HALK İÇİN DEVLET, ADALET İÇİN HUKUK!? (7)
Eklenme: 12/26/2011 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar. Bugün HALK İÇİN DEVLET, ADALET İÇİN HUKUK başlıklı yazımızın yedincisini, sizlere aktaracağım. Bir önceki yazı yani Cuma günü yazılan yazının sadece internet üzerinden 8533 kişi tarafından tıklanarak okunmuş, gazetenin okuyucuları ise hariç. Okurlar tarafından bunca istek üzerine bu başlık altında devam edeceğiz; ama her gün yenilik arz eden çarpıcı haber ve tarihi olayları siz değerli okurlarımıza sunarken, öylesine tespitlerimizle karşılaştığınızda inanıyoruz ki dudaklarınız uçuklayacak. Ancak tek kelimeyle Allah bu milletin, bu devletin yardımcısı olsun. Temiz niyetli, iyi kalpli, sağlam beyinli devlet adamlarının da sayılarını artırsın ki ve Recep Tayyip Erdoğan gibi Başbakanlarımıza sağlıklı bir hayat idamesiyle Allahtan uzun ömürler dileriz. Yoksa eski kabak beyinli, şarapçı kafalar Başbakan veya Cumhurbaşkanı olunca devlet, ülke ve millet kendini terörden, faili meçhul cinayetlerden, Ergenekon fitnesinden, PKK belasından kurtaramaz. Nice nice aileler yok olup gitti.

* * *

ALTAN; TARİHİ EKSİK KALEME ALIYOR?

Dostumuz Ahmet Altanın dünkü yazısında şöyle bir ifade geçiyor. Sayın Altanın birçok yönüyle yeri yerine tespitlerine katılıyor olmamla beraber, dünkü yazısında ufak bir eksiklik gördüğümü de hemen belirtmeden geçemiyorum. Sayın Altan şöyle diyor; Türkiye enerjisinin önemli bir kısmını Ermeni meselesinde dünyayı susturabilmek için harcıyor. Böyle bağıra çağıra kimseyi susturamazsınız. Libya konusunda Türkiye sustu mu, Mısır konusunda Türkiye sustu mu, Esadın bütün öfkesine rağmen Suriye konusunda Türkiye susuyor mu? Ermeni meselesi konusunda da dünya susmaz. Bu halktan saklanan gerçekleri dünya biliyor. İttihatçılar yüz binlerce Ermeniyi sırf Ermeni oldukları için öldürdü. Öldürmekle kalmadı bir de mallarına, mülklerine el koydu. Hem kendi vatandaşlarını öldüreceksin hem mallarına el koyacaksın, sonra da kırk haramiler gibi bu zorbalığı hatırlamaya kalkanı tehdit edeceksin. Ermeni meselesinin iç yüzünü bu kadar bağıran Başbakan Erdoğan bilmiyor mu? Üstüne üstlük bir de akademisyen olan Dışişleri Bakanı Davutoğlu bilmiyor mu? Arşiv ellerinin altında benden çok daha iyi biliyorlar. Kılıçdaroğlu bilmiyor mu, elbette o da benden daha iyi bilir. Dersim konusunda Kılıçdaroğlu nasıl bilmezlikten geliyorsa, Ermeni konusunda da aynısını yapıyorlar. Gün gelir bütün gerçekleri onların ağzından dinleriz. Bugün Fransız yasasıyla gerçek gündemi kenara itiyorlar ve safları sıklaştırıp kitleleri milliyetçi tepkilerle arkalarına toplamaya uğraşıyorlar

* * *

Evet, Sayın Altanın bu tezi doğru olabilir. Ama eksik var. İttihatçıların Ermeni vatandaşlarına karşı tarihi Türkiye Cumhuriyetini devletiyle, milletiyle ve ülkesiyle zor duruma sokmak için kasıtlı olarak bu acımasız eylemi yapmış olabilirler ki öyledir. Ama inanan hiçbir Müslüman Türkiye insanı buna rıza göstermez. Nasıl ki 1908de Osmanlının meşrutiyet üzerine kurulan ittihatçıların devleti 1909da Sultan Abdulhamiti entrikalı oyunlarla, delilik isnadıyla makamından indirdiler. 1914lerde devleti bir hiç uğruna birinci cihan harbine soktular ve devlet mağlup oldu, yıkıldı gitti. Bu yıkılış neticesinde tarihi gerçek olarak içimizdeki bulunan zımm-i olarak bilinen gayrimüslimlerden olan Ermeniler Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde gizliden gizliye Rusya devletinin işbirliğiyle ve gambazlığıyla harekete geçtiler, vatandaşları geceleri kafile kafile götürüp derin vadilerde kurşuna diziyorlardı. Ama halk da bunu hazmedemedi, buna dayanamadı elbette ki haklı olarak buna karşılık vermek zorunda kaldı. Kim kimi fazla öldürdüyse gerçek konuşan tarihin tespitleri mevcuttur. Ama Ahmet Beyin dikkatinden kaçan bir gerçek var, o da milli mücadele safhalarında Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Arabıyla, Çerkeziyle omuz omuza vererek cumhuriyeti kuranların yanında yer aldılar ve emperyalist haçlı anlayışları ülkeden büyük bir güç ve fedakârlıkla kovabildiler. Ne çare ki bu kahramanlık halkla paylaşılmadı, illaki tek bir kumandana verildi. Bize göre eğer savaş esnasında kumandanlar başarılı olmuşsa kesinlikle arkasında halkın varlığı söz konusudur. Halksız ve toplumsuz bir komutanın başarılı olması tarihi savaş gerçeklerine aykırıdır. Fazla başınızı ağrıtmayalım. Bilinmeyen bir nedenle devletin yanında yer alarak omuz omuza veren bir milletin çocukları cumhuriyeti kuran hem bu yöre insanına karşı hem de tüm Türkiye insanının yaşadığı İslam inancına karşı tavır alarak İslamın ana realitesini yok etmeye çalışmışlardır. Kadının kılık kıyafeti ileri sürülmüş, bu arada takrir-i sükûn yasası çıkarılmış, Osmanlıca harfler değiştirilmiş, Ezan-ı Muhammedi Türkçeleştirilmiş. Velhasıl. Haçlılar bu ülkeyi işgal etmiş olsaydı ancak bu kadar tahribat yapıldı, diye düşünmekteyiz. Ama bir yandan haçlılar ve Siyonistler ülkeden kovulurken her nedense bu kez cumhuriyeti ve milli mücadeleyi beraber kazanan inançlı vatandaşların inançlarına yönelik, altı oklu rejim harekete geçti, özellikle ulema ve tarikat meşaiklerini yüksek çaplı yani yüz binlerce vatandaşı hain ilan ederek öldürmüşlerdir. Bu masum biçare öldürülen insanların kanı ne olacak ve niye öldürüldüklerine dair herhangi bir soruşturma, araştırma söz konusu bugüne kadar olmamıştır.

* * *

İNANCINDAN DOLAYI BİNLERCE KİŞİ ÖLDÜRÜLMEDİ Mİ?

Peki, bunlar da insan değil midir? Eğer ittihatçılar bu Ermeni katliamına girmişlerse, sözde soykırım yapmışlarsa 1923ten 1950lere kadar Doğu insanına karşı yapılan bunca acımasız hayatta bir nevi İslam-i soykırım değimlidir? Madem öyleyse, hükümet eğer 1915lerdeki ermeni davasından sorumlu tutuluyorsa 1923ten 1950lere kadarki yapılan yüz binlerce Müslümanın kanından neden kimse sorumlu tutulmuyor? Bediüzzaman Hazretleri sürgün edildi; ama nice nice ona bağlı büyük kişilik sahibi insanlar dahil olmak üzere idam edildiler. Şeyh Saitler asıldı, onunla beraber en azından otuz kırk bin insan öldürüldü. Peki, sonuç ne olacak? Başta sevgili meslektaşımız Ahmet Bey hükümeti suçlarcasına iddia ediyorsa 1923ten sonraki Doğu ve Güneydoğuda işlenen faili meçhul cinayetler ve daha nice katliamları kaleme niye almıyor? Evet, tabii ki alması gerekiyor; çünkü tarihi gerçektir. Bu memlekette ne kadar olumsuzluklar ve yasa dışı antidemokratik, keyfi uygulamalar olmuşsa da; fakat yalan söyleyen tarih hep bunları gizli tutmuş ve ekranlara koymamıştır.

* * *

TARİHÇİNİN, TÜRKİYEYE BAKIŞI?

Bakınız, burada bu gerçeği de yazmadan geçmek istemiyorum. Türkiye sadece Atatürkün değil, Said-i Nursînindir 2011/13/12 Prof. Dr. Carter V. Findley Modern Türkiye sadece Atatürkün değil, Said-i Nursîninde eseri başlıklı site çok önemli bilim değerlerini ortaya koymuştur. Evet, yaklaşık 15 gün evvel yazılan bu haber Murat Tokayın haberi. Haber devam ediyor; Türkiyenin tarihi laiklerin olduğu kadar muhafazakarların da tarihi bugünkü modern Türkiye.. Sadece Atatürkün değil, Said-i Nursînin de eseri; konuşmamıza bu sözlerle başlıyor, Prof. Dr. Carter V. Findley, modernleşmenin gerçek tarihini büyük yönleriyle incelemeye girişen çok az tarihçinin olduğunu anlatıyor uzun uzun. Modern Türkiye tarihi isimli kitabı yayımlanan Prof. Findley, Amerikalı bir tarihçi, 1960lardan beri Osmanlı tarihi üzerine çalışıyor. İyi Türkçe konuşan Findley, kısa dönem Bilkent Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmış. Ohio Devlet Üniversitesinde ders vermeye devam ediyor. Dilimizce çevrilmiş birçok eseri var İşte bakınız, sevgili okurlar. Bu bilim adamının ciddi bir tespitini hem Türkiye kamuoyuna hem de tüm dünya kamuoyuna büyük cesaretle aydınlatıcı bir biçimde anlatılmaktadır. Bizim de doğrusu merak ettiğimiz olay şu, konuşan hakikat olsun. Ceberuti, zorbalık, keyfi dayatmalar olmasın diyoruz. Türkiye cumhuriyeti devleti kuruluşundan sonra hep derin karanlıkların vadilerinde yürütülmek istenmiştir.

* * *

HANİ AVCI VE ŞUBE MÜDÜRÜNÜN MAHARETLERİ?

Bakın.. Gâh Ergenekon olayını yazıyorlar, gâh Hanefi Avcının sağlam bir polis olmadığına dair çok önemli bilgiler ortaya konuluyor.. Nitekim 29 Eylül 2010 tarihinde; Emniyet Müdürü Hanefi Avcı yasadışı Devrimci Karargâh örgütüne yardım ve yataklık etmek suçlarından mahkemece tutuklandı. Yürütülen soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek, terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçlarından mahkemece tutuklandı Bakınız, sevgili dostlar. Devletin bünyesinde bunca palazlanan ihanet şebekeleri, maalesef ot kafalı beyinler bir türlü tespit edilememiş veyahut da işlerine böyle geldiği için, görmezden gelinmiştir.. İki gün önce elimize geçen bu kez Avcının bir yakınıyla ilgili çok çarpıcı bir haber Hanefi Avcıya yakın bir polis memuru telekulaktan yakalandı Hanefi Avcının gittiği her yere Şube Müdürü olarak götürdüğü Mehmet Arslan, çete operasyonunda 108 bin gizli dinleme ve kayıt cihazıyla yakalandı. Bakınız, daha neler olsun. Eğer bir devlet adamı bu işleri yapıyorsa gerisini siz düşünün. Yani tek kelimeyle Türkiye kendini mafya örgütlerinden, çeteden, uyuşturucu tüccarlarından, fuhuş ve kadın bezirgânlarından kurtaramıyor.. Hangi hükümet gelirse gelsin, süreklilik arz eden olaylar tüm kirliliğiyle devam etmektedir. En derin saygı ve sevgilerimle.