HALK İÇİN DEVLET, ADALET İÇİN HUKUK!? (6)
Eklenme: 12/23/2011 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar. Ülkeleri özellikle Ortadoğu, daha doğrusu İslam ülkelerini yönetenler her nedense genellikle halaskâr gazi unvanını alırlar, yani kurtarıcı kahraman unvanını alırlar. Öylesine kendi postlarını kıymetlendirirler ki, hep toplumun pazarında pahası biçilmez şekilde postlarını satışa çıkarıyorlar. Ama sonunda foyaları ortaya çıkıyor ki kocaman büyük harfle yazılırsa karşımıza bir HİÇ olarak çıkıyorlar. Balon mu balon. Dün İstanbuldaydım. Elime çok satan El-Hayat isimli bir Arap gazetesi geçti. Manşetten attığı cümle aynen şu:

Suriye: Tasidül katli yestenzifül hillel Arabiya Yani Suriyede yükselen katliamlar Arap Birliğinin çözülmesine neden olur. Suriyeye gözlemci olarak BMden giden bir heyetin başında bulunan Naşton isimli bir yabancı diyor ki: İnne kuvvatel emni Surii katelet hilale hazeynil yevmeyn, ekserü min mietey şahsi, fimai tebere esveül emai demevuyye

Türkçesi.. Diyor ki; Ne yazık ki iki gün içerisinde gözlediğimiz olayların başında gelen en kötü Suriye hükümetinin karanlık uygulaması.. İki gün içinde 200 kişiden fazla insan öldürülmüştür. Bakınız, Beşar El Esed itiraf ediyor. Diyor ki, Ben şizofren hastasıyım, müptela bir deliyim.

Düşünün, burada komşumuz olan Suriye memleketi yıllardan beri kendini kurtarıcı, kahraman, yeryüzünde emsali bulunmayan, sanki gökten zembille gelen bir lütufmuş gibi hep böyle kurtarıcı gösteren eski hava generali Hafız Esed bundan kırk yıl önce yüz binden fazla Suriye insanını katletmiş. Bu kirli katliam, dökülen masum insanların kanı üzerine kendini pazarlamış ve hep kurtarıcı kahraman olarak göstermiştir. Kendisinden sonra da veliaht olarak o milletin başına bela olan oğlu Beşar Esad getirilmiştir. O babasından daha fazla kat be kat katliam yapıyor. Yukarıda belirttiğim gibi, Suriyeyi incelemek üzere değişik ülkelerden murakaba heyeti gelmiş, iki gün içerisinde 200 insandan fazlası katledildiğinden bahsediliyor. Türkiye hududuna 50 km uzaklıkta bir köy ablukaya alınmış ve tüm insanlarını öldürmüşler.

Evet, bunları yazarken yine ermiş bir şairin şu Arapça şiirini hatırladım. Şair diyor ki; Ma tekelbün fi mahallin kad halesna min avahu Hallefel melunu cevren vehve ava min ebabu Biz mahallemizde ölen bir itin havlamasından kurtulduk zannettik Ama ne çare ki melun (Lanetli) öylesine kurnazdı ki arkasına bıraktığı yavru babasından fazlasıyla havlıyor. Tıpkı bugünkü baba ile oğul arasındaki benzetmeler gibi. Her ne kadar yazımızın başlangıcı olarak Suriye halkı üzerine yağdırılan mezalim ve maddi katliamları yapanları hedefliyor isek de; ama kesinlikle yüz yıl içerisinde Türkiyede de olup bitenler Suriyeden geri kalmamıştır. Bugün her ne kadar insan hakları, demokrasi, Avrupa insan hakları sözleşmesi kılıfına bürünmüşse de; fakat cumhuriyetin ilk kuruluş günlerinde gerçek yakın tarihimize bakılırsa, olup bitenler bugünkü Suriyenin manzarasından geride değildir.

Bakınız, sevgili dostlar. Bir haftadan beri Türkiyenin gündemini işgal eden Sarkozynin Fransası sözde Ermeni katliamını meclisten onaylayarak geçirme şekli, deyim yerindeyse TBMMsini iktidarıyla, muhalefetiyle heyecanlandırmıştır. Yani her sene bu mevsimde, 24 Nisan 1915 tarihli vakanın yıl dönümü yaklaştıkça Türkiye kendini bir türlü suçluluk psikolojisinden kurtaramıyor. Yani sanki zımni olarak hükmen itiraf edercesine, Evet biz bu işi yaptık. Ama siz yazmayın, çizmeyin, onaylamayın. Ki Ermeniler şımarmasınlar ve üzerimize gelmesinler Böylesine psikolojik, hastalıklı bir havayı bilerek ya da bilmeyerek yaratma pozisyonuna giriyoruz. Her sene olduğu gibi bu sene de Fransa hükümetine daha fazlasıyla yalvarma gibi tutum sergilenmektedir. Ama ne çare ki, bu kez ne Fransa hükümetini ne de Sarkozyyi ikna edemiyorlar.. Oysaki bu Ermeni olayı bugün değil 1908den 1923lere kadar yani cumhuriyetin kuruluşuna kadar Osmanlının son döneminde devletin başına geçen Saltanat ve Hilafeti alaşağı edip yerine İttihatçıların geçmesiyle Türkiye Osmanlı imparatorluğu yıkılıncaya kadar çok büyük yanlışlıklar yapılmış hem de devlet bünyesinde. O yanlışlıklar, o ihanetlerin var olması bizatihi kendini gösteriyor ki Türkiyeyi gerçekten vatanperver Allahtan korkan bir hükümet yok. Olsa olsa münafık bir grubun eline geçmiş, münafıkça devleti yönlendirmişlerdir. Sağa sola çalkalanan devlet ansızın kendini birinci dünya savaşının içinde gördü. Savaşı kaybettikten sonra içimizdeki Doğu, Güneydoğu ve birçok Anadolu yörelerinde bulunan Ermeni vatandaşlar Rusyadan, şuradan buradan gizli destek alıp oy birliğiyle gece gündüz çalışarak Türkiye insanına karşı çok kirli senaryolar tezgâhlamışlardır. Hemen hemen her tarafta Ermeni milisleri Türkü, Kürdü demeden Müslüman olarak bilinen herkesi fırsat buldukça katliamına girmişlerdir. Ta ki, 1923te cumhuriyet kuruluncaya kadar Bu zafiyeti yaratan İttihat Terraki cemiyetinin iktidar üyeleri başta Enver, Mithat ve Cemal Paşalar dâhil olmak üzere adeta ihanet tuzakları kurmuşlardır. Ama Allah yardım etmiş, büsbütün Türkiye gitmemiş ve bugün ayakta olma gururu içindedir.. Tabi, Bu bir gerçektir ki, keşke gelip giden iktidarlar muhalefetleriyle beraber kükremiş bir sel gibi, bendini aşmış olsaydılar. Bu ihanet şebekelerine karşı boyun eğip yalvarırcasına etmeyin, eylemeyin gibi pozisyona kendilerini sokmasaydılar. Başı dik, alnı açık bir pozisyonda büyük bir ittifakla el birliği yapıp biz sizi hiç tanımıyoruz, bir de böyle bir psikolojik uyduruk suç üzerine bahaneleri inşa etmeyin deseydiler.. Tıpkı son olarak dün muhterem Başbakan Tayyip Erdoğanın dediği gibi; Biz tarihimizle, kültürümüzle gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz Herhangi bir ağlama ve üzüntü pozisyona girmemiş olsaydılar. Ama heyhat nerede? Dünkü Taraf Gazetesinde Ahmet Altanın yazısını okurken, buradan sizlerin huzurunda Ahmet Altanı kutluyorum, tebrik ediyorum ve onunla gurur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. İmanlı, inançlı, dürüst ve gerçekçi bir insan. Fransanın bu tutumundan tut, Ergenekonun, Susurlukun, PKK ile Ergenekon terör örgütlerinin işbirlikçiliğine kadar her şeyi kaleme almıştır. Biz burada ancak bir iki paragrafını sizinle dersi ibret olsun diye paylaşmadan geçemiyorum. Sayın Altan aynen şöyle diyor; Aslında bu Sarkozynin saçmalığı başta AK Parti olmak üzere bütün partilerin pek işine geliyor. Fransanın soykırım yok demek yasaktır diye yasa çıkarmaya hazırlanması bizim ülkenin ve siyasetin gündeminin başına oturuyor. Partiler, bu saçmalıkla oyalanıyorlar, bizi de oyalıyorlar. AK Parti Susurlukta ve Ergenekonda frene bastı. Galiba artık kendini devlet gibi gördüğünden devletin suçlarını açığa çıkarmaya çalışmaktan vazgeçti. Duruma hâkim olduğunu sanıyor ve kendisi için en iyisinin de bugünkü koşulları devam ettirmek olduğuna inanıyor. Susurluk ve Ergenekon soruşturmalarını durdurmak isteyenlere AK Parti de katıldığı için bu iki soruşturma zor bela, türlü acayipliklerle ilerlemeye çabalıyor Evet, meslektaşımız değerli ve deneyimli kalem sahibi Ahmet Beyin tespitine katılmamak elde değil. Biz de zaman zaman bu köşeden bazı önemli ve tarihi gerçeklere dayalı tespitlerimizi aktarmaya çalışıyoruz. Bakınız, burada yeni bir tespitimizi sizinle her zaman olduğu gibi paylaşalım. ETÖ iddianamesinin ek klasörleri içinde yer alan ve 273 sayfalık bir rapor.. PKK-Ergenekon arasındaki derin bağlantıları gözler önüne seriyor. Geçenlerde yine aynı konuyu kaleme almıştık. Ama bugün biraz daha detayını sizlere aktaracağız. Bakın raporun bu bölümünde neler deniliyor... Gizli tanık itirafçı ve sanıkların ifadeleri ile şüphelilerde ele geçirilen belgeler, Ergenekonun PKKyı nasıl kullandığını ortaya koyuyor. Raporda Öcalan ve üst düzey örgüt mensuplarının Ergenekon ile bağlantıları da irdeleniyor. GENÇ SUBAYLARIN YERLEŞTİRME PLANI PKKnın Ergenekon tarafından yönlendirildiğini gösteren en önemli delil, tutuklu sanıklardan Veli Küçük ve Ümit Oğuztanın evinde ele geçirilen panzehir isimli doküman. Bu belgeye göre ETÖ, Öcalanın tutukluluk halinden faydalanarak örgütü AB ve ABD hamiliğinden kurtarıp kendi emri altına sokmayı planlıyor. Bunun için terör örgütü liderinin vereceği mesajların özel kuryelerle Kandile iletilmesi gerektiği belirtiliyor. PKKyı tamamen tasfiye etmek yerine başkanlık konseyine genç subayların yerleştirilmesi uygun görülüyor En derin saygılarımla. Hayırlı Cumalar..