GÜNEYDOĞU’DA TARİHİ JİTEM FİTNESİ!
Eklenme: 10/23/2013 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dün, saat 16.00 sıralarında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan tarihi ve ciddi bir iddianame internet sitelerine düştü.

Öncelikle ve özellikle bu iddianameyi hazırlayan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının şahsiyetinde Cumhuriyet Savcısı Sayın Osman Coşkunu da kutluyor, tebrik ediyorum ve tüm hayatında başarılar diliyorum.

çok büyük, tarihi bir fitneyi deşifre etmiştir.

Bölgedeki birçok ailenin dertlerine sahip çıkmıştır.

Kamuoyu nezdinde hazırlanan bu iddianame öyle inanıyoruz ki tarih sayfalarına geçecektir ve daha birçok iddianamede dile getirilip kaleme alınanlardan fazla, daha çok önemli belgeler var.

Eğer başsavcılık ve Savcı Osman Bey tensip buyururlarsa biz de onlara yardımcı olma noktasında bir bir sunabiliriz.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Bu iddianamenin içeriği ve kapsadığı çok önemli konuları okudukça, geçen 20 senelik bir süreç, bu bölgede olup bitenler bir bir, günü gününe, tarihi tarihine beynimde yeniden yeşermeye başladı.

Diyarbakır ve çevresindeki olup bitenlerin hemen hemen % 90ı tazeliğini bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçti.

Özellikle 22 Ekim 1993te Licede şehit düşen Jandarma Bölge Komutanı merhum Tuğgeneral Bahtiyar Aydının şahadeti ile ilgili olunca

Senaryonun yapımcısı, dönemin İl Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu tarafından gerçekleştirilmiş olduğu birçok yönüyle bilinen bir gerçek.

çünkü o anda Eşref Hatipoğlu ile Bahtiyar Paşa aynı helikopterle gittiler ve daha garnizonun içine girmeden, Kanas kurşunuyla gözünden vurulan Paşa, Eşref Hatipoğlunun yanındaydı ve olaydan sonra şov göstererek kolunu ve elini sararak, Elim yaralanmış diye aldatıcı rol oynamıştı.

Yani sözde Aydın Paşa ile beraber çatışmaya girmiş, PKK kurşunu Bahtiyar Paşaya isabet ettiği gibi, ancak Allah beni kurtardı, benim elime isabet etmiş (!) diye sahte rol oynamıştı.

Eşref Hatipoğlunun memlekette kimlerle nasıl cirit attığını, nasıl oyun oynadığını, devletin ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli üniformasını omuzlarında taşıyan bu kişinin, o gün bu sayede oynadığı rolün, tamamıyla şovdan ibaret olduğunu gösteriyordu.

Ve o zaman dahi, kendini yaptığı pisliklerle ele veriyordu.

Dönemin devlet yanlısı görünen ve Jandarmanın kilit noktalarıyla işbirliği yapan ve aynı zamanda diğer gerçek yüzü ise tümüyle PKK ile iç içe olduğu bilinen Diyarbakırlı bazı iş çevreleriyle işbirliği içindeydi.

Kirveliğinden tut, amcalığına kadar.

Yani Komutan değil, o çevrenin bir Eşref amcası olduğu söyleniyordu.

Ve Cemil kod isimli PKK itirafçısının hep Eşref Hatipoğlunun yanında olduğunu ve her yere beraberinde götürdüğünü ve o dönemde ben ve benim gibi gerçek manada ülkenin bölünmez bütünlüğüne, milli birlik ve beraberliğine inanıp, PKKya karşı bu mücadeleyi sürdüren işadamlarına karşı suikast tanzim edildiğini, başarısız olunduğunu ve bunların kimler tarafından organize edildiğini o zaman bir bir söylüyorduk.

Tespitlerimiz vardı.

Diyarbakır Söz Gazetesinde aynı bu köşeden yazıyorduk.

Ama savcılıklar, özellikle dönemin DGM Cumhuriyet Başsavcılığının bu yazdıklarımızı birer suç duyurusu kabul etmesi gerekirken, bunları yazdığımızdan dolayı tümüyle bizi yargılıyor ve sorguluyordu.

* * *

Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu, 1992den 1995e kadar Diyarbakırda kaldı ve deyim yerindeyse devletin gücünü omzunda taşıyarak, o gölgede çok kirli ve iğrenç işler yapıyordu.

Hatta Diyarbakırda yetkili ve kilit noktada bulunan bir Emniyet Müdürü Diyarbakırdan tayin olup gittikten sonra bir gün Eşref Hatipoğlu ile Bahtiyar Aydının olayı söz konusu olunca özel bir sohbet arasında bana aynen şunları söyledi;

Biz jandarmayla birlikte operasyonlara giderken, havada helikopterden tarla içindeki çalışan insanlara Eşref Hatipoğlu ateş ediyordu

Anasını Gebersinler de PKK yaptı denilsin

Bu tespitini bana anlatmıştı.

Evet, 1992 ile 1995 arasındaki bu bölgede fitne saçan JİTEMin başı Eşref Hatipoğluydu.

Cizre, Silopi, Şırnak bölgesinde de dönemin Jandarma Binbaşısı Cemal Temizöz ve aveneleri idi.

Ne kadar faili meçhuller varsa, bilaistisna bunlar kesinlikle emir komuta zincirinden geçmiştir.

O dönemde onlar gibi düşünmeyen ne kadar subay, astsubay ve sivil memur varsa, hepsine adeta hıyanet gözüyle bakılıyordu ve dışlanıyorlardı.

Bölgedeki Milli İstihbarat Teşkilatının başında bulunanların, MİT Bölge Başkanlarının başını çeken de Cemal Uzgörendi.

1995ten 1999lara kadar Bölge Asayiş Komutanlığını yöneten ve hegemonyasını kuran, tüm akşamlarını Orduevlerinde şarap şişelerini devirmesiyle bilinen, dönemin Korgenerali çetin Doğan ve Yaşar Büyükanıt idi.

1996nın ortasından başlamak üzere 2000li yıllara kadar da bunları himaye altına alan ve suç teşkil ettiği halde hiç soruşturma açmayan, bilakis onlarla fikir birliği yapan ve onların emrini vesayet olarak kabul eden DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat çakardı.

* * *

Evet, Eşref Hatipoğlu 1995in Ağustos aylarında Diyarbakırdan tayin olup gittikten sonra onun halefi durumunda Jandarma Albay Mecit Korkut, onun tüm geri kalan projelerini bir bir uyguluyordu.

Yani Eşref Hatipoğlu ile dostluk bağı kuran PKK yanlısı bazı sivil kesim ve eli kanlı bir anlayışla hep işbirliği içinde oldukları, onlardan nemalanarak gününü gün etmekte oldukları tespitlerimizdir.

Hatta 21 Haziran 1996daki Altındağ Dinlenme Tesislerine yapılan saldırı ve o saldırı neticesinde ölen 8 kişi, yaralanan 13 kişinin kanına giren PKK, yukarıda anlattığım JİTEM fitnesinin taşeronu durumundaydı.

Ve bu iğrenç olay, bu katliamın yapımcıları da Eşref Hatipoğlu ile Albay Mecit Korkutun, Diyarbakırlı çok yakın dostları ve ilişkileri içindeydi.

Hatta Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Hanefi Avcının da çok yakın ilişkiler içinde olduğunu Sağır Sultan bile biliyordu.

Altındağ Dinlenme Tesislerinde vuku bulan olay, esasında bana karşı acımasızca yapılan bir suikast organizesiydi.

Ama bana ulaşamayınca aynı gece daha olayın sıcaklığı yaşanırken, İl Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Ersin Bacaksız ile savcılık iddianamesinde adı geçen itirafçı Cemil, dostane (!) olarak beni bir arabaya alıp Alay Komutanı seni istiyor diyerek, götürürken Emniyetçe bana yakın koruma olarak verilen Polis Memuru Ali Karaca da hemen arabaya atladı, beni yalnız bırakmadı.

Bizim gittiğimiz yer İl Jandarma Bölük Komutanlığıydı.

Ne Albay vardı, ne şu ne de bu.

Ancak baktı ki koruma yanımda, beni tekrar kuzu kuzu geri gönderdiler.

Birkaç sene sonra Cemil kod adlı itirafçı, samimi bir ifadeyle yanıma gelerek, Beni Yüzbaşı Ersin Bacaksız gönderdi, hakkını helal etsin o gece biz onu infaz için götürmüştük, fakat gerçekleştiremedik ve olay gerçekleştirilemediği için beni Trakyaya attılar, Ersin Bacaksızı ise Doğu Karadeniz Bölgesinden Tokata tayin ettiler dedi.

Ve aradan fazla süreç geçmedi, Ersin Bacaksızın Tokat yöresinde bir çatışma neticesinde öldürüldüğünü, gazeteler yazdı.

O da tabii faili meçhul bir cinayete kurban oldu.

Şırnaktan Diyarbakıra gelen Bozo Levent denilen Tuğgeneral Levent Ersöz, ve Tuğgeneral Fikret Demirtaş.

Tüm bunlar koyu Ergenekoncu ve JİTEMci olma hasebiyle, bu yörenin masum insanlarını PKK yaftalarıyla inim inim inletiyorlardı.

Ve bu işi zincirleme olarak, dönemin Jandarma Genel Komutanlığındaki başta Tümgeneral Mehmet çavdaroğlu dhil olmak üzere Genel Komutan dahi bu işlerden haberdardılar ve Gizli yazılar yazıyorlardı bu yöredeki yetkili Komutanlara.

Aynı zamanda ortaklaşa rantçılıkta müştereken ve müteselsilen işbirliği içindeydiler.

Şimdiye kadar gizli kapaklı kalan Güneydoğudaki faili meçhul olayların bundan sonra bir bir çorap söküğü gibi devamının geleceğine inanıyor ve bekliyoruz.

En derin saygılarımla.