HEYKELLERİN DİKİLİŞLERİ VE YIKILIŞLARI! CAHİLİYE ANLAYIŞIDIR?
Eklenme: 8/21/2014 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Ülke olarak özellikle Mezopotamya olan bu coğrafyamız, nam-ı diğeri Osmanlı arşivlerindeki mevcut isim Kürdistan coğrafyası.

Bugünkü deyimle Doğu ve Güneydoğu

Her ne ise

Ülkemizin her köşesi üzerine yıllardan beri oynanmaya devam eden Bizans oyunları, tezghlar, hileler ne ise inanın ki bir o misli özellikle bu coğrafyamız üzerine de oynanıyor.

Yeniden bir cahiliye devrinin hortlamasıdır.

Ülkemiz, insanlarımız, heykellerle değil, eserle ve kültürlerle yaşanmalıdır.

Elbette ki bu coğrafyanın önem taşıdığı odak noktalar, Peygamberlerin, Evliyaların ve daha doğrusu ilim fışkırtan ulemaların coğrafyası olma hasebiyle, batı emperyalizmi buraya göz dikmiştir.

Hem de özellikle Amerikanın Yahudi lobisi namı hesabına hazırlanmış, tezgha konmuş senaryolardır.

Bu coğrafyanın Urfasından Harrana, Harrandan Diyarbakıra, Diyarbakırdan Eğile, Cizreye vs.

Her bir karış toprağı Peygamberlerin, Sahabelerin, Evliyaların, daha nice yatırların, diyarıdır.

Siirtin Tillosunda yatan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinden tut, Fakirullah Hazretlerine kadar, Veysel Karani, Mardin-Diyarbakır arasındaki bulunan Sultan Şehmus, daha aklımıza şu an için gelmeyen Allahın nice dostları yatmaktadır.

* * *

Bu coğrafyanın en ücra köyünden tut şehirlere kadar, medreseler, tekkeler, zaviyeler birer tane ilim-irfan yuvaları.

Bu coğrafya nice Bediüzzamanları ve Şeyh Saidleri yetiştiren bir coğrafya.

Keza Türkiyenin genelindeki birçok önemli zevatların yattığı meknlar.

Demek anlaşılan budur ki ülke bütünlüğünü koruyan, sağlayan bir birlikteliktir ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanların ne kadar dil değişikliği olursa olsun, ırk değişikliği olursa olsun, bunları hep bir araya getiren bir inançtır, ümmettir ve Hablullahil Metin denilen Allahın kopmaz, sapasağlam ipidir ki bu da Kurandır ve Hz. Muhammed (s.a.v)in yoludur.

Tüm bu güç birliğine ve birlikteliğine rağmen, aynı coğrafyanın yeraltı kaynaklarını da hesaba katarsak, kat kat daha fazlasıyla dünya emperyalizminin iştihası kabarır ve bunu yok etmek için, yıkmak için, istila etme düşüncesi, tarih boyu olmuştur ve olmaya devam ediyor.

Bu anlayışla yaşayan bir ülke ve bu bütünlük içerisinde birlikteliğini koruyan bu toplum, içine sokulmak istenen hiçbir fitne unsuruna sağlam bir düşünceyle bakmaz ve onu kabul etmez.

Geçmişimiz buna şahittir, inkr edilemez.

Bu da bir gerçektir ki yeryüzünde Allaha inanan, hak dine iman getiren ve bu dinin lideri olan Hz. Muhammed (s.a.v)in risaletine inanan bir ümmet ve o ümmetin büyükleri kendi inancı gereği birilerini putlaştırma anlayışına kesinlikle rıza göstermemiştir ve gösteremez de.

* * *

Düşünün sevgili okurlar.

Eğer heykel dikme iyi bir şey olsaydı, kinatı tarih boyunca zulmün karanlığından kurtaran Peygamberlerin heykelleri dikilecekti.

Toplumları irşat eden, medeniyetleri öğreten, fesat ve bozgunculuğu ortadan kaldıran nice Peygamberler ve Evliyalar, yani Allahın nice dostları vardı ki hiç kimse tarih boyunca heykelini diktirmemiştir ve ona bağlı olan, inanan ümmet de heykel dikmeye sağlam bir inançla bakmamıştır.

Ancak gerçek budur ki milletlere zulüm ve antidemokratik hukuk dışı uygulamaları yaratanlar, halkın üzerine birer tehdit aracı olarak varlığını sürdürenler hariç.

Bu heykel dikme işi, yine batı dünyasının dayatmasından kaynaklanıyor.

Heykellerin dikiliş şekli, tarih boyunca eski kavimlerden kalma, inanmayan toplumlardan kalma bir uygulamadır.

Tarih boyunca nice Firavunlar, nice inanmayan diktatörlerin heykelleri dikilmiş görünüyor.

Leninin, Marxın, Hitlerin, Mussolinlerin ve daha kimler

Mesela Mısırdaki İhvan-ı Müslimin teşkilatını katleden meşhur Abdulnasırların, yakın tarihimizde gördüğümüz Irak diktatörü olan Saddamın, Suriyedeki meşhur Nusayri, Dürz Hafız Esedlerin heykelleri dikilmiş ve büyük çapta koruma altına alınmıştır.

Tıpkı İran Şahının heykeli gibi hep gün gelmiş, millet uyanmış ve o heykeller kırılmış veya yıkılmış.

Ve boyunlarına halat takılmış, sokaklarda süründürülmüş.

Tıpkı daha yakın tarihimizde Saddam Hüseyinin heykeli gibi.

Bundan kaç sene evvel Başbakanın da ucube olarak nitelendirdiği Kars belediyesi tarafından yaptırılan heykel gibi.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Bunlar Batı emperyalizminden bize sirayet etmiş yanlış bir uygulamadır ve provokasyondur.

Kişiler heykelleriyle değil, eserleriyle övülür.

Gerçekten, kim kahramansa yaptığı kahramanlığın eserleriyle övülür.

Eğer kahraman olmayıp da kahraman gösterme dayatması söz konusuysa ki son yüz seneden beri bunu görüyoruz.

Bunlar da toplum için, ülke için hayra alamet değildir.

Nasıl dikiliyorsa, halkın malı olmadığı için, inancı paralelinde olmadıkları için bir gün der demez birileri tarafından yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Büyük İslam ordularını kuran Selahaddin-i Eyyubinin Filistin ve Kudüsteki haçlı anlayışlara karşı verdikleri mücadelesine rağmen, heykeli kurulmamıştır ve istenmemiştir de.

Ama İslam kahramanı olarak tarihin derin sayfalarında yer almıştır.

Fatih Sultan Mehmetin de keza heykellerin kurulması faydalı olmadığı gibi inancımıza da terstir.

Bu barış süreci içerisinde durup dururken, birileri bir yerde heykel kuruyorsa ve onun karşıtı olanlar da bu heykeli yıkıyorsa, kesinlikle milletimizin inancına bağlı olmayan bir girişimdir, kasıtlıdır ve provokedir.

Keza Licedeki Mahsum Korkmazın heykelinin dikilişi, süreci ne kadar tehlikeye sokmuşsa, onun yıkılışı da o kadar süreci tehlikeye sokmuş bir provoke olarak nitelendiriliyor.

Keza Hakkari ve Batmanda da Mustafa Kemalin de heykelinin yıkılışı apayrı bir garabettir ve tezghtır, oyundur.

Ve yıkıma yönelik bir provokasyon şeklidir.

Tek kelime ile kimin olursa olsun, heykellerin dikilişi ülkeye ve millete herhangi bir yarar sağlayamadığı gibi zarar sağlamıştır.

Keza yıkılışı da öyledir.

Hali lem meydanda.

Nerede ise bir haftadan beri yeniden ülkeyi ve coğrafyamızı kan dökme noktasına getirme projeleri.

Türkiyede derin devlet rahat durmadığı gibi, Amerikada da Birleşmiş Milletlerde de İsrailin tezghı,

Almanya ve Fransada da Doğu Roma İmparatorluğunun oyunları yeniden canlandırılmaya başlanmış durumdadır.

Tarih boyu devletlerin bünyesinde oluşan oyunlar ve tezghlar, ülkeye bir yarar sağlamış olsaydı, Doğu Roma İmparatorluğunun oyunları meşhurdur, o büyük devlet bu tezgh ve oyunlar paralelinde yürüyememiştir, ömrü kısa olmuştur ve yok olup gitmiştir.

Bugün Roma İmparatorluğunun esamisi bile yoktur.

* * *

Bu itibarla bizim inancımıza göre heykeltıraşlık ne kadar uygun değilse, heykel dikme de o kadar uygun değildir.

Dikildikten sonra da kasıtlı olarak yıkılması da o kadar tehlikelidir ve yanlıştır.

Yani dikilmesi ne kadar yanlışsa, yıkılması da o kadar yanlıştır.

En derin saygı ve sevgilerimle.