İSLAM ŞERİATI KAYNAĞINA DEĞİL, AVRUPA MEDENİYETİNE SARILMAK!?
Eklenme: 11/14/2022 12:00:00 AM

Ne hazindir ki, ülkeler iliklerine kadar sarılmış vaziyette!?.. Denir ya, hal-i alem orta yerde.. Hal-i hazırda, yer küresinde yaşamakta olan toplumlar ve o toplumları yöneten medeniyetler, ki bu medeniyetlerin baz aldığı kaynaklar, bize bu vahşi ve cani tabloyu gösteriyor.. Özellikle son bir asır içerisinde vücut bulan kaotik ortam, hiçbir şekilde medeni değildir.. Batıya ve batıla odaklı, toplumsal barışı, huzuru, istikrarı bozan, iktisadi ve ahlaki mazbutiyetleri sıfırlayan, insanı madde haline getirip, taptıran bir anlayışın, söz sahibi olduğunu görüyoruz!..

***

İşte bu dehşet verici tablo ve atmosfer der demez yıllardır ikmale getirdiği; mimsiz medeniyete müptela olmuş bir sistemin akıbeti ne olur sorusu dün olduğu gibi bugün de, yanıt aranıyor!.. Ve buna mukabil soru ve sorgulamalar kaçınılmaz bir kimlik kazanıyorçünkü, gidişatın vahim hali bize dünü aratıyor.. Gerek siyasal iktidarlar ve gerekse muhalefet, pek tabi ki toplumun sözde sözcüleri kesilen zevat, günü kurtarma adına, siyasi ve sosyal aldatmacalarla, kafaları kuma gömüyor Ne hakikatlere zihnini açıyor, ne de gerçeklere odaklı bir yaptırım söz konusu!

***

Hal böyle olunca da, ceremesini, ağır bedeli toplum veriyor Manevi hiçbir değeri kutsamayan ahlaki çöküntü batağı içerisinde, ister birey ister toplum genel itibariyle, debelenip duruyoruz! Kötülükler tamamen, güzelliklere galebe çalıyorGünlük hayat akışı tamamen maddeye odaklanmış!.. İşte bu maddeye tapma halinden dolayı, mevcut ekonomik sıkıntılar her türlü gayri ahlaki iş ve işlemi de mazur görür hale geldi.. Hasılı kelam, ne toplum ve ne yönetimler müreffeh bir ülke ve toplum haline gelebilme adına, efor sarf etmediği gibi; tarihsel geçmişine de odaklanmıyor Ya da odaklanmasına izin verilmiyor.. Prangalar var

***

İşte özü itibariyle en büyük zafiyet ve keyfiyet batının ve batıla odaklı prangalardan kurtulamayışımızdır!.. Her ne kadar, kurtuluş arayışı içerisinde olma gibi, bir hal zaman zaman gelişiyorsa da, dikkat edilirse vesayetçi anlayışlar çeşitli kirli ve karanlık senaryolar üreterek, atılan adımları akamete uğratıyorlar.. Ve çırpındıkça daha bir batıyoruz.. Lakin, manevi medeniyetsizliğin ruhuna teslim bayrağı çekiyoruzİşte terör, işte şiddet, işte kan ve gözyaşı!.. Enva-i ahlaki çöküntüyü içerisinde barındıran, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, çeteleşmeler., fuhuş, uyuşturucu.. Denir ya, hangisinden söz edeceksin!

* * *

Bakınız sevgili dostlar..

Mevcut sohbetimizi daha bir koyulaştırmadan önce, ATATÜRKÜN İSTİSMARCILARI KİMLER?! başlığı altındaki yazımı hatırlatmak istiyorum..

Uzun uzadıya çok kapsamlı bir yazıydı

Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Paşa

Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Ne hazindir ki, 84 yıldır Atatürkü bunlar; din ve millet düşmanı olarak göstermeye çalışmışlardır Onu, insanlık cibilliyetinden, fıtratından çıkarıp adeta ilahlaştırma haline sokmak isteyen bu istismarcılara, artık Devlet-i liyenin sille indirmesi gerekir..

***

Evet, böyle dikkat çekici bir paragrafı da aynı yazıda dile getirmiştik.

İşte o yazıda Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır sözüne dikkat çekmiştik.

Bunu dillendirmemdeki gaye şuydu..

Sahte Atatürkçülerin, istismarcı Kemalistlerin, rantiyeci medya ve siyasetin, kaş yapayım derken göz çıkarma halini ortaya koymaktır..

çünkü bunlar, Atatürkü bu milletin gözünden her gün biraz daha düşürme gayreti içerisindeler

Peki, bunda ne elde edebilirler?

Onların kr ve zarar cetveline baktığımızda, Atatürk hakkında bu sahte ve istismarcı halleri, toplumu birçok fraksiyonlara bölmek için, kullanıldı..

Bir kez daha, yeni 28 Şubatları, post modern dayatmaları yaşatmak istiyorlar..

Bunların yaptıkları kirli kışkırtmalardır

Toplumun önemli kesimlerini Atatürk düşmanlığı ile itham etmektir

Yeni bir batı esaretine mankurt bir medyanın hortlamasına, yabancılaştırıcı ve sömürgeci eğitim sisteminin yeniden geri getirilmesine, gayret ve çabalar söz konusu..

Önceki gece çok izlenen bir televizyon kanalında, sözde Atatürkçüleri izledim

Konuşmaları akla ziyan

Özellikle, Atatürkçü Hulki Cevizoğlunun konuşmalarını şahsen az da olsa bir bölümünü beğendim.

Sayın Cevizoğlu diyor ki;

CHPnin Atatürkçülüğüne inanmıyorum, özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlunun, eşiyle sarhoş bir kafayla Atatürkün ölüm yıldönümü münasebetiyle anma gününde dans etmesi ve Atatürkçülüğe sığınmalarını kınıyorum..

Ve devamla;

Atatürkçülük medeniyetçilik demektir, bunlar siyaset ve rantını temin etmek için bazı medya gruplarıyla ve siyaset alanındaki Atatürkü savunma şekillerini ciddi görmüyorum ifadelerini kullandı.

Zaten biz de yıllardan beri bunun savunmasını yapanlardanız.

Ama gerçekten başlık olarak da kullandığımız; İSLAM ŞERİATI KAYNAĞINA DEĞİL, AVRUPA MEDENİYETİNE SARILMAK!? ifadesi, yerli yerindedir.

Geçmişimizden günümüze dek yaşanmakta olan batı dünyasından ithal edilmiş medeniyetle, Atatürkçülüğe sarılarak, Atatürkü istismar ederek toplumu her gün biraz daha ahlaki bakımdan, ekonomiksel bakımdan, teknoloji bakımından, barış ve kardeşlik bakımından büyük çapta tahribata uğratmaktadır

Adeta Türkiyeyi bu ideolojiye mahkum ediyor

Ki her gün biraz daha medeniyetsizliğin, ahlaksızlığın, iktisadi çöküntünün uçurumuna yuvarlamaktadır

Zira hal-i lem meydanda

Yüz yıldan beri Türkiyeyi fraksiyonlara böldürmeye çalışıyorlar

Demin söyledik;

Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ifadesine bakıldığında birinci şık doğrudur.

Elbette ki herkesin naçiz vücudu toprak olma gerçeğiyle karşılaşacağı gibi, Atatürkün de naçiz vücudu, toprak olmuştur

Ama yadigar olarak bıraktığı cumhuriyet, ne yazık ki ilelebet bir cumhuriyet olma vasfını yavaş yavaş yitirmeye yüz tutmuştur.

Bunun sebeb-i mucibesi de aşırı derecede Gazi Mustafa Kemal Atatürkün uzaktan yakından alakası olmadığı bazı tanımlamalarla anılır hale getirilmesidir

Atatürk yapmış gibi Atatürkü halkla karşı karşıya getirme halleri, en önemlisi de laikçilik perdesi altında, Atatürkçülük perdesi altında Türkiyeyi dinsizliğe sürükleme fırsatının peşinde oldukları gün gibi aşikrdır.

Bu itibarla Atatürkün yadigr olarak bıraktığı o cumhuriyet ne yazık ki, zafiyet yaşıyor

Ehliyetsiz eller tarafından, heba ediliyor

Madem öyleyse cumhur da diyor ki;

Böyle bir cumhuriyeti kabul etmiyoruz.

Atatürkün bıraktığı cumhuriyet fazilettir, toplumsal bir izzet ve şereftir, namusluluktur, dürüstlüktür.

Rüşvetten, adam kayırmadan, siyasetin kavgasından, kargaşasından, yalan söz vermelerinden, vurgun ve ranttan uzaklaşmış bir cumhuriyet olması gerekir.

İşte Atatürkü, Atatürkçülüğü bu şekilde bu toplum biliyor, tanıyor.

Tam tersi ise Atatürkün ruhunu şad etmek yerine incitmektir.

Mezarında bile rahatsız etmektir.

***

Eski Bakanlardan Masum Türker de Hulki Cevizoğlu ile beraber konuşurken, Atatürkü anma gününde 09.05 anında saygı duruşu yerine ben arabamdan iner kıbleye döner Atatürkün ruhuna Fatiha okurum.

Bunu söylemeleri sahte Atatürkçü ve istismarcılara bir ders-i ibret olmalıdır diye düşünüyoruz.

Bu itibarla İSLAM ŞERİATI KAYNAĞINA DEĞİL, AVRUPA MEDENİYETİNE SARILMAK!? hali, toplumu uçurumun kenarından geri döndüremez.

Zira yegne kurtuluş çaresi İslam şeriatının getirdiği medeniyettir.

Dünya çapında tek başına kısa bir dönemde Medinede kurulan bir devletin yüz yılda bütün dünyaya yayılıp insanlığın kurtuluşu için getirdiği medeniyettir hakikatın ve ilahi gücün temsilcisidir o medeniyet.

Yüce İslam dininin medeniyetinden her gün biraz daha fersah fersah uzaklaştırılmış medeniyet, medeniyet değildir.

***

Merhum Akifin dediği gibi;

Garbın fkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?

Biz de bu paralelde diyoruz ki;

Şu Türkiyemizin yüz yıllık geçmişine bir göz atalım.

Türkiye bu yüz yıl içerisinde nereden nereye gelmiş, ne gibi mesafeleri kat edebilmiştir?

Siyasilerin birbiriyle boğuşmalarından başka toplumlar arasına kin, nefret, bölücülük oluşturmaktan başka herhangi bir yenilik, toplumun rahatlayabildiği, huzur, mutluluk, müreffeh bir hayatla yaşıyorum diyen var mı Türkiyede?

Devletin kamu kurum ve kuruluşlarına bakalım.

Yasama, yürütme ve yargı erki.

Tabiri caizse birçok yönüyle nereye el atarsanız atın elinizde kalıyor

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video