GİZLİ FİTNE UNSURLARI KOL GEZİYOR!
Eklenme: 11/5/2010 12:00:00 AM

Sevgili okurlar;

Dünkü köşemin son bölümünde ifade ettiğim gerçek, şuydu.

"Evet, bunu burada sonlandırırken, bir de geçmişe yönelik bu yörede özellikle Diyarbakırda 1993ten 2000li yıllara kadar JİTEMin istihbarat ekipleriyle beraber çalışan nice itirafçılar, nice cani, kiralık katiller vardı.

Ve devlet bunları kullanıyordu.

Bunların en çarpıcı isimlerinden birisi de Nafiz Çapandı.

Nafiz Çapan, Abdurrahman Çakay, Nizamettin Özturan, PKK ve JİTEM itirafçılarıydı.

Bunlar kimlerin himayesindeydi biliyor musunuz?"

Evet, Taksimdeki katliam (soykırım), girişiminde bulunan Şino kod Vedat Acar adlı şahıs, görünümde münferit olarak gösterilmekte olup olayın arka planına bakılmadan bununla yetinmiş durumda devlet.

Görünen manzara şimdilik böyle

Oysaki olay detaylıdır.

Olay tezgâhtır.

Yüksek bir organizasyonun altından çıkan bir tezgah sonucudur.

Biricik münferit bir olay değildir. Ama öyle görüntü veriliyorsa o ayrı.

Şahsen yıllardan beri gördüğüm ve geçirdiğim deneyimlere dayanarak diyorum ki, geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye, çok zifiri karanlıklarla karşı karşıyadır.

28 Şubat 1998li yıllarda bu yörede olup bitenleri bir bir deşifre edersek buna ciltler yetmez..

Ne yazık ki; ona zamanımız ve imkânımız elvermiyor..

Ama dün de ifade ettiğim gibi bu yörede geçmiş yıllara dayanarak PKK ve JİTEM itirafçıları arafından çok büyük iğrençliklerin yapıldığını ifade edebilirim.

Bunların en bariz ve en çarpıcı delili Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesinde bulunan 1999/406 Esas dosya..

Sadece bu dosya bile; her şeyi anlatmaya yeter de artar bile.

Nafiz Çapan ile Nizamettin Özturan, Abdurrahman Çakay bu dosyada çok önemli olayları anlatıyorlar.

Dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı olan Nihat Çakar ile onun bir nevi piyonu durumunda olan askeri savcı Binbaşı Yavuz Şentürk..

Nelerle maşgul oldukları, neleri yaptıkları ve neleri planladıkları anlatılıyor.

Gerçekten bunlar tüyler ürpertici olaylardır.

Ama hani devlet nerede diyorlar ya.

Geçmişe mazi derler ya bu da aynı o mesele.

Bir de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında tam altı sene bekleyen 19198 sayılı hazırlık dosyası..

Bu 3 klasörlü dosya Türkiyenin "gerçek" yüzünü ortaya koyuyor.

Askeriyenin de, Yargının da ciddiyetlerini (!) bir bir ele alıyor.

Ama ne var ki; TCK 250 CMK statüsünde olduğu halde, "ter-yüz" edilerek oradan çıkarılıyor.

Ve sıradan adi bir suç dosyası imiş gibi gösteriliyor.

Sonucta; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı buna takipsizlik kararı veriyor.

Evet, sevgili okurlar.

Dedik ya, itirafçı Nafiz Çapan, Abdurrahman Çakay ve Nizamettin Özturan.

Bu üç insan kirli sistemin kara kutularıdır.

1995li yıllardaki Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ile 1996lardaki Jandarma Alay Komutanı Mecit Korkut, O dönemin Binbaşısı Cemal Temizöz, MİT Bölge Başkanı Cemal Uzgören ve 1996 ile 2000li yılları arasında DGM Cumhuriyet Başsavcılığı görevini ifa eden Nihat Çakar.

Bunlar, JİTEM karanlığının birer kara kutularıdır.

1999/406 Esas sayılı dosyada bulunan Nafiz Çapana ait ifadede de soru şöyle geçiyor:

"Başsavcıya Başçete başı şeklinde hitap edilmektesin, Savcının sizi köpek gibi karşıladığını, beyan etmişsiniz.

Ayrıca DGM Cumhuriyet Savcısı Yavuz Şentürkten de bahsetmişsiniz.

Bu konularla ilgili detaylı bilgi veriniz"

Bu şekildeki soruya cevaben Çapan şöyle konuşuyor:

"DGM Cumhuriyet Başsavcılığını bu olayla ilgili dilekçe verdiğimi bunun üzerine DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakarın ve yine DGM Cumhuriyet Savcısı Yavuz Şentürkün beni dilekçemi geri almam yönünde tehdit ettiklerini söyledim.

Ben itirafçıların menfaat temini için ifade değiştirdiğimi anlatmıştım.

Yasadışı PKK örgütü adına yardım ve yataklık yapmak suçundan yakalandım ve Diyarbakır E Tipi Cezaevine tutuklu olarak girdim.

İlerleyen süre içerisinde itirafçı olarak devletime yardımcı olmak istedim ve itirafçılar koğuşunda kalmaya başladım.

Burada samimi olduğum arkadaşlarımın arasında Abdurrahman Çakay ile Nizamettin Turan vardı.

Onlarla ittifak ettim.

Ben, bir gün koğuşumda otururken Abdurrahman Çakay isimli arkadaşım Kulp ilçesindeki görevden döndüler ve yanıma geldi.

Görevle ilgili bir müddet konuştuktan sonra Abdurrahman Çakay bana görev esnasında terörist kıyafeti giyerek cezaevinden çıkıp köylere gittikleri ve tehdit yoluyla PKK adına para ve yardım topladıklarını söyledi.

Hatta Mahfuz Korhan isimli itirafçının amcasından altı bin DM (Mark) para aldıklarını itiraf etmişti.

Bu olaydan sonra Nizamettin Özturan isimli itirafçıların TİM komutanı olan arkadaşla Diyarbakıra geldiklerinde Selim isimli Jandarmanın sorgu biriminde görev yapan kişiyle Astsubay rütbesindeki bu kişiyle bir arada buluştuk.

Arteş kod Ergin Karadağ adlı itirafçıyı ziyaret ettiklerini burada Nizamettinin kendisinin orada mühürlediği kağıdı da Abdurrahman Çakayın kendi el yazısı ile üç yüz elli bin DM (Mark) yazarak bir işadamından tehdit yoluyla para almak istedik.

Ama yutmadı ve bizde ona ulaşamadık."

Evet, sevgili okurlar.

Bu söylediklerimiz deveden kulak bile değil.

Bölgede yıllardan beri kol gezen bu fitne unsurları, Türkiyeyi maalesef sarmıştır ve Türkiye kendini ne hazin ki bu tinetli beladan kurtaramıyor.

Bu bir gerçek, özeleştiri itirafla kabullenmemiz gerekir.

Olayları saklamakla bir yere varılamaz.

Dün de ifade etmiştim.

İnanıyorum ki, Şino kod Vedat Acar isimli komplo teorisyeni eğer ölmemiş olsaydı kesinlikle aynı bu anılan isimler gibi o da bir gün itirafçı olacaktı ve diyecekti ki, bu işi falanca rütbeliyle yaptık veyahut da birileriyle işbirliği yaparak yola çıktık.

Ama ömür yetmedi ve öldü gitti.

Abdulkadir Aygan, kitabının 67. sayfasında şöyle diyor:

"Bir gerilla yakalanıyor, Elazığ ve Bingöl arasında adı Mehmet Ağar sorgusu yapılırken JİTEM elemanlarından bazıları da hazır bulunuyor.

Bulunanlardan biri de bu durumdan faydalanmayı planlayan ve düzmece bir ifade tutanağı hazırlayan Ali Astsubay namı digeri Mutkili Ali JİTEMcidir.

Astsubay, itirafçı Mehmet Ağarın ifadesini Diyarbakırlı bir işadamı aleyhinde yazıyor, daha doğrusu yazdırılıyor.

Abdulkadir Ayganın JİTEM Komutanı Cemal Temizöz ile arası iyiydi.

Abdulhakim Güven, sıkça onun yanına gider o da Abdulhakim Güvenin her söylediğini yapardı.

Güven, Cemal Temizöze Mehmet Ali Altındağ hakkında olumsuz rapor getiriyordu.

Bir vakıf kurduğunu bu vakıfta irtica eylemli bazı gençlere gerici eğitimler verdiğini söyletiyordu onlara.

Kısa bir süre önce Diyarbakır Söz TV ve Söz Gazetesinin sahibi olan Altındağın bürosu bombalandı, Elazığ yolu üzerindeki tesisleri tarandı ve iki Özel Harekat Polisi yaralandı"

İşte olay bu..

Ve bunun gibi daha çarpıcı ve daha çekici olaylar söz konusudur.

En derin saygılarımla.

Hayırlı Cumalar..