Sevgili okurlar.
Bilindiği üzere, 20. asrın başından tutun da, günümüze kadar nereden bakarsansanız bakın, 114 sene yapar.
Bu geçmiş süreç gerçekten İslam dünyasını oldukça yıpratmıştır.
Bölük pörçük hale gelen bir İslam dünyası!
Ne yazık ki Osmanlıyı yıkan emperyalist ülkelerin birer müstemlekesi (sömürgesi) durumuna düştü?
Bu müstemlekenin başına geçenler ya ABDde, ya İngilterede veya da içimizdeki o odaklara bağlı devletin derin oluşumlarında yetiştirilmiş birer ajan piyonlardır.
Onlar bu İslam devletçiklerini yönetmişler/yönetiyorlar.
Bu hakikat gerçeğini görmeden, hal-i vaziyete aldanmak, akıl karı değildir.
Şu atasözünün gerçeği gibi;
İzzet, şan ve şerefle ölmek, daima zilletle, alçaklıkla yaşamaktan daha hayırlıdır
Ne yazık ki Görünen köy kılavuz istemez.
Bugünkü İslam dünyasının bölünmüş, Osmanlıdan ayrılmış, birer devletçikler durumuna girmiş ülkelerin yegne ümidi Türkiyedir.
Ve bugünkü Türkiyenin yönetimidir.
Yıllardan beri Türkiyeyi yöneten Masonik, münafık tinetli nice yönetimleri gördük.
Velev ki muhafazakr görünümlü olsalar bile!.
Ama tam tersine sözle öz bir türlü birbirini teyit etmediği içindir ki, her daim kaotik ortamla yüz yüze bulunuyoruz.
***
12 yıldan beri AK Parti hükümeti Türkiyeyi bir nebzecik de olsa bir yere getirmiş ise de veya getirilmek istenmiş ise de ama ne yazık ki kendilerini içten vurmaya çalışan nice dönme İslamcılar engel olmuşlardır.
Ve nerede ise Başbakanların, üst seviyedeki yöneticilerin iyi niyetle iş yapmak istemelerine rağmen de zaman zaman olaylar geri tepmiştir.
Halkın beklentileri boşa çıkmıştır.
Ümitsizlik oldukça da artıyor.
Tek kelimeyle özetlemek gerekiyorsa; gerek dün olsun, gerek bugün olsun, hükümetlerin millete verdikleri 'umutlar' adeta hayal kırıklığına uğramıştır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında olup bitenler, rüşvet, adam kayırma, ötekileştirme, yolsuzluk şaibeleri Şüyuu vukuundan beter haller ve görüntüler hiç de iç açıcı değildir.
Sayın Ahmet Davutoğlu, ne kadar iyi niyetli, halisane, tertemiz bir ruhla hükümetin başında ise de Görünen köy kılavuz istemez misali orta yerdeki ayyuka çıkmış bazı kurum ve kuruluşlardaki olup bitenler, hiç de kabul edilir değildir.
Gerçekten, demokrasiyle yönetilen bir ülkeye yakışmayacak antidemokratik hukuk dışı uygulamalar mevcut.
Terör, başını almış gidiyor.
Toplumdaki güçsüz ve mağdur olan insanların her alanda mağduriyeti bir türlü giderilemiyor.
Güçlü daima güçlü
Palazlanmış, semizlenmiş, para babaları, iktidarın himayesinde yaşıyor.
İşsizlik, yoksulluk, perişanlık, oldukça başını almış gidiyor.
* * *
Sevgili okurlar!
Burada aklıma gelen Ziya Paşanın bir şiirini sizinle paylaşmak istiyorum.
Ziya Paşa aynen şöyle diyor;
Pek rengine aldanma, felek eski felektir
Zira felekin meşreb-i nasazı dönektir
Zayıfın, güçsüzün, mağdurun ahından korkmak gerekir.
Aksi takdirde demişler ya;
Sille-i hudanın sesi yoktur, bir vurdu mu hiç de devası yoktur
***
Ziya Paşa şöyle devam ediyor;
Allaha sığın, şahs-ı halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Namert olayım çarka eğer minnet edersem
Cevrinle (zulmünle) ben keder etsem mi sanırsın
***
Evet, sevgili okurlar.
Yine merhum Ziya Paşanın bir iki cümlesini burada sizinle paylaşmak istiyorum.
Ziya paşa şöyle diyor;
Ahlak-ı milliye fasit oldu
Bugün devletimizin her şubesinde yeis ve üzüntüyle görülen fenalıkların tamamı işte bu kaynaktan doğdu.
Devletin bünyesindeki sorumlu insanlar beyninde dinsizlik modası muteber olup bu avam tabakasına, kadınlara ve hatta çocuklara kadar sirayet etti.
Hatta namaz kılmak, oruç tutmak gibi İslami farzları yerine getirmek bunlar için ahmaklık ve fısk u fıcır sayıldı.
Sirkat (hırsızlık) çoğalıp, lafz-ı sadakat (sadakat ve dürüstlük) modalandı
Namus tamam oldu mahiyet yeni çıktı
Sadıkları (dürüstleri) tahkir ile ret kaide oldu
Hırsızlara ikram inayet yeni çıktı
Hak ve gerçek söyleyen evvel dahi menfur idi
Hainlere amma ki riayet oldukça fazla oldu
* * *
Evet, sevgili dostlar.
Gerçekten, İslamcı geçinen nice dönmelerle karşılaşan ülke, oldukça tehlike saçıyor.
Kendine İslam görünümü veren siyaset tarafından içten devlet vuruluyorsa, bu toplumu oldukça ümitsizliğe sürüklüyor demektir.
Herkes görünen manzara karşısında kendini hayal kırıklığı içerisinde görüyor.
İstiklal Marşımızın şairi merhum Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor;
Müslümanlık bu değil, biz yolumuzdan saptık
Tapacak bir putumuz yoktu, özendik onu da yaptık
Göreyim gel de büyük bildiğin Allahı kayır
Hani Tevfik-i İlahiye kanan var mı? Hayır, hayır
Ya senin şu lem-i İslamın inanmış yeise (ümitsizliğe)
Din-i resmisi olur vazgeçemez kim ne dese
Önce dört kıtayı alt üst eden iman-ı metin
Sonra dört yüz bu kadar milyon hepsi cebin (korkak)
Şarka in, mağribe yüksel, göremezsin galeyan
Nasıl olmuş da uyuşmuş bütün ümmetteki kan
* * *
Evet, sevgili can dostlar.
Ümmetin yekvücut olarak hali perişanlığı ortada
Eyvah!
Aldandık birkaç imansızın imanına.
İşte, iki günden beri Diyarbakır Söz Gazetesinin manşetlere taşıdığı yolsuzluk ve usulsüzlük haberleri, gerçekten toplumun her kesimini hayal kırıklığına uğrattı.
Beklenmedik, evliya bildiğimiz bazı kesimler bir baktık ki tam tersine sadece görünümdeki İslamcılık insanı gerçekten derinden düşünmeye boğuyor.
Hani atasözü var, buna da uymak gerekir.
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol
Topluma verilen şaşkınlık, işte insanı der demez düşünceden düşünceye götürüyor.
İslamcı görüntü vermek, altında başka melanet işlemek, geçici de olsa o görüntü eninde sonunda sahibine ağır fatura olarak geri döner.
Hem bu dünyada, hem öbür dünyada!
Makam, mevki insanları şah etse de sonuç itibariyle Karunlar gibi insanı geda eder.
Bugün İslamın bize talim ve terbiye ettiği dab-ı İmaniye (Ecdadımızdan kalan iman terbiyesi) ile kimi Hıristiyan, kimi dahi dinsiz bulunan Avrupa ahalisinin, ilim ve maarifiyle intisap kesp eden kısmında mevcuttur.
Yani batı dünyası bizim kültürümüze gıpta ile bakarken, ne yazık ki biz de onların pisliklerine bulaşmaktan kendimizi kurtaramıyoruz.
Velhasıl,
"Pek rengine aldanma, felek eski felektir.
Zira felekin meşreb-i nasazı dönektir."
En derin saygı ve sevgilerimle.