DÜŞMAN DÂHİLİ OLUNCA!? (II)
Eklenme: 2/22/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Malumunuz üzre “DÜŞMAN DÂHİLİ OLUNCA” başlığıyla çıkan bir önceki yazımızda, ülke ile coğrafyamızla özellikle Diyarbakır’ımızla ilgili birçok ana başlık ve önem arz edici konuları uzun bir yazı olarak sizinle paylaşmıştık..

Ve şöyle demiştik;

“Bu köşede zaman zaman önceden yazıp tespit ettiklerimiz, gelecekte her nedense bir bir meydana çıkıyor, milletçe başımıza geliyor.

Zira görünen ve bilinen şudur ki;

Bu rejim, bu yasalar, bu anayasa, bu sistem, tamamıyla dış mihraklar tarafından hain planlarla kurgulanmış bir sistem olup ülke menfaatine, millet yararına zerre kadar işlem görmeyen bir sistem ve bir rejimin uygulaması söz konusudur.

Gelen giden muhafazakâr hükümetler her ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, illa ki bu yasaların hegemonyasından kendilerini kurtaramıyorlar.

Vicdanları ne kadar sızlıyorsa sızlasın, orta yerde dipçik ve şeflik döneminden kalan bir rejim var; bunun adı da Kemalizm’dir, Laikliktir, dinsizliktir ve imansızlıktır.

Seküler vesayettir”

* * *

Bugünkü yazımızda da siz değerli okurlarımızla her zaman olduğu gibi bu yazıyı kanıtlayıcı ve destekleyici bilgileri sizinle paylaşmak istiyoruz.

Zira ülkenin en can alıcı meselelerini kaleme alarak konu etmek istiyoruz.

Ve bu biçimdeki çalışma stilimiz yalnız bizimle ilgili olmayıp, ülkemizin, hükümetimizin, devletimizin, özellikle bölgemizin ve Diyarbakır’ımızın ana gerçekleriyle ilgilidir…

Bu itibarla yazımıza başlamadan önce bölgemizle ilgili olup bitenlere bakalım..

Hemen her gün Diyarbakır'ın Sur ilçesinden, Şırnak'ın Cizre, İdil ve Silopi ilçesinden..

Mardin'in Nusaybin ilçesinden, masum, kahraman, mücahit asker ve polislerimizin şehit haberlerini alıyoruz.

Merasimler düzenleniyor, dualar okunuyor ve cenazeler yakınlarına teslim ediliyor.

Ne yazık ki, olağan olayların akışı da hep bu yönde seyrediyor…

Elbette ki o kahraman, hem de tarihimizin dikkatine sunmak üzere geçmişe yönelik bazı siyasi oluşumların sahte kahramanlarını devleştiren kahramanlar gibi değil, bu kahramanlar gerçek kahramanlardır.

İster şehit olsun, ister gazi olsun.

Boyama değil, makyajlı değil, basının şişik kalemlerinin kahramanları değil, tüm kamuoyunun önünde kanıtlanmış kahramanlarıdır bunlar.

Bunları şerefle, izzetle yâd ediyoruz…

Ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretini onlardan esirgememesini niyaz ediyoruz.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten, bölgemizi, Diyarbakır’ımızı ilgilendiren, yanlış siyasetin bünyesinde oluşa gelen çok önemli bazı konuların var olmasına rağmen, bunları kaleme almadık, almak istemedik.

Zira Sur olsun ve bölgenin diğer il ve ilçeleri olsun, başlı başına terörün meydana getirdiği tahribat, bozgunculuk, fitne ve fesat her şeyi geride bırakmıştır.

Özellikle tüm olup biten yolsuzluk konuları arka plana itilmiş, illa ki terör odakları hep ön planda.

Zaten terör başlı başına bir sorun ve bu sorun olmaktan da kendini çıkarmıyor.

Gündemden de düşmüyor.

Biz burada bölgeyle, Diyarbakır’la, kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili neler yazarsak, inanın hep gündem dışı yazmış oluyoruz ki ifade ettiğim gibi; önceliğini kazanan gündem terör fitnesidir, fesat unsurlarıdır.

Bölgemizin başına büyük bela olmuştur.

Bize göre bunun temel sebepleri de bölgeyle ilgili iktidarı yanlış bilgilendirme ve yönlendirmelerdir…

Kendilerini bölge mensubu olarak en etik, popüler isimler olarak devlet büyüklerine lanse eden bazı menfaat grupları ve çıkar odakları, bir türlü elini bu bölge insanının yakasından çekmiyorlar.

Gâh kanaat önderleri olarak öne çıkıyorlar.

Gâh milletvekili olarak…

PKK olsun, HDP olsun ve Kürt sorunu ile ilgili bölgenin diğer bazı meseleleri olsun, “hepsinin üstesinden biz geliyoruz” diye kendilerini partinin ileri gelenlerine ve devlet büyüklerine pazarlıyorlar…

Ama velâkin, yanlış yönlendirmeler yapıyorlar, yalan dolanla dolu akla ziyan bilgilendirmelerde bulunuyorlar.

İşte bölgenin bu hale düşürülmesinin de başlıca temel nedeni de; "bu tinetli" sözde kılavuzlardır.

Bölge insanları nezdinde zerre-i miskal bir "Kıymet-i Harbiyeleri" olmadığı halde ve oy potansiyelleri dahi hiç sayılabilecek durumda oldukları halde, kendilerinin bölgede söz sahibi haline gelmesi ne yazık ki, büyük bir tahribat!…

Milli Selamet Partisinden, Refah Parti’ye ve AK Parti’ye kadar pozisyondan pozisyona girerek, iktidarın bünyesinde kendini yetiştiren bu rantiyeci tabaka, bir türlü bu memleketin, bu ülkenin yakasından düşmüyorlar.

Öylesine isimler var ki, "devşirmedirler.."

Ermeni "dönmesi" oldukları halde "evliya" rolünde kendilerini gösteriyor..

Ülkenin kaderiyle oynayan bu kirli kimlikler, daha ne zamana kadar, "iktidarı" yanlış yönlendirecekler?

Nitekim "Barış sürecinin" akamete uğramısının da müsebipleri bunlar…

Ülkeyi bugün kan gölüne döndürdüler...

Evet daha ne zamana kadar, aldatıcı, yanıltıcı pozisyonlarla iktidarın kilit noktalarında kendilerine yer bulacaklar?

En barizi de, daha ne zamana kadar devletin önemli ihalelerini değişik isimli firmalarla "kendi" hanelerine kazandıracaklar?

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Eğer bugün bu bölgede terör varsa, eğer HDP’nin iktidar ve bölge insanı üzerinde baskısı söz konusuysa, tümüyle el altından gizliden gizliye bu tür münafık ruhlu makyajlı görüntüyle ortaya çıkan AK Partili olarak kendini gösteren AKP’lilerdir.

Bunlar hiçbir zaman AK Partili olamazlar…

Olsa olsa AKP’li olabilirler ki bu mana AK Partinin bünyesine yerleşmiş birer tahrip kalıbı gibi tehlike saçıyorlar.

Zaten ülke, özellikle bölgemiz ve Diyarbakır’ımız, demokrasinin, insan temel hak ve özgürlüklerin (!) gölgesinde milli iradeyi elinde tutmaya çalışılıyorsa da bize göre hiç de uzaktan, yakından, ne demokrasiyle ne de insan temel hak ve özgürlükleriyle ilgili herhangi bir başarı da elde edilmemiştir…

Tam aksine, bölgenin tüm coğrafyası hep gerileme ve yıkılmaya yönelik politikalarla yüz yüzedir.

Aslında devlet yıllardan beri bu bölgeyle, bu coğrafyayla ilgili Kürt sorunu olarak her şey ön planda tutulmuşsa da hiç de Kürt sorunuyla uzaktan yakından alakası olmayan menfur ve kirli oluşumların varlığı söz konusudur.

Kürt sorunu olmaktan daha fazlasıyla ülke sorunu söz konusudur.

Ülkede çok büyük sorun vardır.

Gelen giden iktidar partilerinin yönetimlerine hep böylesi münafık yüzlüler sızmıştır.

Kaliteli insanların, iktidarların bünyesine yerleşmesi gerekirken, nerde rantiyeci, hırsız, rüşvetçi, cepçi, fetbaz insanlar varsa, güdümlü siyasetin içine yerleşiyorlar…

Milli iradeyi elinde tutan iktidarların ülkeyi yönetmesi gerekirken, aslında güdümlü bir siyasetle başkasının eline ve nam-ı hesabına çalışıyorlar, farkında değiller bile.

* * *

Başınızı fazla ağrıtmaya gerek yok sevgili okurlar.

Gerçekten, Diyarbakır’ımız 24 saat top, tüfek, roketatar ve bomba sesleri altında inim inim inliyor…

İktidar partisi olan AK Parti bölgeye zaman zaman bazı Bakanları gönderip halkın nabzını tutmak üzere, halkın derdiyle dertleşmek istiyor…

Ama ne yazık ki bölgede zerre kadar itibarı olmayan bazı şahsiyetleri bakanlarla beraber, buraya gönderip, Bakanlara ve seçilen milletvekillerinden daha fazlasıyla herkesin ağabeyi olarak ön planda yürümelerine imkan veriliyor..

Önceki yaptıkları yolsuzluk, rüşvet ve kirli şaibeleri örtbas etmek için hükümetin bölgedeki çalışma samimiyetine de gölge düşürülüyor..

Örneğin; Geçen hafta Orman ve Su İşleri Bakanı çok saygıdeğerli bir şahsiyet olan Prof. Dr. Veysel Eroğlu Diyarbakır’a geldi.

Bölge yatırımlarıyla ilgili çok güzel konuşmalar yaptı.

Fakat medya grubu olarak Diyarbakır’ın ve bölgenin bazı sorunlarının nasıl çözüleceğini onlarla paylaşmak üzere, elemanlarımız tarafından başvurulduğu halde, her nedense “Yangından mal kaçırırcasına” gizli kapılar arkasında toplantılar yapılmış ve olup bitenler ne yazık ki basınla paylaşılmamıştır.

Keza dün yani 21 Şubat 2016 günü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım da Diyarbakır’daydı.

Diyarbakır’da Valiliğe ve Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne gelerek yatırımlarla ilgili veya Sur olaylarından dolayı bir nebzecik de olsa halkın derdiyle dertleşmek için gelmesi, elbette ki sevindiricidir.

Hatta olmazsa olmazıdır.

Bakınız yaşanan kirli bir oyundan söz etmek istiyorum.

Medya grubumuz; memleket meselelerini kamuoyuyla paylaşmak üzere Sayın Bakan Yıldırım'la özel röportaj yapmak üzere randevu alıyor…

Kabul ediliyor, basın müşaviriyle sözleşiliyor.

Ve yer olarak ta, Karayolları Bölge Müdürlüğü’nde karar kılınıyor.

Genel Koordinatörümüz Ömer Büyüktimur’un yönetimindeki ekip Karayollarına gidiyor…

Ve burada ayrılan odada Sayın Bakan Bey’i bekliyor.

Bakanın basın müşaviriyle beraber bekleme odasında bakanı bekliyor.

Gelen en son mesaj; "Bakan Bey kıyafet değiştirerek gelip röportaj yapacak!"…

Bakan’dan gelen bu mesajı, Basın müşaviri resmi ağız olarak iletiyor…

Tüm hazırlıklar tamamlanıp kayda girilecekken, ansızın 180 derece dönüş yapılarak “Bakan Bey müsait değil” demeleri, doğrusu kamuoyunu üzmüştür?

Hiç kuşkusuz ki mevzu, şaibelerle dopdolu olan sorular zincirinden kendini kurtaramaz.

Bakan Sayın Binali Yıldırım’ın kişiliği hakkında hiçbir diyeceğimiz yoktur.

Gerçekten çalışkan, mesleğini çok iyi bilen ve yıllardan beri Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile çalışan deneyimli bir siyasetçidir, bürokrattır, ismi bugüne kadar herhangi bir şaibeye de bulaşmamıştır.

Ama her nedense bölgede hiç sevilmeyen ve çok kritik şaibelerle karşı karşıya kalan Mehdi Eker’in orda bulunması; "akla bir dizi" soruyu getirmiyor değil…

Eker’in Diyarbakır’da sevilmeyen bir insan olarak ve Bakanlığı esnasında çok büyük kirli şaibelerden bakanlığı kurtaramayan bir kişi olarak, bölgeye gelip Bakanla dolaşması, bize göre apayrı bir garabet şeklidir.

Kim kimin ne olduğunu biliyor?

Ama işte böylesi şahsiyetler yüzündendir ki; Ak Parti bölgeyle "istenilen" barışçıl ortamı yakalayamıyor…

Çünkü davaya sadık değiller.

***

Eker'le alakalı bir son dakika bilgisi..

Edinilen bilgilere göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını bu zattan devralan Bakan Sayın Faruk Çelik, eskiye yönelik Mehdi Eker’in Bakan olarak bulunduğu süreçteki kirlenmeleri tespit ederek iki tane dosyayı Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a sunmuş.

Sayın Bakan Çelik’in ne kadar karakterli ve dürüst bir insan olduğu herkes tarafından bilinmekte.

Nitekim bu girişimiyle, kamuoyu nezdinde çok takdir topladığını da söyleyebilirim.

Sözün kısası AK Parti, eğer bölgeyle ilgili bu tür kirli insanları partiden uzaklaştırmayıp, iktidardan nemalanmalarını sağlıyorsa, kamuoyu nezdinde AK Parti olmaktan çıkıp AKP olmaktan kendini kurtaramayacak düşüncesindeyiz.

En derin saygı ve sevgilerimle.