DEMOKRASİ MİLLİ İRADE MİDİR, YOKSA TAĞUTİ BİR DÜZEN MİDİR?
Eklenme: 8/15/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Zaman zaman bu köşede dile getirmek istediğimiz küresel, çağdaş dünyamızdaki fesat ve bozgunculuğun mevcudiyeti   giderek dozajını artırıyor ve  azgınlaşan baskıcı rejimler, adeta tağuti zorba düzenlere dönüşüyor.

Hani buna demokrasi deniliyordu?

Hani cumhuriyet deniliyordu?             

Hani insan temel hak ve özgürlükleri deniliyordu?

Hayır, hayır hiç de öyle değil.

Aslında demokrasi memokrasi diye bir şey yok.

Batı dünyası yarattığı tağuti düzenlere kılıf uydurarak, demokrasi gömleğini giydirmiş, daha doğrusu diğer bir deyimle kuzunun postunu kurda giydirmiş, böylece dünyayı yanıltıcı politikalarla kandırmaya çalışıyor ve maalesef bunu da zaman zaman başarmış durumda.

Peki neden böyle oluyor?Çünkü Zira İslam dünyası gaflet uykusundadır.

İşte yaklaşık elli günden beri Mısır’ın başına getirilen oyunlar ve uygulanan acımasız katliamlar yukarıda ifade ettiğimiz gerçeğin  birer kanıtlayıcı delilidir.

Ben şahsen küresel, medeni geçinen dünyaya demokratik medeni bir dünya diyemiyorum.

Bunu dersek , yarasa gibi gerçekleri görmeyip veyahut ışıklardan rahatsız olma pozisyonuna gireriz.

Zira her şey ortada…

Üç yıldan beri Suriye’de Baas rejimi tarafından uygulanmakta olan acımasızca katliam, bir ülkenin altını üstüne getirmiştir. Nice ocaklar söndürülmüş, ülke darmadağın edilmiştir. Kundaktaki bebelerin dahi bir çırpıda atılan bombaların kurbanı olduğunu bütün dünya bildiği halde seyirci kalmaktadır.

Hani bu dünyanın adı medeni, çağdaş, muasır, demokratik bir dünya olarak biliniyordu?

Yaklaşık altmış yıldan beri Mısır devleti hep diktatörlerle, askeri cunta ve mutlak bir dikta ile yönetilirken, bu medeni dünyadan hiç ses çıkmıyordu.Bugün halkın iradesi ile gelen yönetimi batı destekli darbe ile indiren aynı anlayış sivil halkı katlediyor,insanlar inim inim inliyor ama sözüm ona medeni dünyadan yine ses yok.

Sözde çağdaş, medeni dünyada insanlar dinini yaşayamıyor.

Mısır’da, Türkiye’de, Libya’da, Tunus’ta vs. tüm İslam dünyasında, kültürünü yaşayamıyor, inancını hiç yaşayamıyor, çifte standartlar uygulanıyor, tek taraflı yontuluyor.

Ve her nedense bu medeni dünyadan (!) bir ses çıkmıyor.

Mısır’da yüzde elli oy birikimiyle, iktidara gelen muhterem Muhammed Mursi’nin aldığı oylarla demokratik parlamenter sistemine uygun milli iradeyle koltuğuna oturmasına ancak bir sene izin verildi.

Mısır’daki derin Ergenekon, kök olarak tamamıyla İsrail’e bağlı.

Siyonist bir küfür zındıkasının varlığı, bunu bize gösteriyor.

* * *

Düşünün, milli iradeyle büyük oy potansiyeli alarak, devlet başkanlığı koltuğuna oturan bu zat-ı muhterem, İhvan-ı Müslimin denilen Müslüman Kardeşler teşkilatına mensup ve onların oyuyla iktidarı kazanmış olması, derindeki iğrenç bir çukurun mensuplarını rahatsız etmiştir.

Dayanamaz hale gelmiştir ki ABD gibi, demokrasiyi, insan temel hak ve özgürlüğünü savunurken, tabakta kül bırakmadığı halde yani demokrasinin, insan temel hak ve özgürlüğünün savunmasındaki havari kesilen ABD, bir türlü Mısır’daki darbeye darbe diyemedi.

Zira Obama bundan iki ay evvel İsrail’e gitti, Filistin ve Gazze Şeridi’yle Mısır hükümeti arasındaki diyaloğu anlayınca İsrail’li  üstatlarından aldığı talimatla gidip hemen İsrail ordusunu harekete geçirdi.

Keza ABD ve Rusya gibi daha nice devletler, hiçbirisi buna infial göstermedi, ya sessizliğin sesini bozmadılar, bozmak istemediler veya da zaten istedikleri oldu misali, her şeyi oldu-bittiye getirdiler.

Ama hiç unutulmasın ki Mısır’daki bu katliam bunlardan hiçbirinin yanına kar kalmayacaktır.

İslam dünyası artık gaflet uykusundan uyanmalıdır.

Demokrasi, laiklik, cumhuriyet, insan temel hak ve özgürlükleri gibi kavramlara pek aldanmasınlar.

* * *

1919’da Mısır’da gerçekleşen bir ihtilal, bir devrim, İngiltere devletinin Milli Savunma Bakanlığı görevini sürdüren meşhur Churcil kamuoyunu öğrenmek için diyor ki “bu Mısırlılar ne yapıyorlar?”

Ona cevaben diyorlar ki;

“Demokratik parlamenter sistemine dönüşmek üzere böyle bir ihtilal yapıldı”

Demokrasi kavramını kullanınca Churcil gülümsüyor ve diyor ki;

“Verin onlara bir oyuncak, o oyuncakla oyalansınlar”

Yani demokrasi onlara uygun değil, ancak batı dünyasına uygundur.

Bunlar demokrasiyi kullanamayacaklar.

Ve gerçekten de öyledir.

O habis ruhlu Churcil keferesi bunu çok güzel tespit etmiştir.

Ve nitekim hali âlem meydanda.

Emperyalist haçlı dünya olsun, Siyonist Yahudi dünyası olsun.

Bunların kullandıkları her kavram mutlaka mana değerini başka yönlere çekmek üzere kılıf uyduruyorlar.

Ama İslam dünyası ise maalesef özellikle 1. Dünya savaşından sonra kendi benliğini, kültürünü, ciddiyetini yitirmiş durumda, ne yaptığının farkında değil.

Batı dünyasının getirmiş olduğu demokrasi kavramıyla İslam dünyası milli iradeyi elde edemez, uygulayamaz.

İslam dünyasının tek kurtuluş çaresi ancak ve ancak İslam ile olabilir.

Yoksa uyduruk kavramlar, hele hele batı kaynaklı olsa Müslümanlara bir şey getiremediği gibi çok büyük zarar verir.

Bugünkü İslam dünyası kendi kültürüyle, tarihiyle değil, ancak taşradan ithal edilen ve buna demokrasi adını da takan bir tağuti sistem manzumeleriyle karşı karşıyadır.

Keşke demokrasi kelimesini İslam dünyası kullanmasaydı.

Keşke laiklik kelimesi İslam ülkelerinde uygulanmasaydı.

Ama heyhat!

Bu tür ithal edilen kavramlar hiçbir zaman küresel dünyaya yarar getirmediği gibi İslam dünyasına hiç yarar getirmez.

Bilakis çok tehlikeli zararlar yaşatır.

Bu nedenle Üstat Bediüzzaman Tarihçe-i Hayatında şöyle uyarıcı bir sesle İslam dünyasına sesleniyor ve diyor ki;

“Ey İslam dünyası!

Beş yüz senedir yattığınız yeter.

Artık Kur’anın sabahında uyanınız.

Yoksa Kur’an-ı Kerim’in güneşinden gözlerinizi kapatarak, gaflet sahrasında yatmakla vahşet ve gaflet sizi yağma edip, perişan edecektir.

Kur’anın mecrasından ayrılarak birleşmeyen su damlaları gibi toprağa düşmeyiniz.

Yoksa toprak gibi sefahat ve şehvet-i medeniye sizi emerek yutacaktır.

Birleşen su damlaları gibi Kur’an-ı Kerimin saadet ve selamet mecrasında ittihat ederek, sefahat ve rezalet-i medeniyeyi süpürüp, bu vatana ab-ı hayat olan hakikat-i İslamiye sularını akıtınız.

O hakikat-i İslamiye suları ile bu topraklarda iman ziyası altında hakiki medeniyetin fen ve sanat çiçekleri açacak.

Bu vatan maddi ve manevi saadetler içerisinde gül ve gülistana dönecektir, inşallah”

* * *

Evet, sevgili okurlar.

İşte, Üstadın Türkiye’deki tüm dünyaya seslenişi ne ise Mısır’da da aynı ses Seyyid Kutub, Abdülkadir Avneler gibi, Hasan-ul Bennalar gibi büyük İslam ulemalarının da bu paralelde sesleri yükselmiştir ve Mısır’ın tarihi firavunlarının şiddetinden Mısır ahalisini kurtarmak için gün gelmiş, bu zevat-ı muhteremler gırtlağını idamcıların eline teslim etmek zorunda kalmışlardır.

Yavaş yavaş İslam dünyası uyanıyor.

İşte Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, daha bilemediğimiz nice İslam coğrafyalarında batı dünyasının şer güçleri eğitilerek, devletlerin bünyelerine dahi yerleşiyor.

Kiralık katiller, ajan cuntacı veletler, Türkiye’de idamesini sürdürdükleri gibi Mısır’da da aynı politikayla adımını atmışlar.

Ama burada diyoruz ki Allah Kerim’dir.

Zalimin zulmü varsa, mazlumun da hem çabası vardır hem de cihadı vardır.

En derin saygılarımla.