GÜNEYDOĞU’DA NELER OLUYOR NELER?!! (II)
Eklenme: 10/14/2014 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün de belirttiğim gibi; gerçekten orta yerde inkr edilmez, "kirli bir oluşum" söz konusudur.

Gerginlik var, ortalığı gerenler var..

Terör odakları ise gece gündüz ayakta, eller tetikte kan döküyor.

Sayın Cumhurbaşkanının da dediği gibi Adım başı modern Lawrancelar var bu ülkede..

Casuslar, ajanlar, piyonlar, ne dersen de bunların varlığı gün gittikçe her gün biraz daha tezahür ediyor.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan, Allah ebediyen razı olsun, onu badirelerden korusun.

Tüm bilinen, bilinmeyen kötü insanların şerrinden korusun.

Keza Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlunu da.

Bu her iki devlet büyüğümüzün varlığı sayesinde Allah bu milleti koruyacak, onlar milletin başında olduğu müddetçe inşallah ümit ediyoruz ki Yeni Türkiye Eski Türkiyeye dönüşmeyecektir?

Türkiye, askeri vesayet ve ideolojik yargıdan kurtulacaktır.

Halkın büyük çoğunluğu, bu her iki büyük devlet adamından yanadır.

Diyebiliriz ki yüzde 60ı yüzde 70i kendilerine dua ediyor.

Ama ne yazık ki Cumhuriyet Halk Parti oldukça ülkenin selametine karşı inatlaşıyor.

Ya mezhepçilik bozgunculuğu veyahut Marksist bir ideolojya hegemonyasına toplumu süreklemeye çalışıyor.

Mezhepçilik ve Rafızlik taassubu oldukça hareketlendiriliyor..

Bu da, Türkiyeyi huzursuz ediyor, ülke bütünlüğünü tehlikeye sokuyor.

Muhalefet, kendi unvanını solcu olarak kullanıyor, diğer solcu partilerin de ve gizli derneklerin de varlığını her gün biraz daha güçlendiriyor.

* * *

Mübarek bayram günlerinde 3 gün boyunca Güneydoğu Anadolu bölgesi savaş alanına çevrildi.

Ortalık toz duman edildi.

Yakılan-yıkılan okullar, camiler, müzeler, Kuran Kursları, ölen bunca insan.

Sosyal alanda olduğu gibi bölgedeki ekonomiyi de oldukça etkiledi.

Tüm bunlara rağmen, orta yerde kalan "terör ile polis ve asker" karşı karşıya durdu..

İktidar olsun, muhalefet olsun, herhangi bir siyaset alanında, bölgenin milletvekillerinden, bakanlarından, terörü sindirmek için, milletin yanında yer alıp da millete teselli vermek için, kişisel olsun, partice olsun, herhangi bir infial görünmedi.

Olaylar durulsun diye müdahale yapılmadı.

Hele hele Diyarbakır dhil olmak üzere iktidar partinin bölgedeki bazı milletvekilleri, deyim yerindeyse herkes kendine koruyucu sığınak aradı.

Diyarbakıra gelen-giden olduysa da, çözüm üreten olmadı.

Bazı TV ekranlarında şovmenlik yaparak, süslü-püslü, makyajlı gösterişlerden başka bu halka bir şey verilmedi.

Özellikle iktidar partinin bazı bölge milletvekilleri, hadiseye ahkm kestiler, çözüm üretmediler.

Uzaktan ahkm kesmek kolay. Önemli olan; halkın arasında bulunabilmek.

Ne yazık ki bunlar seçimden seçime milletin içine gelip poz vermektedirler.

Bu da ne zamana kadar sürecek?

Başınızı daha fazla ağrıtmayalım.

Bize göre bugün AK Partinin iktidarda kalması, tamamıyla eskiden olduğu gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere bazı önemli bakanlıkların mevkilerini ihraz eden çok değerli bakanların varlığı ve tutumları bu partiyi ayakta tutuyor.

Yoksa AK Partinin durumu bugün olduğu gibi dün de öyle ve gelecekte de öyle görünüyor ki eski ANAP ve Doğru Yolun pozisyonuna yürümektedir.

Akıbetinin de ne olacağı belli değil.

Zira objektif bir gözle bakıldığında, işin içinde ya rant var, ya şovmenlik var?

İçinde, radikal dava adamını görmüyoruz?

AK Partinin temelindeki hedef, muhafazakr bir kimlikle bu halkın karşısına çıkmış, milli değerlere saygılı ve hukukun üstünlüğüyle, milletin huzuru söz konusu iken, şimdi ne yazık ki oldukça bu anlayıştan uzaklaşan AK Parti, alternatifsiz bir durumda olduğu için ayaktadır.

Başta anlattığım gibi bazı milletvekillerinin şovmenlikten başka yapacağı bir şey yok.

Tabiri caizse Muhalefetin Ruhuna El-Fatiha.

Yine Allah bu milletin yüzüne baksın.

Ortalık bize göre zifiri karanlık.

çalışan Polis, ne yapabilir?

Fedakrlık yapıyorsa da illaki yaralanıyor, şehit oluyor.

Biber gazından ve su sıkmaktan başka, demokrasi ve insan hakları adı altında kendini bile zar zor kurtarabiliyor.

Oysaki gerçek hukuk simgesi; devletlerin bünyesini sağlam tutan ve uzun ömürlü kılan hukukun üstünlüğü ve halkın huzuru söz konusudur.

Eğer bir toplumda huzur yoksa, hukukun H harfini yaşayamıyorsa, kim ne derse desin Lafla peynir gemisi yürümez.

Hele hele bölgenin bazı bayan milletvekillerimizin, güzel makyajlarla gidip bazı ekranlarda poz vermeleri, bazılarının da ekrandan ekrana her akşam kendilerini göstermeleri, bize göre hayra alamet değildir.

Diyarbakırın içine gelip de, partide oturup halkın gönlünü alma cesaretini taşıyamıyorlar.

Güneydoğu insanı çok muzdarip, ızdırap içerisinde kıvranıp duruyor, valiler ne kadar iyi niyetle olursa olsun, Emniyet Müdürleri ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, bir yere kadar

Zira sistem olarak, devlet olarak, suçlu korunuyor gibi.

Polis yakalıyor, suçlu adliyenin bir kapısından giriyor, öbür kapısından elini kolunu sallayarak çıkıyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu siyasetle, bu anayasayla, bu anlayışla Türkiyenin bir yere varacağını sanmıyoruz.

Önceki gün HSYKnın demokratik seçimi neticesinde Yargıda Birlik Platformunun kazanmış olması, gerçekten millete bir ümit kaynağı olmuştur.

İnşallah Yargıyı neidügü belirsiz anlayışlardan kurtaracaklardır, diye düşünüyorum.

Özellikle Doğu ve Güneydoğuda bazı hakimlerin dokunulmazlık zırhı altında serbestçe vermiş olduğu yanlış kararlar, vatandaşları büyük çapta mağdur etmiştir ve daha da edecektir.

Özellikle iş dosyalarında bazı hakimlerin el altından yakınlarıyla işbirliği içinde olan bilirkişi mekanizmasını tek yönlü kullanması, Yargıda çok büyük şaibeler yaratmıştır.

Bir yıl içerisinde bir mahkemenin, bilirkişiyi adlandırarak bir noktaya 200-300 dosya gönderip, o bilirkişiye büyük rant temin ediyorsa ve hiçbir Avukat, vekil veya müvekkil buna itiraz etse dahi geçerli olmuyorsa, o Yargıdan ne ümit beklenebilir?

* * *

Sevgili okurlar.

Her zaman ifade etmeye çalıştığım gibi, ortalık zifiri karanlıklarla dopdolu.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Bize göre ister muhalefet olsun, ister iktidar olsun, bu parlamentodan ve bu parlamentonun çıkardığı yasalardan pek hayır gelmiyor.

Siyasal çekişmeler, sosyal dengeyi alt üst ediyor.

Kirli, siyasal ideolojik düşünceler, halkın geleceğini adeta tehdit ediyor.

Medya o biçim.

Hele hele sosyal medya maazallah

Neresinden tutarsan, kokuşmuşluktan başka bir şey yok.

Ahlaki çöküntüler ve yanlış ifadeler.

Tüm bunlara rağmen yine bu millet ayaktaysa, bu milletin dininden, imanından, inancından, gelenek ve görenek, örf ve adetlerden kaynaklanan ciddi bir duruştur.

Milletvekilleri ekranda terörü halka şikayet ediyor.

Eyvallah.

Peki, sormazlar mı, halk sizi niye oraya gönderdi?

Eğer vekil, müvekkili ön plana alıp gösteriyorsa, vekilin işi ne?

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Güneydoğu, özellikle Diyarbakır, çok büyük tedirginlikler içerisinde.

Vatandaş sabah dükknını açarken, Acaba akşam eve gidebilecek miyim diye endişe taşımaktadır.

Bu bölgede 1993lü yıllar, 1995li ve 2000li yıllardaki olup bitenler ne ise o oyunların yeniden sahneye konulması ve akla karayı birbirine karıştırıp da devletin en önemli kurumlarının bünyesine yerleşmiş, nice piyon, rantiyeci ve inkrcı bir ideolojik anlayış hakim ise elbette ki korkulacak çok şey var.

Olayları tersyüz edip, bir yandan kendilerini kurtarıcı pozisyonunda gösterip, terör örgütlerinden daha haydutlaşma oyunlarıyla karşı karşıya kalmak korkusu herkesin kalbindedir.

Dün de bu köşede anlattığım gibi; sağ gösterip, sol vuran devletin önemli bazı kurumları ve hala Şemdinli olayı dahil olmak üzere 28 Şubatları hortlatan anlayışlar cezalandırılmamışsa, bunca faili meçhul cinayetleri işleyen senaristlere bir dokunulmazlık söz konusuysa bu hamur daha çok su çeker.

Halk, tümüyle devletin ciddiyetine güven besleyemez.

Bakın faili meçhul cinayetlerden, balyozdan ve daha ne gibi suçlar ve kirli fişlemelerden dolayı 1820 yıl ceza alıp da Yargıtayca onaylandığı halde kaşla göz arasında Paralel anlayışlarla işbirliği yapılarak, Yeniden Yargılamak için serbest bırakılan nice mahkm ve tutuklu subaylar, ne malum ki o eski maceraların içine girmeyecekler ve yeni oyunları sergilemeyeceklerdir?

Bu bölgede geçmişe yönelik 28 Şubattaki halka karşı, işlenen baskı, fişleme, iftira, sahte tutanaklar, sahte deliller ihdas edilip de savcılıklara yeniden baskı kurma gibi vesayet erbaplarının yeniden hortlamayacağı ne malum?

* * *

Dünkü yazımda belirttiğim gibi yarından itibaren geçmişe yönelik bize karşı 7. Kolordu Komutanlığınca tanzim ettirilen sahte fişleme ve tutanaklara resmiyet kazandıran belgeleri yayınlayacağız.

Tüm olup bitenleri siz değerli okurlarımızla paylaşacağız.

En derin saygılarımla.