FIRKALARA AYRILMIŞ BİR ÜLKE?!
Eklenme: 4/29/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzere, son zamanlarda ülkemiz adeta büyük çalkantılarla karşı karşıya.
Bu görüntü, bu manzara, der demez insanı “Türkiye nereye gidiyor?” sorusuna yöneltiyor.
Bu soruya karşı ne yazık ki verilecek bir cevap bulunamıyor.
Ülkenin geleceğinden ben şahsen çok endişeliyim.
Umut Allah’tan kesilmez ama oluşan oluşumlar, insanları neredeyse umutsuzluğa itiyor.
Olayların gizli kapalı geçmesine bakmayın.
Türkiye, siyasi açıdan toplumsal bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bu bölünmeden kastım, bölgesel veya coğrafik bir bölünme değildir.
Aslında fırkalara ayrılmış, her kafadan çıkan değişik siyaset anlayışları ve mutlak bir cahiliye döneminden devam eden insanlar uzantısı, neredeyse gittikçe genişleyen bir bölünme, ülkeyi bu kez coğrafik ve bölgesel bölünmeyi de kapsamına alma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Yanlış anlaşılmasın.
Biz burada felaket dellallığı yapmıyoruz.
Ama “Görünen köy kılavuz istemez” misaliyle devletin kurum ve kuruluşlarının başını çeken ve en kritik can damarı durumunda olan yargı erki, bugün eğer çözülme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsa.
Politik oyunlar yüzünden bağımsız ve mülkün temeli durumunda olan bir yargı, bir adalet, bir hukuk, neredeyse bölünüp parçalanmak üzere.
İstanbul’daki verilen son tahliye kararının karşısında gösterilen büyük infial ve kararın geçersiz sayılması, karar veren 3 hakimin açığa alınması ve derakat haklarında soruşturma açılması, Türkiye’yi derinden sarsmış büyük bir adalet ve hukukun bölünmüşlüğü demektir.
Oysaki Yüce İslam Peygamberi (s.a.v)’in; “Adalet mülkün temelidir” diye buyurması, çok büyük önem taşımaktadır.
Hani demişler ya; “Çorba bozulursa, tuz onu düzeltir. Fakat tuz bozulursa, onu düzeltecek hiçbir gıda yoktur”
Aynı şekilde “Süt bozulursa, kaynatılmasıyla eski haline gelmese dahi içilebilir. Ama yağ bozulursa hiçbir zaman o yağ eski haline getirilemez”
Başta insanlık toplumu olmak üzere, onu temsilen oluşan devletin en kritik kurum ve kuruluşları bozulursa, hangi güç onları düzeltir.
Toplumun her tarafı tefessuh etmiş, ahlaki çöküntülerle karşı karşıya kalınmış bir insan topluluğu söz konusuysa, onu düzelten hukuktur, adalettir ve yargıdır.
Eğer bu da yıpranıp bozulursa o zaman hangi unsur onu düzeltir ve sağlamlaştırabilir.
* * *
Evet, siyasi oyunlar, politika bezirgânları, Türkiye’yi oldukça bunalıma sürüklemiş durumda.
Her alanda, ama her alanda siyasi bölünmüşlük söz konusudur.
İnanç bölünmüşlüğü söz konusudur.
Din ve mezhepçilik bölünmüşlüğü söz konusudur.
Devlet bünyesindeki bürokratik önemli sıfatların bölünmüşlüğü hepsinden daha tehlikelidir.
Tüm bu olumsuz ve negatif görüntülerin başlıca sebepleri ve esbab-ı mucibeleri hiçbir hakka, hukuka, hakkaniyete, gerçek manada adalete dayanmayan bir rejimin varlığı söz konusudur.
Uyduruk bir 12 Eylül darbesinin uyduruk bir anayasasının mevcudiyetidir.
Ve insanlığın getirmiş olduğu Avrupa’dan, Batı Dünya’dan ithal edilmiş kanunların bu millete yutturulmasıdır, uygulamasıdır ve dayatmasıdır.
Gerçekten, sevgili okurlar.
Bugün gerek iktidar partisi olan AK Parti olsun, gerek ana muhalefet partisi CHP olsun, gerek MHP olsun, gerek HDP olsun…
TBMM’de grubu bulunan bu dört partinin birbiriyle anlaşamaması biri kara dediği zaman öbürü ak diyor, biri ak dediği zaman da diğeri kara diyor.
Bu nahoş durum, İslam’a inanmış kocaman bir millet neredeyse yetmiş fırkaya bölünmüş duruma getirmiştir.
Bunun başlıca sebebi de siyasi partilerin bünyesindeki oluşmuş olan kozmopolitleşmedir.
Partilerin özellikle iktidar partinin bünyesindeki rantiyeci, çıkarcı, devşirmeci, ne idügü belirsiz insanların varlığı söz konusudur.
Muhafazakâr, milletin dinine, inancına sahip çıkabilecek demokratik bir kimlikle kurulan bu parti, ne yazık ki gün gittikçe gerilemeye doğru gitmiş ve halkın beklentilerini sıfıra düşürecek duruma gelmiştir.
Tarih boyu güçlü, inançlı, dayanaklı bir ümmetin içine nifak tohumu ekilmişse, münafıklar o toplumun bünyesinde rahatça nefes alıp kol geziyorsa, istediği şekilde devleti yönetenlerin içine sızabiliyorsa ve etkili ve yetkili söz sahibi olabiliyorsa…
O ülke hiçbir zaman kendini bölünme tehlikesinden, fırkacılıktan kurtaramaz.
Bu halk, tam altmış beş senedir CHP’nin sabıkalı altı oklu amblemleri yüzünden, ders-i ibret olsun diye cezalandırmakla, onları iktidara getirmemiştir.
Ama tüm bunlara rağmen, “muhafazakârım, milletin dinine inancına, kıblesine sahip çıkıyorum, kurtarıcıyım” diyen muhafazakâr partiler her şeyi ters yüz ederek CHP’nin tüzük ve tuzağından kendilerini kurtaramıyorlar.
Halkın beklentilerini yerine getiremedikleri için halk adeta bir hayal kırıklığına uğruyor.
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bir Bakanlığın bünyesinde oluşa gelen vurgun, şaibe ve arazi mafyası tarafından halkı birbirine düşürme hali gün gibi aşikârdır.
HDP ortaya çıkmış diyor ki “Ben Diyanet’i kaldıracağım”
Ama buna rağmen de müftülükler de artık Kürtçe konuşacak.
Yani, sen bir yandan “Ben diyaneti kaldıracağım” diyorsun, diğer yandan müftülükler Kürtçe konuşacak diyorsun
Eğer müftülükler de Diyanetin bir parçasıysa ki öyledir bu yaman çelişki nereden geliyor?
Sormazlar mı bu ne biçim anlayış, bu ne biçim anlatım, bu ne biçim siyaset.
Evet, Selahattin Demirtaş, ikide bir “Diyanet’i kaldırıyoruz, İnanç Bakanlığını getiriyoruz” diyor.
* * *
İnanın, sevgili okurlar.
Bir ilkokul öğrencisi dahi bu kadar çelişmez, bu kadar çelişkiye düşmez, bu kadar yanıltıcı ve yanlış anlayışları halkın karşısında anlatmaz.
Din nedir, inanç nedir.
Sen diyaneti kaldırdığın zaman, otomatik olarak inancı da kaldırmış oluyorsun zaten.
Ancak senin batıl ve yanlış görüşlerine göre bir mezhepçilik tefrikasına yönelik bir inanç söz konusu olabilir ki o da Türkiye’nin geleceğini karartıyor demektir.
İşte hulasa olarak yazımıza son verecek olursak;
Birkaç cümleyle bugünkü sohbetimizi sonlandırıyoruz.
Tek kelimeyle söylenmesi gereken söz bu olmalıdır.
Bu halk, bu toplum, bu ümmet, her şeyden evvel Kur’ana bağlıdır, Kur’anın hükümlerine inanmıştır ve yüce İslam dininin adaletine sığınmıştır.
Türkiye neredeyse doksan yıldan beri bunu ortadan kaldırmış, her siyasi parti halkını yanıltıyor, aldatıyor, yanlış yönlere yönlendiriyor ve halk da ne yazık ki bunlara kanıyor, inanıyor ve gaflet içerisinden kendini kurtaramıyor.
En derin saygı ve sevgilerimle.