GÜNEYDOĞU’DA TARİHİ JİTEM FİTNESİ! (II)
Eklenme: 10/24/2013 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar..

Dünkü yazımızın sonunda da belirttiğimiz gibi;

Şimdiye kadar gizli kapaklı kalan Güneydoğudaki faili meçhul olayların bundan sonra bir bir çorap söküğü gibi devamının geleceğine inanıyor ve bekliyoruz.

Hiç kuşkusuz ki,

Yıllardan beri devletin ve ülkenin birliğini, bütünlüğünü kökünden, içten kemiren nice kurtarıcılık adı altında habis ur'ların varlığı ülkeyi bu hale getirmiştir.

İnanın sevgili okurlar

Merhum Orgeneral Eşref Bitlis olsun, Korgeneral Hulusi Sayın olsun, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan olsun bunlarla beraber nice faili meçhul olayların gizli kalması hiçte hayra alamet değildi.

Hele hele bu halk yargı mekanizmasının birçok ihmalkar ve yanlı uygulamaları, artı ağır işlemesiyle büsbütün ümidini yitirmiş durumdaydı.

Yıllardır bu köşemizde kamuoyunu aydınlatmanın yanında, yargı ve cumhuriyet başsavcılıklarını da göreve davet ettik ama bir türlü sesimize kulak veren çıkmadı.

***

Jandarma Genel Komutanlığı'nın bünyesinde yıllardan beri yetiştirdiği JİTEM unsuru gerçekten ülkeye özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasını inim inim inleterek çok büyük zararlar vermiştir.

Halkın diliyle kültürümüze mal olmuş slogan hale gelmiş bazı gerçekler espri olarak anımsanıyor ise de ama gerçekten söylenenlerin hepsi doğru.

Yumurtadan tavuğa kadar misali..

O dönemin jandarma bölük komutanlarından tutun da uzman çavuşlara kadar verilen görev köylüleri birbirine düşürüp tarlalar üzerinde rant paylaşımı yapılıyordu.

Ama yayılan bu sloganlar kimseye inandırıcı görülmediği gibi hafife alındı.

Biz de yıllardan beri Güneydoğu'nun nabzını tutan bir medya kuruluşu olarak çok yakından takip ettiğimiz olayları büyük bir soğukkanlılıkla yakalıyorduk.

Bizim tespitlerimiz 10 tane Kurtlar Vadisi dizisini geride bırakır.

Zira o bir senaryo olduğu için gerçekliği kanıtlayıcı değil, ama bizim tespitlerimiz birebir gerçek ve delilli konulardır.

***

İşte, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu..

3-4 yıllık görevi sürecinde, Diyarbakır'da "akla-hayale" gelmeyen, meçhul olayların altına imza attı.

Diyarbakır'ın en tehlikeli ve şaibellerden kendini kurtaramayan bazı iş çevreleriyle büyük bir samimiyet kurarak, işini yürütüyordu.

İster PKK'lı olsun ister İran yanlısı Hizbullah olsun, ister normal vatandaş olsun fark etmiyordu..

Onlarla sıkı bir rant temini içindeydi.

İşte, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın "katledilmesi"..

Ve olaya bağlı olarak, 16 sivil insanın öldürülmesi..

Kimin yaptığı ortaya çıktı..

Dediğimiz gibi, "hakikat" er ya da geç ortaya çıkar.

Ki, Bahtiyar Aydın olayıyla "her şey" ortaya çıktı.

Artık söylenecek bir şey kalmadı diyorum..

Devlet özellikle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bugüne dek olup bitenlerin yanı sıra daha sert bir uygulamayla bu olayların üzerine gitmesi lazım ki herşey çorap söküğü gibi ortaya çıksın.

***

Eşref Hatipoğlu 1995'te atamasını başka şehire sağladıktan sonra İstanbul'a yerleşirken artık hiçbir şey yapmadığı gibi hiç te umursamıyordu.

Jandarma Genel Komutanlığı komuta zinciri içerisinde görülen birçok rütbeli subay onu koruyordu.

Bu şımarıklık içerisinde işlerini yürüten Eşref Hatipoğlu Jandarma Genel Komutanlığı'ndaki generallerin himayesiyle gününü gün ediyordu.

Niye mi?

Zira o büyük Ergenekoncu generallerin her zaman yaptıkları gibi muhafazakar, inançlı generalleri bünyelerinde barındırmıyorlar ve Eşref Hatipoğlu'nun General Bahtiyar Aydın'ın ölümü olayından sonra Ergenekoncu generallerin gözbebeği oldu.

***

Bakınız...

Diyarbakır Söz Gazetesi 25 ile 29 Mayıs 1996 tarihleri arasındaki günlerde Eşref Hatipoğlu'nun yolsuzluklarını, PKK yanlısı bazı Diyarbakırlı iş çevreleriyle işbirliği içinde olduğunu deşifre ederek yazdı.

O haberlerden sonra Hatipoğlu bizim hakkımızda yalan-uyduruk 5 defa resmi fişleme yaptı.

Dönemin Jandarma Genel Komutanlığı'nda görev yapan Tümgeneral Mehmet çavdaroğlu'nun imzalı emriyle bize "karşı" karanlık oyunlar tertip etmeye devam etti.

Askeri birimlere oğlum Mehmet Emin Altındağ hakkında fişleme yaparak adeta vatan haini ilan etti.

çavdaroğlu'nun imzasını taşıyan resmi yazı ile birliklere dağıtılmıştı.

Onun halefi durumunda olan Albay Mecit Korkut..

Onun tüm projelerini bir bir uyguluyordu.

Hatta merhum Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan'ın da 24 Ocak 2001'deki suikast olayı da bu yapının organizasyonu..

Diyarbakır'dan terfi ederek Batman'da göreve başlayan Tuğgeneral Mecit Korkut'un da içinde bulunduğu birçok organize sonucunda Okan ve 5 tane polis memuru şehit edildi.

Bunu da İran yanlısı Hizbullah'a ihale ettiler..

Oysa ki Gaffar Okan'ın olayı da aynen bu işin uzantısıdır.

Bahtiyar Aydın'dan tut, Gaffar Okan'a kadar bu arada olup bitenler neyse Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın direktifi altında yapılıyordu.

***

Öncelikle zaman aşımından dosyayı kurtaran başta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavıcısı İlker çetin ve dosyayı hazırlayan Savcı Osman Coşkun'a Güneydoğu anadolu halkı adına biz de medya kuruluşu olarak şükranlarımızı sunuyoruz.

İnanıyoruz ki bu iş bu olay başlangıç olmadığı gibi son da değildir.

Umuyoruz ki arkası da gelecektir.

Evet,

Eşref Hatipoğlu'nun uygulamalarından büyük zarar gören Söz Gazetesi ailesi olarak davaya müdahil olmak istiyoruz.

En derin saygılarımla.