GÜNEYDOĞU’DA AŞİRET TEMSİLCİLERİNİN BÜYÜK ROLÜ!
Eklenme: 11/17/2016 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi biz medya mensubu olarak…

Yani Söz ve Uzay Televizyonu ile Söz Gazetesi yayın grubu olarak...

Yıllardan beri yayın politikamız gerçek ve hakkaniyet çizgisinden sapmadan dosdoğru bir istikametle yürümektir..

Ve bu minvalde daima yürüdüğümüz gibi, hedefimize de ulaşmışızdır.

Yani gerek bizim köşe yazılarımız olsun, gerek yorumlarımız olsun, gerek de gazetenin birinci sayfasından veya televizyon ekranlarından 1. haber olarak vermiş olduğumuz uyarıcı mesajlar olsun…

Hepsi, devlet ve millet arasında birer bağlayıcı köprü durumunda olmuştur.

İçinde herhangi bir ifrat veya tefrite mahal vermeden, “aşırı derecede taşkınlık veyahut aşırı derecede pısırıklığa” meydan vermeden siz değerli okurlarımızla memleket meselelerini, özellikle Doğu ve Güneydoğu, özelliklen de Diyarbakır’ın önemli sorunlarını dile getirmişiz, kaleme almışız.

Söylediklerimiz zaman zaman bazı bürokratik engellere takılmış ise de veya siyasi alandaki birilerinin zülfüyârına dokunmuş olmasına rağmen, zerre kadar hedefimizden şaşmamışız, bildiklerimizden de taviz vermemişiz.

Gerçekleri kamuoyuyla paylaşma görevini, hep öncü kılmışızdır.

Üstlenmişizdir.

Rabbimiz bize nasip ederse, dün ne söylemişsek, bugün de aynısını, yarın daha fazlasını söylemekten çekinmeyeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti bir “Hukuk Devleti” ise bizde “Hukuk” çerçevesinde “Avrupa İnsan Hakları Beyannamesine” dayanarak gerçekleri söylemeye ve yazmaya devam edeceğiz.

Yazdıklarımızın temel amacı ve ana stratejisi; gerek Güneydoğu Coğrafyası olsun, gerek Türkiye’nin geneli olsun, yüzyıldan beri yaşanmakta olan yanlış uygulamalar veya keyfi yaptırımlar, ya da zoraki uygulamalar nedeniyle "yeter diyerek" tepki koyan halkın sesi olmaktır.

“Bıçak kemiğe dayandı” gerçeğiyle yola çıkarsak, toplum hep sabırla olayları seyrediyor, siyasileri seyrediyor ve olup bitenlerin sonucunu ne yazık ki hep titrek yüreklerle bekliyor.

Ama demişler ya “Görünen köy kılavuz istemez” misali memleketimizin görünen hal-i pür melali hiç de iç açıcı değildir.

Bir medya grubu olarak gördüklerimizi hep devlet büyükleriyle paylaşmak istemişiz, bürokrasiyle paylaşmak istemişiz ve kamuoyuyla paylaşmak istemişizdir.

Fakat ne yazık ki en büyük şanssızlık; gelen-giden iktidarlar her nedense bir türlü ülkeyi mutlu ve müreffeh bir alana taşıyamamıştır.

“Neden mi” diye sorulduğunda cevabımız şu olmaktadır.

"Mevcut rejim, mevcut Cumhuriyet düzeni, mevcut anayasadır..

Ve yanlış kişilerin seçilip Ankara’ya gönderilmesidir"…

Bu saydıklarımız bize göre tüm olayların çıbanbaşı olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu mevcut olumsuzluklar ve olayların başını çeken terör fitnesi ve bu fitnelerden doğan fesat ve bozgunculuk neticesinde oluşa gelen katliamlar, masum insanların öldürülmesi, katledilmeleri, şehit düşmeleri her gün biraz daha artmasıdır.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Bundan bir hafta önce Mardin’in Derik İlçesi Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'ün makamında mazlum ve masum olarak, suçsuz bir şekilde şehit düşmesi, hem de en yakın çalışanları tarafından iğrenç bir tuzak ve pusu kurmakla katledilmesi…

İnanıyoruz ki tüm kamu vicdanını sarsmıştır…

Babası, annesi, eşi ve yakınları topluca inanmış bir aile olmaları hasebiyle, özellikle inanan bir kitlenin ruhi derinliklerine etki etmiştir.

Vicdanları kanatmıştır.

Ama ne yapacaksın?

Tıpkı bu Kaymakam gibi yıllardan beri nice masum aileler, ana baba kuzuları, polis, asker, korucu…

Her ne ise..

Toplu bir vaziyette gün geçtikçe terör hıyanetiyle karşı karşıya kalmakta oldukları aşikardır.

Hiç kimse bunu inkâr edemez.

Bunun sebeb-i mucibesi her zaman söylediğimiz gibi sadece gelen-giden iktidarlar değildir.

Onlarla birlikte, vesayetçi anayasanın ve antidemokratik hukuk dışı uygulamaların mevcudiyeti nedeniyle bu suç potansiyeli oldukça kabarıyor ve önlenemiyor.

Zira vesayetçi bir anayasanın varlığının, herhangi bir suçtan caydırma etkisi yoktur.

Bu anayasanın varlığı tıpkı Cumhuriyetin yanlış kurulması gibi bu millete adeta bir tuzaktır.

Milleti bu tuzak bataklığına sürüklemek üzere yapılmıştır…

Yanlış kurulan bir cumhuriyetin kuruluşu esnasında bilinçli olarak yapılan “Lozan” antlaşmasıyla Osmanlının dağılışının fitili ateşlenmiştir…

Hilafet-i İslamiye yıkılmış, mevcut coğrafyanın iki mislinden daha fazlası I. Dünya Savaşında savaşıp Osmanlıyı mağlup eden “İtilaf Devletlerine” peşkeş ettirilmiştir.

Tüm bu olup bitenlerin cenderesinde mevcut terörün bir fitne unsuru olduğu zaten orta yerde kendi kendini ele vermektedir.

* * *

Doğrusu sözü fazla uzatmadan, başınızı ağrıtmadan sizi dünkü Söz Gazetesinde yayımlanan Ömer Büyüktimur’un “Kalemin Dili” köşe yazısında değindiği bazı önemli ve çarpıcı noktalara götürmek istiyorum.

Büyüktimur’un “ARAZİ TOPLULAŞTIRMASINDAKİ FİTNE!” başlıklı yazısında uzunca kaleme aldığı hususlar çok önemlidir ve önemli olduğu kadar da çok çarpıcıdır.

Zira bu yazının muhtevası ve ana hulasası 27 Mart 2015’teki manşete taşıdığımız “KATLİAMLAR YAŞANABİLİR” haberinde yer almaktadır.

O gün büyük puntolarla uyararak, yazmıştık.

Size hatırlatmak üzere haberden özet bir bölümünü aktarmak istiyorum.

Şöyle ki..

“Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in, Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu'da "çığır" açacağını iddia ederek uygulamaya soktuğu, Arazi Toplulaştırmasının köylü ve hak sahiplerinin "muvafakati" izni alınmadan yapıldığı ortaya çıktı.

Hukuki hiç bir gerekçeye dayanmayan işlemlerin yarattığı çarpıklık, hak sahiplerine ait arazilerin kendilerinden habersiz kaydırılması, başkasına ait tarlalarla birleştirilmesi akıllara durgunluk verirken, uygulama bölge köylerinde kaos yarattı.

Hukuksuzluk karşısında Silvan'daki arazi anlaşmazlığı sonucunun yaşanan katliama benzer olayların her an köylerde onlarcasının yaşanabileceği ifade edildi”

* * *

İşte bu haber yaklaşık iki yıl önce yazılan bir haber.

Ama o günkü tespitlerimiz gün gittikçe gerçekleşiyor.

Hani diyorlar ya “Ne keramettir, ne kehanettir, el çabukluğu marifettir” örneğiyle yola çıkarsak, Ömer Büyüktimur’un da dünkü yazısında belirttiği gibi Diyarbakır’ın Bismil İlçesi Türkmenhacı Köyünde iki gün önce “Toplulaştırma” yapılan arazi nedeniyle köylüler arasında çok büyük kavga yaşanmış.

İçlerinde ağır yaralılar da olmak üzere 12 kişi yaralanmış.

Yaralılara Allah’tan şifa diliyoruz.

Ama Allah insanlara da akıl versin, izan versin diyoruz.

Zira bu hamur daha çok su çeker.

Bunun gibi iki sene önce Silvan-Bismil arasında yine iki aile arasında kavga çıkmış ve aynı aileden 8 insan katledilmişti.

Ve bundan sonra daha neler olacağı tabii ki meçhulümüz.

Ama kime anlatırsın?

Hani demişler ya;

“Bunu sen külahıma anlat..”

***

Evet.

Gelen giden iktidarların bu yöreye, bu coğrafyaya bir şey veremedikleri gibi ne yazık ki 14 yıllık AK Parti de aynı minval üzere bu yöre insanlarına bir şey verememiştir ve veremediğinden dolayı da PKK terörü önlenemiyor.

Zira seçip Ankara’ya gönderdiği insanlar iktidarın nimetlerinden faydalanmak üzere kendine çalışmıştır..

Hiç bir şekilde, halka yönelik çalışmamışlardır.

Halk, iktidar partinin il ve ilçe teşkilatlarındaki kadroları dahil olmak üzere seçilmek istenen ve millete dayatılmak istenen bazı siyasi milletvekilleri ve bakanları benimsememekle beraber, AK Parti illaki halka dayatma yoluyla bunları hep öne sürüyor, Ankara’ya gönderiyor ve kişisel rant ve çıkardan başka yaptıkları bir şey yok.

Ya kendilerine veya yakın çevrelerine.

Ya ihale peşine düşmüşler, ya arazi toplulaştırmasından birilerinin arazilerini birilerine peşkeş etmişler.

Yani fakirden alıp zengine verme hususuyla araziler peşkeş edilmiştir.

En çarpıcı olay da AK Parti döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yerel yönetimlerin yani belediyelerin hepsini de nerdeyse HDP’nin kazanması ve Başkanların HDP’den oluşması…

Hükümetin onlara tahsis ettiği o bütçede ne yazık ki, şehrin yatırımına yönelik hiçbir harcamaları olmamıştır.

Kamu yararına harcanmış bütçenin çok cüz’i bir bütçe olarak görünmesi ve diğer kalan ve Belediyelerce gelir olarak gelen paranın nereye gittiğini Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi biliyor.

Ama gelen giden hükümetler bunu bir türlü fark edememiştir.

Veyahut fark etmek istememiştir..

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Yönetimler çok önemlidir.

Yönetimlerin başına geçen insanlar da çok önemlidir.

Geçmişe yönelik İçişleri Bakanı Efkan Ala, adeta çok kritik olaylara göz yumarcasına olayların üzerine gitmek istemiyordu.

Ve terör odakları oldukça kabarıyordu.

Yapılanlar yapanların yanında adeta kar kalıyordu.

Ama İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, iş başına geldikten sonra çok büyük yüreklilik ve büyük cesaretle olayların üzerine gitmesi söylediklerimizin apaçık kanıtlayıcı bir delilidir.

Terörün ve terör destekçilerinin gözyaşlarına bakmadan, onların yaptıkları ne kadar pislikler varsa, “Misli misline” karşılıksız kalmaz ve terör odaklarının hak ettiği şamar onların yüzlerine de atılıyor.

Bu da bu coğrafya insanı için ümit vericidir, sevindiricidir.

Hele hele cumhurbaşkanının direktif ve talimatları doğrultusunda İçişleri Bakanlığı harekete geçerek 35’e yakın Belediye Başkanının yerine kayyum ataması ve bu 35 Başkanın tutuklanması bize göre bir gelişmedir ve aşamadır.

Keşke daha önceden böyle bir girişim olsaydı.

* * *

Bunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum.

Evvelki gün aşiret temsilcilerinin Vali Sayın Hüseyin Aksoy’un girişimleriyle bir araya gelip polisevinde yemek yemesi gerçekten çok güzel bir diyalogdur.

Keşke zaman zaman halkla bu diyaloglar gerçekleştirilebilinse.

Hani demişler ya;

Siyasetin görme engellisiyle, yürüme engellisi söz konusudur.

Yani “Siyasetin bir gözü kör, bir ayağı topal” misali yürüyen siyaset de siyaset olamaz.

Zira başta söylediğim gibi halkın sevmediği siyasiler hep ön plana atılıyor ve kendi çevrelerindeki deneyimsiz ve bilgisiz kişileri öne sürüyorlar…

Bunlar da kanaat önderleri veyahut aşiret temsilcileri olarak lanse edilmeye çalışılıyorsa da inşallah bu yanlışlıkların da devlet farkına varacaktır…

Artık bu toplantılar bölge siyasetçilerinin direktif ve talimatları altında değil, devletin ve Valiliğin bizatihi tespit edip sağlam görüşlü politize edilmemiş, yürekli ve imanlı temsilcilerle oturup sohbet edilse daha çok el verişli olur, daha çok fayda sağlanır.

Tespitlerimiz bu yönde.

Zira geçmişten ibret almak lazım…

Böylesine kanaat önderleri adı altında nice toplantılar yapıldı, ama hiçbir fayda sağlanmadı.

Tespitlerimiz paralelinde o kanaat önderlerinin çoğu PKK anlayışlı olup, kanaat önderleri yerine kabahat önderlerine dönüştürüldü.

Önceki günkü görünen manzara ne yazık ki bu yöndeydi.

Yani devlet ve bölgedeki devletin temsilcileri her şeyden evvel devleti temsil ediyorlar, siyaseti değil.

Yani Valiler ve Kaymakamlar…

Onlar devletin Valileri ve Kaymakamlarıdır.

Hasbelkader seçilen, şunun bunun hatırına binaen böylesine toplantılar bize göre bir fayda sağlamaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.