HÜSRAN, HEM DE BÜYÜK HÜSRAN!
Eklenme: 1/16/2009 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

Ülke, tüm coğrafik yönleriyle karanlık oyunlarla karşı karşıyadır. Hatta yalnız Türkiye değil, Ortadoğu ülkeleri ve tüm İslam dünyası dahil.

Bu karanlıkların satırbaşları aynen şöyle:

Paranoya,

Komplo Teorileri,

Kutuplaşma,

Dayatma,

Ergenekon..

Ve Jakoben anlayışlar büyük tehlike saçıyor.

Kimse farkında değil.

Onun için bugünkü makalemizin ana hedefi İstiklal Marşımızın banisi Mehmet Akif Ersoyun "Safahat" kitabından bazı seçkin şiirleriyle başlayacağız.

Bakın Akif ne diyor bize:

"Ben böyle bakıp durmıyacaktım, dili bağlı,

İslamı uyandırmak için haykıracaktım

Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,

Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım!

Haykır! Kime, lakin? Hani sahipleri yurdun?

Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım,

Feryadımı artık boğarak, naşını, tuttum,

Bin parça edip şirime gömdüm de bıraktım.

Seller gibi vâdiyi eni'nim (inlemem) saracakken,

Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.

Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;

İnler "Safahat"ımdaki hüsran bile sessiz!"

Evet!

Ülkemiz gerçekten şeffaf olmayan kapalı derin devlet görünümüyle yaşıyor.

İhtilalci maymun karakterli despot, jakoben anlayışlar her platformda söz sahibi.

Bu devletin önemli kurumlarında da mevcut olabilir, medyada da, derin devletin derinliklerinde de

Bana göre bu işin başucunda görünen mevcut anayasadır.

Bu anayasa malesef 12 Eylül ihtilalinin derinliklerinden çıkmıştır. Şeffaf ve berrak olmayan hukukdışı antidemokratik birçok maddelerle doludur.

Bana göre, gelen giden hükümetler milletin salt çoğunluk oylarıyla iktidara geliyor iseler de, hiçbir zaman muktedir olamıyorlar

Bu nedenle fesat ve fitne unsurları, sistemin kilit noktalarıni daima elllerinde tutmuşlardır..

Eğer böyle olmasaydı, Türkiye "ihtilaller" ülkesi olmazdı..

Bugün de; "ihtilali" konuşmazdık..

Filistin'de de bu tür vahşetler yaşanmazdı.

Yahudiler de şımarmazdı.

Cihanşümül bir hakimiyete sahip olan o ecdadın bugünkü mirasyedi evlatları, maalesef kanlı manzarayı ancak seyrediyorlar.

Neden?

Çünkü kendi aralarında, yani devlet ile millet arasında, iktidar ile muhalefet arasında büyük bir bölünme var, kavga var.

Bu bölünmüşlük, bu kavga, bu birbirine düşürme oyunları tümüyle Kenan Evrenin jakoben anayasasının derinliklerinde yer almaktadır..

En büyük fitnenin başucu son zamanlarda kendini gösteren, ölmüş bir leş gibi suyun kenarına atılan, kokuşmuş Ergenekon Terör Örgütünün manzarasıdır.

Onun için halk ve hükümet el ele vererek siyonist kanlı İsrailin üzerine gitmesi gerekirken, ansızın iktidarın karşısına bu fesat belanın çıkması bir rastlantı eseri değildir.

Yani İslam dünyası ve Türkiye, bugün bunları mı yaşayacaktı?

"Heyhat! Yazıklar olsun" demekten kendimizi alamıyoruz.

Onun için yine Akiften bir iki şiirin mısralarını sizlere aktarmak istiyorum.

"Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı!

Nur istiyoruz Sen bize yangın veriyorsun?

Yandık! diyoruz Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmesse eğer bir ezeli nefha, yakında.

Ya Rab, o cehennemle bu tufan arasında,

Toprak kesilip, kum kesilip alem-i islam;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!

Bizar edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn-i.

En sonra, salib ormanı görmek Harameyni!..

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicazın"

***

"Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran iman,

Olsun mu beş on sersemin ilhadına (inkarcılığına) kurban?

Enfas-I habisiyle beş on ruh-I leimin.

Solsun mu o parlak yüzü Kuran-I Hakimin?

İslam ayak altında sürünsün mü nihayet?

Ya Rab, bu ne hüsrandır, İlahi, bu ne zillet?

Mazlumu nedir ezmede, ezdirmede mana?

Zalimleri adlin, hani, öldürmedi hala!

Cani geziyor dipdiri Can vermede masum!

Suç başkasınındır da niçin başkası mahkum?

La-yüsel (sorumsuz)e binlerce sual olsa da kurban;

İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-ban!

***

Eyvah! Beş on kafirin imanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: Cehennemde uyandık!

Madem ki, ey adl-i ilahi, yakacaktın

Yaksaydın a melunları Tuttun bizi yaktın!

Küfrün o sefil elleri ayetini  sildi:

Binlerce caami yıkılıp hake (toprağa) serildi!"

***

Evet, biz de Akife ilaveten diyoruz ki; "Eyvah! Biz millet olarak birkaç münafık, renksiz, yalakanın imanına kandık!"

Ama nasıl kandık. Her alanda kandırıldık. Tüm günlük hayat akışlarımızda, sosyal ilişkilerimizde, ekonomi ve sanayi ilişkilerimizde, kültür ve inanç ilişkilerimizde, medyanın satırbaşlarındaki mürekkep yerine akan kan damlalarına ve ağızlardan akan salyalara Küfür saçan edepsizlere

Yine buradan merhum Akiften bir iki mısra sunmak istiyorum.

Çünkü bunlar, birebir gerek ülkemizi ve gerek Filistinin masum insanlarının hallerini deşifre ediyor.

Hatta Ortadoğudaki ve aynı coğrafyayı paylaşan devletçiklerin başlarına işbirlikçi sözümona devlet adamlarını, yani maymun tinetli işbirlikçi devlet başkanlarına

Evet! Akif şöyle diyor:

"Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,

Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!

Diriler koşmadı imdadına, sen bari yetiş

Arnavutluk yanıyor Hem bu sefer pek müdhiş!

Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu;

Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu

O ne yangın ki; Ocak kalmadı söndürmediği!

O ne tufan ki; Yakıp yıktı bütün vadiyi!"

***

Evet sevgili can dostlarım!

İşte İslam Aleminin hal portresi böyledir.

Çizilen portre, gerçekten iç açıcı değildir. Çok kötü

Bakınız Tuncay Güney evvelki akşam TRT 2de canlı yayında neler aktarıyor.

Karanlık oyunlarının satırbaşlarıyla bırakın Türkiyeyi, dünyayı ayaklandırdı.

Güney diyor ki; "Bu Çete Sekiz Yıl Fazladan Yaşadı"

Bize göre bu çete 1993lü yıllardan günümüze yaşamaktadır.

Tuncay Güney, gördüklerini anlatıyor. Biz de gördüklerimizi anlatacağız.

Ve defalarca söyledik.

Başbakanımıza seslendik, Adalet Bakanımıza seslendik, İçişleri Bakanımıza seslendik ve bu haykırışımıza hep devam ediyoruz.

Kesmeyeceğiz Ta ki zifiri karanlığın derinliğine inilinceye kadar

"Tuncay Güneyin 2001deki ifadesini alıp saklayanlar, haberdar oldukları ifadeyi bulup ortaya çıkarmayanlar; bu sekiz yılda yaşanan kötülüklere siz de ortaksınız."

"Ergenekona fasa fiso, Tuncay Güneye meczup diyenler düşünedursun, işte kayıp kasette onun anlattıkları

Veli Küçük Hizbullahı başımıza Teoman Koman bela etti dedi. Gaffar OkkanI Hizbullah vurmadı" diyordu.

PKK Lübnanda Çevik Birle görüştü. Ama 1-0 yenildi. Veli Küçük, Kenyada yapılan operasyona karşı çıkmıştı.

Barzaniye 12 bin, Talabaniye 12 bin silah götürdük. Bunlardan altı bini PKKdan Cemil Bayıka teslim edildi.

Karadayı, Kıvrıkoğlu, Torumtay, Bitlis, Betir, Güven Erkaya, Erkenekonun tepesindeki çekirdek kadroydu.

Tansu Çiller Veli Küçükü savunma bakanı yapmak istiyordu. Ama o doğrudan politikaya grimekten yana değildi."

Evet!

Ömer Büyüktimurun dünkü yazısında başlık olarak kullandığı "Ergenekonun Mayası Güneydoğuda" açıklaması çok dikkat çekicidir.

Önemsemek gerekir. Bu bir bilgidir, bu bir deşifredir

Emniyet ve savcılıkların harekete geçmesi lazım.

Biz, sayın Büyüktimurun bu işaret verici deşifresi paralelinde buradan daha büyük ipuçları veriyoruz.

Elimizde 4 Şubat 2000 tarihli büyük bir fişleme evrakı vardır.

İşte o evrakı tümüyle burda değil, ardı ardına birkaç yazımızda, bölüm bölüm siz değerli okurlarımıza sunmak istiyoruz.

Evet, belgenin baş köşesinde "GİZLİ" damgası ile "T.C. Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı Diyarbakır (110;99.66) İSTH.3590-81-00/96

Konu: 4 Nolu DGM Başkanı Hakim Ali ÇAĞAN hakkında

7NCİ KOLORDU KOMUTANLIĞINA DİYARBAKIR

1.DİYARBAKIR, 1800lü yıllardan itibaren Kürt isyanları, 1970li yıllarda Kürtçülük hareketleri, 1980li yıllardan itibaren de artarak devam eden BÖLÜCÜ, KÜRTÇÜ ve İRTİCAİ terör olaylarının yaşandığı, stratejik konumu nedeni ile terör örgütlerinin vazgeçemediği, terör örgütlerinin beyin takımlarının yetiştiği, kısacası "DEVLETİN VE ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜNE VE CUMHURİYETE" yönelik işlenen suç ve suçluların adeta toplanma noktası haline getirilmiş bir ilimizdir.

2.DİYARBAKIR içinde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemesi mevcuttur.

3.Güvenlik güçlerinin büyük feragat ve fedakarlıkları sonucu sakat kalma, hatta şehit olma pahasına ele geçirdikleri terör suçlularının, söz konusu mahkemede görev yapan ve terörle mücadelenin önemini kavrayamamış veya bilinçli olarak taraflı hareket eden hakimlerce tahliye edilmeleri kamu vicdanında derin yaralar açmaktadır.

4.Özellikle irticai suçlarla ilgili davalarda 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin verdiği kararlar dikkat çekici ve incelemeye değerdir. Bahse konu mahkeme heyeti incelenmiş olup Mahkeme Başkanı Hakim Ali ÇAĞANın,"

Bakınız sevgili okurlar!

Türkiye neleri yaşamıştır ve daha neleri yaşayacaktır

Devletin hakimi, savcısı dahi, bürokratı dahi fişlenmiştir Suçlu gösterilmiştir, neden?

Dürüst iş yaptığından dolayı

Vicdanıyla hareket ettiğinden dolayı

Jakobenlerin jakobenliğine teslim olmadıklarından dolayı

Bu fişleme raporunu yazan o günkü Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı bünyesinde İstihbarat Amiri durumunda Binbaşı Cemal Temizözdür.. Ve onun kaleminden çıkmıştır.

Üç sayfalıktır, bunun hepsini siz değerli okurlarımıza ve kamuoyuna deşifre edeceğiz

Bu, defalarca adli dosyalara girdiği halde, o Temizöz hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Dün, Ankarada sahte bir kimlikle özel bir hastanede yakalanan ve sorgulanmak üzere İstanbula gönderilen Jandarma emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile beraber çalışan ve onun emir ve komutasıyla hareket eden bir subaydır.

Hala muazzaftır ve yanlış değilsem Denizli Jandarma Alay Komutanıdır

Onun komutanı durumunda olan General Ersözde ne gibi malzeme ve suç unsurları varsa, kesinlikle bu Cemal Temizöz de ondan ayrı değildir

Buradan yetkililere sesleniyor ve diyoruz ki; lütfen bu işler yarı yaralanmış yılan hikayesine dönmesin.

Sonuna kadar gidilsin, Şemdinli entrikalarına dönüştürülmesin

Tuncay Güneyin "8 yıl fazla yaşadı" dediği bu çete 15 yıl fazla yaşamıştır.

Sayın Ömer Büyüktimurun da dediği gibi bu işin mayası Güneydoğu Anadoludadır

İhmale gelmesin ve yetkilileri göreve çağırıyoruz.

En derin saygılarımla