EVRENSEL DÜNYADA BÜYÜK İHTİLALLER?! (3)
Eklenme: 1/25/2012 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar.

İnanç paralelinde ve Allah’ın "son dini hâkim kılacağı" vaadi doğrultusunda Kur’an-ı Kerim, inananlara sesleniyor.

Müminlerden bu ilahi hitaba muhatap olmalarını istiyor.

Kur'an-ı Kerim;

Kıyamet gününe dek gelecek olanlara da hitap ederek onları dünya ve ahiretteki en kârlı kazanca çağırıyor.

Allah’a iman ve Allah yolunda cihad ticaretine davet ediyor.

***

Sevgili okurlar!

Saff Suresinin 8. ve 9. ayettin yüce anlamlı mealleri bir cihetten müminleri, inananları müjdelerken geleceklerinin kalp huzuruyla yaşamasını anlatırken obür yandan da ehli kitap ile müşrik ve münafıkları da ağır bir biçimde uyarıyor ve şöyle buyuruyor;

“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isterler. Halbûki kafirler istemezlerse de Allah nurunu tamamlayacaktır”

Dokuzuncu ayet de devamla şöyle buyuruyor.

“O’dur ki müşrikler istemezlerse de dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberlerini hidayet ve hak din ile gönderir”

Cenabı Allah’ın bu dinin hidayet ve hak din olduğu hususundaki şahitliği en büyük şahitliktir.

Ve bu konuda söylenecek son sözdür.

Bunun dışında eklenecek hiçbir söz yoktur.

Allah’ın mutlak iradesi olduğu gibi tamamlanmış ve bu dini bütün dinlere üstün kılmıştır.

Onun için Ali İmran Suresindeki ayet mealen aynen şöyle diyor;

“Kesinlikle Allah nezdindeki din yegâne İslam dinidir”

Başka din düşünülemez.

İslam dininden başka ehli kitabın mensup bulunduğu dinler hurafa ve tahrifatlarla dopdolu.

Bu münasebetle hiçbir din İslam dinine karşı direnip, dayanamamıştır.

Putperestlik temeline dayanan diğer dinlere aslında din demek de doğru değildir.

Tıp kı, Zerdüşlük ve Büdislik dini gibi..

Zira dinlerin en mükemmeli yüce İslam dinidir ve bu üstünlük şekliyle sonuna kadar devam edecektir.

Allah’ın bu dininin mahiyeti esasiyesi noktasında vaadi böyle tahakkuk etmişti.

Hayati gerçekler noktasından da gerçekleşmiş durumda.

Bu yüce İslam dini bir kuvvet ve nizam olarak bütün dinlerden üstünlük yerini ihraz etmiştir.

***

Düşünün sevgili okurlar.

Bir asırlık gibi kısa bir süreç içerisinde yeryüzünün yaşanan bütün bölgelerini hükmü altına almıştır.

Sonra da barışçı bir hareketle Asya ve Afrika’nın kalbine kadar uzanmış ve oturmuştur.

Öyle ki mücerret davet yoluyla ilk cihad hareketine başladığı gündeki topraklarından beş kat daha büyük topraklar kazanmıştır.

Yeryüzünün her tarafında kendisi karşı kurulan oyunlara, senaryolara ve tuzaklara rağmen bu gelişme ve oluşma kariyerini sürdürmüştür.

İslam ülkelerinde de beynelmilel milletler arası Siyonizm ve enternasyonal haçlı teşkilatlarının ortak çabalarıyla şişirilen sözde kahramanlar eliyle İslam’ı yıkmak ve yok etmek için mücadele etmişlerdir.

Tıpkı Osmanlının son dönemi ve cumhuriyetin kuruluş sürecinden günümüze dek bunca çabalar harcanmasına rağmen bu gelişme devam etmektedir.

Halen bu din beşeriyet tarihinde vazifesini devam ettirmektedir.

Ve halen bu din Allah’ın izniyle bütün dinlerden üstün olarak ilahi vaadin doğruluğunu göstermektedir.

Öyleyse gülünç duruma düşen ve kahraman geçinen nice kölelerin çabaları ne kadar güçlü planlar hazırlarlarsa hazırlasınlar, ne kadar büyük oyunlar peşinde koşarlarsa koşsunlar, aktörler ne kadar güçlü simalar olursa olsunlar fayda getirmemektedir.

Aslında bu anılan ayetler  birer ders-i ibrettir.

Yahudi ve Hıristiyanlar omuzlarına yüklenen emanete riayet etmeyip ondan kaçtıktan sonra bu emaneti taşımak üzere Allahû Teâlâ tarafından seçilen müminlere verilmiştir.

Onlar Allah’ın dinini üstün kılmak için kaderi ilahi doğrultusunda hareket ederken kalben mutmain kılınmakta ve Allah’ın birer ayeti oldukları kendilerine anlatılmaktadır.

Bugün de Allah’ın vaadine güvenen, inançlı gönüller için en güvenilir dayanaktır.

Bu ayetler ileride gelecek nesiller arasında bu duygulara sahip kimseler yetişecek Allah’ın izniyle.

Ve Allah’ın izniyle bir kez daha pratik hayatta Allah’ın bu gerçek vaadini tahakkuk ettireceklerdir.

Bu itibarla kişiliksiz birer müşrik ve yerli münafıklar durumunda olan Bolşevik baykuşlara kanmamalıyız.

***

Nitekim;

İslam dünyasına seslenerek uyaran Bediüzzaman Hazretleri de şöyle buyuruyor.

“Bir tek gayem vardır. O da mezara yaklaştığım bu zamanda İslam memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşların seslerini işitiyoruz.

Bu ses âlemi İslam’ın iman esaslarını zedeliyor.

Halkı bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.

Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum.

Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.

Bu mücahedem ile inşallah Allah huzuruna gitmek istiyorum.

Bütün faaliyetim budur.

Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki, Bolşevikler olsun.

Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek benim için mukaddes bir gayedir”

Dönemin mezalim aktörlerine şöyle seslenmiş o büyük Üstat;

“Beni serbest bırakınız.

El birliğiyle komünistlikle zehirlenen bu vatan gençlerinin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim”

İşte Üstat 1925 ve 1926 senelerinde Barla’ya nefi edilmiş, (sürdürülmüş) bu tarihler Türkiye’de 25 sene devam edecek mutlak bir istibdat, mezalim icra-i faaliyetinin ilk seneleriydi.

Zira gizli dinsiz komiteleri, Şeair-i İslamiye’yi (İslam’ın tüm esaslarını) birer birer kaldırarak İslam ruhunu yok etmek, Kuran’ı toplatıp imha etmek planlarını güdüyorlardı.

Bunu başaramayınca iblisçesine düşünerek “Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kuran’ı imha etmesini intaç edecek bir plan yapalım” demişler ve bu planı tatbike koymuşlardı.

İslamiyet’i yok etmek için tarihte görülmemiş bir bozgunculuk, bir tahrifat ve tahribat saldırılar hüküm sürmüştür.

Durum böyle olunca bu rezaletler içerisinde yakın tarihimizi yaşayan bu millet elbette ki Saff Suresinin anılan 8. ve 9. ayetlerni her zaman hatırlayacak, okuyacak ve elbette ki yediden yetmişe kadar dilinden düşürmeyecek, ağızlarının vurdi zivan-i (dillerinin destanı)olacaktır.

***

Zira aynı müşrikler ve ehli kitap denilen Siyonist ve haçlı emperyalistler hep böyle davranmışlardır.

Oysaki bin seneden beri Kuran’ı Hâkim’in bayraktarı olarak bütün cihana karşı meydan okuyan bu aziz milletimiz, bu vatan evlatları, Kürdüyle, Türküyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Arap’ıyla ve Acem’iyle büyük bir bütünlük içerisinde karşılarına hep hileli komplo teorileri hazırlamışlardır.

İslamiyet’ten uzaklaştırmak ve mahrum bırakmak için Müslümanlığa ait her türlü bağların koparılmasına çalışılmıştır.

Ve bilfiil zaman zaman da muvaffak olmuşlardır.

Bunların yaptıkları bu kirli senaryolar cüz’i değil, külli ve umumi idi, az öz değildi, bir bütünlük taşıyordu.

Milyonlarca insanın hususen gençlerin ve milyonlarca masumların, talebelerin iman ve itikatlarına, dünyevi ve uhrevi felaketlerine taalluk eden çok geniş bir vakıaydı bu.

Zira kıyamete kadar gelip geçen tüm Anadolu insanının ebedi hayatlarıyla alakadardı, o zaman ve o senelerde bin yıllık parlak mazilerinin delalet ve şahadetiyle Kuran’ın bayraktarı durumunda olan en yüksek bir mevkii ihraz etmiş bulunan kahraman bir ümmetin hayatında İslamiyet ve Kur’an aleyhinde dehşetli değişiklikler, tahripler, bozgunculuklar yapılmıştır.

***

Ve cihanın en namdar ordusu olan Osmanlı ordusunun bin senelik cihadı diniye ile geçen parlak mazisi ve o maziye gömülü bulunan muhterem ecdatlarımız yeni nesillere ve okumuş talebelere unutturulmaya çalışan bu aktörler, bu mazi ile irtibatları kesilerek birtakım maskeli ve şeklen parlak konuşmaları insanları iğfal ve yanıltma cihetine gitmişlerdir.

Komünizm, Bolşevizm rejimine zemin hazırlayanlar İslamiyet’in hakikatinde mevcut maddi ve manevi en yüksek terakki ve medeniyet önderleri yerine dinsiz, materyalist, inkârcı, felsefenin bataklığındaki nursuz prensipler, edepsiz edipler ve filozoflar fikir ve ideolojileri gizli, Bolşevik komünistler, masonlar, satılmış birer piyon durumunda olan dinsizler tarafından bu gençliğe telkin edilmek istenmiş.

Ve çok geniş bir çapta tevhidi tedrisat adı altında yeni yeni öğrenimlere çalışıyorlardı bunlar.

Bilhassa İngiliz, Fransız gibi İslam düşmanlarının İslam alemini maddeten ve manen yıpratmak, sömürmek emellerinin başında kahraman bir ümmeti İslamiye’nin dini bağlardan uzaklaştırılması, örf, adet, gelenek ve görenek, ahlak bakımından tamamen İslamiyet’e zıt bir duruma getirilmek planlarını gerçekleştirmek istemişler.

Ve bu planlar maalesef tatbik sahasına konulmuş ve günümüze dek gizliden gizliye devletin derinliğine kadar indirebilmişlerdir.

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.