GÜNEYDOĞU’DA TERÖR ZİRVEDE!
Eklenme: 8/31/2015 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Güneydoğu’da her gün biraz daha tırmanan terör, her nedense tüm çabalara rağmen önlenemiyor.

Tırmandıkça tırmanıyor.

Dün yine Diyarbakır’da öğleden sonra saat 13.30 sularında Kayapınar ilçesinde 2 trafik polisi görevleri sırasında kimliği belirsiz bir terör saldırısına uğradı.

Ve birisi anında, diğeri ise kaldırıldığı hastanede vefat etti.

Bir de Silopi’de; yine bir polis memuru şehit edildi.

Ya Silvan'da, "Çarşıya ekmek almaya" giden 13 yaşındaki çocuğun, bomba tuzağında parçalanarak hayatını kaybetmesi..

İster polis olsun, ister asker olsun, ister sıradan vatandaşlar olsun, her ne olursa olsun…

Dökülen kan; "suçsuz, günahsız, masum insanların" kanıdır.

Ama ne var ki alınan tedbirler, yapılan mücadele gerçekten yetersiz.

TBMM’ndeki özellikle iktidar, sonra da muhalefet, sanki olayların tümü sıradan alışılagelmiş olaylarmış gibi, siyasilerin elinde koz olarak kullanılıyor ve rakipler birbirini eleştiri yağmuruna tutuyor.

Türkiye bir seçim sath-ı mailine girerken, adeta sefilleri oynayan siyaset, bunları malzeme olarak da rakibini suçlayarak kullanabiliyor.

Halkın dikkatini üzerine çeken iktidar, “Eski tas eski hamam” misali siyaset yapmaya devam ediyor.

Bölge insanının, özellikle Diyarbakır insanının nefretle baktığı bazı isimleri, iktidar hep ön plana alıyor ve inatla başka insan yokmuş gibi seçmenin karşısına çıkarılıyor..

Bayatlamış anlayışlar ve eskimiş sıfatları dayatıyor.

Allah encamımızı hayreyleye.

Bakalım olaylardan sonuç ne çıkacak?

Gerçekten olan, şehit düşen masum memurların ve askerlerin ailelerine oluyor.

Kor ateşi anaların, babaların ve eşlerin yüreğine düşüyor.

Siyasiler ve idareciler tarafından mutat olarak kullanıla gelen;

“Kanı yerde kalmaz, intikamı ağır olacak” mahiyetli teselli sloganları hala da atılıyor.

* * *

İşte sevgili okurlar.

Türkiye’de siyaset, ne yazık ki hep aynı siyaset…

1950’lerden günümüze dek yapıla gelen resmi sıfatların siyaseti, hep bu yönde olmuştur.

Hangi parti olursa olsun, "malzeme" aynı..

Ama genellikle muhafazakâr geçinen, inanan partiler (!) tarafından kullanılıyor "bu klişeleşmiş" siyaset anlayışı.

Gerçekten olay görüldüğü gibi değil, çok ağır.

Özellikle AK Partinin 2011 seçimlerinden sonra yaptığı yanlış siyaset yüzünden, terör oldukça palazlanıyor.

İktidar partisinin bu tür olumsuz olaylarının resmini çeken görüntü; bölge ile ilgili yetki verilen bazı simalar ön planda tutuldukça, olaylar tırmanıyor ve hep oluşan, gelişen de terör odaklarıyla oluşuyor.

AK Parti aklını başına alsa, bölge insanının sevmediği insanları başka sevilen insanlarla takas etse, iyi olur ama bir defa elini kolunu onlara kaptırmış ve bir türlü onlardan da vazgeçmiyor.

Olaylar hep tersyüz ediliyor.

Oluşan kötülükler, berrak ve makyajlı olarak gösteriliyor.

Tıpkı tarihi Milli Mücadelemizdeki hiç de kahramanlıkla alakası olmayan nice insanların kahraman olarak kamuoyuna lanse edildiği gibi.

Sarıklı kahraman mücahitler ise isimsiz kalıyor ve böyle tarihin derin sayfalarına gömülüp gidiyor.

Tarihi sabıkalı CHP’nin anlayışı paralelinde…

* * *

Nitekim bundan iki sene önce bu meyanda bir internet sitesinden alıntı olarak alıp bu yazıyı kaleme almıştım.

“Yunan’ı denize döktük!

Ama giderken alfabelerini, şapkalarını, danslarını, balolarını ve yaşam tarzlarını bizim sahillere düşürmüşler.

Ne tesadüf(!)

Hepsini de aldık(!)”

İşte tıpkı bugünkü terörle mücadele göstermeliği gibi…

Okurlarımız tarafından o yazı büyük takdirle karşılanmıştı.

Ve o esnada gerçekten telefonlarımız kilitlenmişti.

Çünkü tarihi örnekler bilenlere ders-i ibret olur, belki birileri aklını başına alır ve yanlışları üzerinde ısrar etmezler.

Ama nerede?

Tarihte zaman zaman siyaset erbapları gerçekleri görmezden gelerek, ihtiras, siyasi hırs, gözlerini kapatır..

Adeta "görme engelli" durumuna düşerler.

Hani Osmanlı kültüründen kalan bir slogan var;

“İza cael ecel, amiyel baser”

Ecel geldiği zaman, görme engeline takılır gerçeği görmez olur.

Bu slogan, günümüzdeki önem taşıyan siyasilerin yanlış politikalarını da kapsamına alabilir.

***

Nitekim 1960 ihtilalinden başlayarak, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat dahil olmak üzere…

Uzana gelmekte.

Bizim bu gerçekleri kamuoyuna buradan yansıtmamızın sebebi de ülkemiz için, özellikle bu coğrafyada yaşayan tüm kardeşlerimiz için, hatırlatmak anlamında içimiz yanarak söylüyoruz.

Ekonomi ibresi nerdeyse sıfıra indi, çok aşağılarda oynuyor.

Bölgede ahlaki çöküntüler, azdıkça azıyor.

Ticari potansiyel gerçekten büyük bir zafiyet içerisinde…

İş çevreleri kan ağlıyor.

Ama zaman zaman ihaleler yine belirli adreslere havale ediliyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze dek uygulanmakta olan mevcut anayasa ve yasaların paralelindeki yapılan siyaset uygulaması, ne yazık ki Siyonizm’in harekâtı gölgesinde İslam âlemini yok etmeye dairdir.

Toplumu Allah yolundan uzaklaştırma ve Allah’tan korkmama siyaseti icra ediliyor..

Oysaki zafer, başarı ve toplumsal kurtuluş çaremiz; Siyonizm’i Âlem-i İslam’ı yok etme hedefinden saptırmaktır.

Günlük hayat akışlarımız Allah'ın yolu paralelinde olmalıdır.

Başkasının hakkını alıp başkasına vermekten içtinap etme takvasıyla olabilir.

İhlâsla, şerefle ve izzetle Allah’a huşu ve tezerru ile dua etmeliyiz.

Bu şerefli ümmetin, izzetli milletin eski kahraman aba ecdatlarımızın şeref ve izzetini tekrar kendimize geri çevirme çabasıyla olabilir.

Toplumun elinden tutup, kirli siyaset bataklığından çıkarıp, sahil-i selamete çıkarılmasıyla olabilir.

Allah’tan ümit kesilmez..

Ama gerçekten olaylara baktıkça vahim ve düşündürücü bir sürec yaşıyoruz.

Yine de Allah yüzümüze baksın...

En derin saygı sevgilerimle.