İSLAM DÜNYASI-HİCRİ TAKVİM VE MİLADİ TAKVİM!?
Eklenme: 7/22/2023 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Takvim demek, tarih demektir. Yeni tarihe yeni yıla giriyoruz. İslamın Hicri Takvimi, devrisaadette Mekkeden Medineye Hicret eden Resul-i Ekrem (A.S.M) ve Sahabelerin tarihini içerir

Asıl dünya medeniyetlerine ışık tutan tarih, bu tarihtir. Hıristiyanlığın miladi olarak Hz. İsanın veladeti ile ilgili tarih eski tarihtir. Ama yeni tarih İslamın doğuş tarihi olan Mekkeden Medineye Hicret tarihidir

Hz. İsanın doğumuna bir şey diyecek halimiz yok. Amma velkin İslamın doğuşu çok daha önemlidir. Hıristiyanlık Hz. İsanın getirdiği dinden daha önemlidir ve daha yenidir.

çünkü, İslam dininin doğuşuyla, diğer inançlar iptal edilmiştir

Allahın emriyle Hz. Muhammed (S.A.V)in temsil ettiği bu büyük dava bugün yer yüzünde 2 milyar insan tarafından, sahiplenilen bir dindir.. Nice toplumlar ve nice beşeriyet İslama tabi oldu.. Ki yeni toplumların da tabi olması gerekir.

Hicri Takvim, İslam dünyası için milattır. Kıyamete dek bu devam edecektir. Biz bu inançtayız.

Miladi takvim de mademki yürürlüktedir, ona da bir diyeceğimiz yoktur. Ama gerçek takvim İslam dünyası için; Hicri Takvim olmalıdır.

Bu itibarla takvim tarihlerinden daha fazlasıyla o takvim kültürü her şeyden evvel İslama uyma tarihi olmalıdır.

İslama bağlılık tarihidir.

İslamın insanlığa getirdiği medeniyet tarihidir.

Bu itibarla Kuranın nüzuluyla yeni medeniyetler, eski medeniyetler irtihat etmiş gitmişlerdir. Deyim yerindeyse tasını tarağını toplamış gitmiş.

Hz. İsanın getirdiği Hıristiyanlık dini Kurandan önce geçerliydi, ama Kuran-ı Kerim yer yüzüne nazır olduğu an itibariyle geçerli din İslamiyet olmuştur.

Ne yazık ki, İslam dünyası bugün Kuranın yürürlüğe girdiği tarihe itibar etmiyor.. Ona bağlı değil

Maalesef o tarih sanki hiç yokmuş gibi, davranılıyor..

Batı dünyasının Miladi Takvimine uyuyor

Hz. İsanın takvimine herkes bugün uymuş gibi

Mühim olan takvim değildir.

Mühim olan davanın kutsiyetidir, yükselişidir, yüceliğidir.

Dava, Kuran davasıdır.

Hicri Takvim 1445 seneden beri yürürlüktedir.

Resulullah (S.A.V)in Medineye hicretiyle başlamıştır.

Tevrat, İncil, Zebur.

Kuranın gelmesiyle bunlar devre dışı kalmıştır.

İnsanlık yeni gelen yüce kitaba yani Kurana bağlılığını ilan etmiştir

Ama bugün İslam dünyasında Kuranın hükümleri uygulanmıyorsa, diyeceğimiz tek bir şey var o da küfür vadilerine yuvarlanan İslam dünyasının hal-i pür melali ancak bu olacaktır.

İslam takvimini yürürlükten kaldırıp, miladi takvimin orta yerde olması, Hıristiyanlık dünyasına uyum sağlamak demektir.

Yoksa gerçek tarih Hicri Takvimdir.

Muharrem ayının başlamasıyla da yılbaşıdır.

Biz İslam dünyası olarak buna uymak zorundayız.

Ama ne çare ki yeni bir tarihin kullanılma hali de İslam dünyasına zarar vermektedir..

Batı dünyası ne yapıyorsa İslam dünyası da onlara uymuştur ve uymak zorunda kalıyor.

Buna verilecek bir cevap yok.

Batı dünyasının bugün İslam dünyası üzerine galebe çalması, söz sahibi olması, elbette ki takvimi de ona göre ayarlamış durumdadır.

Ne diyoruz; İslam dünyası nereden yürüyor?

Hani Hac zamanında milyarlarca insan Mekke ve Medineye gidiyor..

Beytullahı tavaf ediyor

Resulullah (S.A.V)i ziyaret ediyor.

Ama bu şekli bir hal oluyor.

Bu iman, bu izan, esaslı bir şekilde olsa hiçbir İslam ülkesi İslamın anayasası olan Kuranın hükümleri dışına çıkamaz.. Ve de hiçbir şekilde, çıkmamalıdır.

Amma velkin Kuran hükümleri, İslam dünyasında yok gibi..

Olsa da devletçiklerin başına geçen sahte kahraman kurtarıcılar, İslamın temel taşlarını yerinden oynatmıştır

Bakalım bundan sonra ne olacak?

İslam, nereye kadar insanlığı küfür ve imansızlıktan nasıl kurtaracak?

çünkü, sözü yürürlükte değil İslamın, Kuran hükümleri yürürlükte değil.

Nasıl kurtarabilir düşüncesi biraz derindir.

Üzerine iyice çalışmak lazım..

Ki tüm İslam dünyası fikrini, reyini bir araya getirip Kuranla kalkıp oturması, anayasa olarak Kuranla hükmetmesi gerekiyor.

Gerektiğinde devlet törenleri, yeminleri ancak Kuranla olabilir.

Nitekim Hıristiyanlık dünyası hala da İncile el basarak yemin ederek göreve başlıyor Başkanlar. Bütün dünya buna şahittir.

Nitekim ABD Devlet Başkanı Biden da seçildiği zaman bütün dünya kamuoyu huzurunda elini İncilin üzerine basarak yemin etti.

O İncil de muharref İncildir.

Batıl da olsa ona inanan devlet demek ki Allahın dinine inanıyor demektir.

Velev ki eskimişse de hükmü ortadan kalkmışsa da

Ama bugün İslam dünyasında o da yok.

Demek ki mutlak bir dinsizlikle karşı karşıyadır.

Tevhit inancı yok demektir.

Olsaydı, orta yerde Kuran varken devlet başkanlarımız niye onun üzerine yemin etmiyor.

TBMMdeki milletvekilleri niçin Anayasanın 81. Maddesini yemin olarak okuyor.

Kökten batıl ve aldatmacadan oluşan bir yemin metnidir. O metni kullanan anlayış milleti arkadan hançerleyen anlayıştır.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video