her yakaladığımız ayıplarını ve DEDAŞın gittikçe kabaran ayıp ve skandal dosyalarını hep kamuoyuna yansıtacağız.

Diyarbakır Söz olarak yalnız DEDAŞ değil, halkımızı sömürüp, halkımıza karşı yanlış yapan hangi kurum ve kuruluş olursa olsun, bu bölgede veya Türkiyenin herhangi bir bölgesinde olursa olsun, yaptığımız tespitler doğrultusunda hep yazacağız, çizeceğiz ve kamuoyuna aydınlatıcı bilgileri sunmaya devam edeceğiz.

Bunu derken hedefimiz legal değil, illegal suç potansiyelidir.

Kişilerle hiçbir ilgimiz yok. Herhangi bir kişinin kimliğiylen de alakamız yok.

Biz yanlış yapan her kim olursa olsun, hangi platformda bulunursa bulunsun, basın yasalarının bize tanımış olduğu yayımlama özgürlüğünü kullanacağız.

O nedenle kimse kusura bakmasın!

Zaten her zaman bu köşede değindiğimiz çok önemli konular var?

Yalnız DEDAŞın ısmarlama suç potansiyeli değil, devletin derinliğine inmiş, kokuşmuşluğun çürümüşlüğün ve rezalet silsilesinin yeni yeni eklenen halkalarını ekleyerek sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bizi takip edin.

Evet, "Deveye demişler ki senin boynun niye eğridir diye!

Deve de demiş ki "benim nerem doğru ki?"

Ancak örnek olarak bunu size özetlemek istiyorum.

Deve güçlü bir hayvan; huyundan, tüyünden, sütünden, etinden faydalanılan bir varlık.

Bir de bu paralelde deve kuşu var

Malum deve kuşu yarı deveye yarı da kuşa benzeyen bir hayvan

Ormanda ve çiftliklerde yaşar.

Hiçbir şey olmamış gibi rahat bir hayvan.

Kurnazlığı da yok değil.

Amma ne var ki avcıyı gördüğü zaman başını kuma sokar, kocaman gövdesi dışarıda kalır.

Yani kendi kendini kandırır. Sözde avcıdan kendisini saklar.

Oysaki avcının vuruşlarına tam hedeftir ama farkında değil.

Bugünkü Diyarbakır Sözün manşetinde şöyle bir haber okursunuz.

"İŞTE YARGI TOKADI"

Haber özetle şunları yazıyor.

"DEDAŞın keyfi kaçak elektrik kullanıldığı yönündeki uygulamasına yargı bir tokat daha attı. 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin DEDAŞı haksız bulan tarihi nitelik taşıyan kararı yüzlerce mağdur için emsal oldu.

Haberin dayanak noktası;

 

***

 

"Diyarbakır 2. Sulh Hukuk Mahkemesi

Esas No: 2008/300 gerekçeli karar

Karar No: 2009/850

Dava konusu: Menfi tespit

Dava tarihi: 04.04.2008 

"---

Mahkememizde görülmekte bulunan menfi tespit davasının yapılan açık yargılamanın sonunda verilen hüküm.

Davacı Vekili, mahkememize verdiği dava dilekçesinde ve duruşmalarda özetle müvekkili adına kayıtlı 649800 abone nolu sayaçla ilgili olarak 17.02.2008 tarih ve 110877 nolu kaçak elektrik tüketim görgü ve tespit tutanağı düzenlendiğini ve 560,75 TL ek tahakkuk borcu çıkarıldığını düzenlenen tutanağın gerçeklere ve hukuka aykırı olduğunu Diyarbakır 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/34 değişik iş sayılı dosyası ile yapılan delil tespitinde herhangi bir kaçak durumuna rastlanmadığının belirtildiğini, müvekkili tarafından davalı kuruma yapılan itirazın red edildiğini, DEDAŞ görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını belirterek hukuka aykırı olarak tahakkuk ettirilen 560,75 TL tutarındaki ek tahakkuk faturasına ilişkin olarak müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Vekili cevap dilekçesinde özetle Davacı tarafından müvekkili idare gıyabında yapılan delil tespitine ilişkin bilir kişi raporunu kabul etmediklerini davacının elektrik sayacından geçmeyen ek bir kablo marifeti ile kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, müvekkili kurumun mevzuat hükümlerine göre işlem yaptığını belirterek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.

Mahkememizce Diyarbakır Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/34 değişik iş sayılı dosyası ile davacıya ait abone dosyası geçmiş dönemlere ait tüketim ekstrelerini kaçak elektrik tespit tutanağı ve tüm belgeler getirilerek dosya arasına alınmış mahallinde elektrik mühendisi bilir kişi refakatiyle keşif yapılarak davacı tanıkları dinlenmiş ve bilirkişi raporu temin olunmuştur.

Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı ile özellikle bilirkişi raporundan kaçak elektrik tespit tutanağında mevcut sayaçtan geçmeden bina ortak kullanım sayacının kolon sigortasına ek bir kablo yardımı ile binaya ait bodrum katını beslemek suretiyle enerji tüketimi yapıldığı belirtilmiş ise de söz konusu kablonun bodrum katında bulunan aboneli sayaca giriş yaptığı ve sayacın endeks kayıt ettiği kaçak tutanağında kayıt altına alınan 64980 abone nolu sayacın kaçak tarihi sonrası ortalama tüketimleri ile kaçak tutanağı öncesi ortalama tüketimleri karşılaştırıldığında kaçak tutanağı tarihi sonrası ortalama tüketimlerde düşüş meydana geldiği ve ortalama tüketilmesi gereken miktarlarda değerlendirildiğinde kaçak elektrik kullanımının desteklenmediği anlaşılmış olup davacının kaçak elektrik tutanağına istinaden düzenlenen ek tahakkuk faturasına ilişkin olarak davalı kuruma borçlu bulunmadığı kanaatine varılmış ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

 

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Yargı kararında belirtildiği gibi 17.02.2008 tarih ve 110877 nolu sözde kaçak elektrik tüketimi görgü ve tespit tutanağını düzenleyen Diyarbakır DEDAŞ Müdürlüğünün ne kadar yersiz, ne kadar tutarsız, ne kadar dayanaksız keyfi, kine ve intikama dayalı bir işlemin ayıbını, skandalını kamuoyuna sunmak istiyoruz.

Hikâyesi şu, 17. 02. 2008 tarihinde yağışlı bir gündü.

Yenişehir semtindeki binaya 45 kişi giriyor.

Orada bulunan bina görevlisi İhsan Tepeli bunları karşılar, sorar necisiniz diye.

"Biz Diyarbakır DEDAŞı temsilen kaçak elektrik tespitini yapmak üzere Ankaradan bir heyet olarak geldik, bizi istediler biz geldik. Bu binada kaçak elektrik varmış."

Bina görevlisi İhsan, binanın 21 tane saatinin saat panosunu gösterir böylece binadaki kaçağın olmadığını tespit ederler.

Boşa çıktıklarını anlayınca bu kez yemekhaneye iniyorlar, yemekhanedeki bir lambanın yandığını görüyorlar, "İşte kaçak dediğimiz lamba bu"

Bina görevlisi bu lambanın da sayacı bodrumun öbür bölümündedir, gelin size gösterelim.

Mal bulmuş mağribi gibi sözde bu kaçak tespit memurları apar topar tutanak tutarlar ve binada kaçak bulduk derler.

Tabii ki Ankaradan ısmarlanıp Diyarbakıra ithal edilen bu insanlar kendi DEDAŞtaki patronlarına karşı mahcup olmamak için illaki böyle bir tutanak tutmaları lazım.

Tabii bina görevlisi, bunların bu yanlış, kasıtlı ve keyfe dayalı uygulamalarını hazmedemiyor ve hemen avukatına başvuruyor.

Aynı gün, saat 14.00 sularında avukatı, Nöbetçi Sulh Mahkemesine başvuruyor, gereken harçlar yatırılıyor, Nöbetçi Mahkeme hâkimi ile bilirkişiyi olay yerine getiriyor."

Mahkeme marifetiyle bilirkişinin raporuna dayanarak yapılan tespit yerinde görülüyor, kaçağın olmadığını, tutanağın sadece karalamadan ibaret olduğu ortaya konuluyor ve duruşma sonucunda 2008/300 nolu esas dosya ve 2009/850 karar sayılı kararla DEDAŞın bir daha kirli çamaşırları hem de yargı vasıtasıyla ortaya konuluyor.

Daha bunun gibi neler neler

İşte kupür

 

* * *

Sevgili okurlar.

Evet, gerçekten Türkiye bu sistem sayesinde özellikle bu bölgede çok karanlıklar yaşıyor.

Vatandaşın cebindeki 35 kuruşa göz diken bu sistemin bazı kurum ve kuruluşları deyim yerindeyse adeta bu halkı sülük gibi kemiriyor, kanını emiyor, ekonomiksel olarak cansız bırakıncaya kadar, yiyor.

Yıllardan beri hep bu gerçekleri Diyarbakırın, bölgenin hatta Türkiyenin bu acı gerçeklerini dile getiriyoruz, yetkililerle paylaşıyoruz.

Ama hani diyorlar ya.

"Sallabaşını al maaşını" misali geçici bir "Evet" ile geçiştiriyorlar, olaylar hep tekrar ediyor, önü arkası kesilmiyor.

Biz de diyoruz ki, bu halk daha ne zamana kadar bu acıları çekecek?

Bakınız, dünkü yine Söz Gazetemizin birinci sayfasının sağ köşesinde şöyle bir haber okudunuz.

"Aygandan yeni bomba"

Ve haberi tüm detayıyla dokuzuncu sayfaya taşımıştır.

Biz bu haberin tümünü bu köşeye sığdıramayız; ancak şöyle özetleyelim.

"Abdülkadir Aygan, PKK itirafçısı olup, yakalandıktan sonra bu kez JİTEMle işbirliği yapıyor ve JİTEMin itirafçısı oluyor.

Üç dört yıldan beri bu insan, JİTEM'de gördüklerini kaleme almış, bir bir tarih ve isim göstererek anlatıyor.

Ve bu anlatımlarını kitap haline getirmiş.

Nasname isimli siteye de yazmış.

Fakat bizim araştırmalarımıza göre konuştuklarının, yazdıklarının hemen hemen hepsi doğru

Zira tarih gösteriyor, insanları gösteriyor, olayları yazıyor.

Ama görünen odur ki, bu da Türkiyenin acı bir gerçeğidir.

 

* * *

 

Bu bölgede feodal yapıya dayalı, zorba tinetli insanlar var.

Bu insanlar, bırakın günden güne, inanın ki saat başı renk değiştiriyor, güçlüyü nerede görürse hemen oraya kayıyor.

Çok değişik yöntemlerle para pul, hatta kadın ve viski şişeleriyle devletin JİTEM gibi polisin meşhur istihbarat şefi Hanefi Avcılar gibi, böyle insanları kullanıyor, ayarlıyor ve gölgelerinde gününü gün ediyor.

Ne yazık ki; devletin o iradesiz çıkarcı kişilerinin gölgesinde hiç yapamadıklarını yapabiliyor.

Bunları yazdık çizdik.

Ama bunun daha acı tarafı şudur ki; özellikle değişken siyaset kulvarının meydanlarında, kıyı köşelerinde halen yer almalarıdır.

Bölgenin bazı siyasetçilerini halen kullanmaya devam etmeleridir.

Bukalemun gibi renk değiştirerek; hemen birileriyle sıcak ilişki kuruyorlar.

Bunun da ötesinde bazı Cumhuriyet Başsavcılıklarını dahi zımnen ele geçirircesine nice şikâyetler karşısında bile haklarında herhangi bir işlem ve takibat yapılmıyor.

İşte Türkiyenin ve bölgemizin acı gerçekleri.

Başta söylediğimiz gibi, deve mi, deve kuşu mu, bukalemun örneklerini mi diyorsunuz.

Ne derseniz deyin; Türkiyenin gerçeği bu.

Her şey siyasetin ve iktidarların gölgesinde ısmarlanan bozuk tinetli görevlilerin icraatıdır.

DEDAŞından tutun da JİTEMine kadar. JİTEMinden tutun da siyasetine kadar, siyasetinden tutun da terör örgütlerine kadar.

Velhasıl.

Hepsi birbirini doğruyor.

En derin saygılarımla.