HİSSİZ VE KOKUŞMUŞ CAN VAR?!
Eklenme: 7/11/2011 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar. Dünkü yazılı basınımızın büyük puntolarla manşetlerine taşıdığıbir haber; "JİTEMİN VARLIĞI ARTIK TESCİL EDİLDİ." Ve içerdiği mühtevayla; Gerçekten ümitsizliğe kapılmış, yıllardan beri biçarelik içerisinde kıvranıp duran birçok kişi, özellikle Doğulu ve Güneydoğulu olan bir kitle vatandaşımız yeniden ümitlenmeye başladı. Evet, bu karanlık kurul karanlık olduğu kadar vahim ve tehlikeli bir kuruluş.. Maalesef üzülerek belirtelim ki TSKnın bünyesinde oluşa gelmiş, büyümüş, palazlanmış, nice nice yasa dışı işlemlerde bulunmuş, buna rağmen aradan 25-30 sene geçtiği halde daha yeni yeni fark edilmiştir. Veyahut fark edilmeden daha fazlasıyla göz yumulmuştur. Korkunç ve korkutucu bir tablo! Bu tablonun varlığı derinden devleti, milleti, ülkeyi sarsmıştır. Dün geç vakitlerde ekranlara ve internet sitelerine düşen ve Türkiyeyi ilgilendiren bir önemli haber de "FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ BAŞKANI AZİZ YILDIRIM'IN TUTUKLANMASI" idi.. Bu da tabii ki Türkiyenin ne kadar demokratikleşmeye doğru gittiğinin bir alameti farikasıdır, müjdeleyici belirtilerdir. Demek ki Türk yargısı artık gerçekten büyük bir samimiyetle, objektiflikle ve tarafsızlıkla çalıştığının göstergesidir. Bu da çok büyük bir ümit veriyor. Zira yıllardır bu kulübün başkanlığını yürütmekte olan bu zat, geniş çaplı çalışan bir inşaat müteahhidi. Müteahhitlik firmalarının çalışma süreci birçok yönüyle bilinmektedir. Yıllardan beri Genelkurmay Başkanlığının, Milli Savunma Bakanlığının deruhte ettirmiş olduğu NATO ENF gibi gizlilik arz eden büyük yatırımların % 90ı ona gitmiştir. Bu insan büyük çaplı para kazanmış, yıllar yılı generallerle hatta Milli Savunma Bakanlarıyla iç içe olmuştur, Başbakanlarla iç içe olmuştur, Kurmay Başkanlarıyla iç içe olmuştur ve ihaleyi yürüten kontrol teşkilatlarıyla iç içe olmuştur. Şimdilik AK Partinin bu son döneminde biraz gerilemiş mi acaba bilemiyoruz. Ama Aziz Yıldırım ve onun paralelinde adım atan Türkiyenin bu husustaki birçok müteahhidi unutulmasın ki, belirli kurumların başındaki birçok generaller ve bazı geçmişe yönelik siyasi iktidarların bazı bakanlarıyla çok sıkı fıkı içerisinde olduklarının hiç kimsenin şüphesi olmasın. Eğer bu kirlenme bu skandallar zincirinin varlığı bugün Türkiyede söz konusu ise kesinlikle birçok kamu kuruluşunun başındaki zevatın çok önemli rolleri vardır. Bir de onlar bir araştırılsa işin çok daha büyük kokusu çıkacaktır. Onun için bu makaleyi bu hususa yönlendirdik. Siz değerli okurlarımızla Türkiyenin gerçeklerini paylaşmayı kendimize başlıca borç olarak telakki edip gazetecilik görevimizi yerine getirme gururu içerisindeyiz. Nitekim dün gazeteniz Diyarbakır SÖZün manşetinde büyük puntolarla yazılı şöyle bir haber okuduk, "VARLIĞI TESCİLLENDİ" Haberin türünü belirleyen mavi bant üzerine yazılan üst yazısı ise şöyle; "Karanlık kurulların organize ettiği suç şebekesine dönen JİTEMin varlığı tescil edildi" Haber şöyle devam ediyor; "Türkiye geçmişiyle yüzleşme evresine girerken yıllardır varlığı inkâr edilen ve faili meçhul cinayet ve infazlarla adından söz ettiren JİTEMin varlığı tescillendi. Jandarma Genel Komutanlığının kendi insiyatifiyle kurduğu tespit edildi" Yeni Akit Gazetesinin sürmanşeti de benzer; "JİTEMİN VARLIĞI RESMEN ONAYLANDI" Jandarma Genel Komutanlığı "JİTEM var" ve "Ben kurdum" diyen Ergenekon sanığı Arif Doğanı doğruladı. Cumhuriyet savcısı Hakan Yüksel tarafından bir süre önce başlatılan soruşturma çerçevesinde JİTEM adlı bir oluşumun var olduğu-olmadığı konusunda İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve diğer birliklerince JİTEMin varlığı kabul edilerek bu birimin terör kapsamında faaliyet yürüten bir oluşum olduğu kaydedilmiştir. Evet, sevgili okurlar. Başınızı fazla ağrıtmayalım burada. Ancak her zaman söylediğimiz gibi eğer suçlu varsa bugün Türkiyede ve hala iğrenç, gayri ahlaki çöküntüler bazı yerlerde söz konusu ise bunu hep suç işleyenlere yüklemek, yönlendirmek bana göre yanlıştır ve abesle iştigaldir. Aslında bu kokuşmuşluğu, bu pisliği, bu gayri ahlaki derin çöküntüler önlenemiyorsa bu kabahatin çoğunluğu önleyemeyenlere ait olmalıdır. Zira bu millet bütün ciddiyetiyle varlığını, devletin önemli kurum ve kurumlarına teslim etmişken, her nedense bilinmeyen kişilerin ön planda saf almaları meçhulümüzdür. Ama her şeyden önce bariz bir şekilde gerçekler tüm çıplaklığıyla dışarıdadır. Hindistandaki sağır sultan dahi bunu biliyor. Bu kokuşmuşluğun, bu rezaletlerin gittikçe palazlanması, büyümesi gerçekten üzücüdür hem de bulaşıcıdır. Bakınız, Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşını yazarken önemli birçok ayetin son kısımlarından bazı konuları şiir olarak dile getirmiştir. Biz de o gerçekleri o günde ne hedef taşımışsa bugün aynı hedefin bir uzantısıdır. Oradaki fesat ve bozgunculuk yüz sene evvel varlığını sürdürmüşse aynı o paralelde bugün yeniden palazlanmış, kan emici bir tutuma girmiştir. Burada bu yazıyı yazarken, yüce Kuran-ı Kerimin ikinci suresi durumunda olan El-Bakara Suresinin 11 ve 12. Ayetlerin yüce mealleri aklıma geldi. Allah-u Teâla şöyle buyuruyor; "Onlara yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiği zaman "biz ıslahattan başka bir şey yapmıyoruz" derler. Gözünü aç, iyi bil ki onlar yok mu. İşte asıl müfsitler onlardır. Lakin farkında değillerdir" Bu Ayet-i Kerimenin o günkü meali şerifi tıpkı bugün durumlar yaşanmaktadır. Bu yüce ayetin portresini canlandıran Mehmet Akif Ersoy bir şiirinde şöyle yazıyor;

Bir yığın kundakçıdan yangın gören milleti, Şimdi inmiş zanneder mutlak şu müthiş ayeti! Ey vatansız ey derbederler, ey deni kundakçılar! Milletin, az çok, duran bir dini, bir namusu var. Şimdi tevbet onların... Yansın da onlar öyle mi? Tarumar olsun bütün Müslümanlık alemi... Ey, hayâ namında bir hissin vücudundan bile, Pek haberdar olmayan yüzsüz, hayasız, bak hele! Arkasından takla attın en deni bir şöhretin ; Düştü takken, çıktı cascavlak o kel mahiyetin! Bir külah kapmaksa şayet bunca hırsın gayesi, Kendi namusun olur, ergeç onun sermayesi. Yoksa, namusuyla, vicdanıyla halkın oynama... Sonra kat kat nasiyeden (alnından) sarkacak bir çok yama ! Bir kızarmaz çehre bulmuşsun ya, ey cani, burun; Hem bütün dünyayı ifsad eyle, hem muslih (yapıcı) görün! Kendi ırzından cömert olmaksa mu'tadın eğer, Kendi malındır senin, hakkın tasarruf, kim ne der? Milletin, lakin henüz masun olan evladına Verme bir mel'un temayül mübtezel mu'tadına! Evet, sevgili okurlar. Bakınız, nereden nereye geldik. Akifin dediği gibi, kamuoyu nezdinde kendini muhlis (yapıcı) olarak gösterenler, milleti kandırarak hizmet aşkı ile yola çıkıp bir yerlere gelenler heyhat ne çare ki, bakıyorsunuz ki bu milletin kanını emmiştir. Ve bu suçluların yanı sıra ne hazindir ki bunlara göz yumulmuştur, çanak tutulmuştur, hatta rivayetlere göre zaman zaman ortaklık kurulmuştur. Akif yine devam ediyor; "Eyvah! Beş on kâfirin imanına kandık, Uykuya daldık ki cehennemde uyandık Mademki ey adli ilahi yakacaktın Yaksaydın o melunları, tuttun bizi yaktın" Küfrün o sefil elleri ayetini sildi Binlerle cemavi yıkılıp haka serildi" Evet, sevgili can dostlarım. Artık kesinlikle uyanmamız gerekiyor, karanlık odakları tanımamız, bilmemiz lazım. Devlet ve millet sömürülüyor, hem ahlaken hem de ekonomiksel olarak. AK Partinin kendini sureti haktan gösterip çok acil bir şekilde anayasayı değiştirmezse, bu memleket hiçbir zaman kendini toparlayamaz ve gittikçe çırpındıkça batmaya mahkûm oluyor. En derin saygılarımla.